Paylaş
Köklüçınar okuyor:
AMİN... Bismillahirrahmanirrahim/yüce Allahımızın adıyla...
Bedenimize can/damarımıza kan/kalbimize iman veren yüce Allahım...
Verdiğin nimetlere/akıl ve beden sağlığımıza/şükürler olsun/sofralarımıza bereket/gönüllerimize iyilikler dolsun...
Yüce duygularımızla/sana âşık kalplerimizle avuçlarımızı/açtık/yalvarıyoruz.
Ülkemize ve insanlık âlemine/dirlik/düzenlik/bereket/huzur/ve barış ver.
İnsanı, insana kırdırmak isteyenlere/fırsat verme...
Hoşgörüyü beynimizden/sevecenliği benliğimizden/eksik etme/bizi karanlığın/ve karanlığın ortasında/bırakma.
Denizlerin/yerlerin/göklerin ve gönüllerin tek sahibi/büyük Allah’ım/sen/denizleri/ormanları/dağları yarattın/biz denizleri kirlettik/ormanları yaktık.
Sen/kuşları/balıkları sevdin/yarattın/biz onları/kafeslere soktuk/ağlarla yakaladık.
Verdiğin nimetlerin değerini bilmedik/suçluyuz/bizleri affet/yüce Allah’ım... Varları yok eden/yokları var eden/büyük yaradan...
Dünyada her şeyi/bir gün kaybetmek üzere/kazanıyoruz/bu gerçeği/bize unutturma.
Unutturma ki/sahip olmadıklarımız/için üzülmeyelim/sahip olduklarımız için/sevinip şükredelim.
Mutluluğu/uzaklarda değil/yüreklerimizde aramasını beceren/mükemmel kullarından eyle/eyle ki/Nefret olan yere/sevgi/kırgınlık olan yere/af şüphe olan yere/iman/karanlık olan yere ışık/üzüntü olan yere/neşe tohumları ekelim.
Pir Sultan Abdal, cehennemde ateş yoktur/her insan ateşini/bu dünyadan götürür/diyor;/elimizde ateşimiz olmadan/huzuruna gelmemizi bizlere nasip eyle/ulu Allah’ım.
Beyin verip düşünmemize/göz verip görmemize/gönül verip sevmemize/vesile oldun.
Çağımızda en büyük kirlilik/insan karakteri kirliliğidir/bizi/bu kirlilikten arındır/ve bizi kimseye/muhtaç etme/yüce rabbim.
Acı/yalnız çekilir ama/yalnız mutlu olunmaz/bizi yalnızlıklara bırakma.
Onun için/bilimin ve bilginin ışığında/alan ellerin değil/veren ellerin/savaşçıların değil/barışçıların/doğayı katledenlerin değil/doğa âşıklarının ve huzurlu bir dünya için/çalışan insanların saflarında/yer almamızı nasip et.
Havadaki kuşlara/denizdeki balıklara/yerdeki karıncalara hayat veren/ufacık bir fidandan/dev bir ağaç yaratan/büyük Allah’ım.
İlim ve irfana katkıları ve bilgileri ile/insanlığı yücelten/bilim adamları ve âlimlerimiz için.
Hoşgörüyü bayrak edinerek/barışı korumak ve huzuru sağlamak uğruna çalışan/devlet adamlarımız için.
Ülkemizin kurtarıcısı ve cumhuriyetimizin kurucusu/Mustafa Kemal Atatürk için.
Ey şehit oğlu şehit/isteme benden Makber/sana avucunu açmış/duruyor Peygamber/diyerek/bu vatan uğruna/can veren şehitlerimiz için/ayların sultanı/mübarek ramazanda/bu iftara vesile olan/emek sahibi herkesin/ve bu ikramı kabul edip/bizi onurlandıran/siz değerli dostlarımızın/bütün ölmüşlerinin ruhu için/ve bizleri doğruluğa/senin yoluna/sevk eden/başta dinimizin büyük peygamberi Hazreti Muhammed başta olmak üzere bütün peygamberlerimizin/aziz ve mübarek ruhları için/hep beraber/dua edelim.
Fatiha okuyalım.
Allah/dualarımızı/kabul etsin/amin.
Semadan
HAVA fotoğrafçısı Orhan Durgut yazımızı bitirmişken bir fotoğraf albümü getirdi: “Semadan Mekke-i Mükerreme”. 24x34 ebadındaki 216 sayfalık albümün sayfalarını çevirdikçe Mekke’yi hiç böyle görmediğimizi anladık.
