Erdoğan genel af için kamuoyu oluşturuyor

TSK’nın terör örgütü olmadığını Erdoğan asker tutuklamaları başladıktan neredeyse üç yıl sonra söylüyor. Son üç yıldaki her Askeri Şûra’da ‘Önce yargıda aklansınlar, sonra terfi olurlar’ diyen kişi, birdenbire “Başta Başbuğ olmak üzere diğer generallerimizin hiçbirini terör örgütü lideri yapanı tarih affetmez”, “Neden tutuklu yargılıyorsun, yurtdışındayken uçağa atlayıp mahkemeye gelen generallerimiz oldu” noktasına nasıl geliyor?

Haberin Devamı

Fatih Altaylı’nın Teke Tek’inde önemli bir ayrıntı daha vardı:
Erdoğan kendi belediye başkanlığı döneminde açılan soruşturmalar için “Bunların hiçbirinde benim imzam yok. İta amiri olmam sıfatıyla bana da bedel ödetmeye kalktılar” cümlesini söyledi. İyi ama Balyoz’da da adı CD’lerde geçti diye, hiçbir imzası olmadığı halde yüzlerce kişi bedel ödemiyor mu? Nerede eşitlik, nerede hukuk? Eskiden yargının bağımlı olduğunu söyleyen Erdoğan’ın Başbakan olmasının önünü de o bağımlı yargı açmadı mi? Şimdi yargı bağımsızsa neden aynı suçlamalara maruz kalanların önü kapanıyor?
Son zamanlarda Erdoğan’ın Balyoz tutukluluklarına yönelik olarak gösterdiği üzüntüyü aşmasının bir yolu var:
Aynı MİT krizinde bir gecede çıkardığı bir yasayla tutukluluklarla ilgili düzenlemeyi yapabilir, yeni tutuklamalarla terfisi engellenenlerin önünü açabilir!
Erdoğan, Apo ile görüşmelerde Apo’ya özgürlüğün önünü açmadan % 50’nin üzerinde oya kavuşamayacağını, hem yeni anayasa hem de başkan olamayacağını anladı ve bu vesileyle de ‘genel af’ için kamuoyu oluşturmaya, alıştırmaya mı çalışıyor? Bu halk nelere alışmıyor ki? Zira Erdoğan’ın tutuklu askerler için üzüntü duyuyor olmasına inanmak için bundan iki ay önceki sözüne bakmak yeterli. Ne diyordu Balyoz kararları sonrası Erdoğan:
“Şu anda söyleyebileceklerim var, söyleyemeyeceklerim var. Her şeyi, her zaman, her yerde söyleyemeyiz. Ama Allah izin verirse biz bunları ileride kaleme alacağız.”
Nereden nereye!
Okan ÖZTÜRK

Haberin Devamı

GÜNÜN SÖZÜ

“İnsanların haksız yere çektikleri acılara şahitlik edenler, şahit oldukları acıların utançlarını da taşırlar.” (J. M. Coetzee)

Mete Han ordusu ve ‘terörist’

BAŞBAKAN Erdoğan’ın tutuklu askerlerle ilgili açıklamasını değerlendiren Yurt Parti Genel Başkanı Sadettin Tantan, “Tarih şikâyetçisini affetmeyecektir” dedi ve şöyle ekledi: “Şimdiyse Başbakan 10 yıl boyunca beraber çalıştığı Genelkurmay Başkanı için veryansın ediyor. Daha önce söylemiştim, yeniden hatırlatıyorum: Gelinen noktada Türk kimliği 3 bin yıl önceki Mete Han ordularıyla başlar. Bu ordu, milletin bizatihi kendisidir. Mete Han’ın bugünkü karşılığı da devlet başkanlığı makamıdır, komutanı da genelkurmay başkanlığıdır. Mete Han ordusunun bugünkü Türk milletine kattığı en büyük kazanım Atatürk’ün de dediği gibi karakterinde oluşturduğu bağımsızlık anlayışıdır. İlker Başbuğ teröristse Cumhurbaşkanı, Başbakan ne oluyor?”

