DYP ve Anavatan DP ile seçime nasıl girebilir

DYP ve Anavatan, DP üzerinden nasıl işbirliği yapabilirler.

Haberin Devamı

Bunun bir formülü de şudur:

Önce Demokrat Parti'yi (DP) ele almak gerekiyor. Melih Gökçek, 2002 öncesinde DP'yi bir dönem ele geçirmesine karşın, Genel Başkan Hüseyin Kocabıyık ve Yalçın Koçak hiçbir karşılık istemeden Erkan Mumcu döneminde ANAP'ye iltihak ettiler. Nitekim, Kocabıyık halan Anavatan MYK üyesi...

Yani DP şu anda Anavatan Partisi'nin 'içinde'. Ancak DP'nin örgütlenme açısından genel seçimlere katılma hakkı bulunuyor. (Bir parti iki kez seçime girmezse kapanmış sayılıyor. DP, 1960'da kapatıldıktan sonra 1980 sonrasında yeniden kurulmuş; 1999 seçimlerine de katılmıştı.)

Eğer DYP-Anavatan arasında bir birliktelik söz konusu olursa DP'nin açılmasına Anavatan Büyük Kongresi'nin karar vermesi gerekiyor. Bundan sonraki süreç şöyle işleyebilir:

Haberin Devamı

DP'nin açılmasına karar verildiğinde, DYP ve Anavatan 'hükmi şahsiyetleri' saklı kalmak üzere partinin başına bir 'lider' atarlar. Bu formülün işletilmesinde en büyük sorun genel başkanlığa kimin getirileceğidir. Bu dışardan biri başkan olabilir ve milletvekili seçimine girmez. Genel seçime iki parti DP'nin şemsiyesi altında AKP'ye karşı blok olarak ortak liste ile girer.

Konuştuğumuz eski bir siyasetçiye soruyoruz:

- Bunun kime faydası olur?

- AKP'ye tabii... Bir anlamda AKP'yi zedeleyebilecek, MHP ve CHP'nin önünü keserler. Bana göre, esas amaç bu iki partiyi engellemektir.

- Bu proje için iki parti yeter mi?

- Saadet'siz olmaz... Ama onun için Erbakan'ın onayı önemli.

- Bu 'birliktelik' kimin ürünü olabilir?

- 'Okyanus ötesi tezgah' yorumlarına dikkat edin. Dolayısıyla bir 'milli aksiyon' değildir. Bunun milli refleksinin olması gerekir.

- Ağar ve Mumcu'dan 'evet' çıkar mı?

- 'Na-yır' çıkar. Hayır der gözüküp 'evet' diyebilirler. Onun için Erkan Mumcu, "Bu meseleyi oldu-bittiye getirmenin anlamı yok' diyor. Dediği 'güçlü dal', DP'dir onlar için. DYP ve Anavatan şimdi birbirlerine üstünlük sağlamak için el-ense çekeceklerdir bir süre daha.

Duacı ve kelle

R. Tayyip Erdoğan, 1 Mart tezkeresi sırasında "Amerikan ordusunun bir tek askerinin bile, burnunun kanamadan ülkesine dönmesi için duacıyım" dedi mi?

Sn. Ali Özoğlu'nun 'Şifre Çözüldü' isimli kitabından.

Eğer gerçekse tüyler ürpertici! Kendi askerine 'kelle', işgalcilerin askerine 'duacı' ne acı!

Yahya DUMAN

İhmale gelmeyen hastalık... Verem hastasının tedavisi 15 bin YTL tutuyor

İLK defa Düzce’de pilot uygulamasına başlanan 'aile hekimliği sistemi', pilot uygulamanın sonuçları beklenmeden on ilde daha uygulanmaya başladı. Hiçbir eleştiriye kulak asmayan Bakanlık etrafı kıra-döke bu yolda ilerlemeye devam ediyor. Bu modelden ilk darbeyi yiyen Verem Savaş Dispanserleri oldu. Uygulamaya giren illerde, 'aile hekimi' olmayı kabul etmeyen hekimler dispanserlerden alınıp başka görevlere sürülüyorlar. Örneğin, bu illerden birinde 20 yıllık dispanser hekimi 112 Hızır Acil'e görevlendirildi. (Veremli hastaya da yazık, acile gelen hastaya da.) Bu görevlendirmelerde hekimlerin aile bütünlüğü dikkate alınmadığı gibi, aksine, tehdit amaçlı olarak aileler dağıtılıyor.

