'Derin devlet' yönetilemeyen devlettir!

BU ülkenin iktidarı da, muhalefeti de görevlerini yapamama noktasına gelince hep hayalet taşladılar. 'Derin devlet' bu hayaletlerden birisidir!

Haberin Devamı

Bize göre 'derin devlet', yönetilemeyen devlettir!

Cinayetlerin faili o! İşsizliğin faili o! Yoksulluğun faili o! Yolsuzluğun faili o! Bozuk gelir dağılımının faili o! Borçlanmanın faili o! Devletin makamlarını eşe dosta peşkeş çekip, kurumları darmadağın etmenin faili o!

Oysa, devlet dediğimiz aygıt kurallardan ve kurumlardan oluşur. Biz, bunun adına 'hukuk devleti' diyoruz.

Bilenler bilir ki devletin her işlemi kayda tabidir. Bu işlemler, kanunlar, tüzükler, yönetmelikler, genelgeler çerçevesinde yürütülür. Her işlem ilgili makamın onayından geçerek yürürlük kazanır. Yapılan işlemlerin harcamaları devlet bütçesinden karşılanır. Fonu ve parası bellidir. Dolayısıyla, hukuk devletinin gizlisi, saklısı yoktur.

Eğer, sorumlu bir Başbakan 'derin devlet' diyorsa ya devleti tanımıyordur, ya devleti yönetememe kusuruna mazeret arıyordur.

Haberin Devamı

Soralım şimdi:

Bir cinayet aylar önce devletin ilgili kurumlarına defalarca ihbar ediliyor da karşısında hiçbir tedbire başvurulmuyorsa, bir polis karakolunun çay ocağında katilin eline Türk bayrağı verilip, bedeni Atatürk’ün güzel bir sözünün altına ortalanıyorsa...

İnsanlar kaldırımlarda özgürce yürüyemiyorsa...

Sabah işine gitmekte olan bir kadına eli bıçaklı bir sapık tarafından bir park köşesinde tecavüz ediliyorsa...

Hırsızlar kol geziyorsa... Evler, dükkanlar bir değil, birkaç defa soyulabiliyorsa... Çeteler hüküm kesiyorsa... Rüşvet, adam kayırma vakaları azaltılmak yerine durmadan artıyorsa... Bürokrasi ayak sürüme inadından bir türlü vazgeçmiyorsa...

Bu ülkenin Maliye Bakanlığı'nda bu ülkenin Cumhurbaşkanı'nın, Başbakanı'nın mahrem bilgilerine rahatlıkla girilebiliyorsa...

İşte, derin devlet oradadır ve bunun adı yönetilemeyen devlettir!

Yönetilemeyen devletin kasasında üç zarfın bulunduğunu artık hepimiz biliyoruz. Birinci zarfta 'senden öncekileri kötüle' deniyor. Baktın olmadı, aç ikinci zarfı: 'muhalefeti ve etrafındakileri kötüle'. Şimdi o yapılıyor.

Son zarfın içeriği ise belli: 'Üç zarf da sen bırak!'M. Necati GÜNGÖR

Eski Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı

Haberin Devamı

Kanada'yı örnek almamız lazım

'BATIYORUZ abi' (3.2.2007) başlıklı yazıda, Türkiye'nin 10 milyar dolara, 100 adet F35 savaş uçağı alacağından bahsediliyordu.

Böyle büyük bir alımda Türkiye'nin karşı taraftan ne gibi avantajlar sağlayabileceğine ilişkin bir örnek vermek isterim.

Kanada'nın geçen hafta dört adet Boeing nakliye uçağı alacağı bildirildi.

Ancak Kanada, firmayla görüşmelerde bu uçakların bedeli kadar bir kaynağı Kanada'da bitmemiş projelere aktarması şartını getirdi.

Boeing'in bu alışveriş karşısında pek istekli olmadığı anlaşılıyor.

Bu şart nedeniyle görüşmelerin sürdüğü belirtiliyor.

