Paylaş
Al 20 milletvekilliği olsun bitsin... Unutmayın ki CHP'den, Baykal'ın Ankara'dan atadığı o miktarda milletvekilliği başka partilere gitti. CHP seçenek olsaydı halk bunu tartışmazdı. Çatı 1. seçenek CHP; 2. seçenek DSP olmalıdır. Bunun sağlıklı olması için de doğru şeyler yapılmalıdır. Hiç bir parti ya da kişinin aynı yanlışları yapma lüksü olamamalıdır.
Bu nedenle... Türkiye'nin önünü solun açacağına inananlar tam bir birliktelik yaratmalıdır. Bu birliktelikte; CHP, DSP ve sol partiler (SHP, İP ÖDP,EMEP); Cumhuriyet mitinglerini organize edenler (ADD, ÇYDD vs.), meslek örgütleri, sendikalar, dernekler vs. olmalıdır.
İl-il halkın güvenini kazanmış ve halkın karşı olmadığı adaylar belirlenmeli.
Önceliklerden oluşan bir program yapılmalı. Bu programla halka gidilmelidir. Gerçekten gücünü önce bu kuruluşlardan sonra da halktan alan vekil adaylarıyla bu, mümkündür. Matematik olarak 'birleş' demekle olmaz. Güçbirliği isteyen kuruluşlar bunu talep etmeli ve yapmalıdır. Aday olmayanların ve kitle örgütlerinin hakemliğinde bu birliktelik sağlanmalıdır.
Bu oluşumun, iktidar olma sansı vardır.
B.S.
DSP bakışı...
SAYIN Baykal... Sayın Ecevit'in ölümünün ardından daha bir yıl geçmeden, DSP'yi de seçime sokmamanın, DSP'nin adını seçmen pusulalarından silmenin hesabını kimse veremeyecektir.
Kitlelerin önünde sürüklenmeyeceğinize, çoşkun kitlelere yön vereceğinize
hepimiz yürekten inanmaktayız. Sizlerin Ecevit'in ışığını bir an için dahi kimsenin söndürmesine hiçbir şekilde izin vermeyeceğinize olan inancımızı hep birlikte yinelemekteyiz.
İbrahim SEMİZ-Avukat
Biliyor musunuz
HAZİNE eski Genel Müdürü Faik Öztrak'ın, Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Şükrü Binay'ın ve
gazeteci Örsan Öymen'in oğlu felsefe doçenti Örsan Kunter Öymen'in CHP'den aday olacağını, bu arada Süleymancı tarikatına yakınlığı ile bilinen DYP eski milletvekili İsmail Amasyalı'nın CHP'den, yine Süleymancı tarikatının önderi Ahmet Denizolgun'un, Prof. Deniz Ülkü Arıboğan'ın ve gazeteci-yazar Nevval Sevindi'nin DP'den İstanbul adayı olacaklarını...CHP Erzurum eski İl Başkanı, PM üyesi Av.Erbaşar Özsoy'un İstanbul'dan; Antalya'dan gazeteci Bülent Ecevit'in, memleketi olan Burdur'dan aday adaylığı için başvuracaklarını... CHP eski Genel Sekreteri Adnan Keskin'in, Denizli'de merkez yoklaması yapılması nedeniyle 'bağımsız' adaylığı düşündüğünü... KALDER (Türkiye Kalite Derneği) Yürütme Kurulu Üyesi Fatih Şener'in, AKP'den aday adaylığı için başvurduğunu... Habertimi.com'un haberine göre, CHP Ankara İl Başkanlığına Av. Yaşar Çatak'ın, İstanbul'a da da Gürsel Tekin veya Cengiz Özyalçın'ın getirileceğinin kulislerde dolaştığını...
Eurovision komedisi
EUROVİSİON'da İngiltere, Hollanda, Almanya, Belcika ve Fransa gibi AB'nin esas üyeleri bizim şarkımıza tam not vermesi şaşırtıcı değil mi? Halbuki bu ülkelerin hepsi bizim AB'ye uyeliğimizi istemiyorlar. Şarkımızı beğendikleri için mi verdiler? Tabii ki hayır. Gerçi bizim şarkımız diğerlerine göre daha iyi idi ama o puanları orada yaşıyan Türk vatandaşları verdi. Yani biz zaten AB'ye girmiş ve içeriden fethetmişiz. Ayrıca Fransa'nın yeni seçilen Başkanı da belki biraz dikkat etmiştir sonuça.
