PaylaÅŸ
"Hatırlayın, 1990'ların sonunda çok tartışılmıştı... Sorumlu yazı işleri müdürlerinin görevlerinden dolayı basın yayın yoluyla işlenen suç ve cezaların ertelenmesi için bir kanun çıkmıştı... Bu kanundan ilk olarak gazeteci Işık Yurtçu yararlandı... Sonra 'erteleme' kanunu çıkartmak 'yol' oldu. 'Rahşan Affı' ile Erbakan'ın yararlanması için başka bir erteleme kanunu daha çıktı. 28 Şubat sürecinde, Refah Partisi'nin kayıp paraları için yargılanan Erbakan mahkûm olup cezaevine girecekti. Bu yasadan ilk Erdoğan yararlandı. Daha sonra AKP iktidara geldi ve Gül Başbakan oldu. Ancak, 2002 kasım seçimlerinde seçilemeyen Erbakan'a parlamento yolunun açılması gerekiyordu. Çünkü Siirt konuşması nedeniyle TCK 312'den mahkumiyeti vardı ve cezaevinde yatmıştı. (Bu madde, TCK'nın değiştirilmesiyle 216. madde oldu) Mahkumiyeti milletvekili olmasına engeldi. Engeli kaldırabilmek için adli sicil kaydının silinmesi ve milletvekili yolunun açılması için kanun gerekiyordu. Bunun için de bir ’erteleme’çıkarıldı, mahkumiyeti kaldırıldı.
SOL ÇIKARTTI, SAÄžA YARADIÂ
- Yani...
- O zaman demokrasi adına basın ve gazeteciler için çıkartılan bir kanun siyasetçiler için kullanıldı, ardından da bundan Erbakan ve Erdoğan yararlandı. Kanunu sol çıkarttı, sağa yaradı.
- Gül'e dün cumhurbaşkanını halkın seçmesi yolunda ne diyeceği soruldu; o da "Halkın seçmesini ilerde tartışabiliriz" dedi.
- Bu ne demektir biliyor musunuz; "Ben size ilerde bu makamı, başbakanlıkta olduğu gibi terk edebilirim"dir. Dün de söylendiği gibi Erdoğan ile Gül arasında geçmişten gelen özel bir ilişki vardır, hiç çekişme olmamıştır.
KAYIP TRÄ°LYONDA PÃœRÃœZ VAR
- Bir de kayıp trilyon davası vardı.
- İyi hatırlattınız... Kapatılan RP’ye 1997’de yapılan 1 milyon YTL’lik Hazine yardımının sahte evrakla harcanmış gibi gösterildiği iddiasıyla açılan alacak davası.. Erbakan ile dönemin parti yöneticilerinden Rıza Ulucak, yasal fazisiyle birlikte toplam 2.6 milyon YTL ödemeye mahkum edildi. Dönemin diğer parti yöneticileri Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu aleyhine açılan dava ise usulsüzlükte sorumlulukları bulunmadığı gerekçesiyle reddedildi. Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi yargıcı Hürriyet Yıldırım geçen 19 Nisanda kararını açıklarken, tabii Gül’ün önündeki pürüzlerin tamamen kalkması söz konusu değil. Çünkü ’kayıp trilyonların’ bir de ceza boyutu var. Ankara 9. Ağır Ceza’da, Erbakan’ın mahkum olduğu davada Gül ile milletvekili seçilen öteki AKP’liler yönünden düzenlenen fezleke ’dokunulmazlık’ nedeniyle TBMM’de bekliyor. Belki de Tayyip Bey, alacak davasının Gül yönünden reddi sonrası adaylığını açıklamasını bugünlere bıraktığı anlaşılıyor.
BAÅžKANLIK VE 5+5
- Peki bir soru daha... Dışişleri Bakanı Gül'ün, eşinin türbana karşı çıkan savunmasını geri çekmesi, 'Cumhurbaşkanı Gül-Erdoğan Başbakan' projesinin bugünlere bir yansıması olabilir mi?
- Hiç aklıma gelmemişti, tabii ki düşünülebilir. AKP yöneticileri, kısa vadeli hiç hesap yapmıyorlar; hep ileriye dönük... Gül, Köşk'e çıktığında önünde dava kalmayacak... Tayyip Bey'in davaları da var ama milletvekilliği sürdüğünden 'dokunulmazlığı' var. Bir başka şeyi de düşünmek gerekiyor.
- Neyi?..
