ŞÖVALYELER Sarayı ve hastanesi, gotik tapınaklar, kiliseler, şadırvanlı meydanlar, kemerler, siyah ve beyaz çakıl taşları ile kaplı kaldırımlı sokaklar...
Eski Çarşı’da gezerken güneşin parlaklığı henüz kayboluyordu. Biz servilerin ve zakkumların arasından geçmişin üç bin yıllık tarihinin izlerini taşıyan dar sokaklardan geçerek, kaledeki Yunanistan’ın eski Kültür Bakanı, ünlü sinema sanatçısı Melina Mercuri’nin adının verildiği anfi tiyatroda Arif Sağ’ın konserini izleyecektik. Ünlü Aristo Caddesi’nde entelektüellerin mekanı ’Alexis’te kahve içerken Rodoslu bir Türk bize "Esas diğer kardeşin işlettiği ’Alexis Fours’un yemekleri daha güzel ama bunu herkes bilmez" dedi. Az ilerde Türklerin kuyumcu dükkánlarını gördük ve de Ali Memiş Dayı’nın 600 yıllık ’Osmanlı Kahvesi’ni de... Mısır’dan gelmiş nargile ve tütünleriyle, duvarları süsleyen eski resimleri, kahve değirmenleri ve nargilelerin üzerine asılı fesleriyle gerçek bir Osmanlı ambiyansı vardı... Yaşı 74’ü bulmuş; eşi ve kızı ile bu yeri ayakta tutmaya çalışıyor. O arada bize Mısır tütünlerini gösterdi; öyle çeşitleri vardı ki; insan kokladığının tütün değil, gerçek aroma olduğunu düşünüyor.
Elmalı, çilekli, muzlu nargile tütünleri neyse de, insan rakılı-kayısılı, kolalı, capicinolu, kahveli, güllü, kavunlu ve çikolatalı nargile tütünü ile karşılaşınca hayli şaşırıyor. Bizim anlatmamızla soluğu burada alan iki meslektaşımız, bir nargile içmenin bedelinin 20 Euro olduğunu görünce bu kez şaşırma sırasına onlara geliyor.
Rodos’ta ilk kez yapılan Türk-Yunan Dostluk Festivali’nde, Antalya Devlet Opera ve Balesi sanatçıları, Anadolu’nun çeşitli yörelerine ait halk oyunlarını bale adımlarıyla sahneye taşırken, Rodos’un ünlü ’Cafe Chantant’dan (Şarkılı Kahve) gelen rembetiko grubu da Ege’nin iki yakasından gelen dostları el-ele dansları ile aynı ezgide buluşturdu. Rembetiko, müdahil Rumların müziği olarak biliniyor. Aslında bu müziğin anayurttan almanın derin bir hüznü var. İstanbul’da çıkan ’Apoyevmatini’ gazetesinin Genel Yayın Müdürü Mihail Vasiliadis, Arif Sağ’ı sunarken "Sazı elinin uzantısı, sözü dilinin uzantısı..." diye takdim etti.
Sağ’ın sazı ile Anadolu’da yaşanan aşklara, kavgalara, adaletliksizlere başkaldırılarına gitti duygularımız... Ardından da Rembetiko müziği ile anayurttan ayrılmanın hüznünü, özlemini ve acılarını yaşadık nota nota...
Festival Antalya’da "Birbirimize yüzlerimizi gösterelim" diye başlamıştı. Rodos’ta "Birbirimizin yüzünü gördük ama daha doyamadık"la bitti. Hele adada yaşayan Türklerin -bugün sayıları 3 bine düşmüş- geçmişte yaşadıkları ise ayrı bir inceleme konusu.
Rodos’tan ’Flying Poseidon’ teknesi ile Fethiye’ye geldiğimizde özellikle turizm açısından daha yazacaklarımızın olduğunu anladık.
90-40 neyi ifade ediyor
ABD’nin Ankara Büyükelçiliği 2. Sekreteri Roger C. Rigaud "Türkiye’den ABD’ye gitmek isteyenlerin sayısının 90 binlerden 40 binlere kadar düştüğünü" söylemiş. Bu ekonomik gelişmelerle ilgili bir durum değil mi? AKP neden bize ekonomik göstergeler iyi diye anlatıyor o zaman... Yoksa başka bir durum mu var; ABD Türkiye’ye engelleme mi yapıyor?
