Çözümde Atatürk’ün Kürt politikası modeli uygulanmalı

AKP’li aday adayından öneri:

Haberin Devamı

İSTANBUL Üniversitesi öğretim üyesi, Yrd. Doç. Dr. Ramazan Topdemir, daha önce görev yapmış olduğu memleketi Adıyaman’dan AKP’den milletvekili adaylığı için görevinden istifa etti. 20 yıl Güneydoğu’da görev yapan Topdemir, Atatürk’ün Kürt politikası ile ilgili üç kitap yayınladı. Topdemir “AKP’den seçilirsem ‘Çözüm Sürecine Atatürk’ün Kürt Politikası Modeli’ projem ile bölgede barış ve huzurun oluşacağını düşünüyorum” dedi.
Atatürk’ün, Kürt isyanlarına rağmen bölge halkına şefkat eli uzatarak dönemin şartlarına göre büyük yatırımlar yaptığını kitaplarında anlatan Topdemir şöyle konuşuyor:
“‘Çözüm Sürecine Atatürk’ün Kürt Politikası Modeli’ projesine en uygun il günümüzde Adıyaman’dır. Terörden uzak bir kent olan Adıyaman’ın, halkı bütünlük içindedir. Adıyaman, Kurtuluş Savaşı’nda Mustafa Kemal’in yanında yer almıştır. İşgalci güçler, Kurtuluş Savaşı’nda Adıyaman’a gelmek istemiş ancak başarılı olamamışlardır. Adıyaman halkı, 400 atlı ile Antep’in savunmasına destek vermiştir. Adıyaman’ı Kahta’ya, Pötürge’yi Gölbaşı Tren İstasyonu’na bağlayan Göksun Köprüsü’nü Atatürk 1935’te yaptırmıştır.
Adıyaman’ın sosyal, kültürel dokusu model oluşturacak niteliklere sahiptir. Kürt, Alevi, Süryani, Zaza ve Türkmen vatandaşlarımızın bir arada yaşadığı mekân olan Adıyaman, terörden uzak bir şehirdir. Halk hoşgörü, uzlaşma ve dayanışma içindedir.”
“Kalkınmış Adıyaman, Kalkınmış Türkiye” sloganı ile AKP’den aday adaylığı sürecini başlatacağını bildiren Topdemir’in Adıyaman’la ilgili atasözleri, halkbilimi, ekonomisi, sosyal yönü ile ilgili kitapları; ‘Atatürk’ün Güneydoğu Politikası’ (2010), ‘Atatürk’ten Erdoğan’a Kürt Politikası’ (2014), ‘Hükümetleri Yıkan Çözüm Süreçleri-(1923-2002) bulunmakta.

Haberin Devamı


Ağbaba: “Malatya’dan önseçim adayıyım”

CHP’de kritik pazar...

CHP’nin yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcısı Veli Ağbaba bir soru üzerine, “Önseçim yapılırsa Malatya’dan seçime katılacağım” dedi. Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın yerinde kalacağını, Samsun Milletvekili Prof. Dr. Haluk Koç’un da bu kez Ankara’yı istediğinin söylendiğini anlatan Ağbaba, “Peki ‘kontenjan’ ne olacak?” sorusuna açık bir şekilde cevap veriyor.
“Pazar günü Parti Meclisi toplantımız var. Adaylıkların nasıl belirleneceğine ilişkin yöntemden başka kontenjanların nerede, nasıl kullanılacağı belli olacak. Öyle iddia edildiği gibi kontenjanlar seçilecek yerlerde kullanılmayacak. Kontenjan tabii ki bazı dengeler için kullanılacak. CHP’nin bu konuda eşitlikçi olacağını göreceksiniz. Bölge dengesi, yerli, Kürt, Alevi, Azeri, Arap dengeleri değerlendirilecektir.”

