‘‘Genel Başkan'a kongre için harcanan paraların kaynağını soracağım. Eğer bu paralar devletin bütçesinden, fakir fukara halkın vergisinden, partiye yapılan yardımlardan harcanıyorsa ve genel başkan milletin vergilerini bize silah olarak kullanıyorsa, bunu şiddetle ayıplıyorum. 'Devletin parasını harcamıyorum, benim sponsorlarım var, dostlarım yardım ediyor' diyorsa, bugün sponsordan yardım alan yarın sponsordan buyruk almayacak mı diye soracağım.’’
Güney'den bir belediye başkanı,
Dinçerler'in bu sözlerini anımsattıktan sonra küçük bir not iletti:
‘‘İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Fonu'ndan ANAP'lı belediyelere para gönderildiğini biliyor musunuz?’’
Haberimiz yoktu.
‘‘Büyük kongre delegesi olan belediye başkanlarına 30 ile 45 milyar lira arasında para gönderildi. Belde belediyelerine de 15 milyar’’ dedikten sonra
Vehbi Dinçerler'in eleştirisinin arkasında, bu
'promosyon' paralarının bulunduğunu söylemek istediğini bildiriyor.
Demek ki ANAP'lı belediyeci delegeler
'sağlama' alınıyor. Çeşitli bölgelerden çok sayıda belediye başkanının da, kongrede
ANAP'a katılacağını
Mesut Yılmaz'ın söylemesi dikkat çekici.
Ancak uygulama olağan dışıdır.
Maliye Bakanlığı'nca
Mahalli İdareler Fonu'na para aktarılabilmesi için her belediyenin bir projesinin olması gerekmektedir. Bilindiği kadarıyla kongre öncesinde belediyelerin bu kadar proje talebi olamaz
Peki, Hazine'den sadece para yardımı mı yapılıyor?
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Yaşar Okuyan da,
SSK primlerini ödemeyen belediye başkanları hakkında başlatılan haciz işlemlerini geçici olarak durduruyor.
ANAP'lı bakanlar, bu yolla
'delegeye selam' mesajı gönderiyorlar:
Soru şudur:
Kongre arifesinde kaç belediyeye, ne kadar para gönderildi? Haciz işleminden kaç belediye başkanı kurtuluyor? Bu para bütçe dengelerini bozacak miktarda mıdır?
Kemal Derviş bütün bunlara göz yummuş mudur?
Dalyan'da peşkeş
ORTACA'dan (Muğla)
‘Dalyanlılar’ imzasıyla gelen mektupta şunlar anlatılıyor:
Caretta-Caretta'ları ile ünlü
Dalyan'ın
İztuzu Kumsalı Boğazağzı Plajı, Çevre Başkanlığı, Özel Çevre Koruma Kurumu (ÖÇK) tarafından, 18 yıl önce yap-işlet-devret modeliyle resmen
'Binlik Motorlu Araçlar Sanayii ve Ticaret AŞ'ye,
ANAP'tan iki kez aday olup kazanamayan
Vedat Metin ve ailesine verildi. Halkın tepkisi üzerine
ÖÇK Başkanı
Köksal Kılıçlı, 10 yılın dolacağı 29.7.2001'den itibaren gelirinin
Dalyan'ın kalkındırılmasında kullanılmak üzere plajın belediyeye verileceğini söyledi. Sayın
Kılıçlı, işletmeciye ihtarname çekerek tesislerin sürenin sonunda teslim edilmesini istedi.
Dalyan Belediye Başkanı
Suat Tufan'a da hazırlığını yapmasını söyledi.
Bu arada
ANAP'lılar boş durmadı. Başta
ANAP Muğla Milletvekili ve Meclis Çevre Komisyonu üyesi
Hasan Özyer olmak üzere siyasiler, Çevre Bakanlığı ve
ÖÇK üzerinde baskı kurdu. Eski işletmecinin fuzuli işgalden tahliyesi için evrak tamamlandığı halde
ÖÇK yetkilileri gelmediği için tahliye gerçekleştirilemedi. Yıllarca
‘‘belediyeye vereceğim’’ diyerek halkı oyalayan
Kılıçlı, şimdi
‘‘Ne yapayım, bakan yazı yazdı. Plajı çevre vakfına vereceğim’’ diyor.
