Paylaş
Son zamanlarda Orhan Pamuk gitti, piyanist Fazıl Say ile yazar Enis Batur keyifsiz, gidici... Yaşar Kemal zaten yurtdışında yaşıyor... Diğer aydın takımımızın da bir ayakları dışarıda, gitti giderler... Ha bu arada Ermeni cemaati de son olaylardan sonra tedirgin, parası olan kapağı yurtdışına atmaya hazırlanıyormuş. Tüm renklerimiz soluyor, mozaik dağılıyor. Yine imkanı olan Türk vatandaşları da ellerinde pasaportları bekliyorlar. Gidelim mi, kalalım mı? Sonuçta bu ülke satıldı. Karşı devrim başladı ve hiç kendimizi kandırmaya gerek yok, bu ülkenin Atatürkçü ve Cumhuriyetçi kesimi artık finali oynuyor. Kazanmak için fazlaca bir umut yok, hayret bir şeydir ama TSK bile ılımlı olduktan yapacak tek şey kalıyor artık. ABD’yi kutlamak ve bir ülkenin içten içe nasıl çökertildiğini tarih kitaplarından değil, gözümüzle görmenin ve olayların içinde yaşamanın tanıklığıyla avunmak. Bizi bağışla Atatürk, elveda laik Cumhuriyet, özür dileriz çocuklar ve... Hoş geldin bişey? (Sahi bu yeni rejimin adı ne?) B. Uğur BANOĞLU
CHP adaylarını erken açıklayacak
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, CNN’de Uğur Dündar’ın sorularını yanıtlarken, partinin kongre dönemine girdiğini, mart ayına kadar kongreleri yapıp kurultayı gerçekleştireceklerini belirtirken, bir şeyi daha vurguluyor:
"Bugün CHP’de hiçbir siyasi partide olmadığı kadar ileri bir demokrasi uygulaması vardır. Bunun tanığı da CHP’de yaşanan bu kongre sürecidir. Eğer bugün herhangi bir siyasi partide demokrasi varsa CHP’de çok daha fazlası vardır. Bunu herkesin çok iyi bilmesi gerekir."
Baykal, İstanbul, Ankara ve İzmir Belediye Başkan adaylarını erken ilan etmek istediklerini de bildiriyor.
(CHP’de partiiçi demokrasi var mı? Baykal bu hususu üzerine basarak söylüyor. Peki delege seçimlerinde yaşananlar söylediklerini doğrulamıyor. Örnek mi? Çerkezköy’den (Tekirdağ) bir parti üyesi bu konuşmaya karşılık olarak "İlçe teşkilatımızda maalesef delege seçimi yapılmamıştır. 6.1.2008’de yapılacak kongremiz için delege isimleri askıya çıkmamıştır. Sayın Genel Başkanımızın söyledikleri gibi bir uygulama olmuyor. Nasıl oluyar da delege seçimi bile yapılmayan partimiz en demokratik parti oluyor. Bize bir de bunu anlatabilir mi?" diye soruyor.)
Türkiye’deki altın rezervi üç yıllık ihtiyacımız kadar
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, "AKP hükümeti iktidara geldiği günden bugüne; yasa ve yönetmeliklerde yapılan değişikliklerde ’madenciliğin önündeki engelleri kaldırma’ ifadesiyle; tarihi ve kültürel mirası, ormanları, tarım alanlarını, kıyıları, sulak alanları, meraları yok etme yönünde ’önemli’ adımlar atmaktadır. Siyasi iktidarın bu yöndeki girişimlerinin sonucunda doğal, tarihi ve kültürel varlıklar yok edilmektedir. Bunun görünen yüzü şimdi de Balıkesir ve Çanakkale illerimiz içerisinde yer alan Biga Yarımadası ve özelde de Kazdağları’dır" dedi.