Haberin Devamı

Bakanlığın veremi ihmali sadece aile hekimliğinin uygulandığı illerle sınırlı değil. Birçok il merkezinde bile dispanserler hekimsiz. Sayın Bakan'ın da katılımıyla tantanalı bir şekilde açılan İstanbul Bahçelievler Verem Savaş Dispanseri'nde yalnızca bir masa ve bir memur mevcut.

Dünyada ilk üç ölüm nedeni arasında yer alan verem hastalığı böyle ihmallere gelmez. İhmaller sonucu ülkemizde 'ilaçlara dirençli' verem hastaları kaygı verici bir biçimde artıyor. Kontrol altında tutulamayan bu hastalar tüm toplumun sağlığını tehdit ediyor. (Bu arada, 'çok ilaca dirençli' bir verem hastasının tedavi maliyetinin 15 bin YTL (15 milyar TL) olduğunu da belirtmek istiyorum.)

Lütfen biraz ciddiyet...

Haberin Devamı

Prof. Ferit KOÇOĞLU-Cumhuriyet Üniversitesi Halk Sağlığı Uzmanı-SİVAS

GÜNÜN SÖZÜ

"Bir şeyin haklı olduğunu bildiğin halde o şeyden yana çıkmazsan korkaksın demektir."

(Konfüçyüs)

Biliyor musunuz

'CUMHURİYET Mitingi'nden sonra 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ve 1 Mayıs'ın coşkulu bir şekilde kutlanması için işçi sendikaları ve STK'ların yoğun bir çalışma içine girdiğini, bu arada 21 Nisan'da Ankara'da ODTÜ Mezunları Derneği'nin 'Cumhurbaşkanlığında Toplumsal Uzlaşma Kampanyası' başlatacağını; 28 Nisan'da Edremit'de ADD ve CUMOK İşbirliği ile 'Cumhuriyetimize Sahip Çıkıyoruz Mitingi, Körfez Buluşması' gerçekleştirileceğini, Almanya'nın Duisburg kentinde 'Tehlikenin farkında mısınız? Cumhuriyet'e sahip çıkın' başlığı altında bir miting düzenlendiğini(0049 2065-314974)... HABER-SEN Ankara Şube Yönetiminin; dünyanın en büyük haber ajanslarının, 'haftanın en önemli olayı' olarak duyurduğu 14 Nisan Ankara mitingini habere değer bulmayın TRT yönetimini protesto ederek TRT Genel Müdürlüğü’ne siyah çelenk bıraktıklarını... BEŞİKTAŞ Belediyesi, Vişnezade Cami Meydanı Sokağına, yarın törenle besteci-yorumcu Prof. Dr. Alaeddin Yavaşça’nın isminin verileceğini...

Kadrolaşma oyunu

CHP Muğla Milletvekili A. Cumhur YAKA, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'e, atama yönetmeliği ile ilgili sorular yöneltiyor:

Bakanlığınızca; Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama Yönetmeliği nihayet yayımlandı. Bu güne kadar yüzlerce personel, yöneticilik sınavına girmiş, müracaat için beklemekte ve eğitim kurumları da vekaleten yönetilmekte iken, kamuoyu bu yönetmelik ile, eğitim kurumlarındaki kadrolaşma isteğinizi çok iyi anlamaktadır. Bu nedenle;

- Yayınladığınız genelge ile, suiistimale açık yönetmeliğin bir an önce uygulanması isteğinizdeki aceleniz nedir?