- Tayyip Bey, artık kendisini güvenceye aldı. Bir senaryo anlatayım: Tayyip Bey, seçimlerden güçlü çıkar. Beş yıl sonra Başkanlık sistemi getirilir. Zaten Tayyip Bey ben iki dönem (10 yıl) başkanlık yapacağım demişti. 10 yılı da 2012'de bitiyor. O zaman, genel başkanlığı bırakıp, Gül'ün yerine 5+5 formülü ile iki dönem Başkanlık seçimini garantiye almış olur... Yani Gül ile birlikte 'dikensiz gül bahçesini' hazırladılar.
Hoşgeldin türban!
ABDULLAH Gül, Erbakan gibi 29 Ekim (1950) doğumlu; Erdoğan ise 1954... Erdoğan dört yaş küçük Gül'den... Bunları hatırlatan dostumuz "Hey gidi ne günlerdi o" diyor. Babası dökümcü Ahmet Hamdi Bey, Gül'ü 'Kayseri tipi' bir tüccar olamayacağını görerek okuması için yol verdi.
Kardeşi Macit Gül'ün kafası ticarete daha yatkındı. Nitekim işlerin başına geçtikten sonra RP-SP-SP ve AKP'li belediyelerden, inşaat, demir döküm ve rögar kapağı gibi büyük işler aldı; aile firmasını 'büyükler' arasına soktu.
Baba Gül, 'Milli Nizam'cıydı. (Nitekim 1973 seçimlerinde MSP'den Kayseri 8. sıra adayıydı.)
Kayseri Lisesi'nden sonra İÜ İktisat Fakültesi'ni bitiren Gül, bu süreçte 'Milli Görüş"çü kadro içinde yer aldı. Erbakan, Demirel'e inat siyasete giriş 1969'da Konya'dan 'bağımsız' milletvekili olduğu seçim kampanyasında kendisine destek veren gençler arasındaydı. 'Büyük Doğucu' olarak TBMM bünyesindeki yakın arkadaşları da; Şükrü Karatepe, Sabri Tekin ve İrfan Gündüz'dü. Kayseri'den de Ali Biraderoğlu ekibiyle çalışıyordu. (Erbakan 20 yıl sonra Şükrü Karatepe'yi Kayseri Belediye Başkanı, Sabri Tekin ile Abdullah Gül'ü milletvekili ve bakan yaptı.)
Gül, 1983-91 yılları arasında İslam Kalkınma Bankası'nda çalıştı; kendilerini oraya götüren de Korkut Özal'dı. Türkiye'ye döndüğü zaman, Turgut Özal'ın nasıl Bülent Şemiler'i varsa; Erbakan'ın da 'prens'leri olarak Abdullah Gül ile 100. Yıl Üniversitesi'nde Yrd. Doç. Abdüllatif Şener vardı. Zaten kendilerini İngiltere'ye dil öğrensinler diye gönderen Korkut Özal'dı. Doktorasını ve doçentliğini İÜ İktisat Fakültesi'nden aldı; daha sonra Sakarya Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünde iktisat dersleri verdi. Bu dönemde Sakarya Üniversitesi'nin kurucu Rektörü Prof. Ramazan Evren idi; Gül'e destek veren öteki öğretim üyeleri de Prof. Sebahattin Zaim ve Prof. Nevzat Yalçıntaş'tı.
İkili ilişkilerde yumuşak bir üslubu olan Gül’e hayırlı olsun derken, ’türban’a da hoşgeldin!
GÜNÜN SÖZÜ
"Hiç kuşkusuz Tayyip Bey'in aday olmaması kitabımın bir sonucudur. Rejim tehdidi açısından Erdoğan ile Gül arasında hiçbir fark yoktur."
('Caligula-Saralı Cumhur' kitabının yazarı Prof. Yalçın Küçük)
Ä°ÅŸte o yemin
BİR okurumuz, Cumhurbaşkanı yeminini göndermiş. Soruyor "Gül'ün ağzından şu sözcükleri duyduğunuzda neler hissedeceksiniz? İnanacak mısınız?" diye soruyor:
"Cumhurbaşkanı sıfatıyla, devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyeti'nin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma büyük Türk milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine ant içerim."
Gazetecilerden kimler Erdoğan'ın köşke çıkacağını bildi veya bilemedi
hurriyet.com.tr 19 martta gazete yazarları arasında bir anket yapmıştı. İşte, "Başbakan erdoğan, cumhurbaşkanı olup çankaya köşkü'ne çıkacak mı?" verilen yanıtlar şöyle:
Çıkmayacak diyenler: Hürriyet'ten Bekir Coşkun, Yalçın Doğan, Yalçın Bayer, Şükrü Kızılot, Hadi Uluengin, Gila Benmayor, Latif Demirci. Diğer gazeteciler: Rıfat Ababay, Serdar Turgut, Tarhan Erdem, Perihan Mağden, Hasan Celal Güzel, Enis Gökçe, Haluk Şahin, Rıdvan Akar.
