Paylaş
Bir yasanın öyküsü
İlk AKP hükümeti, bu konudaki girişimler karşısında şaşkınlıklar yaşadı.
Halbuki AKP programında su, rüzgár, güneş, jeotermal, hidrojen gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının harekete geçirileceği vaadinde bulunulmuştu. Nitekim bu konuda hazırlanan tasarı 2004 Haziran’ında Sanayi, Ticaret ve Enerji Komisyonu’ndan geçerek Meclis’e geldiği sırada, o zaman Devlet Bakanı olan Ali Babacan, "Durun" demişti. Bakan bu toplantıda rüzgár enerjisi yatırımcılarına, "Ben BP ve Shell’in temsilcileri ile görüştüm. Bana ’Yenilenebilir enerji çok kárlı bir yatırım değil Türkiye için, bunun üzerinde çok durmayın’ dediler. Onun için tasarıyı bekletme kararı verdim. Zaten bu yatırımlar Hazine’ye 40 trilyon yük getiriyor" demişti.
Bu sözler karşısında "Artık rüzgár eserken bakmayacağız" diyen dönemin Enerji Bakanı Hilmi Güler çaresiz kalıyordu.
Yenilenebilir enerjiyi kim dışlayabilirdi ki?.. Zaten dünya çok önceden mesafe almıştı. O zaman bu konu çok tartışıldı; biz de köşemizde zaman zaman yazdık.
Hatta bu konuda yatırımcılar kendisini ziyaret ettiler. Onların yatırım önerilerine karşı uzak durdu ve bu arada ilginç sözler de sarf etti: "Yenilenebilir enerji kaynakları dünyada önemli bir yer tutmaktadır. Şu anda % 1’dir. 2020’de en fazla % 3 olacaktır." Bakanı yanıltıyorlardı.
Halbuki Kyoto Anlaşması ve onu takiben Rio toplantılarında alınan kararlar vardı. Dünya fosil kaynaklarının kullanımını azaltma ve yerine yenilenebilir kaynakların kullanımını artırma yönünde harekete geçmişti. AB, 2020’de yenilenebilir enerji kaynaklarının % 20’sinin yenilenebilir kaynaklardan üretilmesi için hedef koymuştu.
İşadamları, yatırımları engellediği için tepkilerini şöyle dile getiriyorlardı:
"Ali Babacan, Türkiye’nin bir bakanı değil de Amerikalı bakan gibi konuşuyor."
Ancak Hilmi Güler, bu konuda ısrarlıydı; eski İGDAŞ Genel Müdürü olarak doğalgazın da ötesinde düşünüyordu. TBMM Sanayi, Ticaret ve Enerji Komisyonu’nda uzun tartışmalar oldu ve nihayetinde tasarı, ’Yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak elektrik enerjisi üretimi amaçlı kullanımına ilişkin kanun’ (5346 sayılı) adıyla Meclis’ten çıktı. Komisyonun başkanlığını Kayseri Milletvekili, Elektrik Müh. Taner Yıldız yürütüyordu. Bugün Güler’in yerinde oturuyor. Geçmişte Kayseri Elektrik Üretim AŞ’de görev yapmış; enerji konusunda herkesin danıştığı bir isimdi.
Anımsatalım... Sözünü ettiğimiz yasa 2005’te çıkmış; 2007’de revize edilmiş; ancak yetersizliği karşısında bugün yeni bir değişikliğe gidilmişti. Bakan, komisyonlarda tasarı için önemli vurgulamalar yaptı. Tasarı dün komisyondan Meclis Genel Kurulu’na gönderildi. Tatilden önce çıkar mı; henüz belli değil... Ancak çıkacak kanun yenilenebilir elektrik üretiminde önemli teşvikler öngörüyor. Yasanın ilk uygulamasında bugüne kadar 7 yıllık AKP hükümeti icraatında topu topu 500-600 MW yatırım yapılabilmişti. Enerji konusunda bir yatırım hamlesinin olacağı kesin.
Binlerce kişiye yeni istihdam
Yeni enerji yatırımlarıyla çevremiz, havamız ve suyumuz daha az kirlenecek (mi?)