- Sınavlara girmiş, müracaat için bekleyen personel bu yönetmelikle niçin değerlendirilmedi?

- İdareci atamalarındaki kıdem süreleri niçin bu kadar düşük tutulmuştur?

- İdareci atamalarındaki, okul müdürünce önerilecek adayın, İlçe Milli Eğitim Müdürü'nün uygun bulması ile İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne teklif edilmesinin yerine neden, puanlama ve sınav sonucuna göre düzenlemiyorsunuz?

- Yürürlükten kaldırılan yönetmelikle ilgili yargılama sonrası, neden bu kadar süre beklendi? Bu süre içinde eğitim-öğretim bugüne kadar olumsuz etkilenmedi mi?

DAVA AÇILDI

BAĞIMSIZ Eğitimciler Sendikası Genel Başkanı Gürkan Avcı, Milli Eğitim Bakanlığı'nın 83 yıllık Cumhuriyet tarihinde 60 bakan eskittiğini, 2003 yılı Mart ayında göreve başlayan ve 4 yıl 2 aydır Bakanlık yapan Hüseyin Çelik'in daha önce görev yapan Milli Eğitim Bakanları arasında 7 yıl 8 ayla en uzun süre bakanlık yapan Hasan Ali Yücel'den sonra ikincilik tahtına oturduğunu söyleyerek, "Hüseyin Çelik 4 yılı aşkın bakanlığı döneminde ve partisinin tek başına iktidar olmasına rağmen eğitimin ve eğitim çalışanlarının hiçbir sorununu çözemediği gibi sorunları daha da karmaşık ve içinden çıkılmaz hale getirdiğini, öğretmenlerin bakan Çelik'i gelmiş geçmiş 60 bakan içinde en beceriksiz ve en başarısız bakan olarak gördüklerini söyledi.

Bakan Çelik'in bir çok uygulamasında olduğu gibi yeni Yönetici Atama Yönetmeliğinde de okul müdürü ve müdür yardımcılarının atanmalarını siyasetle gelmiş olan milli eğitim müdürlerinin takdirine bıraktığını söyleyen Avcı, "Doğal olarak siyasi iktidarın getirdiği bu müdürler yine siyasi iktidarın onayladığı ve önerdiği yönetici adaylarını atayacaktır. Kadrolaşma bu yönetmelikle tavan yapacaktır. 2004 ve 2005 yıllarında yöneticilik sınavını kazanan, kendini geliştiren ve yenileyen nitelikli öğretmenlerin hakkı yenilmiştir" diye konuşan Avcı devam etti:

"Vasat bir okulda bile müdür, müdür yardımcısı olmak isteyen öğretmenleri iktidar partisi temsilcilerine ve hükümetin atadığı bürokratlara boyun bükmeye zorlayacak olan bu yönetmeliği kabul etmiyoruz. Yönetmelik, hükümet yandaşların idareci olarak atanabilmesi için çıkarılmış bir yönetmeliktir. Öğretmenlerimizin, bu yönetmelikle atama ve terfilerde önü kesilmiştir. Bu yönetmelik üniversite mezunu öğretmenleri, ilkokul mezunu parti simsarlarının inisiyatifine bırakacak ve mesleğimizin itibar ve onurunu ayaklar altına alacaktır.

Yönetmelikte bir çok muğlak ifade bulunuyor, hiçbir nesnel ve adil ölçüt yok. Yönetmelik bu haliyle büyük bir kaosun çıkmasına neden olacak. Yönetmelik en üst yöneticiden başlayarak en alt yöneticiye kadar devam eden el-etek öpmeye kadar varan karikatürü hatırlatıyor. Kim daha çok siyasetçilerin eteğini öperse onun tercih edeceği bir sistem olarak görülüyor. "

Sendika, 40 bin okulun müdür ve müdür yardımcılıklarını açık artırmaya çıkaran MEB Yönetici Atama Yönetmeliği'ne dün dava açtı.

