BUGÜN (dün) itibarıyla Avrupa Adalet Divanı, PKK’nın terör örgütü listesine alınmasına dair AB topluluk kararını iptal etti. Bize de hukukçularla konuşmak kaldı.
AB, topluluk hukukundan doğan, kurucu anlaşmaların topluluk tarafından ihdas edilen ikincil Topluluk Hukuku’nun her üye devlette yeknesak uygulanmasını ve yorumlanmasını sağlamak için, Avrupa Topluluğu Adalet Divanı’nı en yüksek yargı organı olarak kurmuş olup, Divan, Topluluk hukuku, Topluluk değerleri konusunda son sözü söyleme yetkisi ile çalışmalarını sürdürmektedir.
Bu divanın kararları, Topluluk (AB) değerleri konusunda zaman içinde ulaşılan medeniyet seviyesini de belirlemede yol gösterici olmaktadır.
Avrupa Topluluk organları, terör örgütleri listesine PKK’yı da bir kararla dahil etti. Bu karara PKK ve onun siyasi kanadı olduğunu iddia eden Kongre-Gel itiraz etti.
Bu itirazın usulü ve kabulü Adalet Divanı kuruluş ve yargılama kurallarına göre hukuken tartışmalı bir mahiyet arz ediyor.
Adalet Divanı, devletler arasında ve üye devletlerin yasal tüzel kişi ve bireylerinin topluluk hukukunun uygulamaları nedeni ile etkilenmesinden doğan ihtilaflara bakıyor. (Madde 232, eski 175’nci madde)
BAŞVURU ÖCALAN’DAN
PKK, dünya terör literatüründe, en çok can kaybına sebep olmuş silahlı bir örgüt olup, ne kendisi ne de sözde siyasal kanadı olduğunu iddia eden Kongre-Gel, uluslararası hukukta Adalet Divanı’nın işleyiş kurallarının 232’nci maddesi gereği muhatap olarak kabul edilemezler.
Hukuki ve insani bu gerçeğe rağmen, uygar Avrupa hukukunun üst yargısı, binlerce insanın ölümüne neden olan ve iki gün önce üç silahlı kuvvetler mensubumuzu öldüren bu örgütü, terör örgütü listesinden çıkartmakta bir sakınca görmemektedir. (Bu başvuru Abdullah Öcalan eliyle yapılmıştır.)
Türk yargısına cihat açanların, uygar Avrupa Topluluk yargısından alması gereken dersler vardır!
AB değerler sisteminin böğrüne saplanmış hançer budur aslında. Gerçek hançeri, yargı darbesini, görmeyen gözler görmelidir.
Vekil Göktaş reddediyor
AKP Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş Vekili Av. Ömer Göktaş, okurumuz Av. Osman Ataman’ın Trabzon’da babasının ortak olduğu mülkle ilgili olarak ’Vekil Göktaş rant peşinde’ (20.3.2008) başlıklı yazısına gönderdiği açıklamada "Müvekkil ile ilgili iddiaların doğru olmadığını" söyledi. Açıklama özetle şöyle: "Yazıda müvekkilin şeref ve vakarına saldırılmakta, müvekkil, Trabzon Cumhuriyet Caddesi’ndeki yazıyı gönderen okuyucunun da hissedar olduğu bir binada kiracı olarak bulunan İŞ-KUR’un halihazırdaki yerinden baskı ve siyasi nüfuz sonucu taşıttırmaya çalışmakla itham edilmektedir. Buna neden olarak da müvekkilin sahibi olduğu binayı fahiş fiyatla devleti zarara sokmak pahasına kendi şahsi menfaatleri için İŞ-KUR’a kiraya vermek isteği gösterilmektedir.
Müvekkil gerek geçmişte ve gerekse şu an milletvekilliği görevini ifa ederken hiçbir hukuk dışı eylemin içinde olmamış, halkın takdirine ve teveccühüne sahip olmuş kariyer sahibi bir siyasetçidir.
Müvekkilin yazıda iddia edildiği gibi değil Trabzon’da hiçbir yerde binası mevcut değildir. Müvekkilin kardeşi Sultan Göktaş ve Hasan Köktaş ile birlikte İŞ-KUR’u mevcut binasından baskılar sonucu çıkarma gayreti içerisinde olduğu da hayal ürünüdür. Zira ne müvekkilin, ne kardeşinin ve ne de Hasan Köktaş’ın bu yönde baskıları ve çabaları olmuştur, olamayacaktır da. Bu nedenle de müvekkilin İŞ-KUR’un taşınması halinde hiçbir şahsi menfaat elde etmesi söz konusu değildir.