Bu haberi size gönderirken, Erdoğan hükümetinin bu konuda bilgilenmesini istiyorum. Hiç olmazsa ilerdeki alımlarda böyle şartlar koşulursa ülkem için yararlı olur diye düşünüyorum.Yavuz ANADOL

Haberin Devamı

anadolyavuz@yahoo.ca

Mesaj Panosu

- 'EŞEK Kitabı' (Harname) kitabı yazarı Prof. Hayrullah Şanzumi, 2007 yılının 'Eşek Yılı' ilan edilmesini öneriyor ve "Çünkü eşek az yer çok çalışır. Diğer hayvanlar gibi bedavacı değildir. Milletimize eşeklik etmek bizim bu anlamda bir şeref sayılmalıdır. Bu çağrıyı herkes dikkate almalıdır" diyor.- SİRKECİ-Halkalı arasında sefer yapan banliyö treni hattının her iki yanı çöplük gibi. Kendimi bu ülkede turist olarak düşündüm ve bu yolun böyle kullanılmasına izin veren yönetimlerin ciddi bir biçimde cezalandırılması gerektiğine inandım. TCDD ve Büyükşehir bu pisliği hiç görmezler mi?Semra TANIRER

Biliyor musunuz

- MHP'ye yakınlığıyla bilinen Yeniçağ Gazetesi'nin yazarlarından Yavuz Selim Demirağ'ın; 4 sayfası Ermenice, 4 sayfası Türkçe 8 sayfalık bir gazete çıkartılması için Ermenistan ve Türk Dışişleri nezdinde temaslar yapıldığını yazdığını...- BOLU ve Tekirdağ dahil altı ilde ATM'lerde oksijen kaynağıyla hırsızlık yapan yedi kişilik bir şebekenin, Tekirdağ ve Bolu polisinin 'Alvarlar' adı verilen operasyonu sonucunda Tekirdağ'da ele geçirilerek ilk sorgularından sonra tutuklandığını...- KÖŞEMİZDE, Yarımada Çevre Platformu Sözcüsü Ümit Bora imzasıyla çıkan "Karaburun'da hazine arazilerine büyük yağma" (27.12.2006) başlıklı yazının ardından Karaburun Cumhuriyet Savcılığı tarafından soruşturma başlatıldığını, Ülker firmasının dozerlerini ve ekiplerini alarak bölgeyi terk ettiğini...

Haberin Devamı

- TARİH ve Toplum Bilimleri Enstitüsü'nde 4 ay sürecek Karagöz Atölyesi'nin 10 Şubat'ta açılacağını (0212- 251 60 53)...

Damsız girilmez

HAMURABİ Börek Salonları'nın sahibinin bilgisine: Ümraniye şubenizde bay-bayan müşteri ayrımı yapılıyor. Üst kata erkeklerin yanlarında bir bayan olmadan çıkmaları yasak. İki bayan çıkabiliyor ama iki erkek çıkamıyor. Tüm şubelerde böyle bir uygulama var mı, yoksa sadece 'Ümraniye' semtine özel bir uygulama mı?Sedat NUHOĞLU

GÜNÜN SÖZÜ

"Eğer bir oku atan yayı, o yayı tutan eli bilirsen Okun saplanacağı hedefi de bilebilirsin."

(Tuncay Temiz'den)

Siz neden özel bir hastane kurmuyorsunuz

"GAZİOSMANPAŞA'da, Lokman Hekim Sağlık Hizmetleri ve Ticaret A.Ş. adlı firma,

Haberin Devamı

Şafak Hastanesi unvanıyla sosyal güvenlik kurumlarına sağlık hizmeti veriyor.

İnternetteki bilgilere göre hastane 10 Aralık 1998'de, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından açılıyor.

Buraya kadar her şey normal gözüküyor.

Oysa 5 Aralık 2004 tarihinde SSK ile yapmış olduğu sağlık hizmetleri sözleşmesi, hastanenin aykırı beyanda bulunmasından ötürü iptal ediliyor.

Bu iptal kararı nedeniyle dört yıl boyunca bu ünvan adı altında hizmet vermesi yasaklanıyor.