Soğancı, altın aranması konusunda şöyle diyor:
- Ülkemizde işletilebilirliği belirlenmiş 600 ton altın vardır. Bu miktarda altının elde edilmesi için kabaca 400.000.000 m3 kazı yapılarak, kırma, öğütme, eleme, kimyasal işlem ve yıkama yapılması ve bozulan alanların düzenlenerek doğaya yeniden kazandırılması gerekir. Ülkemizde 200 ton altının süs ve takı sektöründe işlendiği bilinmektedir. Ülkemizde işletilebilir altın rezervleri süs ve takı sektörünün üç yıllık ihtiyacı olan değerli metaldir. Bu açıdan da bakıldığında yarattığı toplumsal fayda nedeniyle altın işletmeciliğinin tekrar gözden geçirilmesi gerekir.
- Bergama ve Eşme’de altın işletmeciği ile ilgili yargı kararları derhal uygulanmalıdır. Arama sürecinde doğal yapıyı bozmamaya özen gösterilmelidir. Orman alanlarında ağaç kesimine son verilmelidir.
- DSİ, altın işletmeciliği yapılan sahalardaki yeraltı suyu gözlem kuyuları verilerini, su seviyesi, su kalitesi değişimlerini periyodik olarak yayınlamalı, akredite olmuş laboratuvarların örnekler üzerinde tahlil yapmalarına olanak sağlanmalıdır.
- Maden Yasası ve ilgili yasal mevzuat, ülke madenciliğinin yöre halkının istemlerini de gözetecek şekilde yürütülebilmesi yönünde yeniden düzenlenmelidir.
Bu konuşmayı beğenmedim
BURSA Olay TV’de, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde gerçekleştirilen bir karaciğer nakli haberini izledim. Yeşil kartlı hastaya başarılı bir operasyon yapılmış. Bir doktor hastanın durumu hakkında gazetecilere bilgi verirken, rektörün yaptığı açıklamayı ise hiç beğenmedim.
"Hasta çok başarılı bir operasyon geçirdi. Üstelik Kürt bir kadın; üstelik Türkçe de bilmiyor."
Ne demek Türk, Kürt... Aynı ülkenin vatandaşı değil miyiz? Bir hasta başka bir milletten olabilir, Müslüman veya Hıristiyan olabilir; ateist de... Böyle bir ayrımcılık böyle dillere düşerse bu işin sonunu bulamayız... Aman dikkat Rektör Bey...
Gülçin Y.İZEL- İSTANBUL
Biliyor musunuz
ADALET Bakanı Mehmet Ali Şahin’in, DSP İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın sorusu üzerine "Hükümetimizce, genel ya da kısmi anlamda herhangi bir af hazırlığı yapılmadığı gibi bu konuda verilmiş bir söz de bulunmamaktadır" dediğini... İSTEK Kaşgarlı Mahmut Okulları’nın, ’Türkiye’de bazı gençlerin şiddete yönelik davranışlarının temelinde yatan sebepler nelerdir’ konulu Türkiye Liselerarası Kompozisyon Yarışmasında 1’inciliği Merve Üzel (Yalova Çİftlik Atatürk Lisesi), 2’nciliği Cansu Oğuz (Tokat GOP Lisesi), 3’cülüğü Nida Mucuk’un (Niğde Anadolu Öğretmen Lisesi), Canan Ayşe Bilgin’in de (Muğla Turgut Reis Lisesi) jüri özel ödülünü kazandığını...
Mesaj Panosu
BEN 657 4/c olarak çalışmaktayım, eski kurumda kadrolu olarak çalışıyordum. Şimdi ise kurumda ne olduğumuz belirsiz. Toplum aldığımız ücretle ve pozisyonumuzla dalga geçiyor, hem eski haklarımız kayıp hem de maaşlarımız düşük. Bugünlerde çocuklarımıza ve çevremize başı dik vaziyette duramıyoruz. Gözyaşımızı içimize akıtıyoruz. Bizim bu durumlarımızın adaletsizliğinin giderilmesi için yardımlarınızı bekliyoruz.
Mehmet DEMİR
Paylaş