CHP, ’sosyal demokrat ve sol’ bir parti sayılıyorsa, partideki en basit üyelik veya delegelik hakkı üzerinde oyunlar oynanıyorsa, bu partiden umut bekleyenlerin yaralandığını ve üzüldüğünü açık şekilde ifade etmek gerekiyor.
Önümüzdeki mart ayında yapılacak kurultay öncesinde daha şimdiden Genel Merkez’in talimatıyla delege seçimlerine dönük oyunların açığa çıkması, ’partimiz zarar görmesin’ diye susanları bile isyan ettirdi. Onlar bile "Susmak hukuksuzluğu güçlendiriyor" diyorlar artık.
"CHP’de ortada paylaşılacak bir pasta mı var ki bu hukuk dışı mücadele yapılıyor. Bütün mücadele, parti içi iktidarın sürmesi midir? Buyursunlar o zaman gene parti içi iktidar olsunlar. Peki bunun Türkiye’ye, CHP’ye, sosyal demokratlara getirdiği kazanım nedir?"
İstanbul’dan bir CHP’li neredeyse ağlıyordu: "Biz partimizin düşmanı olamayız. CHP Genel Merkezi bize neden düşman gibi davranıyor. Her şey sandalye için mi?"
Türkiye’nin birçok yerinden arayan partililer, tepkilerini ortaya koyuyorlar.
Ali Topuz’un geçmişteki deyimiyle inanılmaz ’okus pokus’ öyküleri anlatılıyor.
(Topuz’un bile bu oyunlardan rahatsız olduğu anlatılıyor.)
Pendik’te askıya çıkan üye listelerine sonradan ekler yapıldığı, bazı üyelerin üzerine ’nakil’ yazıldığı, gerçek CHP’lilerin oy kullanmalarının engellendiği... Maltepe’de, benzer olayların yaşandığı, bazı kişilerin ’beni CHP’ye üye yapmışlar’ diye şaşırdığı... Tuzla’da bir grup CHP’li, Tuzla İlçe Başkanı Hasan Uzunyayla ve yönetim kurulu hakkında savcılığa ’evrakta sahtecilik’ ile ’Siyasi Partiler Kanunu ve CHP Tüzüğünü ihlal etmek’ iddialarıyla iki ayrı suç duyurusunda bulunuyor. Muhalefetin üye yazım listelerinin yırtıldığı delege seçimlerinde başka yerlerden getirilen kişilere oy kullandırıldığı... Kumburgaz ve Beylikdüzü’nde muhalefet gruplarının ağırlığının hissedilmesi nedeniyle ve ’güvenlik’ gerekçesiyleBüyükçekmece İlçe Sekreteri Coşkun Tanış’ın, oy pusulalarıyla sandığı alıp götürdüğü... Ankara’da, Zonguldak’ta ’parti içi çalışmaların demokrasi esaslarına uygun olmayan’ yöntemlerle...
Bunun gibi birçok örnek var. En komiği ’seçmen’ olmayanlar delege yapılabiliyor.
Partide safların ayrışımı da gündeme geliyor bu arada... Partideki görevinden çekilen Eşref Erdem’in Güneydoğu kökenliler ile Aleviler üzerinde ağırlığının giderek arttığı ve muhalefet sözcüsü konumuna geldiği de konuşuluyor. Bir milletvekilinin "Bu gelişmeler olurken Deniz Baykal’a karşı bir tavır yok" demesi partideki çekişmenin ’kontrollü’ geliştiği yorumu da dikkat çekiyor.
Yani ’politbüro’ kavgası öne çıkıyor. Deniz Baykal’a ise ortak aday...
Esasında kavga, Kurultay’da yapılır. Eğer kavga delege seçimlerinde yapılıyorsa, bunun arkasında başka hesaplar yatıyor demektir... Sosyal demokrat bir partide parti içi hukuksuzluk öne çıktığında, AKP’nin karşısında bir güç yaratmak başka bahara kalmaz mı?
