Paylaş
Bu konudaki yazılarımızın ilgi gördüğünü belirtelim. “Bunların hiçbirinde abartı yoktur. CHP örgütleri sayenizde bayram ettiler” diyenlerden tutun da “Gökhan Günaydın’a bu iddiaların sahibi olarak beni tanık gösterin” diye çıkışanlara kadar çoğu burnundan soluyordu.
Günaydın 5’li komisyon arasında görüş farklılığının doğal olduğunu vurgulasa da kendisine giden herkese ‘Tek yetkili ve karar alıcı benim’ deyip azarladığı tüm genel merkezin ve örgütün malumu... Hatta partinin en üst karar organı PM üyelerini bile azarlayarak konuştuğu gizli değil. PM üyesi Halit Toraman ile tartışmalarına bakmak gerekiyor.
Anlamakta güçlük çektiğimiz husus, sosyal demokrat bir partide ‘Tek yetkili benim’ nasıl denebildiğidir.
Günaydın, gün boyu aday adayları adına gelen ekiplerle ve meclis üyesi adaylarıyla görüştüğünü söylüyor. Bildiğimiz kadarıyla Günaydın ve komisyon başkan adaylarını çağırıp yüz yüze görüşme yapmadılar. Adayların çoğunu da tanımazlar. O halde birilerinin gidip Günaydın’la görüşmesi kuralsızlığın ve kasaba siyasetinin ötesinde algılanmıyor. Zamanları yoksa binlerce meclis üyesi adayıyla nasıl ve neden görüştükleri ilginç bir durum. Burada büyükşehir ve ilçe belediye meclis adaylığı için çıkılan ihaleleri şimdilik yazmıyoruz. Günaydın yerel yönetimlerden sorumlu olduğu için belediye başkanlarıyla görüşmesinin doğal olduğunu ve maddi hiçbir ilişki kurmadığını haklı olarak söylüyor. Ama yine de karşısındaki bazı isimlerin ‘fuar etkinlikleri’ üzerinde etrafa laf yetiştirmeleri de hiç de hoş değil.
5’Lİ KOMİSYON
5’li komisyonun beceriksizliği CHP’yi hâlâ belirsiz bir durumda kalmaya mecbur bıraktı. Antalya’dan arayan bir aday adayı şunu söyledi bize:
“İlçe başkanlarına anket yaptırılamaz. Hatalı biçimde belediye başkanlarının anahtar liste ile eğilim yoklamalarına da müdahale etmesi hem ülke demokrasisini hem sosyal demokrat CHP örgütünü sıkıntıya sokacağa benziyor. Antalya Muratpaşa ve Konyaaltı eğilim yoklamalarında neler olduğunu vicdanı olan CHP’liler tepkisiz kalamıyorlar.”
Adnan Keskin olayı yalanlamıyor bile, rakı masalarında pet şişeyi nasıl fırlattığını Balıkhan Restaurant’ta vekillere bile anlatıyor.
Evet Günaydın’ın akçeli işlerle işi yok. O konuda dürüst, bizim de karşı bir iddiamız olamaz.
Antalya Muratpaşa’dan gönderilen 25 Ocak’ta meclis üyeliği seçiminde bazı üyelerin “Her şeyden önce seçmen pusulalarında isimlerin karşısındaki kutucuklardaki karışıklık oy verenlerin tercihlerini yanlış işaretlemesine ve oy kaymalarına sebep olmuştur. Bu yanlışlık seçmen iradesini sandığa doğru bir biçimde yansıtmamıştır” denildiğini 5’li komiteye bildirildiğinden genel başkanının haberi olmuş mudur?
Kılıçdaroğlu’nun, 5’li komiteye sonunda müdahale etmesi bütün olayların doğruluğunu göstermiyor mu?
Etik olarak çöken bir iktidar
“KONFÜÇYÜS asırlar öncesinden ikaz etmiş, iktidar sarhoşluğu, sake (pirinç rakısı) sarhoşluğundan daha zararlıdır” diyen bir hukukçu dostumuz “İktidarın yendiği ‘ağa babalar’ kimlerdir? Askerler mi, hangi komutanlardır bunlar? Hangi bürokratik iktidar diye mi soralım. Nerede bu insanlar, ortada kimse var mı, gösterin Allah aşkına!.. Yassıada duruşmalarında köy kahvelerinde duruşmalar radyodan izleniyordu. 27 Mayıs 1960 sonrasında Yassıda davasında birçok hukuk kuralı ihlal edildi ama duruşmalar köy kahvelerinden bile dinleniyordu. Mahkeme Başkanı Salim Başol “Sanıklar getirildiler, bağlı olmayarak yerlerini aldılar” diyordu. Silivri yargılamalarını takip etmek isteyenler meydan muharebesi vermek zorunda kaldı, coplandı, gazlandı, duruşma salonuna giremediler, bu bakımdan, Silivri yargılamaları, Yassıada yargılamalarının da gerisinde kaldı...
