TIP Kurumu olarak Su Raporu ile ilgili bazı hatırlatmalar yapma gereği duyduk. Bu rapor çerçevesinde, arseniğin kanserojen bir madde olduğu tartışmasız bir bilimsel gerçektir.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) içme sularındaki en tehlikeli kimyasal kirlilik olarak arseniği göstermektedir.
Arsenik içme suyunda izin verilen limitlerin altındaki konsantrasyonlarda da kanserojen etkiye sahiptir.
Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün son analizlerinde Ankara’da şebeke suyundaki arsenik konsantrasyonu 1.5-4 mikrogram aralığında saptanmıştır. Bu değerler izin verilen limitlerin altındadır ama Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi (National Academy of Sciences/NAS) yayınında yer alan tabloda 3 ve 5 mikrogram düzeyinde akciğer ve mesane kanseri risklerine baktığımızda ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğumuz görülmektedir. Ankara’nın nüfusu 4.1 milyondur. Bu riskler uzun yıllar günde 2 litre su tüketiminde ortaya çıkan risklerdir. Kanser görülme süresi (latent periyot) 15-20 yıl hatta daha uzun sürelerdir. Dolayısyla Melih Gökçek’in medya organlarındaki su içme şovlarının bilimsel bir anlamı yoktur. Gökçek, insan sağlığı yönünden içme suyu kalitesini, kullananlardaki ishal vakalarına indirgeyerek konuyu son derece yüzeysel bir yaklaşımla ele almaktadır. İçme suyundaki patojen mikroorganizmaların varlığına bağlı olarak gelişebilecek ishal vakaları içme suyu kalitesinin gözle görünür ve erken ortaya çıkan bir sonucudur. Ancak su kalitesi ne kadar kötü olursa olsun klorlama gibi basit dezenfeksiyon işlemleriyle sudaki patojen organizmalar yok edilebilir ve bu suyu kullananlar da ishal vakaları görülmez. Diğer bir deyişle kullananlarda ishal vakası görülmemesi içme suyunun sağlık yönünden sorunsuz olduğunu göstermez. İçme suyu kalitesinde insan sağlığı için esas önemli olan parametre basit arıtma işlemleri ile kolaylıkla bertaraf edilemeyen toksik etkili kimyasal kirliliklerdir. Bu kimyasal kirliliklerin etkisi içme suyunu tüketen topluluklarda yıllarca sonra başta kanser olmak üzere çeşitli kronik hastalıkların artmasıyla ortaya çıkar.
KANSER RİSKİ
- Şimdi NAS’ın verileri üzerinden Ankara’da şebeke suyunda ortalama 3 mikrogram Arsenik olduğu takdirde ortaya çıkacak kanser riskine dönelim. Kadın-erkek dağılımının eşit olduğu varsayımıyla... Bu durumda Ankaralı kadınların yaşamları boyunca 850’sinde Ankaralı erkeklerin de 1500’ünde de yalnızca bu düzeydeki arsenik konsantrasyonuna bağlı yeni mesane kanseri ortaya çıkacaktır. (Toplam 2350 yeni mesane kanseri olgusu)
- Yine ortalama 3 mikrogram arsenik konsantrasyonunda Ankaralı 1050 kadında ve 850 erkekte yeni akciğer kanseri olgusu ortaya çıkacaktır. (Toplam 1900 yeni akciğer kanseri olgusu)
- Bu içme suyunda 3 mikrogram ortalama arsenik yoğunluğunda 4250 Ankaralı’da yeni mesane ve akciğer kanseri olgusu demektir.
- 5 mikrogram ve 10 mikrogram arsenik yoğunluğunda ortaya çıkacak akciğer ve mesane kanseri olguları çok daha yüksek düzeylerdedir. Konu bu nedenle çok hassastır. Medyatik şovlarla geçiştirlecek bir mahiyette değildir.
HASSASİYET GEREKİYOR
- Gerek arsenik arıtımı gerekse laboratuvarlarda arsenik ölçümü konusuna hassasiyetle eğilmek gerekmektedir. EPA 3 mikrogramın altındaki ölçümlerin çok hassas ölçüm teknikleri gerektiridiğini bildirmektedir. ASKİ’nin AAS yöntemi ile 1 mikrogram altında değerler vermesi de kuşku vericidir. ASKi verileri 1 mikrogramın altındayken nasıl oluyor da Hıfzıssıhha verileri 1.5-4 aralığında olmaktadır? Bu nedenle Arsenik ölçümü yapan laboratuvarların madde bazında uluslararası laboratuvarlara aktedite olması büyük önem taşımaktadır.
