Paylaş
‘Kızılbaş’ denilerek Türkler dışlanırken, Arapların kucaklanmasına ve onlara birçok ayrıcalıklar/ödünler verilmesine karşın, Osmanlı’yı Araplar hiçbir zaman benimsememiş ve sevmemiştir.
Osmanlı ordusunun yeniden düzenlenmesiyle görevli Alman askeri kurulunun başkanı olarak İstanbul’a gelen, sonra Çanakkale’deki 5. Ordu ve Filistin Cephesi’ndeki Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı görevlerinde bulunan General Otto Liman von Sanders, anılarında cihat ilanını şöyle anlatıyor: “(...) 1914 Kasım ayının ortalarına doğru, İslamiyet’in bir zamanlar en kıymetli silahı olan cihat, savaşın terazi kefesine atıldı ve törenle ilan edildi. Çok dindar olan Anadolulu askerler için cihada gerek yoktu; onlar, cihat olmadan da padişahları için kahramanca ve düşünmeksizin ölüme giderlerdi. Türk egemenliği altındaki Müslüman Araplar için ise cihat, Türkler ve Araplar arasındaki kökü derinlere giden zıtlıkları ve Türk yönetimine karşı nesillerdir büyüyen ve beslenen genel hoşnutsuzluğu dengeleyememişti.”
- Sözde ‘kutsal halifelik makamı’nın Araplar ve diğer Müslümanlar üzerinde maddi-manevi hiçbir yaptırım gücü ve işlevinin olmadığı zamanla görüldü.
- Gerçekler bu kadar ortada iken, bizim dinciler niçin hilafet istiyor, bunun için neden bu kadar yanıp tutuşuyorlar? Çünkü din emperyalistler için her zaman en iyi sömürü aracı oldu.
- Bugün de hilafet isteyen dincilerin arkasında, AKP’lilerin ‘dış güçler’ dediği, emperyalist güçler var. Bunu içimizdeki ajanlarının ağızlarından kaçırdıkları oluyor. Örneğin, “Keşke Yunan galip gelseydi” diyecek kadar alçalan, fesli paranoyak Mısıroğlu, “Halifelik gelsin de isterse kukla olsun” diyerek ifade etmişti. Emperyalistler ise bu isteklerini açıkça belirtiyor, hatta ajanlarına kitaplar yazdırıyorlar.
- Türkleri sevdikleri için laik Kemalist düzenin yıkılıp başında bir halifenin bulunduğu şeriat devleti kurulması gerektiğini anlatıyorlar!
‘ARAPLAR İŞE YARAMAZ’
- Meşrutiyet’ten sonra Araplara tanınmış olan askerlik muafiyeti kaldırılmış ve askere alınmışlardır. Otto Liman von Sanders, Çanakkale’deki Arap askerlerin muharebelerde başarısızlığını anlayınca itfaiye alayları gibi geri hizmetlerde görevlendirmiştir. Çanakkale’den sonra Cemal Paşa, 4. Kolordu 18. Ordu’nun 18 Arap taburu ile değiştirilmesini istemiştir. Liman Paşa buna şiddetle karşı çıkmıştır. Gerekçesinde bunların işe yaramaz olduklarını belirtmesinin yanında Arapların bölgedeki Rumlarla işbirliği yapıp, Türkleri arkadan vurabileceklerini bildirmesi ilginçtir. Türkiye’de birkaç yıl kalan bir Alman gerçeği görmüş, ama Osmanlı göremediği gibi, içimizde hâlâ göremeyenler var!
EN ACI ‘GÜNÜN SÖZÜ’
“(ŞULE Aydın’ın programında) Pandemi için ne söyleyeyim ki, ülkeyi yönetenler, Sağlık Bakanlığı elemanları, hatta başta Kılıçdaroğlu olmak üzere muhalefet liderleri gelsinler Ankara’da bir devlet hastanesini, pandemi veya şehir hastanesini gezsinler; bahçesindeki hastalarla konuşsunlar. Ama bunu habersiz yapsınlar. (Gazeteci, TV’ci ve fotoğrafçıların içeri girmesi, hastalarla konuşmaları yasak) Bakın onlar ne anlatacaklar; dinlesinler, bu salgının ne olduğuna yakından tanık olsunlar. Böyle bir iş yapmak çok zordur, ancak onlar için görevdir. Devletin sağlık çalışanlarına hiç saygısı yok, tetkikte pozitif çıkan bir çalışanın 7 gün sonunda işe çağrıldığını biliyor musunuz?”
Prof. Dr. Esin Davutoğlu ŞENOL
İstanbul’a Trakya’dan su ümidi yok
GÖLETLER KURUDU YERALTI SULARI 300 METREYE İNDİ
BÖLGECİLİK yapmadan Trakya ile ilgili uyarılarımıza devam ediyoruz.
Istranca derelerinde su yok, göletler bile kurumuş. Köylerin içme, tarım ve hayvanların su ihtiyacının karşılanması için son 50 yılda yapılan 300 köy göletinin yüzde 75’inde sular çekilmiş. Bir köylü bize “Hayvanımıza su vermek için tankerle su getirtiyoruz” diyor.
Sorumsuzca ruhsat verilen maden yatakları işlem için su bekliyor. Bir de termik santral kurulmak isteniyor. Yineliyoruz: Suyun olmadığı yerde bu santral nasıl çalışacak?
GÖÇ YIKIM OLUR
İstanbul hiç umutlanmasın, yeraltı suları 250-300 metreden çekiliyor. Tekirdağ büyük göç alıyor, yalnız yeraltından su çekmek için elektrik borcunun 40 trilyona yaklaşması kuraklığın ne kadar vahim olduğunun bir göstergesi. Siyasetçileri, belediyecileri, uyarmaya devam ediyoruz. Çünkü bu işin soru ‘karanlık’.
MESAJ PANOSU
“TÜRKİYE’nin Doğu Akdeniz’e çıkması gölgeleniyor/engelleniyor.” (Arzu Çakır MORİN-Paris’te gazeteci)
‘1930’LARIN CHP’Sİ YOK ARTIK’
“BAYRAM değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü!” diye bir laf vardır. Kaftancıoğlu’nun, Taksim toplantılarında Uluç Gürkan’ın “Atatürk adını kullanmamak tercihiniz mi?” sorusuna verdiği yanıt için kullanılabilir bu söz... Evet, eniştem beni niye öptü?
Bu arada Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Bizi hâlâ 1930’ların CHP’si gibi görmeyin. Dünya değişiyor, biz de değişiyoruz” sözünü hatırlatırım.
Tek parti yönetimi... Yani İnönü’lü, Bayar’lı ve Atatürk’lü yıllar...
Peki CHP’liler, Kaftancıoğlu’na şimdi gösterdikleri tepkiyi o zaman gösterdiler mi? Rahmi SALTUK
BİLİYOR MUSUNUZ?
TATAR, AKINCI’NIN ÖNÜNDE
KKTC’de, 11 Ekim’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi için Gezici Araştırma Merkezi’nin 4l bin 486 katılımcı ile yüz yüze yaptığı anketten, 2. turda aday olan Başbakan Ersin Tatar’ın (53.3), Mustafa Akıncı’yı (46.7) geçerek koltuğa oturacağı sonucu çıktığını...
METEOROLOJİ Mühendisleri Odası Başkanı Fırat Çukurçayır’ın toz fırtınalarının iklim değişikliği ile ilgisi olmadığını söyleyerek “Eğer siz ağaçları keser, doğaya savaş açarsanız doğa da intikamını alır” dediğini...
Paylaş