ÖNEREN

Haberin Devamı

Anayasa
LDP Genel Başkanı Cem Toker’den: “Başbakan yeni anayasa metninde mart sonuna kadar uzlaşma olmadığı takdirde, AKP’nin hazırlayacağı tek parti anayasa metnini referanduma sunmayı önermiş. Cesareti varsa şöyle yapalım. Seçmen AKP’nin nasıl olsa BDP ile ortak hazırlayacağı ‘federalizm anayasası’ metnine evet veya hayır oyu vereceğine, genel seçim gibi, millet birkaç anayasa önerisinden birini seçsin. % 50 üzerinde kabul oyu için, seçim iki turlu olsun. En çok oy alan iki anayasa önerisi 2. bir seçimle karara bağlansın.
Seçime giren partiler kendi anayasa metinlerini hazırlasınlar. İsteyen ortak metne imza atsın. Millet de beğendiğini oylasın, seçsin.
Bu süreçte tek talebimiz her anayasa metni millete medya kanalıyla ‘eşit zaman’ verilerek tanıtılsın. Sahiplenilmiş ve sindirilmiş kanallar bize ‘Kusura bakmayın Cem Bey, çıkaramayız, çok sert muhalefet yapıyorsunuz, başımız derde giriyor’ demesin!”

KIZAN

Haberin Devamı

NASIL SÖYLER
CHP’li Ali Haydar Öner’e “Diyarbakır’a girebilmeniz için abdest almanız lazım” diyen AKP’li Cuma İçten’e ah keşke biri çıkıp “Nasıl böyle bir şey söleyebiliyorsun” dese. Newport International Univercity ‘çıkışlı’ AKP Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten’e, “Sen Diyarbakır’ı biliyor musun?” diye sorabilse. Çünkü adı ‘Bakır Diyarı’ olan Diyarbakır’ın hemen yanı başındaki Maden Dağları gece gündüz yağmalanıyor! Ve bu yağmanın devamında konsantre olarak yurtdışına akıtılan hafriyat içerisindeki altın ve gümüş meselesi de hep göz ardı ediliyor. Oysa alenen altın ve gümüş kaçakçılığı yapılıyor. Kalkınma Planı ile Plan Karma Komisyonu’nun raporunun görüşüldüğü 9.11.1962’deki senato zabıtları ise bu durumu az çok açıklamakla birlikte Cuma İçten gibilere de kısa bir Diyarbakır dersi vermeye yetiyor. Belki bir daha bir milletvekiline “Sen Diyarbakır’a giremezsin. Girebilmek için abdest alman lazım senin. Biz seninle eşit değiliz; elhamdülillah” diye konuşmaz belki.

Haberin Devamı

CHP’nin birlik ve moral gecesi

ÖNCEKİ akşam, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun önerisi üzerine, İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı ve Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk’ün evsahipliğinde Fenerbahçe Faruk Ilgaz Tesislerinde birlik ve moral gecesi düzenlendi.
Geçmişten günümüze kadar, 400’e yakın ismin partiye emeğinden dolayı teşekkür madalyası verildiği gecede Kılıçdaroğlu’nun masasında İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı ve Selami Öztürk’ten başka Altan Öymen, Akif Hamzaçebi ve İstanbul’un eski iki büyükşehir belediye başkanı Ahmet İsvan ve Nurettin Sözen yer aldı. Hemen yanlarındaki masada Genel Başkan yardımcıları Umut Oran, Gülseren Onanç, Gürsel Tekin, Kadın Kolları Genel Başkanı Hilal Dokuzcan, Mehmet Sevigen ve Akademisyen Serdar Taşçı oturdu.
Gürsel Tekin protokelde yeri olmasına karşın eski il başkanlarının masasında oturması dikkat çekti.
Diğer 11 belediye başkanının ise, protokol masasında yeralmamasının rahatsızlık yarattığı belirtildi.
Kılıçdaroğlu’dan önce eski Genel Başkan Altan Öymen ve il başkanı Oğuz Kaan Salıcı konuştular.
Herkes birbirini kucakladığı gecede, partiçi barış ve toparlanma havası hakimdi. Zira Kılıçdaroğlu da konuşmasında "Bizim kocaman kucağımız ve dünyayı sarmak isteyen geniş kollarımız var" diyerek CHP’nin evrensel bir düşünceye yönelen özgürlükçü sosyal demokrat bir parti olduğunu vurguladı.
800 dolayında davetlinin olduğu gecede genel sekreter Bihlun Tamaylıgil, eski genel sayman Mustafa Özyürek, mevcut İstanbul milletvekilleri Kadir Gökmen Öğüt, Celal Dinçer, Sedef Küçük, Faik Tunay, İhsan Özkeş, Müslim Sarı, Haluk İyidoğan, Mahmut Tanal, Nur Serter, eski milletvekillerinden Çetin Sosyal, Sırrı Özbek, Rıdvan Budak, Bülent Tanla ve eski Kadıköy Belediye Başkanı Cengiz Özyalçın, eski il başkanı ve bakanlardan Ercan Karakaş, eski il başkanlarından Şinasi Öktem ve Nebil İlseven, Adalar, Bakırköy, Beşiktaş, Sarıyer, Kartal, Ataşehir, Maltepe Belediye Başkanları, Çatalca’da üç dönem Belediye Başkanlığı yapmış Fırat Aykut ve Esenyurt’ta 4 dönem Belediye Başkanlığında bulunan Gürbüz Çapan dikkat çeken diğer isimlerdi.
Toplantıya davet edildikleri bildirilen Mehmet Moğultay ile Algan Hacaloğlu’nun geceye gelmedikleri görüldü.
Partide emeği geçen 381 kişiden plaket alacağı söylenen geçen dönemki CHP Grup Başkanvekili Kemal Akar’a böyle bir şey verilmediği gözlendi söylendi. Gecede dikkat çeken bir diğer isim ise Şefik Toprak'tı.

