İSTANBUL Üniversitesi Rektörü Prof. Mesut Parlak’la bir dost çevresinde bir araya geldik. Kendisi göreve geldiğinde nasıl bir üniversite bulmuştu ve neler yapmayı düşünüyordu?
Parlak yeterince açık yanıtlar verdi; en önemlisi de bir Ermeni Enstitüsü kurulması yolunda çalışmalar yapmaya başladıklarını anlattı.
Parlak, çektiği ilk fotoğrafın karelerinde, üniversitenin eski görkemli döneminin bittiğini, giriş sınavlarında puanlarının düştüğünü ve ‘sevgisizlik ortamı’nın oluştuğunu görmüş... ‘Sanki geri adım atılıyordu. İdeolojik bir düşmanlık oluşmuştu. Sevginin egemen olmadığı bir üniversite düşünülemez. Türkiye’de bazı şeyler preslenemez artık. Saygın Silahlı Kuvvetler’den egemen olmasını istemek düşünülemez’ diyor.
Ve devam ediyor:
‘Artık Türkiye ciddi bir süreçten geçiyor. Her şeyin normalleşmesi gerekiyor. Şunu da ilave etmek isterim; Atatürkçülük ve laik demokratik hukuk devleti anlayışından ödün vermeyiz. Bu anlayışı savunmaya devam edeceğiz. Bunun dışında bir düşünceyi kabul etmiyoruz. Dini, dili, ırkı, rengi; etnik kökeni bu ilkeler şemsiyesi altında kim olursa olsun el-ele aydınlığa, çağdaşlığa yürümek zorundayız. Hele ulusal bütünlüğümüzden asla taviz vermeyiz.’
Parlak, ‘üniversitede çatışma döneminin biteceğini’ söylerken, ‘Kimse ile kavga etmeyeceklerini ve yandaşlık yapmayacaklarını’ açık bir dille ifade ediyor.
ÜNİVERSİTE, LALELİ’YE ÇIKACAK
‘İstanbul Üniversitesi’ni toplumla barıştıracağız. Üniversitemiz, Laleli’ye çıkamıyordu, Beyazıt Meydanı kavga alanı olmuştu, esnaf rahatsızdı. Artık bilimsel araştırmalarımızla toplumu kucaklamayı ve sevilmeyi hedefliyoruz. Ekonomi, sanayi, tarım ve hayvancılık vs. gibi sektöre istendiğinde her türlü akademik desteği vereceğiz.’
İstanbul Üniversitesi’nden geçmişte 250 öğretim üyesinin ayrıldığını, bunların bazılarının özel vakıf üniversitelerine gittiği gibi devlet üniversitelerine kadrolarını aldırdıklarını aktardıklarını anlatıyor Prof. Parlak... ‘Tabii hepsi para için gitmemişti, çeşitli sıkıntıları vardı; özgür bir ortam yoktu. Şimdi onlara geri dönmeleri için çağrı yaptık... Bu arada vakıf üniversitelerine her türlü desteği vereceğiz; ancak soru işareti olanların ve ilkelerimizle örtüşmeyenlere değil...’ diye konuşuyor.
ERMENİ ENSTİTÜSÜ
Prof. Parlak göreve geleli 1.5 ay olmuştu... Önümüzdeki günlerde basın toplantısı yaparak, neler yapılacağını anlatacağını belirtirken, ‘Peki ilk kez bir şey açıklayayım size’ diyor:
‘Türkiye’deilk kez uluslararası bir Ermeni Enstitüsü kurmak üzere çalışmaya başlıyoruz. Bu konuda önümüzdeki günlerde kendi aramızda geniş bir toplantı yapacağız. Enstitü, Edebiyat Fakültesi’ne bağlı olacak. Geçmişten yara alan bu sorun etrafına gerçek bilimsel veriler, kanıtlar ortaya konularak ‘tehcir’in boyutlarını objektif olarak aydınlatmak istiyoruz. Bilimsel bir arenada her şeyin açık ve net olarak ortaya çıkmasını istiyoruz. Bu konuda Türkiye’nin rahatlayacağını umuyorum; ciddi bir hizmet olacaktır. Herkes Ermeni meselesinin ne olduğunu öğrenecek, bu ciddi bir hizmettir.’