Yassıada darbe mahkemesi, ceza kanununda bulunan, “Anayasal düzeni değiştirmek/bozmak ve ortadan kaldırmak” maddeleri üzerinden soyut değerlendirmelerle haksız hükümler verdi, idam cezalarına hükmetti ve infazlarla demokrasi tarihimize bir ‘kara leke’ sürdü. Bugün de Silivri özel yetkili yargısı çok tartışılan hükümler ile TSK’nın komuta kademelerini tahrip etti.
Demokrasinin en önemli göstergesi olan bağımsız ve tarafsız yargıyı tartışılır hale getirdi.
‘Yolsuzluk sansürü’
“KİM hangi hakla soru önergesi vermeme, web sitemde yayımlamama yasak koymaya cüret edebilir? Başbakan Erdoğan’ın emriyle TİB, tbmm.gov.tr adresine girip yolsuzluk önergelerini de mi ayıklayacak? Milli iradenin temsilcisi olan Meclis’e sansür girişimine asla boyun eğmeyeceğiz. Milletvekilinin görevi ve sorumluluğu millet adına iktidarı denetlemektir. Bunun araçlarından biri de ilgili bakanlara kamuoyunda yer bulan iddiaları ve usulsüzlükleri sormaktır. Bu sorular milletin seçtiği vekiller tarafından yine millet adına sorulur. Kendisinden şüphesi olmayan da bu sorulara namuslu bir şekilde cevap verir.”
Bunları kim mi söylüyor,
CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran...
Avrupa kapıları 5 gündür kapalı
Biz nasıl küresel gücüz!..
YAKLAŞIK 5 gündür Bulgaristan hükümeti Türk TIR’larına geçiş sıkıntısı yaşatmakta ve Türk TIR Avrupa’ya açılan ve dış ticaretimizin can damarı...
Avrupa’ya açılan ve dış ticaretimizin can damarı olan Hamzabeyli ve Kapıkule sınır kapısı kapalı... Sadece yabancı TIR geçiş yapabiliyor. Bu tür sorunlara kimse değinmezse Türkiye ticaretinin yüzde 50’sinin aktığı bu kapılar kapalı...
10 milyon nüfuslu, yolu bile olmayan Bulgaristan, Türk TIR’larına kota koyup dış ticaretimize sekte vuruyor. Biz nasıl küresel gücüz anlamış değiliz.
Derneğimiz de gazetenize tam sayfa ilan vermesine rağmen araçlar sınır kapılarında bekliyor.
Konu ile ilgili olarak sizin de yardımlarınızı bekliyoruz.
Tarık TEMEL
Biliyor musunuz
CHP milletvekilleri Turgut Dibek’in (Kırklareli), Başbakan’atoplumda alkol yasası olarak bilinen düzenlemeye göre 22.00’dan 06.00’a kadar perakende alkol satış yasağı ve araçlarda sürücü koltuğunda sigara kullanma yasağı uygulaması Eylül 2013 tarihi itibariyle yürürlüğe girdiğini hatırlatarak “Şimdiye kadar
kaç kişiye ceza kesilmiştir; ceza miktarları ile ilgillere göre dağılımı nedir?” diye sorduğunu... SEZGİN Tanrıkulu’nun (İstanbul) “Devlet Tiyatrolarını kapatma kararı uygulanmasının hızlandırılması için Kültür ve Turizm Bakanına talimat verildiği, kapatma kararının Türkiye Sanat Kurumu bünyesinde oluşturulaacak 11 kişilik tamamı erkek üyelerden oluşan yönetim kurulu aracılığıyla yerine getirileceği iddiaları doğru mudur" diye sorduğunu...
FENERBAHÇE’ye ’Manidar’ Ceza
PROFESYONEL Futbol Disiplin Kurulu’nun (PFDK) Fenerbahçe’ye, Torku Konyaspor maçındaki tezahüratlardan ötürü 1 maç seyircisiz oynama cezası vermesi moda deyimle ‘manidar’’ hem de çok manidar.