Ancak şirketin yöneticileri, 2004'te Özel Maya Sağlık Hizmetleri A.Ş. unvanıyla yeni bir şirket kurup bu kez 'Avrupa Şafak Hastanesi' ünvanını kullanarak aynı adreste 'hizmet' vermeye devam ediyorlar; aynı hastanenin Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur ile yapılan anlaşmayla, aynı aletlerle...

Peki bu düzgün çalışan hastanelere karşı bir haksızlık değil midir?

Yoksa bu hastanenin sahiplerinin güvendikleri bir yer veya makam mı var?

Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur böyle bir duruma nasıl göz yumuyor?

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun bu gelişmelerden haberi var mı?

Sözü edilen iki hastaneyi işleten her iki şirkette ortaklıkları bulunan Pınar Bayram Gürler, Erdoğan Yıldırım Özçelik ve Hızır Ülker'i koruyanlar mı var? (Esas patronun ise Saim, Seçim ve Mehmet Öztürk kardeşler olduğu biliniyor.)

Ben bir milletvekili olsam Murat Başesgioğlu ile Prof. Recep Akdağ'a sorarım; bu hastane bir yılda kaç by-pass ameliyatı, anjiyo, balon ve stent işlemi yaptı?

Ne kadar ödeme yapıldı? SSK, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur hastalarının kaçına, bu işlemlerin gerçekten gerekli olup olmadığı konusu hiç araştırılmış mıdır?

Bu hastaneye bu kadar çok 'vak'a' sevk edildiğine göre, bu hastaneye sevk yapanlara bir 'geri dönüşüm' ödeniyor mu acaba? Bu özel hastane işi 10 yılda dört hastane (Avrupa Şafak, Beşyüzevler Şafak, Göztepe Şafak ve JFK-işletmecilik) sahibi olabilecek kadar karlı bir iş midir?"

Bu bilgi ve soruları bir sağlıkla ilgili 'işletmeci-doktor' aktardı bize.

Sonra da "Siz neden bir özel hastane kurmuyorsunuz" dedi, "Yeter ki AKP yandaşı olun" diye de ekledi.

Astaldi’ye hak etmediği

halde para ödendi miTÜRKİYE ve İtalya başbakanlarının katıldığı bir törenle hizmete(!) açılan Bolu Dağı otoyol geçişinde kar yağışıyla birlikte ciddi sorunlar yaşandı.

Yaşanan sorunla ilgili farklı görüşler bulunduğu bilinmekte. Özellikle hükümet kanadından sorun olmadığı yönünde açıklamalar yapılmakta. Açıklamaların hangi yönde olduğu değil, sorunların yok sayamayacağı kadar açık olması önemlidir.

Bu konudaki görüşleri birkaç gün önce kamuoyuyla paylaştık. Görüşümüz, idarenin geçişi tamamlamadan açtığı ve bu çerçevede kusurlu olduğu yönündedir.

Tünel fiyaskosunun ayrıntılarına geçmeden önce idare ile İtalyan Astaldi arasında yaşandığı iddia olunan bir olayı kamuoyunun dikkatine sunmak istiyoruz.

Eksikliklere karşın açılan otoyol ve tünel ile ilgili olarak, emanette tutulmak zorunluluğu varken kayda değer bir miktar para Astaldi’ye ödenmiş midir? Bu ödemeye karşın Astaldi’nin sorumluluktan kurtulmak için noter vasıtasıyla Karayolları Genel Müdürlüğü'ne uyarıda bulunması ne anlama gelmektedir?

İŞTE EKSİKLİKLER

Otoyol geçişinin İstanbul-Ankara güzergâhı birçok eksikliğine karşın siyasi bir tercihle açılmıştır. Bu eksiklikleri şöyle sıralayabiliriz;

- Tünelin üst yapı asfalt işleri kış şartlarında yapılmıştır. Dayanımından ve kalitesinden endişe duymaktayız.

- Vadi kesimindeki aydınlatma ve sis lambaları, jeneratörle çalıştırılmaktadır. Zira asıl enerji bağlantısı, trafoların olmaması nedeni ile yapılamamıştır.