SÜLEYMANİYE PROJESİ
Rektör Prof. Mesut Parlak, başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi olmak üzere Kültür Bakanlığı ve İÜ’nin hazırlamakta oldukları Süleymaniye Projesi’ni heyecanla anlatıyor. Gerçekten İstanbul turizminin geleceği açısından artı bir değer sağlayacak proje çerçevesinde, üniversiteye dahil birçok tarihi yapıt bu bölgede bulunuyor. Unkapanı’ya kadar inen bölgede birçok özel bina da kamulaştırılacak; Botanik bahçesi ile üniversitenin ünlü giriş kapısı ve bahçesine de yeni fonksiyonlar verilecek. ‘Bunun için Meclis’e gönderilen kentsel proje yasasıyla çirkin görüntü kirlilikleri ortadan kaldırılacak, tarihi doku yeniden ortaya çıkarılacak.’ Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın büyük önem verdiği projenin dört yılda tamamlanması ve 300-400 trilyona mal olması bekleniyor, sadece bu yıl harcanacak para 100 trilyonu buluyor. (Sohbette bulunan Dr. Eser Alptekin bu projeye bir de Güzel Sanatlar Fakültesi kurulmasını öneriyor; Parlak ‘bakalım, yapamayacaksak söz vermeyelim’ diyor.) Bu arada Kadıköy’deki konservatuvara yeni bir bina aradıklarını da öğreniyoruz. (Eyüp’teki Feshane binası olabilir mi?)
SAĞLIKTA PİKE YAPACAĞIZ
İÜ’nün 17 fakültesi, 12 MYO’da 73 bin öğrenci öğrenim görüyor; 5.200 de akademik personeli bulunuyor.
Üniversiteyi hep ‘tıpçı’ rektörler yönetiyor. Son dönemde isimlerini hatırlayabildiklerimiz; Cem’i Demiroğlu, Bülent Berkarda, Kemal Alemdaroğlu ve şimdi de Mesut Parlak... Çapa ve Cerrahpaşa olarak iki tıp fakültesine sahip olduklarını belirterek, şöyle konuşuyor:
‘İstanbul’da son yıllarda çok modern ve çağdaş özel hastaneler kuruldu. Bizim bunlarla fiziki olarak rekabet edebilmemiz için yeni bir yapılanma içine gitmemiz gerekiyor. Liberal ekonomi artık bunu gerektiriyor. Kalite ve kantite açısından çok önemli bilimsel araştırmalar yürüten doktor kadrolarımız var. Ancak bunları kamuoyu ile paylaşamıyoruz. Kısa bir süre sonra özel hastanelerle rekabet edebilecek duruma geleceğimizi umuyorum.’
Bunun için Olimpiyat Stadyumu çevresinde üniversiteye 1.300 dönümlük bir arsa tahsis edilecekmiş. ‘Tayyip Bey bu projeyi çok önemsiyor. Kampüse,Tıp’tan başka Diş Hekimliği, Eczacılık ve Hemşire Okulu’nu taşıyacağız; birde Sağlık Oteli yapacağız. Bölgeye zaten raylı taşıma sistemi geliyor; OYAK 14 bin konut yapıyor. Çok merkezi bir bölge olacak. O zaman biz de hedefe ‘pike’ yapacağız.’
SUSURLUK VE 16 ÖĞRENCİ
Prof. Parlak, ‘Ben üniversite senatosundaki her arkadaşımla çalışacağımıza inanıyorum; üniversiteyi çağdaş ve uygar boyutta ileriye taşımak kaydıyla... Tek sesliliğe karşıyım, bir yerde tartışma yoksa orada sağlıklı bir demokratik ortam olamaz. Göreve geldikten sonra istifalarını veren dekanların yerine demokrasiye olan inancım nedeniyle ‘eğilim yoklaması’ yaptık. Ve ben de tercihimi kullandım, isimlerini YÖK’e bildirdim. Bir fakültemizde en çok oyu alan değil de, ondan 4-5 daha az oy olan lehine kullandım. Bu da benim hakkım olmalı değil mi?’
Prof. Parlak’a, seçimlerden önce, Tıp Fakültesi Dekanı iken hakkında Sedat Bucak ve Mehmet Ağar’la olan ilişkilerine dönük iddiaları sormamak olamazdı.
Yanıtı kısa oldu:
‘Gelen bir milletvekili, git mi demeliydim.Onu ziyarete gelen de bir bakan; içeri sokmamalı mıydım yani.’ ‘Hayata dönüş’operasyonlarında ölen tutuklular için gösteri yapan 16 öğrencinin ‘YÖK’ten çıkarma’ cezası almaları yani üniversiteden atılmaları kararı karşısında ‘AB süreciyle ‘demokratikleşen Türkiye’nin hali budur’ diye tepki gösterdiklerini hatırlattık kendisine... Parlak şöyle yanıtladı bu soruyu:
‘Geçmiş dönemden bize yansıyan bir olaydır.Soruşturma Komisyonu raporu üzerinde oybirliği ile karar verildi.Ancak gençlerimiz yargıya gidebilirler.Hukuka ve hukukun üstünlüğüne saygımız büyüktür.’
Son sözü: Her şeyi iyi niyetle, açık ve şeffaf yapacağız. Zaten bir dönem için geldim.