Paylaş
FORMULA 1'e pazar günü giderken, 'silver' biletim vardı, 360 YTL'ye almıştım. Girişten sonra bir kişi yanıma gelerek 580 YTL'lik 'gold' tribününe girmek ister misiniz, diye sordu. Niye olmasın dedim. Ama 100 milyon vereceksiniz dedi. Baktım çok kişi aynı yöntemi izliyor.
Ben de 100 YTL verdim. 207 numaralı tribün kapısına geldiğimde 'gold' tribününü belirleyen 'mavi' bilekliği koluma taktılar.
Bu tribün, yarışmanın startının verildiği yer.
Zaten 'gold' biletleri daha çok sponsorlar tarafından alınmıştı. Meraklısı gelmiş, gelmeyenler de eşine dostuna dağıtmıştı.
Tribünde iken şunu fark etim; bu iş bir 'organizasyon' işiydi. Turnike olmadığından herkes yarışı izlemek için bir yolunu bulabiliyordu.
Aklıma, 'kola takılan 'mavi' bileklikler sahte basılabilir miydi' sorusu geldi.
Cumartesi günü 'sahte' bilet olayından yakalananlar olduğunu gazeteler yazmıştı.
Bu oyunun 'silver'den başka 'bronze' biletleri üzerinde de oynandığı muhtemeldir.
Barkot okuyucusu olmasına rağmen turnike sisteminin olmaması yüzünden açıkgözler için F1'in iyi bir pazar olduğu anlaşıldı.
Bu işi organize eden Motor Sporları Organizasyonu AŞ'nin (MSO) bu sistem karşısında aciz kaldığı görülüyor.
Bilet vurgununun ciddi boyutlarda olduğunu ve kimler tarafından organize edildiğini de ortaya çıkarmak, başta polis olmak üzere bölgenin bağlı olduğu jandarma ve güvenlik şirketi DAK'a düşüyor.
Nerede 1 milyar dolarlık tanıtım
FORMULA 1'i severim ama kafaya alınmayı hiç sevmem. İstanbul Park yapıldı, 230 milyon dolar harcandı. (Daha harcamanın tüm hesapları çıkmamış deniyor.)
Formula 1'in 10 yıl içerisinde kendini amorti etmesi bekleniyormuş.
Ne yazık ki, parayı Formula 1'in patronu Bernie Ecclestone toplayıp gidiyor.
(2011'e kadar sözleşme yapıldığı, ancak ne kadar ödendiği bilinmiyor.)
Bizim yetkililerse "Bu 1 milyar dolarlık reklam, daha ne istiyoruz" diyorlar.
İlk yıl yarışları 182 bin kişi izlerken, bu yıl bu sayının 135 bine düştüğünü yazıyor gazeteler.
Gazetelere bakıyorum, "Yabancılar, turizmcilerin yüzünü güldürdü" diyor.
Peki 1 milyar dolarlık 'tanıtım' yapılmış olduysa, izleyenlerin sayısı neden düşük kaldı?
Ünlü model Estella Warren ve Romanya Başbakanı'ndan başka daha çok 'ünlü' neden getirilemedi?
Bu ülke, dünyanın en pahalı petrolünü, doğalgazını kullanıyor.
Formula 1 harcamaları yine vatandaşın cebinden çıkıyor.
Maalesef "1 milyar dolarlık reklam yapıyoruz" sözleriyle avutuluyoruz.
Parayı biz değil yabancılar kazanıyor.
Yılmaz TEPE
Günün Sözü
"Sayın Genelkurmay Başkanı'nın, 'üniter devlettir, laikliktir' gibi bizim de candan benimsediğimiz söylemlerine aynen katılıyorum. Fakat Meclis Başkanı'na, Başbakan ve muhalefet liderlerine hitap etmediği için demokrasi adına üzüntümü belirtmek istiyorum."
(Mehmet FEYYAT-Emekli Cumhuriyet Savcısı ve Senatör)
Maliye-bankalar ilişkisi kopuk
"2006 model Citroen arabam vardı, ocak ve temmuz ayında taşıt pulu vergilerini bankadan yatırmıştım. Arabamı satarken vergilerin yatırılmadığı karşıma çıktı. Böyle olduğu için de yatırdığım vergilerden daha fazla, 510 YTL ceza çıkmıştı. Düşünün 'temiz kâğıdı'nı alabilmek için bankadan makbuzları toplu, vergi dairesine git, ispat et. Ceremesini de vatandaş çekiyor.
Bu tür olayların çokça olduğunu görüyorum. Bankalara yatırılmış vergilerin Maliye'ye aktarılması konusunda bu aksaklığın giderilmesi için Gelir İdaresi'nin hassasiyeti gerekmiyor mu?"