Yüz yüze konuştular
DEFNE Türk Yunan Derneği’nin Antalya’dan sonra Rodos’taki etkinliğinde de renkli anlar yaşandı. Panellerde Antalya’dakinin konusu ’Hayattan Yüzler’ iken, Rodos’ta ’Medyada Öteki’ tartışıldı. Konuşmacılar arasında bulunan Avrupa Parlamentosu üyesi Cem Özdemir (Yeşiller), Yorgos Hatzimarkakis (Hür Demokrat), İstanbul’dan Prof. Erol Katırcıoğlu, Prof. Eser Karakaş, gazeteciler Celal Başlangıç, İpek Çalışlar, Mevlut Yeni, Mihail Variliadis, Antalya Belediye Başkanı Menderes Türel, Rodos tarafından 12 Adalar Valisi ile Belediye Başkanı, Ege’nin iki yakasındaki halkların dolaysız haberleşmesini sağlamak, arada bilgi aktarılırken devreye ’iyi saatte olsunlar’ın girmesini engellemek için de yüz yüze konuşmanın gereğini vurgulayan panelistler, Türkiye’deki AB karşıtlığının ülkeyi yalnız ekonomik ve sosyal olarak değil, komşularla ilişkiler açısından da olumsuz etkileyeceğini söylediler.
BİLGİ Üniversitesi’nden Prof. Erol Katırcıoğlu, Türkiye’de son bir aydır olan şeyleri anlamaya çalıştıklarını belirtti. Bunun arkasında, Türkiye’nin yönetimini ele geçirmek isteyen 100 yıllık bir kavga olduğunu belirtti ve bunları karşıt iki proje olarak yorumladı:
1- İslami değerler üzerinden modernleşme... 2- Batılı bir bakışla modernleşme...
Cumhuriyeti yapan kadrolar Batı bakışlı kadrolardı. İslami kökenli kadrolar 1950’ye kadar muhalefette kaldı. İslami projenin taraftarları güçlendiği durumlarda zaman zaman Ordu’nun müdahalesi ile karşı karşıya kalındı. İşte Türkiye bu çatışmacı atmosferde seçime gidiyor.
LAİKLİK EKSENLİ KAVGA
BAHÇEŞEHİR Üniversitesi’nden Prof. Eser Karakaş, "Türkiye’nin iyi kötü demokrasisi ile ekonomisini AKP döneminde %7.5 büyüttüğünü, 25 milyar dolar dolayındaki cari açığı büyük bir krize dönüşmediğini belirterek, "1954-2004 arasında Türkiye’ye 18 milyar dolar yabancı sermaye gelirken, AKP iktidarında bu rakamın 20 milyar dolara çıktığını, gelecek yılda da bunun 100 milyar dolarlık bir hacme ulaşma ihtimalinin bulunduğunu" söyledi. Karakaş, "Ekonomi iyi giderken, laiklik eksenli bir kavga yürütüldüğü" iddiasında bulundu.
1 MİLYON İMAM YETİŞTİRİLDİ
GAZETECİ Celal Başlangıç ’100 bin kadrolu imamı olan bir devlet laik olabilir mi?’ diye sordu ve devam etti: "Devletin açtığı din okullarında, 150 bini kız 1 milyon öğrenci okutuldu. Bu kızlara önce başınızı örtmezseniz cehennemde yanarsanız diye öğretildi, sonra da üniversite kapısına gelince yine aynı devlet tarafından ’aç başını’ denildi. AKP’nin bunda bir günahı yoktur, geçmişten gelen bu anlayışın üzerine oturmuştur. Camilerden elektrik ve su parası almayan ancak kilise ve havralardan alan bu anlayışa laik devlet denilebilir mi?"
Biliyor musunuz
ANAP’tan AKP’ye geçen, sonra yeniden ANAP’a dönen ’Erkan Mumcu’nun yakın çevresinden, Muğla Milletvekili Hasan Özyer’in, Fethiye’ye dönerek, ailesinin yürüttüğü turizm, inşaat ve kuyumculuk işlerinin başına geçtiğini ve bu dönem siyasetin ’seyircisi’ olduğunu söylediğini...
KONYA Bağımsız Milletvekili adayı olan Mazlum-Der eski Genel Başkanı Ayhan Bilgen’in, 2002’de Konya’daki seçmenin 1/5’inin sandığa gitmemiş olmasının ciddi bir protesto potansiyeli olduğuna dikkat çekerek, ’Ankara’da dönen dolapları’ Konyalılara anlatacağını söylediğini...