Paylaş
Bugün hastanelerimizin çok büyük bir kısmında formüllerine uygun olmayan, üretim yerleri Sağlık Bakanlığı uzman GMP (İyi İmalat Uygulamaları) müfettişleri tarafından denetlenmeyen ama Sağlık Bakanlığı’nın ilgili bürokratları tarafından antiseptik-dezenfektan ürünler ruhsatlandırılıp bir bakıma yasallaştırılmasına neden olunan bu merdiven altı firmaların ‘sahte dezenfektanlar’ı kullanılmaktadır.
Ölümcül hastane mikrobunun en önemli sebeplerinden birisi olan bu sahte dezenfektanların hastanelerde kullanılmasının önlenmesi konusunda yıllardır her türlü zeminde haykırıyorum, söylüyorum, yazıyorum, yazdıklarımızı da internet sitemizde yayımlıyoruz. Yıllardır bu firmalar üretimlerine devam ediyor çünkü korunuyor. Firmamız ise nerede ise her ay denetlenmekte, şahsımla ilgili cana kast eden tehditlerin de muhatabıyım.
Bu konuları Sayın Cumhurbaşkanımıza da değişik zamanlarda arz ettim. Ama bu çok önemli yazılarımız ve ekli belgelerinin kendisine ulaştırılmadığına inanıyorum.
Dolmabahçe’deki 45 insanımızın şehit olduğu, 166 insanımızın da yaralandığı hain bombalı saldırıda yaralananların birçoğu Şişli Etfal ve Okmeydanı Araştırma Hastanesi’ne kaldırılmıştır.
Dünyada tek formül olarak kullanılan ve hastanın mikrop kapmaması için bu cilt antiseptikleri % 10 Povidon İyot ihtiva etmesi gerekirken her iki hastanede de %5-%7’lik ürünler kullanılmaktadır.
Halbuki “İçerdiği etken maddenin yüzde 10’unu bile kaybeden ilaç artık ölüdür, yarardan çok zarar verir” demektedir Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu...
Aşağıdaki linkte “Hastane mikrobu ölümcüldür” başlığı ile bahsettiğim konuya ilişkin detaylı bilgiler bulunmaktadır. http://merkezilac.com/hastane-mikrobu-olumculdur/
Hepimizi ilgilendiren bu çok önemli halk sağlığı sorunu konusunda, değerli sanatçımız Sayın Harun Kolçak’ın hastane mikrobundan henüz kurtulduğunu biliyoruz.
Bunun gibi sizlere pek çok örnek verebilirim. Bu ölümcül tehlikenin hastanelerimizden temizlenmesi için merdiven altı üretimlerin kullanılmaması çok önemlidir. / Ecz. Mehmet ŞAPÇI - Kurum
EMEKLİ, PROMOSYONU YILBAŞI İKRAMİYESİ GİBİ BEKLİYOR
BUGÜNLERDE promosyon gene uykuya yatırıldı, hiç bahseden yok. Güya Başbakanımızın son sözünü bekliyor. İnşallah Başbakanımız duyarlılık gösterir de emeklinin promosyonunun ödenmesine karar verir. Emekli, 30 yıl üstü ikramiye farkları ve promosyonu hâlâ yılbaşı ikramiyesi gibi bekliyor! İnşallah piyango ikramiyeleri gibi bir kişi değil de 11.5 milyon emeklinin hepsi sevinir.
Piyasada gıdalara yapılan zamlarla enflasyon tavan yapmış durumda; maaş zamlarımız yılbaşından önce bitti. Emekli, umutla korku arasında gidip geldi. Eğer hükümet isteklerimizi karşılaşmazsa 2016 yılı hepimiz için, her açıdan kapkara bir yıl olarak tarih sahnesindeki yerini alacaktır. / Osman ÖZDEMİR
Birleşik Emekliler Derneği, Türk Emekli-Sen Başkanı
İBB MECLİSİ KANUN TANIMIYOR
TMMOB İstanbul Büyükşehir Şubesi, İBB Meclisi’nin yeni bir hukuksuzluğa imza attığını bildirdi. “Tarihi yarımadada 10 bin eski esere komşuluk ilişkisi bulunan yaklaşık 50 bin binada yapılacak güçlendirme, bakım ve onarım projelerinin, onay için Kültür Varlıkları Koruma Kurulu’na gitmeyeceğini” ağır bir dille eleştirdi ve şunları söyledi: “Karar, hukuksuzluğun hâkim olduğu bir tarihsel süreçte yeni bir hukuksuzluktur, yetki gaspıdır. 8500 yıllık dünya mirası İstanbul’un bu hukuk tanımaz yönetim anlayışını hak etmediğini belirtmek isteriz. Tarihi ve kültürel geçmişimizi oluşturan değerlerimize daha özenli yaklaşılması gerektiğinin altını bir kez daha çizerken, mimar İBB Başkanı’nın bu meclis kararını iade edeceğini, kentin sahibi olduğu değerleri siyasetin ve rantın egemenliğine, pervasızlığına teslim etmeyeceğini ummak istiyoruz.”
BİLİYOR MUSUNUZ?