Ama en komik yani ise ülke puanları tamamen politik ve yakınlık duydukları ülkelere verdiler. Yani hiç şarkı yarışması yapılmadan ülkelerin ismini aşıp oylama yapsalardı da aynı sonuç alınacaktı. Bence artık Türkiye, Eurovizyon komedisine katılmamalı.
Özcan MUSAOĞLU- LÜKSEMBURG
Türban'a yanıt...
GÖKSU (K.Maraş) EDAŞ Şirket Müdürü Halil İbrahim Gök, 'Türbana sus' (10.5.2007) yazısı üzerine şu açıklamayı gönderdi:
"Hiçbir bayan personel mesai saatleri içerisinde kurumda asla ve kat’a başörtülü çalışmamaktadır. Fakat çalışan bu bayan personel içerisinde bazıları mesai dışında başörtüsü takmakta ama kuruma gelip masasına oturduğundan itibaren başını açmakta ve yönetmeliklere uygun kılık kıyafetle mesaisine devam etmektedirler. Bizler kurum personelinin sadece daire içerisindeki kılık kıyafet ve davranışlarından sorumlu olabiliriz, mesai saatleri dışındaki giyim kuşamına karışmamız söz konusu olamaz. Keza zaten yasalar da buna izin vermez. Kurumumuzun bütün yöneticileri Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşları ve çalışanları olmaktan öte ne herhangi bir siyasi yapı ile ya da sözü edilen tarikat tarzı oluşumlarla uzaktan yakından ilgisi yoktur."
Mezara 2.tapu...
1969 yılında Şehitlik Sakızağacı mezarlığından bir kişilik mezar yerimiz tapusu alınarak yapılmıştır. Dayımın vefatı üzerine mezarlığımızın tapusu ile birlikte Edirnekapı’daki Mezarlık Müdürlüğüne gittim ve tapulu mezarlığımıza 2. kere tapu parası ödemek zorunda kaldım. Görevli "Sakızağacı mezarlığının bir vakfa ait olduğunu ve sonradan belediyeye devredildiğini ve bunun için 2. kere tapu parası alındığını" belirtmiştir.
Bir hukuk devletinde böyle bir uygulama olabilir mi!
A.H.
Mevlana yılındaki sema gösterileri sulandırılmamalı
BİLİNDİĞİ gibi 2007 yılı UNESCO tarafından Mevlana Yılı olarak ilan edildi. Bu nedenle tüm dünyada Mevlana'nın hoş görü, sevgi ve aydın fesefesinin anlatıldığı seminer, toplantı, sema törenleri ve tasavvuf müziği konserleri yapılıyor. Ancak dünya ülkelerinin ilgisi yoğunken, bizden olması gereken ilgi değişik amaçlarda görüntüleniyor. Sema yapmak, sadece çark atmaktan ibaret değil. Bu işin felsesesini hayata geçirmek ve ehli olan insanlardan ders almak gerekiyor.
İstanbul Galata Mevlevihanesi'nde bu amaçla, sema gösterileri ve tasavvuf müziği konserleri yapılıyor.
Ancak son zamanlarda, Mevlana Yılı bahanesiyle bir çok gruplar oluşmuş ve Mevlana, Mevlevilik felsefesi ile neredeyse dalga geçilir bir hal oluşmuştur. Bunlardan çok belirgin olanı Beyoğlu'nda Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde yapılan etkinliklerdir. Tamamı neredeyse Çiçek Pasajı'ndaki çalgıcıların çark atmayı taklit edip kendilerini 'Semazen' olarak tanıtıp, Galata Mevlevihanesi'ne gerçek sema törenini izlemeye gelen ve çoğunluğun yabancılardan oluştuğu kitleye, Mevlevihane önünde broşür dağıtarak Mevlevihane'ye girmelerini engelleyip Tarık Zafer Tunaya Kültür
Merkezi'ne yönlendirmeleridir.