Bırakın İŞ-KUR’u, hiçbir kurum ve kuruluş ile menfaat ilişkisi yoktur. Müvekkil, hiçbir şekil ve şart altında devleti zarara uğratmak kast ve niyetinde olmamıştır, bundan sonra da bu türlü faaliyetlerin içerisinde olmayacaktır. Müvekkilin İŞ-KUR’un kendi binasında taşınması hususunda hiç bir dahli yoktur. Bu karar tamamen kurum yöneticileri tarafında alınmıştır. Müvekkil yazıda Nataşa yağmuru altında olan bir bölgeye İŞ-KUR’u taşıttırmak istediği de belirtilmekte ve bu suretle de müvekkilin ahlaki değerlerine saldırıda bulunulmaktadır. Müvekkilin değil İŞ-KUR hiçbir kurum ve kuruluş için gayriahlaki bir ortamının içerisinde olmasını arzu etmemiş ve etmeyecektir de."
Prof. Oyan o dosyayı bir inceleseydi
TRAKYA bölgesinde bir şeyler oluyor. EdirneBelediye Başkanı Hamdi Sedefçi ile birlikte 8 kişinin, Tekirdağ Liman Başkanı Ahmet Erdoğan ile birlikte 4 kişinin tutuklanmasından sonra Çorlu’da önceki gün biri kadın iki belediye memuru tutuklandı. İddialar ’İhaleye fesat karıştırmak, görevi kötüye kullanmak, organize suç örgütü kurmak ve rüşvet" olarak, telefon dinleme ile ortaya çıkan olaylar.
Çorlu ve Tekirdağ’daki olayların kent merkezlerinde olmasına karşın jandarma tarafından ortaya çıkartılması hayli ilginç... Edirne’deki olayı ise polis çıkartmıştı. Asıl sorgulanması gereken bu konu olmalı. Vatandaş polise güvenmeyip de ihbarını jandarmaya mı yapıyor artık?
Çorlu’daki iki tutuklama ile daha önce imar yolsuzlukları, imtiyazlı su ve minibüs ihaleleri ile gazeteci Erdal Özcan’ın dövdürülmesi, gazete bürosunun basılması gibi olaylar nedeniyle soruşturmaya uğrayan Belediye Başkanı Altan Ersin’in adı öne çıkıyor. Yeni belediye binasında Ruhsat Servisi’nde önceki gün meydana gelen 500 YTL’lik bir rüşvet olayı ile başı yine ağaracağı anlaşılıyor. Konfeksiyon atölyesi işleten emekli albay C.H., işyerini pazar günü de çalıştırabilmek için belediyeden ruhsat istiyor. Ruhsat İşleri Müdürü N.G. ve yardımcısı M.A’nın, rüşvet istemeleri üzerine savcılığa şikayette bulunuyor. Görüntülü ve dinlemeli baskın rüşvet olayı CHP çevrelerinde büyük yankı uyandırıyor. Belediye Başkanı Ersin ise kendisini arayanlara Fenerbahçe-Chelsea maçını izlemeye gittiği İstanbul’dan "Önemli bir olay değil; parayı almışlar ama makbuz kesmeyi unutmuşlar" iddiasında bulunuyor. Bu arada belediyenin temizlik işlerini yüklenen Ortem Temizlik firmasında kadrolu gözüken M.A.’nın nasıl oluyor da, böyle para ile ilişkili bir serviste göreve getirildiği sorgulanıyor. Belediye Başkanı’nın muhalifleri, M.A.’nın Ersin’in seçilmeden önce cep telefonu satan işyerinde çalıştığını söylüyorlar. CHP İzmir Milletvekili Prof. Oğuz Oyan, yerel yönetimlerden sorumlu olarak Babaeski’de, dövülen gazeteci Erdal Özcan tarafından verilen dosyayı ciddiye alıp inceleseydi, bütün bunlar CHP’nin başına gelmeyecekti.
