Paylaş
Cangı, yazının amacını, Veysel Eroğlu’nun DSİ Genel Müdürlüğü, Çevre ve Orman Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı icraatlarını anımsatmak olarak belirtiyor. “Belki buradan İzmir seçimlerinde halen devam eden sorunların çözümüne ilişkin tartışmaya katkıda bulunmaktı. Ama öyle olmadı, aday Veysel Eroğlu’nun Allianoi, Hasankeyf gibi kültürel varlıkları yok sayan, yok eden icraatları, İzmir’i başka bir havza olan Gördes’in suyuna mahkûm eden altınseverliği, Çaldağı Nikel Madeni konusundaki tutumu, Göcek Koyları’na ilişkin icraatları, Gaziemir’deki nükleer atıklarla ilgili sorumlulukları ve diğer icraatları tartışılmadı” diye de ekliyor.
Eroğlu’nun “Orman ve Su İşleri Bakanlığı Basın Müşavirliği üzerinden gönderdiği açıklamaya karşı Arif Ali Cangı diyor ki: “Bunun yerine milletvekili adayı Eroğlu’nun, Binali Yıldırım’ın İzmir için açıkladığı 35 projeyi 501’e çıkardığı yazılıp çiziliyor. Bense İzmirlinin aklı ile alay eden bu vaatler hakkında yazmak istemiyorum. Bakanlık Basın Müşavirliği’nin cevabındaki gerçekle alakası olmayan içeriği de yazmak istemiyorum. Bir milletvekili adayına ilişkin yazıya Bakanlığın cevap vermesi şeklindeki garabet halini yazmak istiyorum.
Eroğlu, İzmir’e seçim çalışmasına geliyor, onunla ilgili bir yazı yayınlanıyor, cevabın kendisi tarafından verilmesi gerekmiyor mu? Bakanlık Basın Müşavirine ne oluyor? Halen bakanlığı devam etse de Eroğlu’nun seçim çalışmaları programını basına gönderme, onunla ilgili yazıya cevap verme görevi yok. Olayın hem hukuki hem de etik yönü var. 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanuna göre, “... Kamu kurumlarında memur ve hizmetli olarak çalışanlar seçimlerde tarafsızlıklarını muhafaza etmek zorundadır, memur ve hizmetliler ile kamuya ait her türlü araç, gereç ve imkânların siyasi bir partinin veya adayın emrinde veya herhangi bir siyasi faaliyette çalıştırılmaları, kullandırılması yasaktır...” Yani Bakanlık Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri açıkça suç işlemiştir, şayet Sayın Eroğlu’nun bilgisi ya da talimatı varsa, o da bu suça ortak olmuştur. Bu olay, hukuki boyutunun yanı sıra seçimin adaletsizliğini göstermesi açısından da önemli değil mi?
Eroğlu’nun kampanyasında Bakanlık olanaklarının kullanıldığının ifşası niteliğinde değil mi? İzmir’deki seçim çalışmalarındaki adaletsizliği göstermiyor mu? Üzerinde konuşulmayı hak etmiyor mu?
En önemli soru; bu seçim döneminde de İzmir’de gerçekleri mi, yoksa uçuk kaçık vaatleri mi konuşacağız?
‘Beni hukuktan kim koruyacak’
“ÜLKENİN geldiği noktaya şöyle bir bakalım. Bundan sonra beni hukuktan kim koruyacak? En büyük güvencem olması gereken hukuk, şu anda benim en büyük kâbusum ve en büyük tehdidim. Beni polisten kim koruyacak? Beni savcıdan, hâkimden kim koruyacak? Bunlar yetmiyormuş gibi, vali ve kaymakamdan kim koruyacak? Gelinen noktanın benim açımdan özeti bu.” İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal Eskişehir’deki konuşmasında böyle diyorsa vatandaş ne yapacaktır?
“Cemaat kimsenin gazozuna ilaç katmadı, gönüllü birliktelik vardı” sözleri de bonus olsun!
55 yıl önce Menderes vardı, şimdi de Erdoğan
Turan Emeksiz’den Berkin’e: “55 yıl önce bugün Turan Emeksiz, Beyazıt Meydanı’nda polis kurşunu ile öldürülmüştü. 20 yaşındaydı. Malatya’dan gelmiş, Orman Fakültesi’nde öğrenciydi. Suçu (!) Menderes hükümetini protesto etmekti. 55 yıl sonra, yine polis kurşunuyla, biber gazı ile veya polis copuyla öldürülmüş Abdullah’ı, Ali İsmail’i, Berkin’i, Ethem’i konuşuyoruz. Katilleri ortaya çıkaramayan devlet, Ethem’in annesini sanık sandalyesine oturtuyor, Abdullah’ın annesine tehdit davası açıyor, Berkin’in annesini yuhalatıyor, hedef gösteriyor. Bu kadar adaletsizlik karşısında, insanlığımdan utanıyorum. Bu ülkeden artık ümidim yok.”
(Peki imza kim diye soracak olursanız... Lütfen köşenizde ismimle yayımlamayın. Kendisine vazife çıkaracak aklı evvel vatandaş, savcı ve hâkimler çok çünkü...)
CHP ve MHP’nin ‘seçim aşıları’ tuttu mu?
CUMHURBAŞKANI son günlerde ilginç değerlendirmelerde bulunuyor. CHP’nin ‘cepsel’, MHP’nin ülke bütünlüğü ve milliyetçilik söylemleri ve KKTC’nin yeni Cumhurbaşkanı’nın çıkışının, T.C. Cumhurbaşkanı’nı rahatsız ettiği anlaşılıyor. O nedenle sert çıkışlar yapıyor. Demek ki, CHP’nin sosyal yardım politikaları ve MHP’nin müzakere sürecine ilişkin sert eleştirileri, iki partinin yaptığı ‘seçim aşıları’ tutmuş. Bu seçimde, muhalefet kefelerine konacak her tam puanlık ‘dara’, seçim terazisinin tartısını değiştirir. Cumhurbaşkanı, kendisinden sonraki yeni AKP’nin, meydanları yeterince dalgalandıramadığını görmüyor demek ki...
‘Asalım keselim’ demek nedir
TECRÜBELERİME dayanarak söylüyorum; devletin tepesinde birisi ‘Asalım, keselim, başını ezelim!” diyorsa kendisi bir suç işlemiştir ve onu bastırmak istiyordur.
R. İhsan ELİAÇIK
MESAJ PANOSU
“(Dünkü Atatürk’ün sözü) Mustafa Kemal siyaset sosyolojisi bakımından, Türkiye’nin istikbali ile ilgili hayati bir kehanette bulunmuş. Bu sözleri bugüne kapak olur. Selman YÜREK
GÜNÜN SÖZÜ
“İnsan vardır, fark edilmez süsünden/Kimi farksızdır koyun sürüsünden/Her gördüğün şekle kapılma/İnsan anlaşılamaz görüntüsünden!”
(Anonim)
Paylaş