Türkiye Çevre Vakfı ise böyle bir oyunla ilişkileri olmadığını söylüyor.
DSP'li Çevre Bakanı
Fevzi Aytekin son seçimlerde
Dalyan'da
DSP'yi birinci parti yapmamızın bedelini,
ANAP'lılarla işbirliği yaparak bize ödetiyor.
Dalyan'ın bir itfaiye aracı, ambulansı yokken, yolları yapılamazken, turizm meslek lisesi inşaatı yarım beklerken, trilyonlar yine birilerine ya da bir yerlere peşkeş çekilmek isteniyor. Ama şunu bilsinler, bu defa hortumlatmayacağız. Bu basit bir plaj kavgası değildir. Bizim başımıza gelenler kirli siyasetin, çarpık düzenin bir örneğidir. Mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz.
Telekom vazgeçti
İSTANBUL'dan okurumuz
Bülent Yurdum, ‘‘Telekom kimi zengin ediyor’’ (28.7.2001) başlıklı yazısında, herkese istemeden gönderilmek istenen dökümlü telefon fatura oyununun ardında vurgun yattığını bildirmişti.
Telekom düşündü taşındı ve bir açıklama yaparak, ‘‘anketlerde talebin az olmasının saptanması üzerine uygulamadan vazgeçildiğini’’ bildirdi;
‘‘ancak’’ denilerek şu bilgi verildi:
‘‘
İstanbul ve
İzmir'in fatura basımları bu karardan önce tamamlandığından, bu illerdeki
Türk Telekom müşterilerinin faturalarında ayrıntılı faturaya ilişkin eski anket metinlerinin yer aldığını bildiren yetkililer, uygulamanın iptaline ilişkin karardan önce gönderilmiş olan bu metinlerin telefon abonelerince dikkate alınmamasını istedi. Ayrıntılı fatura hizmetinden yararlanmak isteyen telefon aboneleri, isteklerini telefonlarının bağlı bulunduğu
Telekom Müdürlüğü'ne yazılı olarak veya 444 1 444'e bizzat bildirebilecekler.’’
Yeni Ulaştırma Bakanı
Oktay Vural... Bu olayın arkasında ne vardı?
HADEP'le ilginç ‘seçim’ pazarlığı
MESUT Yılmaz, kongrede
'ulusal güvenlik' konusunu tartışmaya açacağını bildiriyor. Konu;
Kürt sorunu...
ANAP'ın ciddi baraj sorunu var.
HADEP'le görüşülüyor; zemin hazırlığı yapılıyor.
Nitekim bir
HADEP'li bize ‘‘ANAP, seçimde Güneydoğu'da işbirliği için yeşil ışık yakıyor; görüşüyoruz’’ diyor.
Pazarlıklar sürüyormuş...
'Ulusal güvenlik' sorunu niye bu kongrede gündeme geliyor? Kürt sorunu bugün çıkmadı. 1983'ten beri hükümette olanlar, bugüne kadar ne söylediler, ne çözüm ürettiler ki?.. Sorunu geçmişte gündeme getirenlerin nasıl suçlandığı bugün hálá belleklerde.
ANAP'ta herkes birbirine soruyor;
‘‘Bayram değil, seyran değil, Mesut
Bey Kürtleri neden öpmek istiyor?’’ Üstelik enişteleri de değil...
Bunlar ilginç gelişmeler, daha çok konuşulacak.
Konjonktürel demokratlık işte bu olsa gerek.
Neyin ‘kalitesi’
ANAP, ISO 9002 belgesi almış. Milliyet'ten
Meral Tamer, ‘‘ANAP'a da ne yakışır ya!’’ diyor.
Avusturya'nın OQS firması bu belgeyi neye dayanarak vermiş.
ANAP kalite belgesini ne göstererek aldı? Yaptığı icraatla mı, ülkeyi bu duruma düşürmekten mi?
Avusturya menşeili deri koltuklardan mı? (Çalışma Bakanı
Yaşar Okuyan da,
SSK'nın bazı hastanelerine
ISO belgesi almıştı; acaba aynı firmadan mı?)
Burhan İVELİK-Egekent-İZMİR