IMF'nin emri mi gerekli

CHP İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü, Başbakan Erdoğan'a soruyor:

- Karayolları Trafik Kanunu Tasarısı 12.12.2005 tarihinden beri genel kurulda görüşülmeyi beklerken neden gündeme getirilmiyor?

- Bu tasarının yasalaşması halinde trafik kazalarının büyük ölçüde engelleneceği ortada değil midir?

- Bu arada çıkan yasalar halkımızın hayatından daha mı önemliydi?

Haberin Devamı

- Böylesi bir yasanın genel kurul gündemine getirilmesi için IMF’nin ya da başka kimi uluslararası kuruluşların dayatması mı gerekiyor?

- Bu kanun tasarısını gündeme getirmek için daha kaç vatandaşımızın ölmesi gerekiyor?

Beşiktaş'ta yeni trafik düzeni, Boğaz trafiğini çıkmaza sokuyor.

HER sabah mesai saatlerinde Kadıköy-Boğaziçi Köprüsü-Barbaros Bulvarı-Beşiktaş-Dolmabahçe yolunu kullanan vatandaşlarımızın yeni başlatılan anlamsız bir trafik uygulamasına dikkatini çekmek istiyorum:

Beşiktaş'taki Askeri Deniz Müzesi önünde sabahları mesai saatlerinde Beşiktaş-Dolmabahçe istikameti trafik akışını rahatlatmak için senelerdir açılan ek şerit yaklaşık on gündür açılmıyor.

Haberin Devamı

Boğaz yolu ve Barbaros Bulvarı iniş trafiğinin toplandığı Beşiktaş normalde 3 şeritli bir yoldur ama bunun 1 şeridi devamlı otobüs durağı olarak kullanılıyor. Kalan iki şeridin bir tanesi daha 1. şerit dolu olduğu zaman Belediye ve Halk otobüsleri tarafından yolcu indirme-bindirme mahalli olarak kullanılıyor. Dolayısıyla bilhassa trafiğin yoğun olduğu sabah mesai saatlerinde toplam 5 şeritten akan bir trafiği tek şeride indirmenin ne anlama geleceği bilinmez.

Boğaz yolu trafiğinin sabah saatlerindeki yoğunluğunu fazla bilmiyorum ama Barbaros Bulvarı-Boğaziçi Köprüsü çevre yolu bağlantısı ve çevre yolu Beşiktaş ayrımı dolu olduğu için trafik akışının yavaşlaması nedeniyle zaten dolu olan Boğaziçi Köprüsü geçişi de bundan nasibini alıyor.

Uygulama başlamdan önce havanın yağmursuz olduğu günlerde haftanın en az 3 günü Kızıltoprak'tan Taksim'deki işyerime 35-45 dakikada ulaşırken şu anda bu süre bu uygulamayla birlikte 75-90 dakikaya çıkmıştır.

Senelerdir uygulanan bu düzenin neden değiştirildiğini anlamak mümkün değil.

Ateş KUNT

'Cumhuriyet Mitingi'ne görüşler

13 NİSAN günü saat 23.30'da evden ayrıldığında; sokakta bir kişiydim düşündüm nereye ve niye gidiyorum! Gidiyordum çünkü; Türk Bayrağı'nın önünde eğileceği Cumhurbaşkanı makamına şu anda meclis içinde bulunanların layık olmadığını düşünüyor ve bunu da yasalar çerçevesinde demokratik

hakkım olan Ankara Tandoğan'da yapılacak Cumhuriyet yürüyüşüne katılarak, tepkimi dile getirmek için gidiyordum. Saat 00.30 da Yalova Meydanı'nından 10'larca benim gibi düşünenlerin doldurduğu 4 otobüs ile Yalova'dan hareket ettik ve 03.30'da Bolu'da dinlenme tesisinde pek çok otobüsten inenlerle biz artık binlerceydik.