- Kızılırmak suyunda tarımsal ilaç kalıntılarına ait analizler nerededir? Bu konuda bir laboratuvar analizi yapılmamıştır.
- Yine ASKi su analizlerinde Kadmiyum verileri de yer almamaktadır. Bu da kuşku çekici bir durumdur.
- Melih Gökçek’in İzmir şebeke suyunda 40 mikrogram arsenik olduğu savı çok dikkat çekicidir. İki olasılık vardır, bu sav ya doğrudur ya da dayanaksızdır.
Doğru ise acilen Sağlık Bakanlığı’nın İzmir şebeke suyuna müdahale etmesi gerekir
Yanlışsa Gökçek’in kamuoyunu yanıltması nedeniyle bunun hesabını vermesi gerekir.
Dr.Mehmet Altınok- Tıp Kurumu Başkanı
Dr. Ali Rıza Üçer- Tıp Kurumu Genel Sekreteri
Büyükşehir’in 14 yıldır cezalandırdığı bir ilçe
ÇANKAYA Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü, 15.06.2008 tarihinde Göksel Okcu adlı okurumuzun değerlendirmelerine karşı bir açıklama gönderdi. Açıklama, Okcu’ya bir hatırlatma ile başlıyor:
"Sayın yurttaşımız ’Melih Gökçek çalışmış’ diyor. Çankaya’da bu söze ancak gülünür. Kışın kar yolları kapayınca kılı bile kıpırdamadı Melih Gökçek’in, buna kim inanır.
Gökçek protokol yolunu yapıp yabancı konukların Ankara’ya güzel gözle görmesini sağladığını söylüyor. İyi, tamam. Peki aynı konuklar nereye gidiyordu? Yolları Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne uğramıyor muydu? Uğruyordu. Peki Gökçek, sorumluluğundaki Ankara’nın göbeğindeki köşkün etrafındaki kaldırımların o perişan hali için neden kılını kıpırdatmadı? Bir insan bu kadar zararlı olabilir mi? Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı seçilince hemen köşkün etrafındaki yolların kaldırımlarını göstere göstere yaptı. Köşkün etrafındaki her yere gül dikti.
AŞTİ’den Ankara’nın her yerine en ücra yerlerine servisleri kaldıran Gökçek bir tek Kızılay bölgesi halkına servis çıkarıyor. Eee zaten Çankaya bu hattın üstünde. Balgat’ta, Dikmen’de, Ayrancı’da, Oran’da, Gaziosmanpaşa’da, Esat’ta oturan insan değil mi? Bu ayrımcılığı Gökçek’in unutkanlığına mı vereceğiz, yoksa ayırımcılığına mı?
Büyükşehir Belediyesi kendi resmi raporuna göre Çankaya 1 yılda 1 km’lik asfalt döktüğünü yani hiç asfalt dökmediğini söylerken, aslında doğruyu söylüyor. Çankaya Belediyesi bugüne kadar Büyükşehir’e ait 3000 adet soruna müdahale edip çözmüştür.
Bir de şu bilinsin: Büyükşehir Belediyesi Altyapı Koordinasyon Merkezi’nin kararlarını uygulamıyor. ASKİ, EGO çalışması yapılması gereken yerlerde takvimini uygun çalışma yapmıyor. Çankaya Belediyesi aradan aylar geçip sokaklara asfalt dökünce Büyükşehir gelip orayı teker teker kazıyıp öyle bırakıp gidiyor. Hal böyleyken Gökçek’in Çankaya’ya, Çankayalıya tavrı ortadayken ondan hiç hizmet gelmeyeceğini, ümidini keserek bilenler Çankayalılar değil mi?
Sayın Okcu şunu bilmelidir ki, Çankaya 14 yıldır cezalandırıyor. Biz buna karşı sesimizi yükselttik ve Gökçek’in yapması gerekip de yapmadığı işleri ortaya döktük. Sadece şikayet etmedik sorunlara çözüm ürettik. Ama Çankayalıların da, Ankaralıların da gerçekleri bilmesini istedik. Verdikleri vergi karşılığında hizmet alamadıklarını hatırlattık, hatırlatmaya da devam edeceğiz."