Beyoğlu Belediye Başkanlığı'nın ise bu tür bir tahsise izin vermesi düşündürücüdür. 'Mevlana Yılı' Türkiyemizin tanıtımı için önemli bir yer tutarken, bu tür gruplarla yanlış tanıtımlara sebep olacağı gibi Mevlana felsefesi, ticari amaçlara alet olarak Mevlevilik ve Mevlana'ya hakarek edilecektir.
2007 yılında bu sebeple bir çok etkinlikler yapılacakken aynı zamanda Galata Mevlevihanesi'nde başlayacak resterasyon işi, bu yıla denk gelerek yine korsan grupların önünü açacaktır. Resterasyon nedeniyle Eylül ayı sonuna kadar mevlevihane kapatılacaktır. Bu korsan grupların önünü açmamak için
özellikle bu yılın önemli olması nedeniyle Galata Mevlevihanesi'nin avlusunda uygun olan mekanda törenlere devam etme gerekliliği vardır. Bu nedenle Beyoğlu Belediyesi'nden bu hatasını telafi etmesi gerekir.
Zeynep İNCEOGLU
Atakent Cumhuriyet İlköğretim Okulunda 19 Mayıs kutlanacak mı?
ATAKENT'teki Cumhuriyet İlköğretim Okuluna yeni atanan AKP'li Müdür 19 Mayıs'ı ve hiçbir bayramı kutlattırmayacakmış. Öğretmenler "Tören olmasa da Atatürk anıtına yürümek istemiş" ona da izin vermemiş. Okul çaycısı bayan türbansız diye odasına girmesini ve etrafla konuşmasını
yasaklamış. Misafirleri geldiğinde yada kendisine çay servisi yapıldığında erkek temizlik görevlisi ile kapı önünden aldırıp içeri servis yaptırıyormuş. Bu okulda bayramlar kutlanmayacak diye herkesi
uyarmış. Zaten okulun sorunları ile uğraşmayıp odasında misafirleri (!) ile toplantı yapıyormuş.
Nasıl olur da böyle bir zihniyet okulu yönetir. Veliler çocukları okulda sıkıntı yaşar diye şikayet edemiyorlar. Bu zihniyeti oraya atayan Milli Eğitime yazmaktansa sizlere sesimizi duyurmak istedim.
Ben ve benim gibi duyarlı olan site sakinlerimiz adına ne yapabiliriz, aklıma sizlere yazmak geldi. 19 Mayıs çok yakın eğer bunlara dur demezsek daha da ileri gideceklerdir, içimize kadar girdiler. Lütfen bunu nasıl engelleye biliriz? Yardımcı olursanız seviniriz.
Şenay ÜSTÜNEL
Burası Çin mi?..
SON bir aydaki mitinglerde meydanlara inen kalabalık, 70 milyonluk bir ülkeye sığmayacak denli fazla? Başka bir ülkede bu olay yaşansa hükümetin tek bir dakika bile yerinde duramayacağı açıkken, bizimkiler hala kulakları üzerine yatmış kendi kendilerine cesaret verici kelimeler fısıldamakla meşguller. Hala AKP için %40 diyen aklı-evveller ve çanakçılar mevcut ama sesleri artık eskisi kadar gür çıkmıyor! Seçim sonuçlarını tahmin edebilmenin en iyi yolu meydanlardır. Bu hep böyle olmuştur. Eğer bir parti meydanlara 30,50 ve 100 bin kişi toplayabiliyorsa seçimden büyük bir başarıyla çıkacağı kesindir. Son duruma bakalım. Her üç mitinge yaklaşık 5 milyon kişi katıldı. Gönüldaşları ve gelemeyenleri de kabaca hesaplayıp diyelim ki dört ile çarpın, etti mi 20 milyon? Bunun yarısı oyunu CHP'ye verse, etti mi 10 milyon? Geri kalan oyları da AKP dışındaki diğer partiler paylaşacaklardır. Şimdi anladınız mı neden CHP'ye yönelik saldırılar bu denli arttı? Bu millet AKP kabusundan artık uyanmak istiyor. Bu uyanış duygusu ülkemiz için büyük şans ve bunu değerlendirmek için de herkesin oyunu mutlaka ama mutlaka, iki eli kanda olsa gidip kullanması gerek. Yazının başlığının da kısa bir öyküsü var! Mitinglerden birinde, su satan bir amca, önünden geçen insan seline, mahşeri andıran kalabalığa şaşkın şaşkın bakarken başını iki yana sallayıp söyledi bu lafı! "Burası Çin mi?"