- Tünelin her iki tarafındaki trafo binalarına ana trafolar yerleştirilememiştir. Tünelin içerisinde ki enerji trafo merkezi kurulmamıştır.

YANGIN SİSTEMİ HENÜZ ÇALIŞMIYOR-

Tüneldeki aydınlatma, havalandırma, yangın işleri manuel olarak yapılmaktadır. Yangın sistemi henüz çalışmamaktadır. Bolu Belediyesi'nin bir aracı ile olası bir yangına müdahale edebilmesi söz konusudur.

- Tünelde kamera sistemi yetersizdir.

- Tünele yakın olan viyadükün tabliye betonu kış şartlarında dökülmüştür. Trafiğe açılan kesimlerde asfalt ve betonarme tuz dökülmesi sonucu şimdiden bozulmaya başlamıştır.

- Tünel çalışmasına hizmet edecek, tünel bakım merkezi inşaatı henüz %50 seviyelerindedir.

- Tünelin çalışma sistemine hizmet edecek yaklaşık 30 kişilik kadro ve ekipman henüz kurulmamıştır. Diğer bölgelerden ehil olmayan takviye personelle idare edilmektedir.

- Bakım merkezindeki kontrol binası bitmeden hizmete açılmıştır. İç donanımı henüz yapılmamıştır. Tünel kontrol odası henüz hizmete açılmamıştır.

KURTARMA EKİBİ YOK

- Tüneldeki herhangi bir kazaya karşı kurtarma ekibi henüz yoktur.

- Otoyoldaki sis lambaları eğreti olarak yol kenarına dikilmiştir. Şimdiden birçok sis lambası direği devrilmiştir.

- Otoyolun her iki tarafında canlıların yola çıkmasını önleyen telçit sistemi henüz tamamıyla bitirilmemiştir. Yol açılımından beri birçok hayvan ölmüş ve araçlar zarar görmüştür.

- Tünelin diğer tarafı açık olmadığı için acil geçişlerde kullanılamamaktadır.

TAŞKIN TEHLİKESİ

- 1998 yılında meydana gelen yağışlar nedeniyle Asur Suyu Deresi’nde önemli taşkınlar meydana gelmiştir. Bu taşkın tehlikesinin her zaman olasılık dahilinde olduğu unutulmamalıdır. Tünelin taşkın tehlikesi ile karşı karşıya olduğu bilindiği halde dere ıslah çalışmaları yapılmamıştır.

- Tünele giriş ve çıkıştaki düşey güvenlik levhaları yerine konmadan otoyol trafiğe açılmıştır. Bütün bu eksiklikler ve yanlışlar gerekli birimler tarafından ifade edilmesine karşın göz ardı edilmiştir.TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası

Koruma Kurulları'na 'şehir plancısı' ambargosu var

KÜLTÜR ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu yönetmeliğinin 8. maddesi

2002 yılında değiştirildi. Böylece Kültür Bakanlığı önceden ismen belirlediği şehir plancısı kökenli olmayan yandaşlarına kurul üyesi olmasının yolunu açan bir uygulama getiriliyor. İlgili maddeye göre, kurul üyeleri seçiminde; Şehir Plancıları Odası'na üye kaydı şartı aranmaksızın üniversitelerin şehircilik dallarında görevli ya da emekli herhangi 3 öğretim üyesinin yeterli şart olarak getirilmesi, kurulların teknik kapasitesini zayıflatıcı bir duruma neden olabileceği açısından eleştiriliyor. (Üniversiteden talep edilen Kültür Bakanlığı temsilcisi sayısı 5 beştir.)

Üniversitelerin, şehir planlama bölümlerinde çalışan ancak şehir plancısı olmayan öğretim üyelerinin olduğu bilinmektedir. Böylelikle Şehir Plancıları Odası yönetimi ile YÖK bu kişileri ve kararlarını mesleki etik denetime tabi tutamıyor. Koruma kurulları özerkliğini ve tarafsızlığını yitiriyor, siyasi baskılara açık hale getiriliyor. YÖK temsilcisi olan iki üye de böylelikle kurullarda; belediye başkanları, BİB temsilcisi, Vakıflar, Çevre Bakanlığı, ve Kültür Bakanlığı temsilcilerinin yanında azınlıkta kalacak.

