Ne yazık ki, bunlar önceki günkü sözleriydi. Cumhurbaşkanı'nın büyükşehirlere yönelik gelir kanununu onaylaması karşısında büyük üzüntü duyduğunu tahmin etmek zor değil.
'Kavga gürültü etmeden İstanbul'a hizmet verdiğini', herkesle uyumlu çalıştığını anlattı.
İstanbul'un sokaklarında her gün sokak çocuklarının sayısının arttığını, bu nedenle eğitime çok önem vererek belediye olarak Milli Eğitim, ÇEK, valilik ve polisle ortak çalışmalar yürüttüğünü belirterek, ‘‘Bu çocuklara aş vermezsek kim verecek?’’ diye sordu.
- Peki Büyükşehir Belediyesi ayrımcılık yapıyor mu bu konuda?
- Asla, bizim insanlarımız arasında ayrımımız olamaz. Bu insanları kaynaştırmak zorundayız. Ne yazık ki, parçaladılar bizi, sömürdüler; yazık bu memleketin haline...
- Gelir azalmanızı zamlı emlak vergileri kapatmayacak mı?
- Sorun, hiçbir ilçe belediyesinden bugüne kadar topladıkları emlak ve çöp vergisinden tek kuruş pay almadık. Çünkü ilçelerin hali bizden kötü, maaşları ödeyemiyor, yatırım yapamıyorlar. Yaptıkları da göstermelik işler. Bu neyi kurtarır ki...
Büyükşehir olarak katkıda bulunmazsak maaş veremezler.
Adalar Belediyesi'ne sorun ne halde olduğunu...
FATİH CAMİSİ ÇÖKÜYOR
- Yatırımlar...
-
Yeni kanun onaylanırsa bizi çok zora sokacak,
İstanbul'a yazık edilmiş olacak.
Küçükayasofya Camisi yıkılmak üzere, biz devralıp yapacağız.
Fatih Camisi çöküyor; ayıplıyor ve utanıyorum. Kiliselerin hali ortada, onlara da yardım etmeye çalışıyoruz. Metro yatırımı, turizm alt yatırımı yapmayalım mı, yeni yolları, kavşakları bırakalım mı?
İstanbul bir tarih, kültür, sanat kenti. Sosyal dokusunun yenilenmesi şart oldu; böyle mi yeni bir vizyon ve uygarlık yaratacağız İstanbul'a? Bu daralma karşısında gelin de bunları yapın bakalım.
- Soruşturmalar...
- Bakın onlarca müfettiş geliyor. Denetlesinler, eyvallahımız yok. Dosyaların fotokopisini çektirirken, makineleri eskittik. Harcadığımız fotokopiler nedeniyle kağıt fabrikası açsaydık, zengin olurduk. (Gülüyor) Yeter ki, bu şehrin imkanları kesilmesin. Hükümet de dahil herkes yatırım yapmalı
İstanbul'a bıkmadan usanmadan.
YARIN: ‘‘Bağımsız kalacağım; bundan sonra yokum.’’Türk: Son bir adım attık
ADALET Bakanı Prof.
Hikmet Sami Türk, dört baro başkanının önerilerine karşı ölüm ve açlık orucunu sona erdirmeleri koşuluyla yayımlanacağını söylediği genelgeyi yürürlüğe koydu.
Buna göre, F tipi cezaevlerinde en az bir sosyal etkinliğe katılan mahkum ve tutuklular, haftada 5 saati geçmeyecek şekilde idarenin belirleyeceği yer ve zamanda 10'ar kişilik gruplar halinde sohbet edebilecekler. Bakanlığın çağrısına 15 hükümlü evet yanıtını vermiş. Bu konuda yeni bir psikolojik ortam oluşuyor.
Prof.
Türk'e bunu sorduk:
‘‘Yapabileceğimi yaptım, son adımımı attım. Devletin bundan öte yapabileceği bir şey yok. Şimdi hepsine katılıyor musunuz, diye soracağız. Bu önemli bir çağrıdır. STÖ bir şey yapacaklarsa eylemin bitmesi için katkı sağlamalıdır. Mahkum ve tutuklular, tecrit odalarından çıkmalı
'sohbet'lere katılmalı, kitap okuyup spor yapmalı; devletin bu imkanlarından yararlanmalıdır.
