Paylaş
“Binlerce ilahiyat fakültesi ve imam hatip lisesi mezunu hafız’ ‘atama’ ve bir o kadarı da ‘İmamlık Yeterlik Sınavı’ açılmasını beklerken Sayın Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın ‘1000 mele’ açıklamasını hayret ve endişeyle okuduk.
‘Mele’ şeklinde söylenen ve halkın ‘Molla’ olarak ifade ettiği insanlar, ‘Zekât karşılığı köylerde ücretli imamlık yapan’, ‘Kuran okumayı’ beceremeyen, üfürükçülük dahil her türlü işle meşgul, cahil; halkın bîzar olduğu insanlardır.
Doğu Anadolu dışında, İslam dünyasının hiçbir yerinde ‘Mele’ adıyla bilinen ve Sayın Bakan’ın açıkladığı gibi, Arapça ‘Melee’ fiilinden türemiş isim kullanılan bir tek örnek yoktur. Molla tabiri de İranlılara mahsustur.
2006 yılında da Caferi camilerde görev yapan mollaların sosyal güvenlik şemsiyesine alınacağı söylenerek, 2006/11528 Bakanlar Kurulu kararı ile de 500 kadro alınmıştı. Bu kararnamede, ‘Yukarıda belirlenen öğrenim durumu itibarıyla geçici imam hatip ihtiyacının karşılanamaması durumunda Diyanet İşleri Başkanlığı’nca belirlenecek öğrenim durumuna göre geçici imam hatip çalıştırılabilir’ şeklinde bir hüküm getirilmişti.
CAFERİ MOLLALAR
Toplam 5 Caferi molla geçici kadroya alındı, gerisi vakıf, dernek veya önemli şirketlerin özel camileri ile Elazığ başta olmak üzere ‘mele’lere verilmişti.
Caferi mezhebine mensup Müslüman Türk halkı ve onların ‘molla’sı olarak görev yapan değerli meslektaşlarımız bugüne kadar meydana gelmiş sosyo-kültürel sebeplerle Diyanet’in, kendilerini Sünnileştireceği endişesini taşıyor.
Diyanet bu endişeyi ortadan kaldıracak hiçbir faaliyette bulunmamıştır. Mevcut ortamı düzeltip halkın ve Caferi İslam âlimlerinin güveni kazanılmadan, onlarla konuşulmadan bu tür düzenlemeye rağbet edecek, ilgi duyacak Caferi kimse çıkmayacağını biliyoruz.
Sayın Bakan’ın açıklaması eksik, yetersiz ve yanlış anlaşılan bir metin olduğu için, açıklamanın basında yayınlandığı gün Diyanet’çe düzeltilen bir açıklama
yapılması da bu işin ne kadar yanlış ve aceleye getirildiğini de göstermektedir.
Bu işin etnik ve ideolojik kaygılarla yapılmak istenmiş olmasından ciddi şekilde endişeliyiz.
Cemaat veya tarikat önderi gibi değerlendirilerek bu ‘mele’lerin kadroya alınması Türkiye’nin geldiği sosyal yapı ve eğitim seviyesini inkâr etmek; ilahiyat fakülteleri ile imam hatip liselerinin kapatılmasını istemektir.
Değişik bir ifade ile bu anlayış tam anlamıyla ‘irtica’dır; gericiliktir. Bu ifadeyi acı çekerek kullanmak zorunda kaldığımızı da ifade ediyoruz.
İmam hatip lisesi ve ilahiyat fakülteleri mezunları derneklerini de göreve çağırıyoruz.
Ülkemizde sürücü belgesi alabilmek için ilköğretim mezunu (8 yıllık diploma sahibi olma) olma şartı aranırken, daha alt eğitim şartı ile camilere ‘hoca’ alınması ne kadar doğrudur?
PKK’nın alternatif cuma kıldıran imamlarına Diyanet cüppesi giydirilmesini asla tasvip etmek mümkün değildir.
Bu girişim Anayasa’nın 136. maddesine, 633 sayılı Diyanet Kanunu’na da açıkça aykırı.”