Polis=Disiplin, hukuk ve şefkat
ATATÜRK’ün "Polis, bir asker kadar disiplinli, hukukçu kadar hukuk adamı, bir anne kadar şefkatli olmalıdır" sözünü hatırlatan CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal, İnsan Hakları Komisyonu’nun, 28.11.2007 tarihinde yapılan toplantısında, Feyzullah Ete (Avcılar) ile ilgili olayın incelenmesi amacıyla, alt komisyon oluşturulmasını gündeme getirmiş. Ancak AKP ve MHP’li üyelerin kabul etmemesi nedeniyle talebi reddedilince toplantıyı terk etmiş. Soysal, "Türkiye’de son dönemde yaşanan olaylar, Emniyet’in genel olarak toplum nezdinde güvenini sarsmaktadır. Vatandaşların huzur ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olan polisin, amacı dışında, orantılı güç kullanımı sınırlarını aşarak böyle olaylara neden olması düşündürücü ve kaygı vericidir" diyor. Soysal, "konunun, temel hak ve özgürlükler, insan hakları ve güvenlik çerçevesinde bir bütün olarak değerlendirmesinin uygun olacağını" belirtiyor.
’Türkçe siliniyor mu?’ (2)
HÜKÜMETİN, 29 harfli Türk alfabesine w, q, x harflerini ekleme düşüncesinin altında Kürtçe’nin eğitim dili olarak kullanılmasına olanak sağlamak düşüncesi yattığını fark etmiyor musunuz? Babacan’ın bunu Türk medyasından kaçırarak İngilizce çıkan bir gazeteye söylemesi ayrıca dikkate değer değil midir?
Y.T.-ANKARA
"AVRUPA’da Türk dili siliniyor" (29.11.2007) başlıklı yazınızla ’uyanın’ diye çağrıda bulunuyorsunuz.
Türkiye’de Türk dili siliniyor olmasaydı, değil Avrupa’da, dünyanın hiçbir yerinde Türk dilinin silinmesi gündeme gelmezdi. "Atatürk Türkiyesi’ni bu noktalara getirenler utansın" demeyeceğim, çünkü utanmazlar; ancak, bütün dileyim, Atatürk Türkiyesi’ni bu noktaya getiren emperyalist işbirlikçilerinden, gıyaplarında da olsa yargılanıp hesap sorulması ve onların mahkum edilerek tarihteki lekeli yerlerini almalarıdır.
İnancım odur ki, bu da olacaktır.
Baki KARAKOL-İSTANBUL
BEN 55 senedir Amerika’da çalışan bir Türk doktoruyum. Avrupa’da Türkçe’nin kaybolacağı endişesi gibi burada da ikinci değil ama üçüncü nesil maalesef Türkçe bilmiyor artık.
Beni en çok üzen şey ama uzaklara da gitmeye gerek yok. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dadoğan insanlarımızın birçoğu da Türkçe bilmiyor.
Bence bizim en büyük kabahatimiz, burnumuzun önünü görmememiz.
Dr.Lemi YURAKUL-AMERİKA
8.12.07 / 12.00’de saatleri kurun
BM’nin bu yıl Endonezya Bali’de toplanacak olan iklim toplantısına yaklaşılırken Greenpeace, Türk halkına alarm çağrısında bulunuyor:
"Zamanımız daralıyor. İklimi kurtarmalıyız.8 Ağustos’ta tüm dünyada iklim değişikliğine karşı eşzamanlı gerçekleştirilecek BM İklim Değişikliği toplantısında bulunan hükümet delegasyonlarına ’İklimi kurtarın!’ mesajı gönderilecek. Greenpeace Akdeniz Enerji ve İklim Kampanyası Sorumlusu Hilal Atıcı "3 yıldır tüm dünyada gerçekleştirilen küresel eylem gününde bu yıl Türkiye’nin önemi ciddi derecede arttı. Çünkü artık Avustralya’nın da Kyoto Protokolü’nü imzalamasına kesin gözle bakılıyor. Geriye bir tek Başbakan Erdoğan ve ABD Başkanı Bush kaldı. Türkiye Bali’de yapılacak toplantıdan Kyoto Protokolü’nü imzalama sözü vermiş olarak geri dönmeli" diyor. Bunun için çalar saatlerimizi 8 Aralık’ta saat 12.00’ye kuruyoruz. Gelebilenleri Kadıköy’e hep birlikte alarm vermeye çağırıyoruz. Gelemeyenleri tüm Türkiye’de evlerinde, işyerlerinde, arabalarında, nerede olursa olsun, saatlerini 12.00’ye kurmaya ve seslerini yükseltmeye çağırıyoruz.