Bu rektörü iyi tanıyın
KIRIKKALE Üniversitesi'nden bir grup öğretim üyesi yazıyor: Üniversitemiz 1992'de kurulmuş 21 üniversiteden biridir.
Turgut Özal'ın cumhurbaşkanlığı,
Demirel'in başbakanlığı,
Köksal Toptan'ın Milli Eğitim Bakanlığı ve
Mehmet Sağlam'ın
YÖK başkanlığı zamanında kurulan bu üniversitelere adeta cımbızla seçilerek şeriatçı rektörlerin atandığı herkesin malumudur.
İlk rektör olan Prof.
Beşir Atalay da
Kırıkkale Üniversitesi'nin kurucu rektörü yapılmıştı. Şimdi
AKP'nin anket kuruluşu olan
ANAR'ın yöneticisi olan bu zat, 28 Şubat sürecince görevinden alınmış, yerine Prof.
Tahsin Nuri Durlu atanmıştır. Gençlik yıllarında
AP'nin gençlik örgütü
Hürgenç yöneticiliği yapmış olan
Durlu, tam
Demirel'in 5+5 durumunun tartışıldığı sırada açılan Kırıkkale Tıp Fakültesi Hastanesi'ne
Süleyman Demirel Hastanesi adını vermiş; 5+5 tutmayınca da hastanenin açılışını bir türlü yapamamıştır.
Siyasi düşüncesi çıkarına göre şekillenen rektör
BBP çizgisindedir. 12 Mart (1971) olayları sırasında
Fen Fakültesi'nde asistanken
Muhsin Yazcıoğlu'nun fakülteyi basması sırasında düşürdüğü kimliği şimdiki Rektör
Durlu tarafından güvenlik güçlerinden saklanarak olay örtbas edilmiştir.
İşte bu zat, ikinci defa rektör seçilmek için
Kırıkkale Üniversitesi'nde adeta terör havası estirmekte, aday olmak isteyen dekanları sudan gerekçelerle savcılığa vermek dahil olmak üzere çeşitli tehditlerde bulunmaktadır.
28 Ocak'ta yapılacak olan seçime az bir zaman kala Sayın Prof.
Mümtaz Sosyal'a üniversite konferans verdirerek demokratik ve çağdaş bir kimlik sergilemeye çalışmıştır. Rektör Bey bununla da yetinmeyip, seçime birkaç gün
'Eğitime Destek' adı verilen bir etkinlik düzenleyerek Sayın Cumhurbaşkanımızın eşinin bu toplantıda bulunması için yoğun çaba göstermektedir. Tabii asıl amaç, seçim şansını artırma stratejisine dayanmaktadır.
DEMOKRAT Parti Genel Başkanı
İsmet Hacısalihoğlu, ‘‘DP geliyor yazılı afişlerin parasını kim ödedi?’’ sorusunu ‘‘İstanbul ve Ankara başta olmak üzere 20 ilde Kent Vizyon firmasına astırdığımız afişler için KDV dahil 24 milyar ödedik. DP'yi sağda birlik için öne çıkartıyoruz’’ diye yanıtlıyor.
- Kimlerle...
- Biz bir zemine emanetlik yapıyoruz. Parti divanımız 80 kişiliktir.
Melih Gökçek, Hüsnü Doğan, Besim Tibuk (Eski İstanbul İl Başkanı),
İlhan Kesici, Dr.
Sadettin Bilgiç ve
Mehmet Turgut'un anlayışındaki yöneticilerimiz vardır. Her gruba eşit mesafedeyiz, bekliyoruz.
- Birleşmeyi mi?
- Merkez olmak için çağrılar yapıyoruz. Alın bu koltuğu çekip gidelim, diyoruz. Millet yerine şahsi ikballerin peşinde giden liderlerle çok sıkıntı çektik, çekiyoruz.
Çiller-Yılmaz çatışmasının bedeli 200 milyar dolara mal oldu bu ülkeye. Karşılıklı olarak birbirlerini akladılar.