Çıkacak diyenler: Hürriyet'ten Oktay Ekşi, Emin Çölaşan, Mehmet Y. Yılmaz, Ahmet Hakan, Enis Berberoğlu, Vahap Munyar, Uğur Cebeci, Cüneyt Ülsever, Feraye Tınç, Tufan Türenç, Şükrü Küçükşahin, Erdal Sağlam, Cengiz Özdemir, Ege Cansen. Diğer gazeteciler: Okay Gönensin, M. Ali Birand, İsmet Berkan, Cengiz Çandar, Eyüp Can, Bilal Çetin, Erdoğan Aktaş, Rahmi Turan, Saygı Öztürk, Mehmet Türker, Neşe Düzel, Yiğit Bulut, Elif Çakır.
TEPKÄ°LER....
Gül'e adaylığın yolunu Arınç açtı
AKP'de, Gül'ün adaylığının kilidini Bülent Arınç açtı.
Aslında Erdoğan'ın baştan düşündüğü, biraz da askerlerin 'evet' dediği Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'dü...
Bülent Arınç bundan rahatsız oldu; ancak ikna çabaları sonuç vermedi; nuh dedi, peygamber demedi..
Rahmetli Ali Dinçer'in eşi ve annesinin, teşekkür ziyareti sırasında Arınç, Gül'le konuşuyordu.
Çağırdığı Gül'e Arınç, "Sen aday olmazsan, ben de aday olarak çıkarım" dedi.
Nitekim bazı gazetelerin ilk kalıbında Vecdi Gönül'ün aday olacağı yolunda haberler vardı.
Ancak Arınç'ın direnmesi karşısında Başbakan dün açıklamasını yapmadan önce kendisini ikna etmeye çalıştı.
Arınç ikna olmuyordu. "Gönül aday olursa ben de adayım" görüşünü yineledi.
Ve Arınç'ın Gül'de israr etmesi üzerine Başbakan, Abdullah Gül'ün aday olduğunu açıklamak zorunda kaldı.
Baykal, Yağmurdan kaçmaya çalışan toplumu doluya yakalattı.
Asıl sorun AKP zihniyetinin Cumhurbaşkanlığını da ele geçirmemesi idi. Toplumun demokratik çabası, direnişi bunu önlemekti. Baykal başarıyla sorunu sadece Recep Tayip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmamasına indirgedi. Şimdi Recep Tayip Erdoğan’ın yerine Abdullah Gül’ün atanmasını kendi başarısı olarak sunmaya çalışıyor. Oysa, Recep Tayip Erdoğan tehlike oluşturduğunu istese de gizleyemeyen biri idi. Gül’ün ise, insanın alası içinde olur diye bir söz vardır, içyüzünü gizleyebilen, içten pazarlıklı, saman altında su yürüten bir kişi olduğu açıktır. Abdullah Gül’ün daha soğukkanlı davranabilen kişi olarak AKP zihniyetinin kilitlendiği, rejimin din esaslarına dayandırma hedefine ulaşmasında daha kararlı ve ısrarlı olacağı bunu yaparken tepkileri azaltmakta başarılı olacağını yaşayıp göreceğiz. Nitekim eşinin türbanı için, AİHM sinde Tayip Erdoğan dava açmadığı halde, Abdullah Gül’ün açmış olması bunu göstermektedir. Görüldüğü gibi rejim için Gül,Erdoğan’dan daha fazla tehlike oluşturmaktadır. Baykal, Mahkemece siyaset yasaklısı Erdoğan’a, milletvekili ve başbakanlık yolunu açtığı görevini başarıyla tamamladı. Yağmurdan kaçmaya çalışan toplumu doluya yakalattı.
Av. Sait KEKEÇ-ANKARA
Atatürk bize bu Cumhuriyeti dincelere teslim edin diye mi emanet etti
BUGÜN hayatımın en kötü günü; bizler Cumhuriyetimizin bugün 84. yılında Çankaya’da dinci birini mi görecektik? Büyük Atatürk bize bu cumhuriyeti gericilere teslim et diye mi emanet etti? Bunun hesabını biz halk olarak kimlerden soracağız. Bunun hesabını kim verecek? Bu günleri nasıl
atlatacağız ne yapacağız? Medya bayram yapıyor! Soros'un çocukları bayram yapıyor. Türkiye Cumhuriyeti halkı Tayyip'in ağzından çıkacak bir isme endekslendi bizim gelmiş olduğumuz demokrasi aşaması bu kadardır.