B.Uğur BANOĞLU
Cumhuriyetçi, Vatansever, Demokratik ve Laik Müslümanlar Birliği Platformu
LOZAN'ı sindiremeyen ve Anadolu'yu tekrar Sevr dönemine getirmek isteyen iç ve dış, dost-düşmanlarımıza karşı Cumhuriyet ve Kurtuluş Savaşı'mızda olduğu gibi birleşmeye çağrı...
İnsanların huzur, güven ve refah içinde yaşaması ancak, temelinde demokratik düşünceler olan yönetim şekilleriyle gerçekleşir.
Türk halkı 29 Ekim 1923'te Türkiye Cumhuriyeti'ni ilan ederken, kendi çıkarlarını halkın çıkarlarından üstün tutan, İslam dini ile onun kitabı Kuran'ı halkın idare ve yönetiminde, kendi istekleri doğrultusunda şekillendiren ahlak yoksunu bir grup insanı da engellemişti. Din adamlarının çok yetkili olduğu, anti-sosyal ve anti-demokratik sisteminin yöneticileri de yerlerini, uzman ve çağdaş yöneticilere bırakmıştı.
Türkiye Cumhuriyeti'ni ilan eden milletvekillerinin İslam'a bağlılıkları, saygıları tamdı ve ilk meclis, Kuran okunarak açılmıştı "Hayırlı olsun" diye. Yine o milletvekilleri Laiklik ilkesini kabul etmişlerdi.
O meclisin milletvekilleri, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının Anadolu halkı ile birlikte oluşturduğu Türk ordusuna, ülkenin birlik ve beraberlik içinde bağımsızlığını, Cumhuriyeti ve laikliği koruma görevini vermişti.
İlk mecliste beş vakit namazını kılan ve özel yaşamında İslam'ın o günkü anlayışa göre önerdiği tüm kuralları uygulayan katı Müslüman askerler ve sivil milletvekilleri vardı. Onların hiçbirisi devlet yönetiminde dini duyguları kullanma ve ülkeyi yabancılara pazarlamayı düşünemezdi. Hele Türk kimliğini, Türkiyeli kimliği ile değistirmeye çalışmayı ve Türk kültürünü yok etmeyi düşünmeyi hayal bile edemezlerdi.
Dini kendilerine propaganda aracı yapan sağ partilerin tekelinden kurtarmak için, sol partilerin de dine sahip çıkmaları gerekir. Alevisi, Sünnisi ve diğer mezhepleriyle ortak bir inanç birliği oluşturulmalıdır. İslamiyet, Anadolu mentalitesi ve Cumhuriyet ilkelerine göre düzenlenebilir ve din eğitimi, devletin denetiminde eğitimli din adamları tarafından verilirse, din, Tanrı ile kul arasında kalır.
Ayrıca İslamiyet'in yobazların, din düşmanlarının elinden alınması ve bilinçli ellere teslim edilmesi ile İslam'ı çirkin ve kanlı gösterme çalışmaları da yavaşlar. Bu, aynı zamanda dini çağdaş hale getirir. Atatürk'ün de isteği, laiklikle dinin, Hz.Muhammed'in de istediği gibi çağa uymasına yardımcı olmaktı.