TARIM Orman-İş Sendikası ve CHP Bilim, Yönetim ve Kültür Platformu’nun hazırladıkları “Türkiye’deki Ormancılık Politikalarının Toplumsal Yansımaları ve Orman Köylüleri Üzerindeki Etkileri Çalıştayı”nın 29-30 Aralık tarihlerinde Bodrum The Marmara Otel’de yapılacağını...
TARİHİ Kentler Birliği Müze Özendirme Yarışması’na son başvuru tarihi olan 30 Nisan 2017 tarihine kadar başvurulabileceğini (www.tarihikentlerbirligi.org)...
MESAJ PANOSU
HEYKEL deyip geçmeyeceksin. Yapılan heykel tercihi Cumhuriyet’le, laiklikle, milliyetçilikle, dini bir başkanlık arasındaki tercihtir. / Nusret KEBAPÇI
TEK adam rejimi istediğinizin halkımızda karşılığı yok. Kişiye özel anayasa olmaz. 15 Temmuz darbe girişimi AKP tarafından fırsata çevrilmeye çalışılıyor. Yapılmak istenen rejim değişikliği, Kurtuluş Savaşı’nı veren, özgürlük uğruna canlarını feda eden atalarımıza karşı yapılmış vefasızlıktır. / Ahmet AKIN
BURASI Türk milletine ait Türk vatanıdır. Türklüğü reddedenlere ve Türk milliyetçiliğini ayaklar altına alanlara bu vatanı bırakmayız. Biz yurdumuzu düşmanda temizleyerek bugün rahat nefes almamızı sağlayan Atatürk’e vefasızlık etmeyiz. Onun için çalışıyoruz, çalışıyorsunuz! / Özcan PEHLİVANOĞLU
AKP hükumetinin başbakan yardımcısı Kurtulmuş, “Atatürk ortak değerimizdir” derken, Atatürk’e her şekilde saldıranları niçin kovuşturmuyor? / M. İnal KOLBURUN
‘Demokratik Anayasa Reformu’
HUKUKÇU Ece Güner Toprak ‘Demokratik Anayasa Reformu’ başlıklı bir çalışmasını gönderdi. Önemli bölümlerini özetleyerek veriyoruz:Avrupa’daki neredeyse tüm demokrasiler Parlamenter rejimle idare edilmektedir. Parlamenter rejim ‘mükemmel’ olmasa da; bilinen, denenmiş, en standard demokratik rejim türüdür. Başkanlık sistemini, ABD hariç neredeyse hiçbir ülke tam istikrarlı/demokratik şekilde uygulayamamıştır. Bu sebeple, benim görüşüm basit: denenmiş ve demokrasiyle en bağdaşan sistemin devamı tercih edilmelidir.Tarihimize, teamüllere ve içtihadlara baktığımızda, Anayasamızın yine klasik parlamenter yorumla uygulanması en doğrusudur. Burada en önemli husus, Cumhurbaşkanının ‘tarafsızlık’ sorumluluğudur. Cumhurbaşkanı, taraflar üstü, tüm milleti temsil eden, birleştirici bir üst akıl gibi düşünülmüştür. Bugünkü kutuplaşmış Türkiye’mizde, birleştirici, kucaklayıcı ve tarafsız bir Cumhurbaşkanına ihtiyacımız her zamankinden fazladır. Acil reform planı: Parlamenter sistemimiz muhafaza edilirken, Yasama, Yargı ve Medya/İfade Özgürlüğü güçlendirilmelidir. Rejimin köklü/toptan değişikliğe ihtiyacı yok, belirli maddeler değişmeli. Anayasamız da artık ‘tamamen darbe anayasası’ değil, 1982’den beri maddelerin yarısı (%50’si) değiştirildi. Şu an ihtiyacımız olan, bazı Anayasa maddelerinin (ve uygulama kanunlarının) daha demokratik hale getirmektir. En acil (‘ilk adımlar’) olarak: Cumhurbaşkanına siyasi sorumluluk getirilmeli,Ortak Akıl aranmalı: Cumhurbaşkanının tek başına kullanacağı yetkiler Anayasada dar tutulmalı: neredeyse tüm kararlarına Bakanlar Kurulu veya Yasama denetimi getirilmeli (atamalar için onay, Mecliste nitelikli çoğunlukla alınmalı)Seçim kanunları (dar bölge/tek aday – ancak bölgeler şeffaf ve adil bir süreçle belirlenmelidir. Yargıyı tam bağımsız kılacak reformlar yapılmalı: Medya/ifade özgürlüğüne ABD Anayasası, ABD Üst Mahkemesi ve AİHM İçtihadlarındaki gibi tam koruma sağlanmalıdır.Yanlış bir sistem kurulursa, Türkiye’nin ekonomisi zarar görür ve bu da insanlarımızın fakirleşmesine, işsiz kalmasına, enflasyonun ve faizin altında daha fazla ezilmesine yol açar. Türkiye son 5-6 yıldır 9-10,000 Dolar kişi başı gelir bandında tıkanmıştır (ve gerileme başlamıştır). Bu yüzden: Demokrasi ve Ekonomi açısından riskli rejim değişiklilerinden uzak durmalıyız. Reformlar yapılacaksa da Ortak Akıl ile, doğru şekilde yapılmalıdır.
Paylaş