TOKİ ve Erzincan Belediyesi'nin dikkatine
ERZİNCAN Çarşı Mahallesi'nde TOKİ ve belediye işbirliğiyle yaptırılan konutlar yakında hak sahiplerine teslim edilecek. Bu konutların yapımıyla Erzincan'ın kronikleşmiş büyük bir sorunu da halledilmiş oldu. Ancak konutların yapıldığı alanda batı ve güney cephede anacaddeler üzerinde bulunan camilerin çevre düzenlemeleri hâlâ yapılmadı. Aslında bunların ikisinin de kaldırılıp ortaya yeni bir cami yapılması çok daha iyi olurdu; ama bugün için bu herhalde mümkün değil. Bu camiler bloklara ne yazık ki çok yakın, adeta bitişik durumda. Kandilli Camii'nin umumi tuvaleti ile yanındaki 16 dairelik blokun balkonları arasında yarım metrelik bir mesafe var, ayrıca musalla taşı da aynı şekilde... Bu durum Erzincan'ın modern yapılaşmasına da aykırı. Herhalde genel sağlıkla ve belediyecilikle ilgili mevzuata da aykırı. Konutlar hak sahiplerine verilirken yapılacak törene gelen devlet büyükleri de bu çok çirkin manzarayla karşılaşacaklar. Acaba bu çirkinliği kim ortadan kaldıracak?
Tan GÖKTAŞ
Lübnan'a asker gönderilmesi
Halkoyu yapılmalı
ESKİ milletvekili ve gazeteci-yazar Uluç Gürkan, hükümetin "Lübnan'a asker gönderilmesi" konusundaki prensip kararına karşılık 'Ben de varım' başlıklı bir çağrı hazırlamış. Uluç, TBMM'de AKP'nin sayısal üstünlüğünü kullanarak ve muhalif milletvekililerini de yaklaşan seçimleri koz olarak kullanıp baskı altına alarak alacağı bir kararın Türkiye'nin çıkarları ile bağdaşmadığını savunuyor. Bakanlar Kurulu, tezkeresini görüşmek için olağanüstü toplantıya çağrılacak TBMM'nin alacağı kararın yürürlüğe girmesi için halkoyuna sunulmasını talep eden Gürkan'ın, bu görüşte olanların www.ulucgurkan.net adresindeki 'çağrı metnine' katılabileceğini söylüyor.
(0312-419 87 77-0532 218 07 58)
Biliyor musunuz
- BAKIRKÖY Belediye Başkan Yardımcısı CHP'li Mahmut Akifyazıcıoğlu'nun oğlu Şafak ile Benan (Kocadereli) Doğa Garden Restoran'da Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen'in kıydığı nikahın tanıklıklarını CHP İstanbul Milletvekili Halil Akyüz, CHP İstanbul İl Başkanı Şinasi Öktem ve Alaettin Çakıcı'nın kardeşi Gencay Çakıcı'nın yaptıklarını...
- SSK'dan Sağlık Bakanlığı'na, oradan da yeniden ilk bağlı olduğu Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne devredilen Vakıf Gureba Hastanesi'nin Başhekimliği'ne Doç. Dr. Mustafa Şahin'in yerine 'tedviren' uzman Dr. Şener Yediyıldız'ın getirildiğini; Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt'ın sınıf arkadaşı olan Yediyıldız'ın ilk olarak otoparklarla hastane derneğinin yargıya düşen alım-satımlarıyla ilgili inceleme başlatacağının öğrenildiğini...
- CHP İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'in, dün toprağa verilen sanatçı Muzaffer Buyrukçu'ya, kendi talebine karşın bir tekerlekli sandalyeyi esirgediği için Kültür ve Turizm Bakanlığı'nı kınadığını...
Mesaj Panosu
- BOZULMAMIŞ tarihi ve doğal yapısı ile ünlü şirin turistik beldemiz Assos'ta mendirek içine kondurulmuş paslı ve çirkin çelik yüzer duba restoran tam bir gariplik örneği. Böyle çarpık ve çirkin yapılaşmaya kim nasıl izin veriyor? Turizm anlayışımız bu kadar mı?
Metin KONCAVAR
26 Ağustos'ta Atatürk Havalimanı'nda yaşanan 5 saatlik gazetecilik macerası
ÇIKIP biriniz doğruyu açıkça söyleseydiniz,bu kadar sıkıntıyı ne siz çekerdiniz, ne de biz.
Günlerden 26 Ağustos Cumartesi. Başbakan 14.30'da İstanbul’dan Trabzon’a gidecek. Bayındırlık Bakanı Faruk Özak’ın çocuğunun nikahında tanıklık yapacak. Alınan bilgi böyle...
Çoğunluğu havalimanı muhabiri olan 10 kadar gazeteci saat 14.00 sularında Atatürk Havalimanı şeref salonuna geldi. Bekleyiş başladı!
Başbakan her zaman olduğu gibi gecikme yaptı; 14.45 gibi geldi. Yanında eşi ve kızı da vardı. Başbakanın şeref salonuna girişinde bir gazeteci yüksek sesle "Sayın Başbakanım, Lübnan’a asker göndermeyle ilgili olarak sayın Cumhurbaşkanı’nın bir beyanatı oldu. Bu konuda bir şey söyler misiniz?