Torku Konyaspor maçında taraftarın “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” ve son yolsuzluk operasyonu kapsamında hükümete yönelik tezahüratları dikkate alındığında verilen bir maçlık ceza manidar olduğu kadar, maç sonrası 7 taraftarın gözaltına alınıp daha sonra serbest bırakılması da o denli anlamlıdır.
PFDK küfürlü tezahürat nedeniyle ceza verdiğini savunsa da burada amaç Aziz Yıldırım’ın dediği gibi, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerine bağlı, yılmaz savunucusu Fenerbahçe’ye gözdağı vermektir.
“Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” ne zamandan beri kötü tezahürat sayılmaktadır? Türkiye Futbol Federasyonu ve Disiplin Kurulu, Atatürk’e sahip çıkılmasını kulüplere ceza verilecek suçlar arasına mı almıştır?
Daha önceki maçlarda da atılan “Her Yer Taksim Her Yer Direniş” ve “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganlarından başta iktidar olmak üzere bazı çevrelerin rahatsızlık duyduğu kamuoyuna yansımıştı. Acaba, son ceza bu rahatsızlığın bir sonucu mudur?
Disiplin Kurulu Fenerbahçe’ye bu cezayı verirken, kendi arasında bile bütünlük sağlayamayarak, kapatma kararına iki üye karşı çıkmıştır. Disiplin kurulu değişen disiplin talimatı nedeniyle ceza verdiğini ileri sürse de bu gerekçe 25 milyon Fenerbahçe taraftarını tatmin etmedi.
Tahkim Kurulu, PFDK’nin Fenerbahçe’ye verdiği bir maçlık cezayı kaldırmalı, bu yanlıştan dönülmelidir.
3 Temmuz ve sonrasında yaşanan gelişmeler karşısında taraftar, yönetim ve futbolcusuyla bütünleşerek bu zor süreçten alnın akı ile çıkan Fenerbahçe camiası, bu manidar cezanın da üstesinden gelecektir.
’Yıkılmaz Kale’ Fenerbahçe, Atatürk ilke ve devrimlerini sonsuza dek savunacak, o ilkelerin yılmaz bekçisi olmaya devam edecektir.
Şükrü KARAMAN
İzmir’de Yıldırım- Kocaoğlu kapışması büyüyor
İZMİR’de Belediye Bakanı Aziz Kocaoğlu ile AKP adayı Binali Yıldırım arasında ‘tatlı-sert’ seçim kampanyası, esprilerle daha da renkleniyor.
Yıldırım’ın “Kocaoğlu, 30 Mart’ta eve gidecek” sözlerine yanıt veren Başkan Kocaoğlu “Ben 46 yıldır Bornova’da yaşıyorum ve 30 Mart akşamı zaferle evime gideceğim. Peki Sayın aday, siz hangi şehirdeki evinize gideceksiniz? Biz sizi 30 Mart’tan sonra da İzmir’de görebilecek miyiz?” diye sordu. Kocaoğlu, “Sizin söyleminize göre İzmir eğer köy olduysa, 11 yıldır nerdeydiniz” karşılığını verdi.
Binali Yıldırım’ın Torbalı ziyaretine değinen ve “Torbalı’da elektrik, banka şubesi ve para çekme makinesi yok” diyen sözlerini eleştiren Başkan Aziz Kocaoğlu, “Torbalı, Aliağa ile birlikte sanayisi en çok gelişen, en çok büyüyen iki ilçemizden birisi. Torbalı’da bunları söylemek hem Torbalılara hem bu memlekete yazık. Yazık oğlu yazık” dedi.
ÖZEL İDARE MALLARI
İl Özel İdare’nin mallarının İzmir’de kalması için Binali Yıldırım’a bir kez daha çağrıda bulunan Başkan Aziz Kocaoğlu “Gel birlikte Valiliğe gidelim. Var mı yok mu belli olmayan komisyon toplansın, bir protokol imzalayalım ve ‘İl Özel İdaresi’nin malları o görevleri üstlenen İzmir’in tek yerel yönetimi olan Büyükşehir Belediyesi’ne bırakılacaktır’ diye komisyon karar alsın. İzmir’i, İzmirliyi seviyorsan, aday olduysan, haydi İzmir’in mallarını hep beraber İzmir’de bırakalım, var mısın?” diye çağrıda bulundu.
Paylaş