CHP’ye sosyal demokrat parti denilebilir mi

CHP çok ciddi kavramsal bir dönüşüme hazırlanıp, kendini ana muhalefet değil de ana seçenek, ana alternatif olarak tanımlayıp bu yönde çalışmadıkça toplumun geniş kesimlerine erişemeyecektir.

Haberin Devamı

Doğu ve Güneydoğu’da hiçbir siyasi etkinliğe sahip olmadan, bölgedeki 17 ilin 7’sinde % 0.6 ile 0.8, öbür 7’sinde % 1.1 alıp, diğer 3 il ile Orta Anadolu’da % 4’lerde gezinerek ‘sosyal demokrat’ bir parti olunabilir mi?
İşçi, esnaf, çiftçi, emekli, yoksul kesimler nezdinde var olmayıp, kıyı kentlerimizin burjuva diyebileceklerimiz ile büyük sermaye sınıfından destek alınarak nasıl sosyal demokrat olunur.
CHP ana muhalefetten ‘ana seçenek’ partisine dönüşmeli demekten kastım, muhalefet yapma adına iktidarın her icraatına -yerine ciddi, ikna edici, yapıcı, kabul görücü başka öneriler sunmadan- karşı çıkma döneminin bittiğinin anlaşılmasıdır.
Yerel seçimde, “Çiftçiye mazotu 1.5 TL’ye satacağız” demenin siyasi bir getirisi olamazdı. Tüm belediyeleri de kazansanız mazot fiyatını düşürmek merkezi hükümetin elindedir. Bu tespitin Anadolu’nun en ücra köy kahvesinde yapılabileceğini bilmek zorundaydınız.
Bir maçı karşı takımın kötü ve yanlış oynama taktiğine dayalı kazanamazsınız.
CHP üzerinde zaten 40 yıldır bir kâbus gibi var olan “Her şeye hayır, renkli TV’ye hayır, Boğaz’da birinci köprüye de, ikinci köprüye de hayır, nükleer santrala hayır, termik santrala hayır, HES’lere hayır vs” imajının kesinlikle silip yerine olumlu, yapıcı, önerici, seçenek sunucu bir algı yaratabilmelidir.
Yani ‘hayırcı muhalefet’ten, araştıran-inceleyen-çözüm üreten, seçenek/alternatif sunan bir anlayışa ve bu anlayışın gerektirdiği yapılaşma ve çalışmaya dönüşmek gerekir.
Başarısızlığı örtmek amacıyla, AK Parti’nin eğitim seviyesi düşük kesimlerden daha çok oy alıyor iddiası veya inancı geçersizdir.
Sebep-sonuç bağlantısı dikkate alındığında, AK Parti’nin düşük gelirli kesimden oy aldığı daha net görünür. Düşük eğitim düzeyinin düşük gelire yol açtığını göremeyip seçmeni cahillikle suçlamak kolaycılıktır.
Eğitim düzeyinin yetersizliği seçmenin daha yüksek gelirli bir iş bulmasını veya kurmasını engellemektedir. Ama bu seçmenin eğitimsiz olması kültürsüz-bilinçsiz olması anlamına gelmez.
Anadolu insanımızın geleneksel sağduyusu ve siyasi olgunluğu yalnız romanlarda işe yarayan bir efsane değil, günlük gerçeğimizdir.
AK Parti’nin aldığı oylar ekonomik sıkıntıları, iktidarın sağladığı çok çeşitli sosyal yardımlar ve ücretsiz hizmetlerle aşan kesimlerden gelmektedir.
Düşük gelirli seçmen iktidardan elde ettiği imkânlar konusunda en hassas kesimdir. Merkezi hükümet ve belediyeler tarafından sağlanan onlarca yardım kalemi; burslar, okul kitaplarının ücretsiz dağıtımı, sağlık hizmetleri, sosyal yardımlar, gıda-kömür vs. yardımları düşük gelirli seçmeni mevcut düzeni korumaya itmektedir. Bu gerçeğe gelir dağılımında var olan ciddi dengesizlik de eklenince seçmenin siyasi olduğu kadar ekonomik düşündüğünü anlayabiliriz.
Bu seçmene somut ekonomik imkânlar sunmadan desteğini alamazsınız.
Ülkenin bütün sathına dağılmış bir sol partisi olmayan demokrasi topallar.
Bülent AKARCALI