Haberin Devamı

KILIÇDAROĞLU’NUN KONUŞMASI

Gecede bir konuşma yapan Kılıçdaroğlu, Milletvekillerini sert bir dille uyardı. Kılıçdaroğlu, Üniversitelerden, Başbakan Erdoğan’a, CHP içerisinde son dönemde yaşanan tartışmalardan, Suriye’deki iç savaşa kadar pek çok konuda sert açıklamalarda bulundu.
Milletvekillerinin kısır tartışmalardan vazgeçmesini isteyen Kılıçdaroğlu "Birbirlerinin açığını kollamak için fırsat arayan kişi asla CHP’li değildir. Hepimize düşen sorumluluklar var. Lüksümüz yok, ona göre hareket edeceğiz" dedi.

GÜCÜMÜZÜ BİRLEŞTİRECEĞİZ

Partililerin ayrım yapmaksızın herkesle kucaklaşmalarını isteyen Kemal Kılıçdaroğlu sözlerine şöyle devam etti:
"Gücümüzü birleştireceğiz. Güney kuzey, doğu batı ayrımı yapmayacağız. Irkçılık bu partide olmamıştır, olmayacaktır. Bu ülkede yaşayan 74 milyonu aynı derecede yurtsever kabul ederiz biz. Kimsenin kimliğine, inancına müdahale etmeyiz, saygı gösteririz."
Kılıçdaroğlu, İsrail Suriye’yi vurdu. Aradan üç gün geçti, hükümetin görüşü belli mi Bir şey söyledi mi? Daha düne kadar Suriye bizim iç işimizdir diyen kişi Suriye bombalandı sesini çıkarmadı. Niye sesini çıkarmıyor Bu ülkenin başbakanı, Dışişleri Bakanı yok mu? Daha düne kadar One Minute’le siyaset yaptın, şimdi birileri sana ‘sus’ mu dedi. Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı bu noktada olamaz" dedi.
Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
"2013 yılındayız. Bütün sivil toplum kuruluşları, hatta ülkeler ve ülkeler üstü kuruluşların raporlarına bakın, bir de 12 Eylül döneminde yazılan gerçeklere bakın. Bugün Türkiye demokrasi açısından, özgürlükler açısından ciddi ivme kaybeden bir ülkedir. Demokrasi eksikliği açıkça yer almaktadır. Eğer 30 yıldır bu ülkede terör sorunu çözülmemişse, CHP iktidarda olmadığı içindir. Eğer bizim sözümüz bizim raporlarımız zamanında dinlenseydi Türkiye bu noktaya gelmezdi. Değerli arkadaşlarım CHP her zaman barışı savundu. Hiçbir zaman savaştan yan politika gütmedi. Her zaman kardeşlikten yana politika üretti, dostluktan yana politika üretti. Değerli arkadaşlarım Türkiye’nin iyi yönetilmediğini en iyi CHP’liler biliyorlar."