Haberin Devamı


Dokunulmazlık konforu geçicidir

Bürokrasi Meclis’e iltica halinde

SEÇİM takvimi işliyor, aday adayları hazırlıklarını yapıyorlar. 10 Şubat, bürokratlar ve YSK tarafından, diğer istifası öngörülen aday adayları için son tarih...
AKP, 2002’den bu yana tek başına ve arada bir sızlansalar da mutlak manada ‘iktidar erkini’ kullanıyor.
Demokrat Parti iktidarından bu yana, bu kadar uzun süre tek başına yürütme erki başta olmak üzere devlete hâkim olmuş bir parti örneği, çok partili demokrasi tarihimizde yok...
3 Kasım 2002’den bu yana günahı ve sevabı ile ‘bu dönem’in sorumluluğu AKP kadrolarının omuzlarında...
Silahlı bürokrasi (TSK) komplo davaları ile adeta kışlasına çekilmeye mecbur edildi. Yargı, Anayasa değişikliği yapılarak bünyede yerleşip ‘metastas’ yapmakta olduğu iddia edilen bir yapıdan arındırılmaya çalışılıyor. Bürokraside muhalefetin iddiasına göre, Cumhurbaşkanı’nın başbakanlığı döneminde, emir ve komutası altında dizayn edildi. İktidar kanadı tarafından, 7 Haziran seçimleri, Cumhuriyet’in ana aksı değiştirilerek, Osmanlı’da mündemiç değerlerin öne çıkarılacağı yeni bir dönem olarak tasarlanıyor. Bu kadar farklı bir gelecek tasarımına rağmen, bürokraside ağır sorumluluk yüklenmiş, tecrübe kazanmış ve en önemlisi sırlar paylaşmış kilit unsurların, iktidar partisinden aday olması normal olmakla beraber, bazı soruları akla getiriyor.
Cumhurbaşkanı’nın açık telkin ve muhalefetine rağmen, MİT Başkanı’nın Meclis’e yönelmesi hem görev etiği hem de başrolünde olduğu projenin mahiyeti bakımından sorunludur. Yasalar baypas edilerek yapılan icraatların sorumluluğu bakımından, dokunulmazlık, geçici bir süre kanuni bir konfor sağlayabilir ama geçicidir. S.Ö.

Haberin Devamı


MESAJ PANOSU

AZİZ Nesin’in ‘Aşk’ temalı 37 öyküsü bir arada 424 sayfa Nesin Yayınevi tarafından ‘Sevgililer Günü’ hediyesi olarak çıktı.
AİLE hekimlerine dayatılmaya çalışılan angaryaya ve esnek çalışmaya karşı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası’nın (SES) almış olduğu grev kararını destekliyoruz.
Ankara Tabip Odası
40 FOTOĞRAFÇININ, gelirinin down sendromlu çocuklar için çalışan Dost Yaşam Vakfı’na aktarılacak, ‘Yüz Kumbarası Fotoğraf Sergisi 13 Şubat-19 Mart arasında İstanbul Fransız Kültür Merkezi’nde sergilenecek.


Bu adalarda neden bayrağımız dalgalanmıyor

MEDYA’dan öğrendiğimize göre, Ege denizinde bulunan ve Lozan antlaşması ile Türkiye’ye ait olan, İzmir ve Aydın sınırları içerisindeki 16 adamız, 2004 yılında Yunanistan tarafından işgal edilmiş, 2009 yılında da resmen ve fiilen ilhak edilmiş ve bu adalara da, belediye başkanı tayin edilmiştir. Bugün bu adalar ‘Cumhuriyeti, on iki ada ili’ olarak tanımlanmaktadır. Halbuki, Eşek adası, Ardacık adası, Keçi adası, Koyun ve Bulamaç adaları gibi Türkçe isimli ve T.C.’ye ait adalarımız, savaş bile yapılmadan elden mi çıkmıştır?
Hatta Yunanistan Cumhurbaşkanı Papulyas, 6.1.2009 yılında Eşek adamıza gelerek, işgalci Yunan askerlerini vede sancağını selamlayarak (suya haç atma) törenlerine katılmıştır. Tabii bu geliş ve gidiş hava sahamız ihlal edilerek yapılmıştır. Hiçbir ülkede, bir aşka ülkenin egemenlik göstergesi olan bayrak ve sancağı dalgalanamaz. Yani bu 16 adamızda, hem T.C. vali ve belediye başkanı ve hem de Yunanistan vali ve belediye başkanlarının yetkisi vardır. Devletler hukukunda böyle bir idareden bahsedilemez. Bu adalarda neden ‘şanlı bayrağımız’ dalgalanmıyor? T.C. hükümeti ve Genelkurmay Başkanlığı nerede? Acilen ve derhal bu 16 adamızda şanlı bayrağımız dalgalandırılmalı ve gereken de yapılmalıdır.
Bunları sormak, her T.C. vatandaşının hakkı ve görevidir. Muhalefet partileri derhal bu olayın üzerine gitmelidir. Egemenlik hakkımız ihlal edilemez.
Av. Gönül İŞLER

Haberin Devamı


Ne Somali’ymiş

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun Başbakan’a “1994-2015 yılları arasında 6 Şubat tarihi itibariyle TOKİ’den en fazla ihale verilen firma hangisidir. Bu şirkete son 11 yılda TOKİ tarafından verilen ihalelerin toplam bedel tutarı ne kadardır? Bu şirkete son 11 yılda hangi sınır karakollarının, yol, meydan ve restorasyon işlerinin yapım işi ne kadar bedellerle verilmiştir? Somali’deki 10 bin konut yapım ihalesi de bu firmaya mı verilecektir. Somali’ye yardım için toplanan para ne kadardır?


