Paylaş
30 milyon insanımız, Cumhuriyet döneminin en büyük afetini yaşıyor. İzmit'ten bir kadın TV'de ‘‘Kürek bulamaz mıyız?’’ diye yakarıyor. Gölcük'te yıkılan dairesinden canını kurtaran bir işçi, ‘‘Bunlar hırsız müteahhit’’ diye bağırıyor. 1968'den sonra ikinci darbeyi yiyen Adapazarı'ndaki SSK Hastanesi'nin bahçesi ölü ve yaralılarla bir savaş alanını andırıyor. Elektrik, ulaşım ve haberleşme felç oluyor. Gölcük'teki deniz subayı ve askerlerimiz şehit oluyor, yüzlerce vatandaşımız gibi...
Türkiye'nin en önemli sanayi bölgesinde birçok malın üretimi duruyor; ekonomik krizle baş başa kalan bütçeye inanılmaz bir yük daha biniyor.
24 saattir yaşanılan manzara şu; çaresiz insanlar eli-kolu bağlı, kaderleriyle baş başa; asker yok, polis yok, belediye yok, daha doğrusu işi bilen uzman bir kurtarma ekibi yok; barınacak bir yeşil alan dahi yok...
Ne yazık ki, yıllardır beklenen böyle bir felakete karşı hiçbir hazırlığımızın olmadığı ortaya çıkıyor.
TV'lerdeki görüntüler, yürekleri dağlıyor; hasar ve can kaybı her an büyüyor, yürekler sızlıyor.
* * *
1992'deki Erzincan depremi 6.2 şiddetinde, dünkü ise 6.7...
Kocaeli'den Adapazarı'na uzanan fay hattının kırılması yıllardır beklenmiyor muydu?
'YÜZYILIN DEPREMİ'
Nedense, bilim adamlarının 'Yüzyılın Depremi'ne yönelik uyarılarına tüm ilgililer kulaklarını tıkadı.
Varto'lar, Erzincan'lar, Dinar'lar ve Adana'lardan maalesef hiç ders almadık.
Bakalım, böyle bir milli felakete karşı hangi önlemleri yapmamışız:
- Çok büyük bir felakete karşı zemin özelliklerine yönelik ciddi bir araştırma projesi yapılmadı.
- İmar planları, yeni yerleşim alanları belirlenirken, deprem riski dikkate alınmadı.
- İmara henüz açılmayan alanlarda, sismografik çalışmalar uyarınca mikro yerleşim haritaları yapılmadı,
- Yapı, inşaat standartları belirlenmedi.
- Fay hattını kontrol için zemin etüdü koşulu getirilemedi.
- İstanbul, 1. derece deprem bölgesi kapsamına hál'a alınmadı.
- Depreme karşı yapıların etkili denetlenmesini sağlamak amacıyla 1982'den sonra meslek odaları yetkili ve sorumlu sayılmaktan çıkarıldı.
- Ve inşaatlar, tamamen belediyelerin 'denetimsizliğine' terk edilerek plansız kaçak yapılaşma adeta teşvik edildi.
MEDYUMLAR BİLE UYARMIŞTI
Birkaç yıldır, İstanbul'da şiddetli bir deprem olacağı söyleniyordu; artık bunlar medyumların bile diline düşmüştü.
Gerçi bu açıklamaların bir bilimselliği yok.
Ancak uzmanlar, Marmara Denizi'nde sürekli bir 'enerjinin' biriktiğini, bu nedenle riskin arttığını söylüyorlardı.
Bir tahmine göre, olası bir depremin şiddeti 9-10 derece olabilirdi.
İÜ Mühendislik Fakültesi Jeofizik Bölümü Başkanı, Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, bugün ortaya çıkan felakete üç yıl kadar önce dikkat çekmişti.
300-350 yılda bir büyük depremlerin meydana geldiğini anımsatan Gündoğdu, o zaman gazetecilere şöyle konuşmuştu:
‘‘Marmara Denizi'nde, İstanbul'a en fazla 25 kilometre uzaklıkta bir iki deprem noktası var; ki bunlarda yıllardır hiçbir hareket yok. Ancak, biz biliyoruz ki, altta iki fay hattı sürekli gidip geliyor. Bu sürtünme nedeniyle oralarda enerji biriktiği ve riskin de giderek artmakta olduğu kesin. Arada bir küçük depremler olsaydı, risk daha az olabilirdi, ama bu suskunluk hayra alamet değil.’’
İşte, geliyorum diyen felaketin nedenleri... Başımız sağolsun.
Özel hastanelere duyuru!
Birçok okurumuz depremzedelerden ücret alınmamasını gelenlere şefkatli davranmasını istiyorlar.
Umuyoruz ki, böyle acılı günlerde bu dilek yerine getirilir.
Bizden iletmesi...
Bunlar da olabilirdi!
JEOLOJİ Mühendisleri Odası Başkanı Gündoğan, üç yıl önceki açıklamasında, İstanbul'da, Erzincan depremine eşit hatta daha şiddetli bir deprem olacağını söylemişti. Depremin, daha az şiddette olması nedeniyle İstanbul şu tehlikelerden kurtuldu.
Büyükçekmece Barajı yıkılmadı, su baskını olmadı. Su şebekelerinde kırıklar olmadığından kent susuzluk çekmedi.
Doğalgaz şebeke hatlarında kırıklıklar olmadı, yangınlar çıkmadı.
Deniz deprem dalgalarından Çekmece körfezleri ile Boğaz ve İzmit Körfezi, beklenenden daha az zarara uğradı.
Küçük kıyamet!
TARİH kayıtları, İstanbul'da 478, 1063, 1509, 1766 ve 1894 yıllarında 9-10 şiddetinde çok büyük depremlerin meydana geldiğini gösteriyor. Deniz deprem dalgalarının (Tsunami), kıyıya yakın ilçelerde bir kilometre kadar içerilere girerek, surları yıktığı, 109 caminin, bin 70 evin yıkıldığı ve 13 bin insanın öldüğü 1509 yılındaki deprem, 'küçük kıyamet' olarak anılıyor.
Paylaş