Paylaş
AKP iktidarının ‘itibarsızlaştırma’ girişimi değil midir bu soruşturma ve görevden almalar...
AKP kendisinden başkasına ‘yerel yönetim’ hizmeti veremezsiniz diyor.
“Yerel yönetimde iktidar benim.”
CHP’li belediyeler; Mersin, Muğla, Aydın, Edirne, Çorlu, Kırklareli; DP’li Bodrum ve DSP’li Kapaklı Beldesi (Çerkezköy) daha önce ‘tezgâh’tan geçti.
Geçen yıl İzmir, iki hafta önce Antalya ve şimdi de Eskişehir...
MHP’liler de var; Balıkesir ve Edremit de...
Muhalefette ‘temiz’ belediye kalmasın isteniyor.
Yolsuzluk ve usulsüzlük yapan belediyeler elbette sorgulanacak.
Ama CHP’lilere yönelik hiç ‘kasıt’ yok mudur?
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Eskişehir ve Antalya belediye başkanlarına sahip çıkıyor.
CHP heyetiyle Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’i ziyareti sırasında Antalya Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın’ın 5 saat ifade verdiğini öğrenince Antalya Milletvekili Gürkut Acar isyan ediyor:
“CHP’li belediyeler üzerinde estirilen itibarsızlaştırma rüzgârı, halkımızın gerçekleri anlamasıyla tersine dönmektedir. Türkiye’de yargıyı ele geçiren iktidar güçleri, yargıdaki tarafsız ve dürüst yargıçları baskı altına almakta, kendisine bağımlı olan kadrolarıyla da Türkiye’yi korku ve dehşet içinde bırakmaktadır.
Hesabı verilmiş ve kapanmış dosyaların yeniden gündeme getirilerek yapılan baskılar bu iktidarın sonunu getirecektir. Adaletin olmadığı yerde hiç kimse ayakta kalamaz. AKP de kalamayacaktır.
CHP’li belediyeler, AKP’ye rağmen halka hizmet etmeye devam edecek.”
Yerel seçimlere kadar CHP’li belediyelerin daha da ‘darbe’leneceğini görmek için kâhin olmaya gerek yoktur.
Bu yerel seçimler zor geçecektir.
İlginç ‘Katar soruları’
CHP’li iki milletvekili, Başbakan’a ilginç ‘Katar soruları’ yönelttiler.
? CHP Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu Başbakan’a soruyor:
“Hatay’dan Ankara ve İstanbul’a gitmek için VIP salonunu kullanan uzun sakallı kişilere çok sık rastlıyorum. VIP salonunun bu şekilde kullanılması alışık olmadığımız bir görüntü. Son olarak 22 ve 29 Ocak tarihlerinde yine aynı tarz kişiler yolculuk için bekliyorlardı. Görevlilere sorduğumda bu kişilerin Dışişleri Bakanı’nın Katar’lı misafirleri olduklarını öğrendim. VIP’te özenli kayıt sistemine karşın bu kişilerin özenle karşılanmaları dikkat çekiciydi. Suriye’de yaşananlardan sonra artan bu tür olayların mutlaka açıklanması gerekiyor. Kimdir bunlar ki ellerini kollarını sallayarak uçağa biniyor. Başbakan’a bir soru önergesi vererek bunun açıklanmasını istiyorum.”
7. KATAR ZİYARETİ
? CHP Kocaeli Milletvekili Prof. Dr. Hurşit Güneş de yaptığı açıklamada “Başbakan’ın neden sık sık Katar’a gittiğini sordu ve dedi ki: “Erdoğan, bu son gezisiyle birlikte mutlak monarşi ile yönetilen, dünya ekonomisinin ilk 50’sinde bile yer almayan 2 milyon nüfuslu küçük körfez ülkesi Katar’ı 7. kez ziyaret etmiş oldu. Bunun yanında Başbakan dünyanın 5. büyük ekonomisi, 65 milyon nüfuslu Fransa’yı çoğunluğu 2004 senesinde olmak üzere sadece 9 kez; sosyal devletin ve demokrasinin beşikleri, dünyanın en büyük 40 ekonomisi içinde sıralanan İsveç, Norveç, Danimarka ve Finlandiya’yı ise 1’er kez ziyaret etti. Demek ki Katar’da Türkiye’nin ekonomik çıkarlarından ve demokrasiden daha önemli bir şeyler var!...”
’Hâkimler var’ dedirtmek
BAŞBAKAN, TSK hakkındaki operasyonları eleştirip, “Hele Genelkurmay Başkanı’nı örgüt elemanı olarak değerlendirirsen, Silahlı Kuvvetler’in morali altüst olur” demiş.
Başbakan bu şekilde adalet sistemini ve uygulamalarını doğru bulmadığını belirtmiş.
HSYK ve yüksek mahkemelerin kurulma şekli çok eleştirildi. Şimdi Başbakan’ın bu sözlerine bakarsak, bu makamların tarafsızlığı sağlama düşüncesiyle oluşturulduğu sonucu çıkar. O zaman da hâkim ve savcıların yanlış yaptığı, kraldan çok kralcı davrandığı anlamı çıkar.
Bu suçlama hukuk bilgisi eksikliğine kadar gider.
Başbakan’ın sözleri samimi kabul edilince uygulamalardaki yanlışlıkların hâkim ve savcıların kusuru olduğunu söylediği görülür. İktidar değil, hâkim ve savcılar suçlanmış olur.
Bu nedenle sorumlu duruma düşmek istemeyen hâkim ve savcılarımızın hiçbir etki altında kalmadan sadece adaleti düşünerek davranmaları, etkileme girişimlerine aldırmamaları gerekir. Yoksa yargının baskıdan dolayı değil, kalitesizliğinden söz edilir. Aralarında çok sayıda değerli hukukçu olan yargı her halde kalitesizlik suçlamasını kabul etmediğini uygulamalarıyla gösterir. “Türkiye’de hâkimler var” dedirtir.
Başbakan’ın konuşmasından bu sonuçlar çıkıyor.
Hukukçu Dinçer ÖNAL
Biliyor musunuz
? 15 Kasım 2012’de İstanbul Belediye Meclisi, Haydarpaşa Port Projesi’ni onaylanmasının ardından hızla harekete geçip change.org’da bir imza kampanyası başlatan Zerrin Bayrakdar’ın topladığı ‘Haydarpaşa Garı gar olarak kalsın’ dileğini belirten 15 bin imzanın dün Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Özel Kalem Müdürlüğü’ne teslim edildiğini...
? CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran’ın, bakanlar Binali Yıldırım ile Nihat Ergün’e, “Tüketicilere ‘artık yeter’ dedirten bu taciz boyutuna varan irade dışı SMS’lerden ne zaman kurtulacağız?” diye sorduğunu...
(www.change.org/haydarpasa)
Sokak lambası nedir
KÖYLERİMİZDEKİ sokak lambaları meselesi öylesine sahipsiz ki, verilen dilekçeler bile yanıtlanmıyor. Sadece Elazığ’da 3 bin civarında lamba sökülmüş ve sökülmeye devam ediyor. Ve en acısı kimse bunu dert edinmiyor...
TBMM Enerji Komisyonu’nda EPK tasarısının maddeleri görüşülüyor. Ne yazık ki, bu konu kimsenin umurunda değil; sahipsiz. Unutulmamalıdır ki, sokak lambaları, okuldan, hastaneden ve karakoldan mahrum olan köylerde devleti temsil eden yegâne alamettir.
Lütfü ERGENE
Paylaş