Dindar mı demokrat mı

HAS Parti (Numan Kurtulmuş) ve Türkiye Partisi (Abdüllatif Şener) kendilerini feshedince TBMM dışında merkeze yakın iki parti kaldı; Saadet Partisi ve Demokrat Parti...

Haberin Devamı

SP’nin misyonu belli, merkezde sayılmaz.
Bu arada DP ve Menderes misyonu 60-65 yıl sonra siyasette yeniden gündeme geldi. Başbakan Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Adnan Menderes ve DP’nin mağduriyetini dile getirdi, gündeme taşıdı.
Peki, DP ne yapıyor?
DP Genel Başkanı Gültekin Uysal ve Genel Sekreter Baki Mert ne diyorlar?
Gültekin Uysal, 36 yaşında ABD’de Houston’da başladığı Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi eğitimini Bilkent’te tamamlamış. 26 yaşında DYP Afyon İl Başkanı olan Uysal dededen-babadan ‘demirkırat’...
AÜ SBF mezunu Baki Mert de 41 yaşında... Seçimle geldiği ANAVATAN Gençlik Kolları Genel Başkanlığı’nda, 2001 yılında ANAVATAN’ın MKYK üyesi seçilen ilk Gençlik Kolları Başkanı... DP’de Teşkilat Başkanlığı ardından da, Genel Sekreterlik koltuğuna oturdu. Siyasi İşler Başkanı Fuat Kara da 27 yıllık siyasetçi. Mert ve Kara, DP’yi geçen 4-5 aylık sürede ‘restorasyona’ soktuklarını anlatarak, “Sıra siyaset üretmeye geldi” diyorlar. Özellikle Süleyman Soylu ve Namık Kemal Zeybek dönemi ile ilgili, “Nefsi müdafaa olmazsa konuşmayız” diye yorum yapmaktan kaçınıyorlar. Önlerine bakıyorlar.
KILIÇDAROĞLU’NU ZİYARET
DP Genel Başkanı ve arkadaşları bugün, 17 Eylül 2012 tarihinde ‘Ezber bozmaya geldim’ diye Menderes ve arkadaşlarını Anıtmezar’da ziyaret eden Kılıçdaroğlu’nu ziyaret edecekler. Gültekin Uysal ziyaretle ilgili olarak “Türk siyasetinin normalleşmesi gerekiyor. Türkiye’de maalesef soğuk savaş döneminin psikolojisi içerisinde mesafeler açılmaktadır. Siyasi iklim gerektiğinde demokratik bir tavır geliştirebilme şansının imkânsız olduğu, meselelerin çözüme kavuşturulmasını zaman zaman imkânsız kılmaktadır. Hem normalleşmeye katkı sunmak hem de teşekkür borcumuzu ödemek için Sayın Kılıçdaroğlu’nu ziyarete gideceğiz” dedi.
DP Siyasi İşler Başkanı Fuat Kara ise DP misyonuna AKP tarafından sahiplenilmesine gönderme yapıyor. Süleyman Soylu’nun AK Parti’ye geçmesi ilgili olarak “Siyasetin kirli çamaşırları ile ilgili yorum yapmamız söz konusu değil. Kendisinin de DP’yi temsil etmediği ortada. Kişisel bir karardır.
Babası hariç ailesinin büyük bölümü Milli Görüş’ün önemli temsilcilerinden olan ve genel başkanlık yarışını kaybettikten sonra aramızdan ayrılan Soylu’ya yeni yaşamında başarılar dileriz” diyor.
ÖLÜMSÜZ DP MİSYONU
DP Genel Sekreteri Baki Mert ise partisinin hedef çıtasını mahalli seçimlere değil, cumhurbaşkanlığı seçimine yükseltiyor. DP’nin misyonunu ‘ölümsüz’ olarak nitelendiren Baki Mert, DP’nin demokratlığının önünde ‘milli görüşçü’, ‘muhafazakâr demokrat’ ya da ‘milliyetçi demokrat’ gibi önadların olmadığına dikkat çekiyor. Bülent Arınç’ın, ‘dindar cumhurbaşkanı’ tanımının karşısına, ‘demokrat cumhurbaşkanı’ tanımını koyarak şunları söylüyor
“DP kadroları sadece demokrattır. 60 yılllık kadrolarında dört kuşak barındırıyor. AP’yi de ANAP’ı da DYP’yi de içinde bulundurmaktadır. DP, hürriyetçidir, laiktir, dindardır. Türkiye’nin hafızasıdır. Türkiye’nin gündeminin birinci maddesi uzlaşmadır. Cumhurbaşkanlığı seçimi bizi 2023’e taşıyacak en önemli ortak unsurlardandır. Türkiye’nin 12. cumhurbaşkanı öncelikle demokrat olmalıdır. DP de misyonuna uygun olarak 12. cumhurbaşkanının demokrat olması için üzerine düşeni yapacaktır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.”
Peki kim bu isim?
İsim vermiyor, süreçte son ana
kadar isim vermeyeceklerini söylüyor. Ama sıfatının önünde sadece demokrat olan 12’nci cumhurbaşkanını teklif eden siyasi partiler içinde olacaklarını söylemekte ısrarcı oluyor.