Tansu Hanım, bugün eleştiriyor ama 60 milletvekili ile
Ecevit'i başbakan olarak seçime sokan kendisi değil mi? Kimsenin birbirini eleştirmeye hakkı olmamalı. Bu nedenle gelin yeni oluşum adresi olarak
DP'de birleşin, emaneti alın, diyoruz. Yoksa vebal sırtlarında kalacaktır. Birleşme sadece sağda değil solda da olmalıdır. Ne yazık ki,
cumhuriyet döneminin iki partisinin Meclis dışında bulunması çok acıdır.
TRT binasına yazık oluyor
ÇİĞLİ'de
KİPA arkasında 25 milyon dolarlık çok büyük bir hastane projesi başlatıldı. Tanınmış işadamlarımızın hissedar olarak katıldıkları bu proje başarılı olacak mı? Kafamda birkaç soru var:
İzmir'in tam merkezinde hastanelerin bulunduğu bölgede büyük bir kompleks olan
TRT binası çürümeye terk edilmiş durumda. Bu bina 7 milyon dolara satılık bugün...
Bu büyük bina mükemmel bir hastane haline getirilebilir;
İzmir güzel bir sağlık köşesi kazanırdı. Neden burası dururken gidip de 45 dakika ötedeki
Çiğli'ye yeni yatırım yapılır, anlaşılır gibi değil.
Hastane yapmak çok önemli bir iştir, tecrübe ister. Dilerim bu işe koyulduklarına göre, yetkin bir müteahhit bulunmuştur. Kıymetli paraları boşu boşuna harcanmaz. Ama TRT binasını bir kez daha düşünsünler.
Ayşe TABAK-İZMİRTemiz ihale
‘EGO'dan karışık bir ihale!’’ (25.12.2001) yazısında,
Ankara Gölbaşı'nda doğalgaz dağıtım ihalesinin önce 35 milyon dolara
GÜRİŞ'e verildiğini, ancak iptal edildikten sonra bu kez 26 milyon dolara
İNDET İnşaat firmasında kaldığını bildirmiş,
İNDET'in sahibi gözüken
Kazım Türker'in,
GÜRİŞ'e ortak olup olmadığını sormuştuk. Ankara Valisi
Yahya Gür, yazıyı denetim elemanlarınca inceletmiş... Proje ile ilgili ihalenin
EGO ile
BOTAŞ arasında imzalanan protokole göre açıldığını belirten vali, ‘‘İhale proje, tahmini keşif ve ihalede ulaşılan fiyat uyumu ile mevzuat açısından bilirkişi tarafından yapılan teknik inceleme neticesi... kamu yararı bulunduğu ve mevzuata aykırı bir işlem bulunmadığı anlaşılmıştır’’ dedi.
MESAJ
NEVŞEHİR'de 20 yıldır esnaflık yapıyorum. Eşim de 18 yıldır
Devlet Hastanesi'nde çalışıyor; son 4 yıldır da başhemşire yardımcısıydı. Ancak siyasi nedenlerle görevinden alındı, bu arada bir meslektaşı tarafından hakaretlere uğradı. Daha sonra da hemşire olarak başka bir servise verildi. Bu durum onurumuzu zedeledi. Durumu bir mektupla ilettiğim Sayın Valimiz Doç.
Yusuf Erbay bizzat işyerime gelerek bize moral verdi ve olayla yakından ilgileneceğini bildirdi. Kendisine köşenizden teşekkürü bir borç biliriz.
Erol COŞAR-NEVŞEHİRBEŞİKTAŞ Belediye Başkanı
Yusuf Namoğlu'ndan: Yazınızda
M.D. rumuzuyla belirttiğiniz şahıs
Muammer Daştan, Bayburt Belediye Başkanlığı yapmış,
İşletme Fakültesi mezunu, belediyecilik tecrübesine sahip ehil ve vasıflı bir belediyecidir. Söz konusu şahsın bütün atama ve görevlendirmeleri mer'i hukuk çerçevesinde yasal düzenlemelerdir. Erdemli kişiler her zaman taltif ve teşvik edilmeli.