CHP Genel Başkanı Deniz Baykal dünkü Trakya turundan memnun döndüğü sanıyoruz.
Çünkü, sırasıyla Kırklareli, Edirne ve Tekirdağ mitingleri ile bir yerde gücünü sınadı. CHP’liler, Kırklareli’den (Cavit Çağlayan) ve Edirne’den (Hamdi Sedefçi) kesin olarak umutlu. Zaten bu isimler halen Belediye Başkanı.. Tekirdağ’da CHP (Dr. Adem Dalgıç), rakibinin değil ama AKP’nin gücünü aşabilirse yeniden başkanlığını alabilir. 2004’de seçimindte, Av. Güneş Gürseler belediye meclis üyeliği tespitine müdahale edilmesi üzerine adaylıktan çekilmişti, bundan ötürü de aradan AKP çıkmıştı.
Trakya illerinde CHP’nin her zaman bir ağırlığı var. Bir de, özellikle bu seçimde ’partizanlık’ sonucu valilerin ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu’nun ’katkıları’ insanları etkileyebilir doğallıkla... Karnı doyurulan ise kendisini borçlu hissedebiliyor; bu sosyolojik bir duygu... Bunu açık şekilde gözlemlenebiliyor. Emniyet’in, çeşitli partilerin pankart ve afişlerine karşı AKP’ye daha müsamahakar davrandığını da... AKP işini iyi biliyor. Tekirdağ’a geçen Pazar günü Devlet Bahçeli gelmeden önce sabah saatlerinde 2000 kişiye Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın 50 lira+70 lira gıda alışveriş çeki dağıtılmıştı. Ertesi gün de Başbakan Erdoğan gelmişti Tekirdağ’a... Erdoğan’ın yoğun trafiğinden gidemediği Edirne’de ise yarınki İstanbul mitinginden sonra konuşacak.
Sanmayın ki, üç ilin tarım kesiminin, çalışanının ’karnı tok’...Miting meydanlarında sıkıntıları dinledik vatandaşlardan... Çerkezköy, Çorlu, Muratlı ve Lüleburgaz kesiminde krizin etkisinden kapanan ya da üretimlerini kısan fabrikalarda işini kaybedenlerin sayısının 40 bini aştığı söyleniyor. Çorlu’daki Organize Sanayi Bölgesi’nde 136 deri fabrikasından çalışabilenlerin sayısı 40-50’yi bulabiliyor. Bu vahim bir tablo gerçekten.
Baykal, Erdoğan’ı test ettiriyor
DENİZ Baykal, her üç konuşmasında da keyifliydi... Kalabalıklara karşı hükümete dönük eleştirilerini ’evet’li ve ’hayır’lı diyaloglara dönüştürüyor, onların yaşadıkları sorunlara ortak oluyordu. Tepkileri en çok kadınlar; sonra da köylü ve üreticiler veriyordu. Örneğin şöyle konuşuyordu Baykal:
- Ürününü iyi fiyata sattın mı?
- Hayır.
- Sütten kar ediyor musun?
- Hayır.
- Süt tozu ithal edildiğini biliyor musun?
- EvetÖ
- TMO alım yaptı mı?
- Hayır.
- Rusya, Ukrayna, Bulgaristan ve Romanya’dan ithal buğday ve ayçiçeği ithal edildi mi?
- Evet.
- AKP ekonomik politikalarını uzun süre kamufle ettiler... Peki nasıl ve neyle yaptılar bunu?
- Borçla...
- Türkiye’nin 85 yılda yapılmış 220 milyar dolar borcuna bunlar 7 yılda 280 milyar daha ekleyerek 500 milyar dolara çıkardılar.
- (Tenceremizde yemek yok sesleri...)
- Damadının çalıştığı şirkete ATV ve Sabah’ı almak için 750 milyon dolarlık kamu kaynağı kullandıran Başbakan dürüst mü?
- Hayır.
- Erdoğan) bu ülkenin nasıl kurulduğunu bilir mi?
- Hayır.
- Çocuklarınız iş bulabiliyor mu?
- Hayır...
İSTİKRAR OYU!
Baykal konuşmasını sürdürüyor. Çiftçiye verilen Doğrudan Gelir Desteği’nin önümüzdeki yıl kaldırılacağını, öteki desteklerin de %10-15 düşeceğini öne sürüyor. Sonra Deniz Feneri’ne geliyor, AKP’nin bu davayı nasıl gözlerden kaçırmak istediğini ayrıntılı bir şekilde anlatıyor. İktidarın Tüpraş’ın (%14.75) ve Türk Telekom’un satışındaki ’öyküleri’ sıralıyor; birçok iddiayı dikkatlere yeniden sunuyordu. Baykal’ın alkış alan iki çıkışı da "Valiler devletin emrinden çıkıp Başbakan’ın emrine girdiler" ve "İnönü çocuklarına kuyumcu dükkanı açtı mı?" idi.
Şu dikkatimizi çekti... 2007 seçimlerinde AKP’ye ’istikrar’ adına oy verdiğini söyleyenler ya da oylarını gizleyenler bu kez itiraf ediyorlar:
"Ne yazık ki ben vermiştim ama bu sefer oy yok!"
Ana-baba evim gibi geliyorum
Baykal konuşuyor:
- Başbakan korumasız olarak aranıza gelebiliyor mu?
- Gelemiyor.
- Niye gelemiyor?
- Korkuyor.
- Ben Trakya’ya annemin babamın evine gelir gibi geldim.
- Hoş geldin, helal olsun.
- Vatandaşa küstahlık yapma hakkı var mı?
- Hayır.
Valilik meslek değil ’temsil’ görevidir
CNN’de geçen akşam Reha Muhtar’ın programında valilerin ’çoğunun’ İmam Hatip kökenli olduğunu söyledik. ’Çoğu’ demek biraz aşırıya kaçtı. Başbakan Erdoğan
programı dinlemiş ki, miting meydanlarında hemen bunu diline doladı ve bu vesile ile yine medyaya yüklendi.
Önce belirtelim, biz İmam Hatip Liseleri’ne karşı değiliz.
Onlar da laik bir ülkenin okulları... Mezunları, Türkiye ortalamasının 3-5’ine tekabül ediyor.
Esas olarak biz ’taraf tutmaktan’ ve ’kayırmacılık’tan söz etmek istemiştik.
Niye artan bir şekilde İmam-Hatip’lilere imtiyaz tanınıyor?
Başbakan hemen dine karşıtlık cephesi açmak peşinde.
Buna kimsenin, başta Başbakan’ın hakkı olamaz.
’Herkesin dini kendisine...’
İmam Hatiplilerin, Vali-Kaymakamlığına gelince... İl idaresi ile ilgili mevzuat ve Cumhuriyetin bürokrasi geleneği mülki amirlerin siyasal, hukuk, iktisat diplomalarına sahip olmasını şart koşuyor.
Herkesin kendi uzmanlığı ve liyakatının gereği olarak ilgili makamlara getirilmesi söz konusu olmalıdır.
İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada "Mevcut valilerin 55’i SBF, 26’sı hukuk; halen görev yapan 81 il valisinin 69’u genel lise, 12’si imam hatip lisesi mezunudur" deniliyor.
Bu arada keşke Kaymakamların sayısını öğrenseydik... Hatta Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden Milli Eğitim, Adalet Bakanlığı ve Emniyet kadrolarına yapılan yatay geçişleri de...
Biz bir dengesizliği vurgulamak istemiştik; başka amacımız yok.
Kaymakamlık bir meslek.
Valilik ise meslek değil, Büyükelçilik gibi bir temsil makamıdır.