MECLİS’ten çıkacak bir yatırımcı bize şunları söyledi:
"Yeni Enerji Bakanı ve ekibi, Meclis Enerji Komisyonu ve komisyondaki AKP, CHP ve MHP’li üyelerle tam bir konsensüs içerisinde bu sefer sözde değil gerçek bir yerli ’Yenilenebilir Kaynak Devrimi’ başlatmak üzere bir adım attı. 7 yıl sonra Avrupa Birliği normlarında, ülkenin gerek küresel ısınmaya karşı desteğini dünyaya ilan eden, gerekse sadece birkaç yıl içinde % 60-70’lere varacak olan dışa bağımlılığına karşı tavır koyup set çeken ve daha da önemlisi belki de 100 binlerce kişiye istihdam yaratacak, ihracat kapıları açacak bir Yenilenebilir Enerji Kanunu’muz (YEK) olacak artık.
Yatırım patlaması
Bu yasa ile bir milyon ton üzerinde demir-çelik işçiliği hayat bulacak, binlerce türbin kanadı yapılacak, binlerce metre jeotermal kaynak borusu imal edilecek, binlerce metre üretim kuyusu açılacak, binlerce hektar arazi, yüzlerce harita ve kadastro mühendis ve teknikerlerince ölçülecek, binlerce kaynak işçisi, inşaat işçisi, kamyoncu, dozerci, ekskavatörcü, elektrik mühendisi ve teknikeri iş imkánına kavuşacak.
Ülkenin hemen hemen her köşesinde binlerce köyün civarında yepyeni iş imkánları doğacak, binlerce köylümüz nitelikli işlerde çalışmaya başlayacak.
Havamız ve sularımız artık daha az kirlenecek, dışarıya daha az petrol ve gaz parası ödeyeceğiz...
Tükenmeyen yerli kaynaklarımız en yüksek verimle kullanılabilir hale gelecek... Ülkenin her metrekaresine yayılan, belki de köylümüzün ortak olacağı yüzlerce, binlerce santralımız olacak. Bu santralların parçalarını ve ana ekipmanlarını da Türkiye’de imal edeceğiz.
Mecliste uzlaşı
Yeni Bakan Taner Yıldız bu konuya ciddiyetle el attı. Enerji Komisyonu’nun yıllar süren YEK’ten yana ısrarcı tavrı, sonunda meyvelerini vermeye başladı. En önemlisi de hükümet ile muhalefet belki ilk defa böylesine hayırlı bir iş için kavgasız-gürültüsüz tam bir uyum içerisinde bu yasayı Meclisimizden bir an önce geçirmek için uğraş veriyor."
Bizlere daha temiz bir çevre, daha bağımsız bir ülke ve daha çok kişiye iş sağlayacak nice yasalara. Tabii hırsızlık ve yolsuzluklardan uzak...
Termikler durdurulmalıdır
ENERJİ ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız göreve gelirken hedefinin, "yenilenebilir kaynaklarla birlikte yerli kaynakları ön plana çıkararak enerjide dışa bağımlılığı azaltmak olduğunu" söylemiştir. Bu açıklaması kamuoyundan gelen baskıları bertaraf etmek için midir, yoksa ülkemiz ve toplumumuz çıkarlarına uygun yeni bir enerji politikası mı düşünülmektedir? Sayın Yıldız bu açıklamasında samimi ise dışa bağımlı ve en sorunlu enerji kaynağı olan 46 yeni termik santralın kurulmasının durdurulduğunu Türk kamuoyuna açıklamalıdır. Ali İhsan KÖKTÜRK-CHP Zonguldak Milletvekili
Dünya Çevre Günü’ne hakkımız var mı?
GÜZELİM coğrafyamıza bakalım; nehirlerimize, yeraltı sularımıza, tarım alanlarımıza, bitki çeşitliliğimize... Denizlerimize, kıyılarımıza... Ormanlarımıza, Kaz Dağları’na, Toroslara... Çukurova’ya, Bursa Ovası’na, Menderes Vadisi’ne ve Trakya’ya... Doğal yaşamımıza, endemik yapımıza... Bir de İstanbul’a bakalım... Batı’dan Doğu’ya iki köprü üzerindeki yolların kenarında yapılan plansız-programsız (ya da rantsal) gökdelenlere, işmerkezlerine, redizanslara. İyi bakın; tarlalara da... TOKİ’leri, KİPTAŞ’ları da düşün... Parkları, otoparklara dönüştüren... Atık yağları kanalizasyondan denizlere salan bir anlayışın Dünya Çevre Günü’nü kutlamaya hakkı var mıdır?
Paylaş