Orhan Durgut’un 2007 yılından itibaren üç yıl boyunca özel izinle yaptığı helikopter çekimleri Mekke’nin bir şehir olarak değişimini ve dönüşümünü gözler önüne seriyor. Durgut, “Mekke’de, sıradan bir şehrin görmesi mümkün olamayacak kadar büyük bir mekân değişikliği yaşanıyor. Çok büyük bir alanda, çok büyük inşaat yıkımları yapılıyor ve yerlerine çok büyük inşaat projeleri yapılıyor... Devasa değişim şaşkınlıkla gözlemleniyor” diyor. Bir yanıyla ilk defa yapılan bir çalışma. Türkçe, Arapça ve İngilizce yayınlanan kitap www.havafoto.com adresinden temin edilebilir.
Denize girmek isteyen türbanlı anne-kızın sözleri
GAZETECİ dostumuz Ertuğrul Akçaylı, emeklilik yaşamını sürdürdüğü Akçay’da yaşadığı bir ilginç bir olayı yazıyor:
“Geçen gün muhafazakâr olarak nitelendirdiğimiz kesimden 2 hanım geldi. Park ettikleri arabalarında bir de çocuk vardı. Büyük olan hanım 50-55, genç olan hanım ise 30 yaş civarındaydı. Benden körfezde, türbanlı kesimin yararlanacağı denize sıfır otel veya özel havuzu olan bir dinlenme tesisinin olup olmadığını sordular.
O civarda olan bir oteli duyduğumu ama yerini tam bilmediğimi söyledim. Genç kadın, ‘Orayı biliyoruz, dün akşam sordum bizden 2 geceliğine 1500 lira istediler, çok fahiş, çok pahalı, kalmadık!’ dedi. Otel görevlilerinin, o parayı kaç kişi için istediklerini bilmiyorum. Ama kadın, ısrarla aşırı pahalı olduğunu vurguladıktan sonra şöyle devam etti:
‘Antalya, Didim ve bazı yerlerde bu tür oteller var, ancak hepsi pahalı. Buralarda keşke pansiyonlarda, kiralık evlerde kalan türbanlı hanımlar için, özel havuzlu tesisler olsa, kahvaltı, öğle yemeği sunan tesisler... İnanın çok iş yapar. Bizleri de bu aşırı fiyatlı otellerde kalmaya mecbur etmezler. Türkiye’de türbanlı insanlardan geçinen gözü doymaz bir sermaye kesimi doğdu. Resmen istismar ediliyoruz’ dedi.
O sırada genç hanımın annesi, benim hanımdan izin isteyerek, kafenin bahçe kesimine geçip üstünü değiştirdi. Genç kadına, gazeteci olarak sordum bu kez:
- Size samimi bir soru yöneltsem, bütün içtenliğinizle, dürüstlüğünüzle yanıt verir misiniz, dedim.
- Tabii veririm.
- Bakınız pahalılıktan söz ettiniz, yani bir istismar olduğunu vurguladınız. Bu durumda siyasilerin sizin oylarınızı, bazı otel ve tesis sahiplerinin, o kesimden bazı çevrelerin paralarınızı sömürdüğünün farkına vardınız mı? Çekinmeden bana bunun cevabını verebilir misiniz?
İnanın kadın yüzünü kaplayan bir pişmanlık ve öfkeyle konuştu:
- Son yıllarda, son zamanlarda bu sömürüyü, yalnız kendilerini düşündüklerini artık bizde çok iyi fark ediyoruz. Sizlerin tahmin edemeyeceği kadar bir hızla da bu inanç ve aydınlanma genişliyor, büyüyor... Sömürülen inançlarımızın taşları çoktan oynadı!..
O genç kadın ve annesi Marmara Bölgesi’nden bir ilin plakasını taşıyan araçlarına binerek ayrıldılar. Kadın o kadar samimi ve cesurdu ki, e-mail adresi bile bıraktı. ‘Allah güzel ülkemizi, bu Cumhuriyet’i ve çilekeş insanlarımızı sömürenlerin şerrinden korusun!’ diyerek Çanakkale yoluna çıktılar.
Belki basit diyebilirsiniz, ama bence genç kadının söyledikleri artık muhafazakâr kesimin de uyandığının ve bu uyanışın çığ gibi büyüyeceğinin ilk belirtileri, ilk kıvılcımları diyorum ve –çok çok önemli buluyorum- ne dersiniz?”
Paylaş