Böylelikle, Merkezi idare 'salt çoğunluk'la her kararı kurullardan geçirebilecek.

Ancak, 1993 tarihli TMMOB Şehir Plancıları Odası Genel Kurulu kararına göre; şehir planlamasının 16 üniversitede, lisans eğitimi veren, bağımsız bir meslek disiplini olduğu vurgulanarak, oda üyelerine 'lisans diploması' zorunluluğu getirmiş ve lisans üstü öğrenimin bir meslek unvanı sağlayamayacağı, ilgili YÖK kararlarına da atıfta bulunup, karara bağlanmıştır. Her türlü plan onamasının yasallığı ise odaya kayıtlı üyelerin imzasıyla mümkün olabilmektedir.

 KORUMA KURULLARININ İÇLERİNİ BOŞALTIYORLAR

Şehir planlamacısı kontenjanından atanacak, teknik eleman olmayan kişilerin koruma kurullarında hukuki olarak, 'plan' onaması yapamayacağına ilişkin bilirkişi raporları da mevcuttur.

Koruma kurullarının sayısı ülke genelinde 27'ye , İstanbul'da 6' ya çıkarılıp niceliksel bir gelişim sağlanmış olsa da, koruma kurulların niteliksel açıdan içinin boşaltıldığı da bir gerçek...

Şehir plancısı lisans diplomasına ve YÖK denklik belgesine de sahip olmayan ve hayatlarında hiçbir planın müellifi de olmayan, ilgili üniversite personelinin bir kısmının şehir plancıları odasından ihraçları ise yazılı şikayete bağlı imiş, ya da öyle söyleniyor.

Atatürk Orman Çiftliği ve Alaaddin Tepesi gibi diğer kentsel, tarihi ve doğal değerlerimize 'maksimum tecavüz' olursa nedeni bilim ve meslek adamlarımız değil, kararların altına atılan imzalarıdır.

İmzalarına iyi bakalım. Tanıdık gelebilir.

Sorunun çözümü için: Kültür Bakanlığı temsilcisi olarak görevlendirilecek üniversite personelinden şehir planlamacısı lisans diplomasının ya da YÖK onaylı bir denklik belgesinin, YÖK başkanlığı tarafından ön şart olarak istenmesinin zorunluluğu üzerinde duruluyor.

TAHİR ÇALGÜNER

Gazi Üniversitesi Öğrt. El.

Şehir Planlama Bölümü

Topbaş'ın yakınması anlaşılmaz bir tutum

İSTANBUL Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, dün yaptığı açıklamada, İstanbul’a 3. köprüden önce, Çanakkale’ye köprü gerektiğini ifade etti. Topbaş'ın daha önce bizim de önerdiğimiz bu noktaya gelmesi umut vericidir. Bundan memnuniyet duyarız, ancak bunun yanında İstanbul’un ulaşım sorunu dev gibi karşımızda durmaktadır ve bunun da çözümü metronun en kısa sürede hayata geçirilmesinden geçmektedir. Sayın Topbaş, İstanbul’a metro için parasal kaynak bulamadıklarından söz etmektedir. İstanbul gibi dünya çapında öneme sahip, tarihsel bir kente yapılacak metro için uluslararası piyasalardan kaynak bulunamayacağını söylemek şaşırtıcıdır ya da bilgisizliktir. Dünyadan haberdar olmamaktır. Sermaye Piyasası Kurulu Başkan Vekili Turan Erol’un sözünü ettiği, yerel yönetimler için, özellikle İstanbul için menkul kıymet ihracı ortada dururken, ekonomi yazarları dünyada likiditenin had safhada olduğunu belirtirken, Topbaş'ın kaynak bulamamaktan yakınması anlaşılmaz bir tutumdur. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı bir an önce harekete geçerek metroya kazmayı vurmalıdır.SHP Genel Başkan Yardımcısı İlhan GÖĞÜŞ

Yazarın Tüm Yazıları