- Türk askerinin başına çuval geçirilmesine ses çıkarmayan biri Cumhurbaşkanı olamaz,
- Kuzeyde Kürt devleti kurulmasına katkı sağlayan güneyde kurulmuş Türk devletini yıkan biri cumhurbaşkanı olamaz,
- Kürt aşiret reislerinin Türk Devletini tehdit etmelerine ses çıkarmayan biri Cumhurbaşkanı olamaz,
- ABD’den Kürtlere yaptırım için icazet dilenen biri cumhurbaşkanı olamaz,
- Türkiye Cumhuriyetini eşinin sıkmabışı için AHİM'e şikayet eden biri cumhurbaşkanı olamaz,
- Türk milleti sözcüğünü ağzına almaya biri Cumhurbaşkanı olamaz,
- Türbanlı eş Çankaya’ya çıkamaz asla kabul edilemez,
- Türban için son kale olarak görülen Çankaya'ya gerici ve Atatürk düşmanı biri oturamaz,
- Ülkemizin nerede ise işgali demek olan tezkereyi çıkarmak için çalışan biri cumhurbaşkanı olamaz,
- BOB’un uzantısı olan biri cumhurbaşkanı olamaz,
- ABD’nin ve AB uzantıları Cumhurbaşkanı olamaz,
- Laikliği benimsememiş bir cumhurbaşkanı olamaz,
- Dinci cumhurbaşkanı olamaz,
- Siyasal İslam’dan gelen biri cumhurbaşkanı olamaz,
Listeyi uzatmak mümkün... Ancak Atatürk'ün kurduğu bir ülkenin Cumhurbaşkanlığı makamına bir dinci, gerici ve Arabistan'da 10 yıl çalışmış biri nasıl olur da oturur? Bu ülkenin Kemalistleri neredeler, bu devletin ve Türk milletinin bu zamana kadar ekmeğini yemiş Atamızın kurduğu üniversitelerinde okumuş o prof. unvanlı insanlar neredeler, neredesiniz?
Çankaya laiktir, laik kalacak.
Alican-Selahattin KAYA
AKP tartışılır hale gelecektir
HERKES Cumhurbaşkanlığı seçimine odaklandı.
Oysa Türkiye'de rejim sorunu asıl Kasım 2007'de AKP'nin oyları düşerse çıkacaktır.
Çünkü Cumhurbaşkanlığının tartışılır hale gelmemesi için 2002 seçimlerinde alınan %34 oy oranının korunması gerekir.
%34 ile Çankaya'ya çıkan kim olursa olsun, 6 ay sonra AKP bu oranın altına düştüğünde tartışılır hale gelecektir.
Ancak görünen o ki AKP'nin %34 oy oranını koruması neredeyse mucizedir. Çünkü aldığı %34 oy yıpranmamış, tabiri caizse çiçeği burnunda bir iktidarın oy oranıdır.
Bu orandan; halka karşı bizzat Başbakan'ın sert tavırlarını, terör örgütünün faaliyetlerine karşı APO posterleriyle yürüyenlerin sadece izlenmesi ve gerekli tedbirlerin alınamamasını, Türk kimliğinin bile tartışılır hale gelmesini, AB'nin neredeyse aşağılayıcı tavırlarına boyun eğilmesini, Petrol Kanunu, Yabancılara Toprak Satışı, mirasyedi gibi elde avuçtakilerin satılmasını ama yinede borcun artmasını vb koyduğunuzda yeniden %34 oy oranınına ulaşılması çok zordur.
Görünen köy kılavuz istememektedir. Ancak yine anketlerle halk AKP'ye doğru yönlendirmeye çalışılmaktadır. Ama maalesef AKP, ülkede demokrasinin geliştirilmesi ve sosyal sınıfların barıştırılması adına kendisine verilmiş tarihi bir fırsatı türbana tercih ederek harcamıştır. Asıl vahim olan, buna rağmen türban sorununun çözülemediği gibi dahada köklü tartışmaların odağına oturmasıdır.
Türkiye, 21 yy.'da enerjisinin çoğunu türbana harcayan ama bu konuda bile çözüm üretemeyen bir ülke olarak hatırlanacaktır.
Ersoy ÖNGÜN
EndiÅŸe ediyoruz
ULUSAL Sanayici ve İşadamları Derneği (USİAD) dün yaptığı açıklamada, Erdoğan tarafından toplumsal uzlaşma aranmadan tespit edilerek yapılan 'AKP'nin Cumhurbaşkanı adayı' açıklamasının kısa ve orta vadede istikrarımızı ve toplumsal başarımızı tehlikeye düşüreceğinden endişe ediyoruz" denildi.