Haberin Devamı

2 soru yanıt bekliyor

Haberin Devamı

SEÇİMLERDE hile vb. konulara değiniyorsunuz. Bunun için çok derin araştırmalara ve sayfalar dolu analizlere gerek yok. 2002–2007–2011 genel seçimleri ile 2004, 2009 ve 2014 yerel seçimlerine katılan seçmen sayısı, geçerli oy, geçersiz oy sayısı vb. istatistikleri Türkiye nüfus istatistiklerine bakılabilir.
O istatistikler her şeyi açıklıyor. 2 basit soruyla gerçekler ortaya çıkıyor:
1) Son üç seçimde yaklaşık 900 bin oy geçersizken bu seçimde neden sayı 2 milyona çıkmıştır?
2) 2007-2011 arası seçmen sayısı yaklaşık 8 milyon artarken neden 2002-2007 arası yaklaşık 3.5 milyon ve 2011-2014 arası yaklaşık 3 milyon artmıştır?
Bir milletin ve ülkenin kaderi ile oynanmıştır ve maalesef biz seyirci kalmışızdır. Çocuklarımıza bunun hesabını nasıl vereceğiz?
Zafer ÖZBEK

Haberin Devamı

Zorlu Center’de kim konser verdi?

ZORLU Center PSM’de 3 Nisan akşamı bir konser vardı. Konserin solisti ise büyük reklamlar ile kamuoyuna sunulan geniş hayran kitlesi olan Haris Alexiou idi. Tabii biz öyle sandık. Bizim gibi binlerce kişi de!
Hatamız ise bu büyük solist ile birlikte sahne alacak ‘İnce Saz’ grubunun etkinlikteki ağırlığını bilememekti! Zira konsere gelenler, 2.5 saatlik gösteride Alexiou’dan 8 şarkı dinleyip (onlar da İnce Saz grubunun eserleriydi) geriye kalan sürede grubun eserlerini dinleyince inceden bile değil, kalın bir hayal kırıklığına uğradı! Zira en ucuz bileti 150 TL (en pahalısı da 200 TL) olan bu konsere gelenler kuşkusuz ki bu bedeli Haris Alexiou için ödediğini sanmıştı. İnce Saz grubunu çok severim; şarkılarını da! Alexiou hayranlarının bu kadar ucuz bir reklamla kandırılması Zorlu Center PSM’ye yakışmadı. Alexiou burada üç-beş şarkı söyleyecek deselerdi aynı fiyattan bilet satabilirler miydi?
Ahlaki bir durum olmadı. Güzel ve büyük bir konser salonu yapmak başka bir şeydir, tüketiciye, sanatseverlere gerçeği ilan etmek ve onları kandırmamak başka bir şeydir!
Demek ki buranın yetkilileri algı yönetiminde sanatseverler ile belediye yetkililerinin anlayışını bir sanmış! Yazık!
Erdal BATMAZ