Başbakan soruyu duymazdan geldi ve doğru içeri geçti. Ancak uçağına doğru gitmedi ve Başbakanlık salonuna girdi.
Hepimiz herhalde kendisini uğurlamaya gelen Vali Güler, Belediye Başkanı Topbaş, Emniyet Müdürü Cerrah ve AKP İl Başkanı Müezzinoğlu ile bir görüşme yapacak diye düşündük.
Beklemeye başladık...
ZAPSU GELİYOR
Bekle Allah, bekle... Aradan bir saat geçti odadan kimse çıkmıyor. Görevlilerden kimse açıklama yapmıyordu.
Bu arada salona ünlü danışman Cüneyt Zapsu da geldi.
Gazeteciler arasında senaryonun, komplo teorilerinin bini bir para.
Kimisi İzmit 6 ay sonra susuz kalacakmış; İstanbul’dan su istiyormuş. Verilsin mi verilmesin mi konusu görüşülüyor. Kimisi yok canım İstanbul’da Amerikalı senatörler var, onlarla gizli bir görüşme olacak. En kötümserimiz ise birisi rahatsızlandı her halde diyordu.
Ama kimse bir şey açıklamıyordu... Orada Başbakanımız Basın Danışmanı Akif Beki de var. Gözümüz onda... Ama o bizden yana hiç bakmıyor. Bizim de onun yanına gitmemiz yasak.
Saat 16.45...
‘VİP'TE HAPİS'
Nihayet olan olduk:
Yukarıda sıraladığım senaryolardan birisinin olduğunu teyit eden eylem yapıldı ve sayısı 10’dan 15’e çıkan gazeteciler, daha girmelerinin yasak olduğu şeref salonunun iç kısmındaki 'VİP kişilerin' olduğu bölüme alındı.
Alındı alınmalarına ama dışarı çıkışları da yasaklandı. Gazetecilerin terk ettirildiği yere de çok sayına masa ve sandalye taşınmaya başlandı.
Bir görevli geldi ve "Gazetecilere çay ve kurabiye servisi yapın!" talimatını verdi.
İyi güzel de çay kahve veriyorsun da niçin dışarıya çıkmasını yasaklıyorsun diye adama sormazlar mı? Tabi ki sorduk; yine cevap yok.
Saat 17.30
SENARYOLAR SÜRÜYOR
Bekleyiş sürerken orada yani aynı salonda oturan ambulans şoförü dışarı çağırıldı. Hastalandı senaryosunu ileri sürenler; işte ben söylemedim mi, içeride hasta var diye...
Camdan bakıyoruz... Ambulans şoförü ve hemşire aracın başında bir şeyler yapıyor. Ancak salonda gazetecilerle beraber oturan koruma polislerinde bir telaş yok. Bu senaryo da yatıyor böylece.
İşte tam bu sırada yeni bir senaryo sahneye konulmaya başlıyor. Yola bakan camın önünden ellerinde tepsiler, yemek arabalarıyla garsonlar koşuşmaya başlıyor. Önce tabaklar, bardaklar çatal bıçak takımları götürenler geçiyor. Sonra yemekler geliyor.
Gazeteciler camın arkasında devamlı olarak 'çalışıyor'.
'APRONDA YANGIN VAR'
Tam bu sırada bir gazeteciye merkezden "Apronda yangın var" ihbarı geliyor. Bunu duyan diğerleri son hızla dışarı koşmaya başlıyor. Böylece yasak deliniyor. Ancak yangının Atatürk Havalimanı apronun da değil, Sabiha Gökçen Havalimanı apronun da olduğu öğrenilince herkes rahat bir nefes alıyor.
Bu kez içeri girmek yasaklanıyor.
Bu arada İçeriye kapalı kaplar içinde giden yemeğin Levrek ızgara olduğunu öğreniyoruz.
SORUN ATA'DA
Saat 18.00
Dışarıda bu kez sıcakta bekleme devam ediyor. Yangın ihbarı yapan arkadaşa kızılıyor. "Ne güzel içerde serin serin oturuyor, çay kahve içiyorduk" diye şakadan serzenişte bulunuluyordu.
İşte tam bu sırada, ismi lazım değil bir arkadaş kulağımıza fısıldıyor:
"Sorun ATA uçağında... Arıza yapmış. Onarılmış. Ankara’dan ana uçağı geliyor. Sanırım yarım saat sonra gider."
Hepimiz rahat bir nefes alıyoruz. Doğruyu tam beş saat sonra öğreniyoruz.
Ne olurdu bunu hiç olmazsa arıza olduğu zaman çıkıp açıklasalardı, tüm yaşadığımız olumsuzlukları kimse yaşamazdı...
Saat 18.45
Başbakanın ANA uçağı ile Trabzon’a gitti!
Bizler ve gazete ve televizyonların editörleri rahatladı.
Gazetecilik zor zenaat vessalam.
Faik KAPTAN-Atatürk Havaalanı
Paylaş