14 Nisan Sabahı saat 7.30'da Atatürk Kültür Merkezi alanında yurdun pek çok yerinden gelen otobüslerden aynı amaç için inen on binlerdik ve artık Tandoğan'a 09.00 da ulaştığımızda tüm sokakları doldurmuş yüzbinleri hatta belki milyonu telafuz edebilirdik.

Tüm bu topluluğu; aynı amaç ve hiçbir maddi düşünce beklemeden uzun yolları aşarak tek bir amaç için gelen bizler oluşturmuştuk. Herkes kendi parasını vererek tuttuğu otobüsler ile Cumhuriyete Sahip çıkmak için gelmişlerdi buraya.

Burada ne özel olarak getirilmiş Cuma kalabalığı, ne de para verilerek getirilmiş bir topluluk vardı. Burada emeğini, maneviyatını ve maddiyatını ortaya koyarak gelmiş gencinden yaşlısına, öğretmen emeklisinden, üniversite öğrencisine her kesimden ama her kesimden insanlar vardı, burada insan kalabalığı değil, ne istediğini bilen kararlı bir ulus vardı.

Belki pek çok kişi bu ulusu görmemek için gözlerini kapayacak, bazı televizyon kanalları ve gazeteler haber atlayacaktı, 1921, 1960 gibi yıllarda da bazıları tarafından görülmemişti, bu bizim görünmez ulus. Ama kimse görmese de biz oradaydık, yüzbinler hep bir ağızdan 10. Yıl Marşını söylüyorduk.

Emekli Deniz Astsubayıyım ve Yalova'da Başta ADD olmak üzere pek çok dernek üyesi ve dernek yönetimindeyim, amacın vatana hizmet ettiğim 22 yıl sonrası milletime hizmet etmek.

Ankara dönüşü duygularımla yazdığım yazı...

Ali KARAKUŞ (alikarakusjk@hotmail.com)

- ŞİMDİ sıra, muhalefet partilerine yapılacak uyarıya gelmiştir! Durum bu derece vahim iken, birleşmemekte direnmek neden? Böylesi bir seferberlik durumunda "ilk hedefte" birleşilemezse eğer, bunu ne tarih, ne de Türk varlığı affedebilir.

Hülya AKDOĞAN

- ASLA değildi. Bu miting halkın öfkesini, korku ve kaygılarını çoğu kez sert bir şekilde dile getirdiği bir uyarı, bir ihtar niteliğindeydi. Mitingin gerçek anlamını küçümseyip bu sivil başkaldırıyı sevimli kelimelerle amacından saptırmaya çalışıyorlar. Mitingin vermek istediği mesajları kabaca dört başlıkla toplayabiliriz: "Tayyip Cumhurbaşkanı olma"; "Tayyip Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyetime dokunma"; "Tayyip laik rejimle oynama" ve "Medya, Tayyibin değil, halkın yanında ol!" Hepsi bu.

B.Uğur BANOĞLU

PANO

- 13 YAŞINDA geçirdiğim trafik kazası sonucu bacağım diz altından koptu, ömür boyu sakat kaldım. Protezle yaşıyorum. 2004 yılında Emekli Sandığı'na başvurdum. 1.2.2004'te aylığım bağlandı. İş bulamadım, Açık Öğretim'de okuyorum. Emekli maaşı yetmiyordu, bir iş bulup çalışmaya başladım. Bunun üzerine Emekli Sandığı beni mahkemeye verdi ve maaşım kesildi. Ayrıca 2000 YTL cezaya çarptırıldım. Tedavim devam diyor. Tüm bunlarla mücadele edeceğim Ama nasıl...

Kenan Eren ULUĞ-GAZİANTEP (0342-251 75 41)

- KADİR Has Üniversitesinde yarın 14.00'de; Roma Antlaşmasının 50. ve Türkiye'nin AB'ye tam üyelik müracaatının 20. yılında 'Türkiye-AB İlişkileri' konferansının konuşmacısı Prof. Ali Bozer.

Yazarın Tüm Yazıları