Haberin Devamı

CHP İl Başkanı Salıcı ne yapıyor
İBB için kılıçlar çekili

CHP İstanbul örgütünde, Büyükşehir Belediyesi Meclis Grubu’nda, özellikle de İmar Komisyonu’nda yer kapabilmek için şimdiden ‘kılıçlar’ çekildi.
Bir parti üyesi “Kazan kaynamaya başladı; herkes yönetimde ama esas olarak İmar Konmisyonu’nda yer almak istiyor. Kimse partisinden çok ‘ranta’ dayalı ‘komisyonculuk’ peşinde. Yazıklar olsun” dedi.
İBB’de geçen dönem 300 olan meclis sayısı kentin nüfus artışından ötürü 310’a (başkan dahil) çıktı. Meclis üyeliklerinin dağılımı henüz belli değil. Bir yönetici bu sayının 130-135 arasında olabileceğini söylüyor.
Bu arada İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı’nın, sadece belediye başkanlarını önümüzdeki salı günü kahvaltıya çağırması, örgütte büyük tepki uyandırdı. Kadıköy yöresinde bir ilçe başkanı “Salıcı’nın işi ilk önce belediye başkanları ile görüşmek değildir. Önce ilçe başkanları ile bir araya gelmesi gerekir; âdet böyledir. Çünkü ilçe belediye başkanları belediye başkanlarının üzerinde bir konumdadır. İl başkanının, İBB Meclisi’ndeki grup başkanvekilinin üzerinde olması, ‘temsili’ bir durumdur. Salıcı, önce itirazları yönlendirmek için için hangi ilçeye gittiğinin yanıtını vermelidir. Sonra da İstanbul’daki bu başarısızlığın nedenlerini ortaya koymalıdır. İmar Komisyonu üyelerini belirlemek değil” diyor. Bir başka hesap vermesi gereken de Genel Merkez’deki ‘Beşli Komite’dir.

Prof. Dr. Hüseyin Salihoğlu: Ağlaşmayalım

Haberin Devamı

YEREL seçimlerin sonucu tartışmalı yeler de olsa belli oldu. Seçmenin %45’lik bir bölümü AKP’yi desteklemeye devam ediyor. Tabii AKP’ye oy vermeyen çevrelerin bunu anlaması mümkün değil. Çünkü mevcut yönetim şaibe altındadır. Seçmen şaibe altıdaki bir partiye nasıl destek verir, diye soruluyor. Hatta o seçmenler ahlaksızlıkla itham ediliyor. Ben yerin müsait olmadığını düşünerek uzun bir makale şeklide değil de bunun böyle olmadığını farklı bir bakış açısıyla değerlendireceğim.
1- İktidarda olan partinin (hükümet olan değil) her zaman %10’luk bir avantajı var. Yani bütün partiler yarışa girerken sıfır noktasında iken iktidar on metre ileriden başlar.
2- Söz konusu olan yerel seçimlerse hükümetten yardım görmek için iktidar partisini seçer (bazı yerlerde belediye başkanlarının istifa edip iktidar partisine katılmaları bundandır).
3- Hükümet başkanının asıp keserek fırça çekip dünyaya meydan okuması seçmenin büyük bölümünün ilkel duygularını okşar (Hitler de bu türden söylemlerle Alman halkının ilkel duygularını okşamıştı).
4- İnsanlar kuvvetli olanı destekler zayıf olanı değil; bunun acıma duygusuyla bir ilgisi yoktur. Türkiye’de medya yanlış bir ezbere sarılmış vaziyette “AKP kendini acındırıyor, seçmen de yufka yürekli olduğundan oyunu ona veriyor”. Eğer öyle olsaydı merhum Bülent Ecevit oyunu %1,5’a düşürmez %30-40’lara çıkarırdı. Ayrıca bu seçim sonuçlarından anlaşılıyor ki Ecevit’i Cemaat desteklememiş.
5- Türk seçmenin yolsuzluklara prim verdiğini, bir başka deyişle ahlaksızlığa hoşgörüyle baktığını sanmıyorum. Yapılan bu seçim iktidarı değiştirme yönünde bir seçim değildi, yani genel seçim değildi. O nedene yukarıda da belirttiğim gibi merkezi güçle bulunulan ilin-ilçenin arasının açılması istenmemiştir. Eğer genel seçim yapılırsa durum çok daha farklı olacaktır (Cumhurbaşkanlığı seçimi de dahil).
6- Korku; seçmenin büyük bölümüne dinin elden gideceği korkusu verilmektedir, ya da kendisi ona inanmakta ve çağdaş insanlara dinsiz gözüyle bakmaktadır. Tıpkı birçok aydının mevcut yönetimin adım adım şeriat devletine gideceğine inandığı gibi.
Prof. Dr. Hüseyin SALİHOĞLU

Mücadeleye devam...