Cumhurbaşkanı seçiminin bu kadar tartışma konusu yapılmadan, toplumsal uzlaşma aranarak gerçekleştirilmesinin önününde hiçbir engel yokken, bu seçim için bugünkü kaotik yolun tercih edilmesi ve adayın ülke kaygıları yerine tam olarak siyasi kaygı ve düşüncelerle belirlenmiş olması endişelerimizi daha da arttırmaktadır.
Cumhurbaşkanı seçimi gibi, hassas bir konuda yapılan tamamen siyasi bu tercihi, kayıtlı seçmenin dörtte birinin oylarıyla milletin büyük çoğunluğunun özgür iradesine, geleneklere ve demokratik uzlaşma kültürüne vurulan önemli bir darbe olarak değerlendiriyoruz.
Genel seçimlere kısa bir süre kala, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı konusunda yapılan bu cüretkar siyasi tercihin yaratacağı olumsuzluklardan ülkemizin ve geleceğimizin zarar görmemesi için görev ve sorumluluklarımızın bilincinde olacağımızı belirtiyoruz."
Erdoğan seçime endekslendi
SON bir aydır nerede ise Cumhurbaşkanlığı seçimine kilitlenen Ankara, nihayet 11. Cumhurbaşkanı adayını belirlemiştir. Önemli olan ülkemizin en üst makamının hem içerde hem de dışarıda çok iyi temsil edilmesidir. Başbakan Sayın Tayip Erdoğan sivil toplum kuruluşlarından, Türk halkından ve partisinden gelen sese kulak vererek cumhurbaşkanlığı makamına adaylığını koymamıştır. Sayın Erdoğan’ın bu kararını memnuniyetle karşılarken, kendisine ve partisine genel seçimlerde başarılar diliyoruz.
Birçok alanda istikrarı yakalamış bir Türkiye, umarım Sayın Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı ile daha güzel günlere koşacaktır. Daha önceki açıklamalarımızda da belirttiğimiz gibi, önemli olan isimler değildir. Esas önemli olan önü açık, çağdaş, laik bir ülkenin 11. Cumhurbaşkanı’nın tüm kesimleri kucaklayan biri olması idi. Umarız ki; Sayın Abdullah Gül, TBMM’de seçildiği takdirde 7 yıl sürecek Cumhurbaşkanlığı boyunca siyasetten uzak, Anayasa çizgisinde hareket eden, hukuka bağlı bir süreci Türkiye’ye yaşatır.
Ülkemize hayırlı olsun…
Hazim SESLİ- Türkiye Genç İşadamları Konfederasyonu (TÜGİK) Genel Başkanı
Hicap duyuyorum
HİCAP duyuyorum. Ülkenin sembolu olan Cumhurbaşkanlığı makamını, eşi türbanlı olan bir zatın işgal etmesinden hicap duyuyorum. O kadar üzgünüm ki!..
Cumhurbaşkanı olacak kişinin adını açıklamak bu kadar zor muydu? Bu da gosteriyor ki AKP kurmaylarının kafasının arkasında başka planlar var. Bülent Arınç her konuşmasında bunu açıklıyor.
"Bizim misyonumuz belli!" Acaba AKP miletvekileri ve AKP tabanı bu misyonun ne olduğunu biliyor mu? Ben bilmiyorum da... İslamin siyasal yönetim biçimi olması gerektiğini savunan bir tabandan gelen insanların laikliği savunmasını beklemek abes ile iştigaldir. Öyle olmadığını iddia edenler ya siyasal yönetim biçimlerini bilmiyorlardır ya da İslamin siyasal yönetim biçimi olmasını savunuyordur. Evet, eğitim ve bilinçlenme şart.
Ama ne yazık ki, artık çok geç... Geç olduğunu, 20 yy. sonra Türkiye Cumhuriyeti kalırsa
kalırsa, kalanlar anlayacaktır.
M.M.
Türkiye, üçlü grubun eline düştü
CUMHURBAŞKANLIĞI seçimi, toplumun genel kanısını yansıtmamaktadır. 10 milyon seçmenin sandığa gitmediği bir ülkede, bu vesileyle %24 ile Cumhurbaşkanlı seçilmiş olacaktır.
Bu durum demokratik değildir. Mao sonrası Çin'de de iktidar, '4'lü çete' olarak adlandırılan bir grubun eline geçmişti. Öyle sanıyoruz ki, ülkemizde demokrasi ve yönetim Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç üçlüsü tarafından götürülmeye çalışılmaktadır.
C. Y.-ANKARA
PaylaÅŸ