Bozdağ göz boyuyor
“AKP’nin, Diyanet’i taşeron olarak seçtiği” sözleriyle Meclis’te AKP’lilerin hedefi olan CHP İstanbul Milletvekili ve eski müftü İhsan Özkes, bu kez ‘mele’ ve ‘molla’ deyimlerinin ne olduğu konusunda Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ı ağır şekilde eleştirdi. “Sayın Bozdağ, ‘molla’ ile ‘mele’yi umarım ayırt edemeyecek kadar cahil değildir. ‘Molla’ Farsçadır, ‘mele’ ise Arapçadır. Molla sadece İslam dini ile ilgili öğrenci, kadı, bilgin gibi anlamlara gelirken ‘mele’ Kuran’da otuz civarında ayette geçmekte ve farklı din, inanışların ileri gelenleri ve özellikle sultacı, baskıcı gruplar anlamındadır.
Sayın Bozdağ sanırım ‘Lakap ve Unvanların Kaldırılması Hakkındaki Kanun’ ile kaldırılan molla unvanını geri getirmeye çalışırken Arapça ‘mele’ ile göz boyamaya çalışmıştır.
Din evrenseldir, tüm insanlığa gelmiştir, partiler üstüdür, siyasi vesayet altına alınamaz. Diyanet iktidara değil Allah’a yakın olmalıdır.”
Kayseri, Rize ve Trabzon’a rakip oldu
CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül’ün, YÖK Başkanlığı’na atadığı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya ile geçen ağustosta TÜBİTAK Başkanlığı’na getirdiği Prof. Dr. Yücel Altunbaşak’ın Kayserili hemşerileri olduğu ortaya çıktı.
Prof. Altunbaşak TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, Prof. Çetinsaya, Şehir Üniversitesi rektörlüklerini yürütüyorlardı. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na yakın bir isim olarak bilinen ve parlak bir geçmişi bulunan Prof. Çetinsaya; TOKİ’nin en önemli müteahhitlerinden Süleyman Çetinsaya ve Nuh Çetinsaya ile eski Eminönü Belediye Başkanı Dr. Ahmet Çetinsaya’nın amca çocukları oluyor. Prof. Çetinsaya, ‘Çetinsaya’ sülalesini mutlaka tanır da, göreve başlarken Google’dan Ahmet Çetinsaya’yı mutlaka bir taramalı!
MESAJ PANOSU
- DEPREMZEDE öğretmenlerden: “Boynumuzda düdük, yatağımızın yanında bisküvi ve suyla depremi bekliyoruz. Birilerinin sesimizi duyması için ölmemiz mi gerekiyor.”
- OĞUL İlhan Canan’dan: “30 yıl 5 aydır cezaevinde olan ve hukuksuz şekilde cezaevinde tutulduğu gibi 2025 yılına kadar da cezaevinde tutulmak istenen babam Tahir Canan ile ilgili olarak özgürlük mücadelemize destek veren tüm dostlarımıza teşekkürler.
Ahıska Türkleri hâlâ vatansız
ANKARA’dan Yunus Zeyrek yazıyor:
“Sizin çok önemli olduğu halde köşe yazarlarının pek iltifat etmediği konulara temas etmenizi takdirle izliyorum. İşte son yazınız Batum!
Mamafih bu şehri ve bu ülkeyi sadece elinde şarap kadehi bulunan bir ‘Tamada’ penceresinden seyretmek yeterli mi? Lütfen bu sözlerimi eleştiri olarak yorumlamayınız.
İşte siz de yazmışsınız: Acara halkının % 60’ı Müslüman! Halbuki bu memleketin tamamı Müslüman’dı! Ne oldu ve günümüzde orada neler oluyor?
www.ahiska.org adresinde ‘Bizim Ahıska’ dergisinin her sayısında Acara yazıları bulunduğu gibi son sayısında da Acara var! 1915 Acara’sı ve günümüz Acara’sı!
Diğer taraftan -tamam sıfır probleme şapka çıkarır ve memnun oluruz ama- zavallı Ahıska Türklerinin vatansız kalmasının sebebi sadece zalim Stalin mi?
Onun 1953’te ölümünden sonra, daha önce sürdüğü bütün topluluklar vatanlarına döndü. Ama 15 Kasım 1944 gecesi topyekûn sürgüne gönderilen Ahıska Türkleri 67 yıldan beri vatansız!
“Tamada efendi onlar için de dua etti mi?” diyeceğim geliyor.
Paylaş