Bildiğiniz gibi halkımız bitkin, çaresiz, güvensiz ve ne yapacağını bilmez durumda. Polisten korku, sokak mafyasından korku, fanatik örgütlerden korku, işini kaybetme korkusu ve daha binlerce korku sindirilmeye çalışılıyor. Siyasi yönetici veya yönetime aday olan politikacıların gerekli güveni verememelerinden dolayı halkımız gelecek kaygısı içinde. Küçük esnaf ve aileleri her geçen gün biraz daha yok olurken, yabancı şirketlere daha çok kazanma olanakları veriliyor.
Cumhuriyet'i ve laikliği koruyacağına, namus ve şeref üzerine yemin edenlerin Laik Cumhuriyet ve insanca, çagdaşça yaşama özgürlüklerine yönelen tehlikelere karşı gerekli ciddiyeti göstermediklerine kızıyor halkımız. Ülke onuru ile oynanmasına, onun savunulmamasına daha da çok kızıyor halkımız ama korkudan gereken tepkiyi gösteremiyor. Bekliyor çaresiz.
Avrupa'yı Avrupa yapan, kalkındıran, zenginleştiren bir kalifiye Türk gücünün büyük bir çoğunlugu siyasi istikrarı olan ve cumhuriyetin temel ilkelerini tam olarak uygulayabilecek güvenilir ve saygın bir hükümetin yönettiği Türk Cumhuriyeti'ne dönecekler. Bilgilerini, deneyimlerini, kapitallerini ve ilişkilerini, gelişmiş Türkiye halkı için kullanacaklar. İkinci, ücüncü sınıf insan olarak görüldükleri bu ülkelerden dönecek ve birinci sınıf yapacağı ülkesinde, birinci sınıf vatandaş olarak yaşamına devam edecek.
Laik bir ülkede özgürlük vardır. Özgürlüğün olduğu bir ülkede de; gerçekten inanıyorsa istediği siyasi ideolojiyi savunabilen ama siyasi düşüncelerini caminin avlusunda bırakan imamlar vardır. Sosyal demokrat çizgide bir dernekte görev yapan bir imam, ibadet için camiye gittiğinde devamlı rahatsız edildiğini söylüyor ve "Solcuyum diye dinsiz miyim? Solcu ve Müslüman olamaz mıyım?" diye soruyor. Bu insan, laik ve cumhuriyetçi. Ülkeyi halk yönetsin istiyor, din kitaplarını işine geldiği gibi yorumlayan ve kendisi kadar genel kültürü, hatta din bilgisi olmayan sokak molları değil.
Din adamı deyince aklıma hep Amerikan filmlerindeki misyonerler ve kilise rahipleri gelir. Onlar Hristiyanlığın propagandasını iyi yapan, dini mümkün olduğunca kilisede tutmaya çalışan din adamları. Neden İslam, yarı cahil, gözünü kan ve ihtiras bürümüş, anti-insancıl, anti-demokratik fanatiklerin elinde görüntüsünü her geçen gün olumsuzlaştırsın, çirkinleştirsin?
Eğitimli, eğitimsiz, aydın, demokratik, cumhuriyetçi, milliyetçi, laik, dinini seven sağcısıyla solcusuyla tüm çağdaş düşünenler, dinimize sahip çıkalım. Onu, ona zarar verenlerin elinden alıp, sahip olduğu yere, manevi dünyamıza, camilerimize taşıyalım.
Oyüzden gelin, sizlerin önderliğinizde bir Cumhuriyetçi-Laik-Müslümanlar BirliĞi Platformu oluşturalım. Dini, bağnazların sultasından kurtarırsak cumhuriyeti, özgürlüğü kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya olduğumuz tüm değerlerimizi de kurtarırız.
Dr.Serdar BEKLEN-VİYANA
PANO
- ÖZAL'ın mezarını evliyalar yapmış! Bu kadarına da pes doğrusu. Dinimizde ruhban sınıfı yoktur. Ne amaçlanıyor, saf ve kendince batıl dini inançları olan insanlar mı hedef alınıyor? Yakında anıt mezarda çaput, bez parçaları görürseniz şaşırmayın. Mezarı evliya yapan, ermiş insanın oğlu da bir bakıverırsınız sıyasette yer bulur. Bu kotulugu mılletımız haketmıyor. Tamer ÇAPIN
Paylaş