Paylaş
Özel yanlışları sıralıyor:
“X, w, q harfleri savurganca kullanılıyor. Yasa tanımazlık sessiz harflerin okunuşundan başlıyor. 1 Kasım 1928’de kabul edilen yasada sessiz harflerin nasıl okunacağı belirtilmiştir. Bu devrim yasası, Anayasa’nın güvencesi altındadır. Bu nedenle ve bilinçsizce başka dillere özenerek ce’yi si; fe’yi ef’; ge’yi ji; he’yi eyc; aş; haş’; ke’yi ka; le’yi el; me’yi em; ne’yi en; se’yi es; re’yi ar’; te’yi ti; ve’yi vi’ biçiminde okumak yanlıştır!
Türkçenin seslerini bozmak; Türkçeye saygısızlıktır! Yasa tanımazlıktır!
Aynı yasa tanımazlık ürün ve işyeri adlarında da görülüyor. İşte kimi kurum, işyeri, ürün, izlence.. adlarından birkaç örnek:
Worldcard; jigsaw (çocuk oyunu); Bebemax Bebek Emzirme Yastığı; Show TV, İbo Show; Fox TV; Ülker Browni; Eti Crax; Protex Sıvı Sabun; Flower Center&Peyzaj; Fox Brown (giysi); Wolf King (yarış atı); Wine House; Quick China; Çanka Restaurant-Banquet; Eresin Crown Hotel Mosaic Restaurant; Turquoise Cafe-Restaurant-Bar; Wonderland Eğlence Merkezi; Whispers Cafe ve Restorant; Neco New Line; Xcr Sportswear; Trexport Tekstil; Martex Kumaşçılık; Beytex İş Elbiseleri; Ela Quality Resort; Wish Otels&Resorts/Wish Grand Kemer Otel; Best Western Empire Palace İstanbul; Peramax...
Eleştirdiğimiz, adı geçen ve geçmeyen kurumların hiçbirine kişisel tepkimiz, düşmanlığımız yoktur. Tersine yaratıcı aklın, çağdaş bilim, sanat ve uygulayımbilim olanaklarının yansıtıldığı her ürün ve işyeriyle övünürüz; ama Harf Devrimi’ni çiğneyen, Türkçeyi yaralayan yabancı adlandırma savurganlığından utanç duyuyoruz. Bu duyarsızlık ve yasa tanımazlık neden?
Yerli üretimde ‘x, w, q’ harflerini kullanmak yasa tanımazlıktır! Yabancı bir kuruluşun Türkiye’de yaptığı, sattığı, sergilediği her şeyin adı, dil bilinciyle Türk abecesine uygun yazılabilir. Başka ülkeler ülkemize ‘Turkey’, ürünlerimize ‘Made in Turkey’ demiyor mu? Başka ulusların diline, abecesine gösterdiği saygıyı biz neden kendi dilimize gösteremiyoruz?
Türkiye Cumhuriyeti sömürge değildir; işgal altında da değildir.
Bu yapılan ne küresel gelişmeye ayak uydurmaktır; ne AB’ye yaklaşmaktır! Hangi AB ülkesi dilinden ödün veriyor? Yasaları uygulama yetkisindeki kurumlar bir an önce gereğini yapmalıdır!
GÜNÜN SÖZÜ
“Özgür bir ulus, sınırlarını pazarlık konusu yapmaz!” (Heryo)
Suudi kızlar kültür turunda
GEÇEN hafta sonunda Uğur Dündar’la Star Haber’i izliyordum. Sonlara doğru Sultanahmet’ten ekrana bir haber getirdiler. Kızlı-erkekli bir grup genç. Rengârenk çağdaş giysiler içinde, cıvıl cıvıl bir topluluk. Cidde’deki bir lisenin öğrencileriymiş. İçlerinde yabancı yok, hepsi de Suudi Arabistanlı. Babaları da zengin, belki de ‘petrol kralı’... Haberde en ufak bir ima yoktu ama aklıma ister istemez bizim ‘mütedeyyin olduğunu’ söyleyenlerin dayatmaları geldi. Haberden iki kareyi, sizlerin de yorumuna sunuyoruz. Başlarını örtmedikleri için ne kadar günaha girdiler acaba?
Ay-yıldızın yönü
KÖŞENİZDE yayınlanmış, Sayın Yalçın Koçak’ın Türk bayrağının asılış biçimine ilişkin çok ince ve değerli düşünce ürünü yaklaşımını okuyunca duygulanmamak olanaksız.
Yabancı ülkelerdeki TC büyükelçilik ve konsolosluklarının girişlerine konulmuş armalarda da ay-yıldız yukarı bakar biçimde yerleştirilmiş olup sayın Koçak’ı destekler durumdadır.
Ancak, Türk Bayrağı Kanunu’na dayanarak ayrıntıları belirlemiş Türk Bayrağı Tüzüğü’ne bakıldığında;
- Uçkurluk: Bayrağın ipinin geçeceği beyaz kumaştan bayrak enince yapılmış bölümüdür (madde 2-B);
- Uçum kenarı: Bayrağın uçkurluk karşısına gelen kenarı (madde 2-C);
- Ayın ağzı uçum yönüne bakar (madde 4-F); tanımları ile karşılaşıyoruz. Burada iki soru akla geliyor:
1. Ulusal bayrağımızı penceresine/duvarına asacak kişinin “uçkuru olduğu yerden kesip aksi yana (uçum kenarı) dikmesi” sonucunda geçerlikteki yasa ve tüzüğe karşı gelinmiş (suç oluşturulmuş) olmayacak mı?
2. Sayın Koçak’ın vurguladığı, akla çok yatkın ve de geçerli görünen durumu göz ardı etmemek gerektiğinden hareketle, ilgili tüzükte ekleme/açıklama yapılması yoluna gidilmesi çok daha doğru ve sağlıklı bir yaklaşım olmayacak mıdır?
Sanırım üzerinde düşünülüp tartışılması gereken bir durum.
Bu arada, ulusal bayrağımızdaki ay-yıldızın yönü konusu beni birdenbire 1950’lerden beri aklımı kurcalayan (bence önemli) bir ayrıntıya götürdü:
1950 öncesinde, arasında nüfus cüzdanlarının da bulunduğu tüm resmi belgelerde ve mühürlerde, damga pullarında, vs. yer alan ay-yıldız motifinde ay sola bakar biçimde idi. 1950’de DP’nin 14 Mayıs’tan hemen sonra uygulamaya koyduğu bir dizi değişiklik arasında ‘sola’ bakan ay-yıldızın ‘sağa’ döndürülmesi de yer aldı.
Cumhuriyetimizin kuruluşu aşamasındaki dönem incelendiğinde ise ay-yıldızın o aşamada ‘sola’ bakar biçimde belirlenmesinin, ayın ilkdördün evresinden önceki yükselen hilalin gökyüzündeki görüntüsünden esinlenilerek belirlenmiş olduğu ortaya çıkıyor.
Bilindiği gibi sağa bakan hilal ise ayın sondördünden sonraki, batan hilal evresinde gökyüzünde görünmektedir.
Bence ilk baştaki doğruya yönelinmesi için düzeltilmesi gerekli bir konu daha...
(Burada, bazı dikkatsiz CHP’lilerin altı oklu parti bayrağını oklar aşağı bakar biçimde sallayıp durmaları ya da oraya buraya asmakta olmalarını kınamadan da edemeyeceğim.)
Sehap ÖNDER
Paylaş