Sırrı Sakık’a mektup

MEDYADAN takip ettiğimiz kadarıyla siz Kürt halkının anayasal haklarının sağlanması konusunda gerek meclis içinde gerekse meclis dışında çalışmalar yapan bir insansınız.
Meclis kürsüsünde yapmış olduğunuz üslubu ve içeriği tamamen yanlış ve kışkırtıcı olan konuşmanıza birkaç cümle ile aydınlatıcı bir cevap vermek istiyorum.
Ancak hiçbir şekilde kışkırtıcı, tahrik edici yalan yanlış cümlelerle başka halkları tahkir eden bir düşünceye ve bir üsluba asla yer vermek istemiyorum. Esasen mensubu bulunduğum Çerkes halkının yaratmış olduğu kültürde sizin kullandığınız gibi bir ifade tarzının kullanılmasına yer yoktur. Bu bizim ne kültürel terbiyemize ne ahlakımıza uymaz.
Şimdi size birkaç hatırlatmada bulunmak istiyorum. Anadolu ile ve Anadolu’da devlet kurmuş olan Hititlerle Çerkesler arasındaki bağın ve ilişkinin gerçeği ve mahiyeti sizin bilgi ve uğraşı alanınız değildir. Sizin yerinizde olsam böyle bir polemiğe asla girmezdim.
Konu hakkında Hititologlarca yapılan sayısız araştırma ve eserlerde Hititlerin kurucu unsurlarını oluşturan Hattilerin, Kafkas kökenli oldukları tartışmasız olarak kabul edilmektedir. Kaynakları saymak bir makalenin hacmine uymaz ancak Türkiye’nin yetiştirdiği en iyi Hititologlardan olan Ahmet Ünal’ın bir cümlesini size hatırlatmakla yetineceğim. Hititlerle ilgili iki ciltlik kitabında "Hititler Olmadan Kafkasya’yı Kafkaslılar olmadan da Hititleri anlamanın imkanı yoktur" vurgusunu yaptıktan sonra bu iki kültürün aynı kökenli bir kültür olduğunu açıkça ifade etmektedir. Diğer taraftan 1883 yılında çıkan Natianol Geographıc ilk sayılarında Arien ırkının (beyaz ırkın) kökeninin Kafkasya olduğu vurgulanmaktadır. Bu nedenle medeniyet hazinesine gerçekten kalıcı bir kültür katmış olan Çerkes halkına dağdan inmiş gibi küçültücü bir vasıfla temas etmenizi gerçekten size yakıştıramadık. Diğer taraftan eğer gerekirse demografik etütler yapılabilir Çanakkale Savaşı’na hangi halkın insanlarının daha fazla katıldığı ve orada öldüğü şehit olduğu kolaylıkla tespit edilebilir. Ne var ki daha Osmanlı döneminde Diyar-ı Bekir adıyla Kürdistan olarak anılan bir anlayışla Kürt kökenli halktan giden ve Çanakkale’de ölen kimselerin kimliği kendi kimlikleri ile tarihe geçirilmeye çalışıldığı gibi... Kafkasya’dan Osmanlı’ya bir sürgün sonu gelmiş olan Çerkeslerin politika olarak siyasi düşünce olarak ve davranış olarak Osmanlı ile ve Türkiye Cumhuriyeti ile uzlaşma içerisinde hareket ettikleri için Çerkes adını Çanakkale Savaşı’nda tescil ettirme geleneğini bile duymadılar. Sayın Sakık anayasal haklarının hiçbir ayrımcılık yapmadan sağlanması ve savunulması mücadelesi verilirken, sizin gibi bu mücadelenin aslı elemanı olması gereken bir kimsenin başka halkları ve onların haklarını tahkir etmeye ve onlara saygısız davranmaya hakkı yoktur. O zaman şu soruyu soruyorum size:
Kürtlerle Türk’leri hiç kimse eş değerde ve eşit olarak göremez diye mecliste konuşma yapan CHP İzmir milletvekili ile aranızda ırkçılık ve faşizan yaklaşım için ne fark kalıyor. Bunu merak ediyorum.
Nilhan AYDIN

Yazarın Tüm Yazıları