Devlet olmak

HABER, “havaalanlarındaki VIP salonlarının yasada belirlenen kapsamın dışında kalanlarca kullanımı konusunda bizzat Başbakan Tayyip Erdoğan’ın devreye girdiği”nden bahsediyordu.

Yasal altyapısı olmasına rağmen ilgili-ilgisiz 200 bin kişinin söz konusu salonları kullandığını ve Başbakan’ın “Araya kim girerse girsin almayacaksınız. Sorun çıkarsa da bana söyleyeceksiniz” talimatını baştan sona dikkatlice okuyunuz.
Bu konuda yasa var mı; var. Kurallar belli mi; belli. Uygulayan var mı; yok!
Görevliler yasayı uygulamıyorlar, salonu kullanmak isteyenler kanunlara riayet etmiyorlar, olması gerekenden daha fazla kişi VIP salonunu kullandığı için ek maliyetler oluşuyor, Türk halkı bu maliyeti vergileriyle karşılamak zorunda kalıyor vs.
En kötüsü de ne biliyor musunuz? Konu o hale geliyor ki ülkenin Başbakan’ı bu acil(!), kritik(!) ve çözülemez(!) konuya el atıyor, el atmak zorunda kalıyor.
Sonuç? VIP salonu sorunu halledildi.
Haberi iyi yakaladığı için medya mutlu... Bir Başbakan böyle olmalı, her sorunu ele almalı ve ‘tak’ diye çözmeli diyenler mutlu... Kanunlara riayet etmeyen çok önemli kişiler “Nasılsa Başbakan olmadığında biz buraya gireriz herhalde” diye düşünerek biraz tedirgin.
Emir büyük yerden geldiği için artık sıkıntı yaşamayacağını düşünen Vali, Emniyet Müdürü ve öteki ilgililer mutlu. Ve en nihayetinde bir sorunu daha hallettiği için Başbakan mutlu...
Başbakanı tebrik etmek lazım!
Basit bir konu nereden nereye geliyor değil mi? Asıl sorun işte burada! Devlet olabilmekte, düşünce yapısında, toplumsal kültürde, dünyaya bakış açısında.
Bugün hangi gelişmiş ülkeye giderseniz gidin bir işin kuralı var ise herkes o kurala uymaya çalışır, zaten zorundadır. Aksayan bir nokta olduğunda ne bakanın ne başbakanın haberi olur. Kural yok ise kural oluşturulması için resmi organlar çalıştırılır.
Başbakan’ın, kuralı olan bir konuda uygulamanın olmaması dolayısıyla çözüm üretmek zorunda kalması herkes için acınacak bir durum. Kaynaklar harcanıyor, emekler boşa gidiyor, zaman bir daha geri gelmemecesine yok oluyor.
Yazık ki ne yazık...
Timur DEMİREL

Bölücülük ancak böyle yapılır

? 18. Dönem Milletvekili Beşer Baydar, TRT’ye sitem ediyor: TRT’nin çıkardığı ‘Vizyon’ isimli dergi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili “Dedesi eşkıya idi... Okulda inek olarak bilinirdi... Alevi... Kürt...” yazıyor. Eeeee ne var bunda, Alevi ve Kürt olmak suç mu? O kadar önemli bir haber mi? Hem de devletin kurumu TRT’nin bülteninde.
Sana ne? Ne oluyor? Bir sır vardı da açığa mı çıkardın?
Yaşamıştık, görmüştük. Bu anlayış Mustafa Kemal Atatürk’ten korkuyordu, belli ki Kemal Kılıçdaroğlu’ndan da korkmaya başlamış.
Biz Türk’ü ile Kürt’ü ile, Alevi’si ile Sünni’si ile bir devletiz. Kimse ayrıcalık taşımaz. Her kesim bu ülkenin asli unsurudur. Ülke gündeminde farklı sorunlar, farklı senaryolar varken hem de TRT’nin yaptığına bak. Bundan daha büyük bölücülük olur mu? Bu anlayış kime ne kadar yakın bilemiyorum.
Bu densizliği lanetliyorum ve kınıyorum.