Türkiye’nin, Columbia Üniveritesi profesörlerinden David Phillips’e yanıtı olacak mı?

2007 ve 2009 yıllarında yayınladığı raporlarla Türkiye’nin Kuzey Irak’ta PKK ile mücadele etmeyip müzakere etmesini savunan, PKK’lılara af çıkarılmasını öneren ve içinde Türk kelimesi geçmeyen bir Anayasa hazırlanmasını tavsiye eden Columbia Üniversitesi profesörlerinden David Phillips, Rudaw Ajansına verdiği mülakatta özetle şunları söylüyor:
- Ortadoğu’nun yeni haritası, dünyada bundan sonra ilk bağımsız devlet olacak Kürtlerin sınırlarına bağlı olarak değişecek.
- Bağımsız bir Kürt Devleti ilan edilecekse bu Bağdat’la yapılacak bir anlaşmayla sağlanacak.
- Irak Kürdistan’ı Rojova ve Suriye üzerinden Akdeniz bağlantısı kurabilir.
- ABD Kürdistan bölgesine ağır silahlar vermelidir.
- Washington’un Türkiye’ye bakışı değişiyor. Türkiye’nin NATO müttefikliğine ne kadar uygun olduğu tartışılıyor.
- PKK terör listesinden çıkartılmalıdır.
David Phillips ayrıca CNBC’ye verdiği mülakatta da Başkan Obama’nın “”Önce Irak” politikası yerine, “Önce Erbil“ politikası benimsemesi gerektiğini ileri sürüyor ve “IŞİD’ı bitirmek için Kürtlere ihtiyacımız var. Bugün Kürtlere ağır silah vermezsek, yarın ABD askeri karada savaşmak zorunda kalır” diyor.
David Phillips’in bu sözlerini bir süreden beri ABD basınında yayınlanan ve Türkiye’den, Suriye’den ve İran’dan topraklar alınarak Irak’ın kuzeyinde bağımsız bir Kürt Devleti kurulmasını öneren yazılarla birlikte değerlendirmek lazımdır.
Türkiye’nin başta kendi ülkesi olmak üzere bütün bölge ülkelerinin toprak bütünlüğünün korunmasını öncelikli hedef saydığını her vesileyle dile getirmesi ve buna uygun politikaları hayata geçirmesi gerekiyor. Bağımsız bir Kürdistan Devletinin kurulması bazı ülkelerin işine gelse de (İsrail Başbakanı Netenyahu’nun, ülkesinin Kürdistan’ın bağımsızlığını tanıyacağı yolundaki sözleri unutulmamalıdır) bölgede barışa ve istikrara büyük bir tahribat yapacağı muhakkaktır.
Bazı yabancı unsurların Türk Hükümeti’nin yürüttüğü barış sürecini de kendi kafalarındaki Bağımsız Kürdistan projesinin bir parçası olarak değerlendirmekte olmaları ihtimal dışı değildir. David Phillips’in mülakatında dile getirdiği PKK’nın terör örgütleri listesinden çıkarılması önerisinin bazı ülkelerin devlet adamlarının kafasında da yer etmeye başladığı düşünülebilir.
Terör eylemlerini bertaraf etmek herkesten önce bölge ülkelerinin sorumluluğudur. Ancak, bir yandan terörist saldırılar, bir yandan da, Türkiye dahil bazı ülkeler tarafından desteklenen Özgür Suriye Ordusu gibi silahlı kuruluşların eylemleri bölge ülkelerinin bu sorumluluğu yerine getirmelerini olanaksız kılmaktadır.
Türkiye’de siyasi partilerin, basının ve akademik çevrelerin tüm bu gelişmeleri ülkemizin birliğini ve toprak bütünlüğünü öncelikli hedef sayarak değerlendirmeleri kaçınılmaz bir görev haline gelmiştir.
Onur ÖYMEN

Yazarın Tüm Yazıları