Ben bu hırsızlık olayını anlamadım
OKMEYDANI Darülaceze Caddesi’nde Uluslararası Lions Merkezi otoparkında arabam 4.2.2008 günü 19.45 sıralarında sol kelebek camı kırılarak, içi kontrol edilmiş; ancak hiçbir hiçbir evrak ve eşya alınmamıştı. Olayın işlemi Feriköy polis karakolunda yapıldı. İkinci olarak, Erenköy’deki dairemin otoparkındaki (28.3.2008 günü saat 13.30’de) araçımın yine ön sol kapı kelebek camının aynı yerden kırılmış olduğunu gördüm. Bu kez içi dağınıktı; kredi kartları, kartvizitler, gözlük, çakmak, el teybi, Sonny fotograf makinam ile Eminönü Lions Kulubü’ne ait toplantı ile ilgili eşyalar
ve evraklar alınmıştı. Bunu da cep telefonumla 155’e bildirdim; Göztepe karakolunda yönlendirildim. İşlemler devam ederken, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Özel Kalemi’nden aradığını söyleyen bir bayan arayarak ’Göztepe Polis merkezindesiniz, size iyi davrandılar mı, işlemleriniz yapıldı mı, herhangi bir şikayetiniz var mı?’diye sordu. Ben de ’gayet iyi davrandılar, çay bile ısmarladılar’ dedim. Teşekkür ettiğimi söyledim. İşlemi yapan polisler, ’Böyle bir uygulamayı ilk defa duyuyoruz, siz yanımızda konuşmayıp, kötü bir şeyler söyleseydiniz, soruşturmaya uğrardık’ dediler. Bu arada bir gece önce Kadıköy bölgesinde, benim olayıma benzer 49 soygun olduğunu da öğrendim. Oradan çıktıktan sonra arabamın yanına gittim. Eminönü Lions Kulüp Başkanı olmam nedeniyle 53 gün arayla farklı mekanlarda araçımın aynı yöntemle soyulması dikkatimi çekiyor. Karakolların
’e-kontrol’ yoluyla yapılan iç hizmet denetimi nedeniyle İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nü kutluyorum. Benim buradan beklediğim, faillerin yakalanarak olayın nedeninin açığa çıkarılmasıdır."
Pertevniyal Lisesi: Atatürk’ün yolundayız
BAZI okullarda "Fethullahçı müdürler var" dedik. Kabataş Lisesi camiası hemen tepki gösterdi. Pertevniyal de bundan cesaret alarak bir açıklama gönderdi. Pertevniyal Lisesi’nin Eğitim Vakfı Başkanı Tahir Sert, Yetişenler Derneği Başkanı Rıdvan Eriş, Spor Kulübü Başkanı Metin Egeli, Yardım Derneği Başkanı İsmail Sezgin ve Okul Aile Birliği Başkanı Muammer Tüysüzoğlu’dan ortak bir açıklama geldi: "26-27.3.2008 günü köşenizde okulumuz müdürü ve okulumuzla ilgili yazınız, hali hazırda yüz binleri varan mezunumuzla beraber bizleri çok üzmüştür. Pertevniyal Lisesi 135. yıllık tarihi ile Cumhuriyet öncesini görmüş ve Atatürk Cumhuriyeti kuruluşunda emeği geçen mezunları ile her zaman iftihar etmiştir. Şu unutulmamalı ki okulumuz mezunu olan okul müdürümüz ve okulumuzu çevreleyen sivil kuruluşlarımız; Pertevniyal Eğitim Vakfı, Pertevniyal Lisesi Yardımlaşma Derneği olarak "Ulu Önder Atatürk’ün manevi miras dediği ilim ve akıl çizgisinden" hiçbir zaman ayrılmamıştır. Bu çizgide eğitim ve öğretimine devam eden okulumuz, idarecisi, öğretmeni, öğrencisi ve camiası ile birlikte Atatürk Cumhuriyetine bağlı laik ve demokrat bireyler yetiştirmek için çalışan, ülkemizde geleneğini ortaya koymuş her türlü sportif, eğitim ve öğretim başarısıyla adından söz ettiren saygın bir kurumdur.
Sizlerin yazınızda bahsettiğiniz gibi okulumuz yöneticilerinin, öğretmenlerinin her hangi bir tarikat ve benzeri kuruluşlarla ilgisi bulunmamaktadır. Pertevniyal Lisesi camiası aklın ve çağdaş bilimin ışığında en modern eğitim ve öğretim teknikleri ile birlikte öğrencilerine hizmet vermektedir. Laik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne iyi bir birey iyi bir yurttaş yetiştirmek Pertevniyal Camiasının her zaman hedefi olmuştur ve olacaktır."
Biliyor musunuz
ALMANYA’da Nazi döneminde Türkiye’ye sığınan bilim ve sanat insanlarının hayat öykülerinin Prof. Faruk Şen tarafından, Asım Kocabıyık Kültür Eğitim Vakfı’nın desteğiyle derlediği ’Ay Yıldız Altında Sürgün’ (Günizi Yayıncılık) adlı kitabın tanıtının İ.Ü. İktisat Fakültesi Kütüphanesi’nde tanıtıldığını... SONER Yalçın’ın ’yakın tarihin gayriresmi notlarında, gerçeklerler yüzleşmeye hazır mısınız?" diye sorduğu ’Siz Kimi Kandırıyorsunuz’ (Doğan) kitabının 12 nisanda çıkacağını...
GÜNÜN SÖZÜ
"Hukuka karşı harp edenler kazanırsa Türkiye karanlık ve faşistliğe götürür. O yüzden uyanık olmak gerekir."