ÇYDD’den ‘gidenlere’

? GELECEĞİMİZ olan, gencecik fidanlarımızı, masum yurttaşlarımızı her gün artan sayıda teröre kurban vermek, dayanma gücümüzü zorluyor. Ülkemizi yas evine çeviren; insanların yüreğinde ürkütücü öfkeler büyüten bu gidişi durdurmak, bütün siyasilerin en acil görevidir.
Bugün, başta iktidar olmak üzere, bütün siyasi partilerin oy hesabı yapmadan bir araya gelmesi; bu yakıcı sorunu çözmek için her türlü önlemi alması, bunları toplumun her kesimiyle paylaşması, alınan kararları ivedilikle yaşama geçirmesi bu ülkenin yurttaşları olarak beklentimizdir. Tüm ulusumuza ve şehitlerimizin ailelerine başsağlığı diliyoruz. Yitirdiğimiz evlatlarımız ışıklar içinde yatsınlar.
Prof. Dr. Aysel ÇELİKEL
ÇYDD Genel Başkanı

Unuttuklarımız

? BAZI dostlardan sitemler aldık. İlhan Selçuk’un İstanbul ve Hacıbektaş’taki törenlere katılmalarına karşın göremediğim bazı isimlerin olduğunu sonradan öğrendik. Bazılarını da biz yazarken atlamışız. Tabii mahcup olduk... Lütfü Kırdar Salonu’ndaki tören için ilk başta Rahmi Koç, İnan Kıraç ve Can Kıraç’ı yazmamız gerek.. Hacıbektaş’ta ise göremediklerimiz, görüp de isimlerinizi unuttuklarımız ya da Cumhuriyet’te okuyarak öğrendiğimiz isimler Hikmet Çetin, Kadir Özbek, Ali Suat Ertosun, Hüseyin Yıldız, Mustafa Gazalcı, Osman Özgüven, Ayhan Yalçınkaya, Rasim Çakır, Ali Rıza Gülçiçek, Erdoğan Karakuş, Prof. Alpaslan Işıklı, Sönmez Targan, Hasan Erçetin, Muzaffer İlhan Erdost idi. Dostlarımız, Habertürk’ün Ankara Temsilcisi Muharrem Sarıkaya ile ÇGD Başkanı Ahmet Abakay’ı da atlamışız. Kusura bakmasınlar!

Yine yolsuzluk, yine bir AKP klasiği

? KÜTAHYA Tavşanlı’daki GARP Linyitleri İşletmeleri ile ilgili olarak dört-beş yıl önce bir sürü ‘ihaleye fesat’ ve ‘yolsuzluk’ iddialarını gündeme getirmiştik. CHP’li Prof. Haluk Koç ve Cevdet Selvi, Tavşanlı’da stok fazlası kömürün bazı şirketlere ucuz fiyatlara satıldığını ve TKİ’nin 5.2 milyon TL zarara uğratıldığını müfettiş raporlarına dayanarak gündeme getirmişti. AKP Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordu’nun (2007’de de aday gösterildi ve seçildi) da adı bu olaylara karışmıştı. CHP Konya Milletvekili Atilla Kart dün bir basın toplantısı yaparak “Siyasetçi-işadamı-bürokrat’ üçgeninde gerçekleşen yolsuzluklar hakkında mahkeme kararlarına dayanarak ilginç açıklamalarda bulundu. ‘Kömür ticareti ve yolsuzluğu’ üzerinden siyaset yapan bir zihniyetin ve yönetim anlayışının yarattığı bir kirlilik tablosu ile karşı karşıyayız. Yine bir kayıtdışılık... Bu AKP klasiğidir.”
Kart soruyor: “Müfettiş ve yargı kararları sabit olduğu halde kurum yöneticileri hakkında gerekli idare önlemler neden alınmıyor. Yargıya doğrudan müdahale eden milletvekilinin (Hüsnü Ordu) bu girişimi karşısında AKP yönetimi neden sessiz? (Cumhurbaşkanı’na) DDK’yı görevlendirecek misiniz? Yoksa, AKP’nin ‘üst karar mercii gibi’ sessiz kalmaya devam edecek misiniz?”

Biliyor musunuz

? YENİ kurulan Ankara İşadamları Derneği Başkanı Bülent Aktan’ın, Başbakan Erdoğan’a göndermiş olduğu mektupta; İsrail’e karşı aldığı tavrı kutlarken “Siz, Mustafa Kemal Atatürk benzeri bir insansınız, ordunun en iyi anlaşacağı lider sizsiniz” ve “Fethullah Gülen Hoca ‘yapılan olay yanlıştı izin alınmalıydı’ diyor. Ben de Sayın Gülen’e diyorum ki; İsrail Filistin’deki Müslüman kardeşlerimizi çoluk çocuk demeden katlederken bizden mi izin aldı?” diye sorduğunu...
Yazarın Tüm Yazıları