SEÇİMLERDE muhalefetin başarısızlığı ve bunun nedenleri tartışıladursun. Bu tartışma yapılırken, ‘milli irade’nin sahibi (?) halkımız hakkkında da küçük bir tartışma yapmak gerekirse, şunları söylemek gerekmez mi:
- Eğer bir halk, ‘kedi lobisi’nin trafoları patlattığına inanacak; aynı anda çıkan (!) rüzgardan elektiriklerin kesildiğini yutacak kadar irrasyonelse,
- Namusu olan oy’unu torba torba kömüre, kutu kutu erzaka, dağıtılan paraya vs. satarak, sadece kendi geleceğini değil ülkesinin de geleceğini satıyorsa,
- Hırsızlığı; ‘çalıyorlar ama çalışıyorlar’, ‘çaldılarsa benim paramı çaldılar’ gibi çarpık bir mantıkla (!) ak’lıyorsa,
- Birilerinin g..nün kılı olmayı kabul edecek kadar kulluğu yurttaşlığa tercih ediyorsa,
- Dindarlığın kindarlıkla zehirlendiği bir maneviyat dünyasında, birilerinin Bakara suresiyle makara yapmasına sesini çıkarmayacak kadar dinine-imanına sahip çıkıyorsa (!),
Birileri de kalkar ve:
- Milletin a...a koyacak kadar terbiyeli (!) sermaye iradesinin, milli iradenin sahibi olmasını kabul eden ‘bir millet’, faşizan karakterli ‘ileri demokrasiye’ layıktır, derse abartmış olurlar mı acaba?
Son söz: Namusluların en az namussuzlar kadar cesur olduğu bir ülkede, yalandan-dolandan, vurgundan-talandan, kutu kutu dolardan uzak bir düzende yaşamak umudunu kaybetmeden; mücadeleye dev
Yaşar ALTINTARTI

CHP’nin genel oyunun %13.5’unun üç büyük şehirden geldiğini biliyor musunuz

BEŞİKTAŞ’tan Hasan Borkurter bir hesap yapmış; CHP üç büyük şehirde hangi oranda oy alıyor diye.
Değerlendirmeye göre, 45 milyon kişi oy kullandı; CHP bunun 12.600’unu aldı (%28).
İstanbul 3.4 milyon (%25)
Ankara 1.4 milyon (%11)
İzmir’de 1.1 milyon (%10)
Yani üç Büyüksehir’de aldığı oy %28’in %%46’sını oluşturuyor.
Toplamda CHP Türkiye ölçeğinde aldığı %28’lik oyun %13.5’i üç büyük şehirden sağlamış oluyor.
Geriye kalan %14.5 oy ise Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, Çanakkale, Muğla, Yalova, Aydın, Sinop, Antalya Adana, Hatay, Mersin ve Zonguldak’tan gelmiş oluyor. (SHP 1989’da 39 il’i kazanmıştı.
Doğu, Güneydoğu, Anadolu’nun İç kesimleri Karadeniz ve Marmara’nın büyük bölümü ve Ege’nin iç kesimlerindeki gücü giderek azalıyor.
Ne yazık ki, CHP’nin il belediye başkanlıklarının 14’e düşmesi düşündürücüdür. CHP/CHP’nin 1989’daki kazandığı il sayısı 39 idi.
CHP’nin politikalarını gözden geçirip tüm Türkiye partisi olması gerekmiyor mu? CHP seçim kampanyasında hükümetin yolsuzluklarını kullanıp hiç bir yerel ve genel politikalarını seçmene anlatmadığı için halktan beklediği desteği alamamıştır bana göre.”

Yazarın Tüm Yazıları