Haberin Devamı

Sevgi yarışı!

Haberin Devamı

AKP’nin Diyarbakır’daki iki milletvekili büyük kongrenin ardından tweetleşiyorlar.
Cuma İçten: Büyük kongremizin hazırlıklarında gece-gündüz demeden çalışan ve kilometrelerce uzaktan katılım sağlayan teşkilatlarımıza çok teşekkür ederim.
Mine Lök Beyaz: Kongreye katılımımızdan dolayı mesajla teşekkür edenin aklına şaşarım! AK Parti davasından ve başbakan sevgisinden habersizler sanırım. Her ikisi kaç puan alırlar acaba?

Yatay geçiş skandalları

ÇOCUĞUMUZ 2010 yılında üniversite giriş sınavlarında sayısal bölümden Türkiye sıralamasında 4300’üncü oldu. Çocukluğundan bu yana hayali olan tıp fakültesine girmek içindi tüm çabası. Tabii ki tıp fakültesi hayali olan tüm gençler gibi Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne girmeyi ideal edinerek tercihini yaptı. Ancak malum Hacettepe İngilizce Tıp Fakültesi ilk 300 öğrenciye, Türkçe Tıp Fakültesi ise ilk 700 öğrenciye öğrenim imkânı tanımaktadır. Bu nedenle pek çok özel üniversitenin tıp fakültelerine burslu olarak davet edilmiş olmasına karşın, Hacettepe çatısı altında ve Hacettepe Üniversitesi diploması veriyor olması nedeni ile Hacettepe Üniversitesi Kastamonu Tıp Fakültesi’ni tercih ederek kayıt yaptırdı. Tıp fakültelerinde yatay geçişlerin ne denli zor olduğu hepimizce malum. Yatay geçiş kriterlerinden en önemlisi geçiş yapacak öğrencinin fakülteye girmiş olduğu yıl almış olduğu puan, yatay geçiş yapacağı fakültenin o yılki puanından 3 puan aşağıda olmasıdır. Acıbadem Üniversitesi’nin 2010 yılı taban puanı 489.567 tavan puanı ise 533.132 olmasına karşın Hacettepe Üniversitesi İngilizce Tıp Fakültesi’nin 2010 yılı taban puanı 556.723 tavan puanı ise 583.628 dir. 3 puan fark kriterine ne kadar uyulmadığı yukarıdaki rakamlarla gözler önüne serilmiştir. Ayrıca yatay geçiş takvimi Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü’nün web sayfasından ilan edildi mi? Eğer şahısları korumak, kollamak amaçlı bir yönetmelik değişikliği yapıldı ise değişiklik ilan edildi mi? Çocuklarımızın şu anda görmekte oldukları öğrenimi hak edişlerinin zorluğu da malum. Ancak Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in kızı Zeynep Çelik nasıl bir hak ediş ile Acıbadem Tıp Fakültesi’nden Hacettepe İngilizce Tıp Fakültesi’ne yatay geçiş yapmıştır? Tıp fakültesinde görevli beş öğretim görevlisinin ‘muhalefetine’ rağmen bu durum gerçekleşmiştir. Aynı zamanda Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne de başvuran bakan kızı ne yazık ki Hacettepe İngilizce Tıp Fakültesi’nden daha düşük puan ile öğrenci alan Uludağ Tıp Fakültesi’ne kabul edilmemiş.
Bu durum kamu vicdanında ve çocuklarımızın ruh sağlığında derin yaralar açmıştır. Madem böyle bir imkân var, bizim çocuklarımız bundan neden yararlanmasın? Eşit olmayan koşullarda öğrenimini sürdürecek olan Zeynep Çelik’in de bu durumu içine sindiremeyeceğini ve kendisine sağlanan bu imkânı reddederek topluma iyi bir örnek olacağına inanarak... Ahlak ve eşitlik ilkelerinden yoksun bu karara neden olanları ve bu kararda imzası olan tüm yetkilileri Türk halkının vicdanına havale ediyorum. Haksız kazanç kimseye hayır getirmez, hayrını göremesinler. Bunu da Allah’a havale ediyorum.”
(İsmimi yazmayınız, sonumuzun ne olacağı belli olmaz!)

Yazarın Tüm Yazıları