Paylaş
Yaşar, 'Çeltik'te vurgun' (10.12.2006) yazısında yer alan iddialar için "Firmanın, kanunların kendisine verilmiş hakları kullanmak suretiyle işlem yaptığını, yasal olmayan hiçbir iş yapmadıklarını" savunuyor.
'Referans fiyat' uygulamasının neden yasal olmadığını, ilgili ithalat rejimi mevzuatına göre yapıldığını savunan Yaşar şöyle diyor:
"Firmamız arz açığı olan bir ürünü ithal etmektedir. Dolayısıyla, üreticinin mağduriyetinin firmamızın ithal ettiği pirinçte aranması yanlıştır.
Firmamıza tanınan hiçbir 'imtiyaz' yoktur ki belgesi olsun. Yaptığımız ithalatların tek dayanağı Türkiye Cumhuriyeti yasalarıdır."
Bu arada Baykal'ın 'şaibeli' dediği ithalatla ilgili varsa elinde bilgi ve belgelerle kendilerine savcılıkta suç duyurusunda bulunmasını istiyor.
İthal şeker ve pirinç piyasasında, Pınar Altuğ'un reklamlarında oynadığı 'Helin' markasıyla parlayan Diyarbakır kökenli firma, hakkındaki iddiaları kendi görüşüne göre yanıtlarken, milletvekilleri Çömez ve Gencan'ın soruları ise ilgili bakanlardan halen yanıt bekliyor.
YASADIŞI UYGULAMA YOK
Gerek gazetedeki gerekse internetteki yazınızı üzüntü ile okuduk. Diyarbakır'da son üç yıldır vergi rekortmeni olan ve yüzlerce insana çalışma imkanı sunan firmamız yasal olmayan hiçbir iş yapmamıştır.
Bunun aksini ne bir kişi ne de bir kurum söyleyebilir. Tamamıyla yasalar çerçevesinde iş yaptığımız gibi, yasa dışı uygulamalara karşı da duruşumuzu net olarak ortaya koymakta, hakkımızı aramaktayız.
Size referans fiyat uygulamasının neden yasal olmadığını ilgili mevzuat ve yargı kararları çerçevesinde ortaya koymaya çalışacağız.
Türk hukuk mevzuatına göre ithalat, İthalat Rejim Kararı çerçevesinde yapılmakta ve ithal eşyasının gümrük kıymeti, Gümrük Kanunun 23-31 ve Gümrük Yönetmeliği’nin 35 ila 49 uncu maddelerine göre belirlenmektedir.
Söz konusu yasal düzenlemenin dayanağı ise Milletlerarası Sözleşme (Resmi Gazete: 27.081993 Sayı : 21676 (Asıl) Düstur Tertip:5 Cilt: 32 Sahife)’dir.
4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 24. maddesinde eşyanın gümrük kıymetinin, eşyanın satış bedeli olduğu, 26. maddesinde ise, asgari gümrük kıymetlerinin, keyfi veya fiktif kıymetlerin gümrük kıymetinin belirlenmesinde esas alınamayacağı açıkça hükme bağlanmıştır.
Anılan Milletlerarası Sözleşme’nin (GATT Anlaşmasının VII. Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Anlaşma) önsözünde de, tarafların keyfi veya fiktif gümrük kıymetlerinin kullanılmasını önleyen adil, yeknesak ve tarafsız bir gümrük kıymeti sisteminin gerekli olduğunu kabul ederek anlaştıkları belirtilmektedir.
Dolayısıyla, idarenin hangi kıstasa göre belirlediği belli olmayan 570 USD fiyat, kuşkusuz ki fiktif ve hatta keyfi bir fiyattır.
Ayrıca, Anayasamızın 73. maddesi "...Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır" hükmüne amirdir. Bunlar dışındaki ek mali yükümlülükler ise 167. maddede düzenlenmiştir.
Anayasamızın, II. Piyasaların denetimi ve dış ticaretin düzenlenmesi başlıklı 167. maddesinde yer alan “?Dış ticaretin ülke ekonomisinin yararına olmak üzere düzenlenmesi amacıyla ithalat, ihracat ve diğer dış ticaret işlemleri üzerine vergi ve benzeri yükümlülükler dışında ek malî yükümlülükler koymaya ve bunları kaldırmaya Kanunla Bakanlar Kuruluna yetki verilebilir.” hükmüne göre de, herhangi bir kanuni dayanağı olmayan ve Bakanlar Kurulu’nca karara bağlanıp yayımlanmayan bir yazıya istinaden firmamıza ödettirilmeye çalışılan ek mali yükümlülük yasal değildir.
DANIŞTAY'IN KARARI
Nitekim, Danıştay Vergi Dava Daireleri’nin 26.03.2004 tarih ve E:2003/338, K: 2004/38, sayılı kararında; “4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 4. maddesinde yer alan hükme göre, gümrük vergisi mükellefleri bakımından kural koyucu nitelikteki idari metinlerin, tüzük, kararname ve yönetmelikle sınırlandırıldığı, gümrük idaresinin bu sayılanlar dışında kalan idari işlemlerinin kural koyması, dolayısıyla, gümrük vergisi mükelleflerini bağlayıcı nitelik kazanmasının hukuken olanaklı olmadığı” belirtilmiştir.
Yine, Danıştay 7. Dairesi’nin 03.10.2002 tarih ve E:2001/337, K:2002/3092 sayılı kararında; "...4458 sayılı Kanun hükümlerine göre, gümrük idaresiyle muhatap olan kişiler, 4458 sayılı Kanun ve bu Kanuna dayanılarak çıkarılan tüzük, kararname ve yönetmelik hükümlerine uymakla mükelleftirler. Başka deyişle idarenin, düzenleme yapma konusundaki yetkisini, kişiler yönünden menfaatleri zedeleyen, örneğin vergi, resim, harç ve ücret ödenmesini öngören hususları, sayılan mevzuat dışında genelge, tebliğ vb. gibi genel düzenleyici işlemler yapmak suretiyle kullanması mümkün değildir. İdarenin vergi, resim, harç konusunda düzenleme yapmak istemesi durumunda Kanunda belirtilen şekle uyması gerekmektedir. Bu hükme göre; gümrük vergisi mükellefleri bakımından kural koyucu nitelikteki idari metinler, tüzük, kararname ve yönetmelikle sınırlandırılmıştır. Gümrük idaresinin bu sayılanlar dışında kalan idari işlemlerinin kural koyması; dolayısıyla, gümrük vergisi mükellefini bağlayıcı nitelik kazanması hukuken olanaklı olmadığı” belirtilmektedir.
Kısacası, vergi hukukunun temel prensibi “Kanunsuz vergi olmaz” ilkesidir. Ancak yukarıda anılan referans fiyata ilişkin idari yazının dikkate alınması ile firmamız aleyhine kanunsuz vergi tesis edilmiştir.
Diğer yandan, Bakanlığın belirlediği fiyatların ve fiyat listesinin gümrük vergisinde ek tahakkuka esas alınamayacağına dair Danıştay 7. Dairesi’nin 16.06.1993 tarih ve E: 1990/636, K: 1993/2635 sayılı kararı mevcuttur.
Nitekim, referans fiyat hesaplaması yoluyla tespit edilen kıymetlerin doğrudan gümrük kıymeti olarak esas alınamayacağı, sadece kıyaslama amacıyla kullanılacağı, beyan edilen kıymetin referans kıymetlerden düşük olması halinde durumun 2006/6 sayılı Genelge çerçevesinde değerlendirileceğine ilişkin Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün 05.04.2006 tarih ve 08459 sayılı, 18.04.2006 tarih ve 09695 sayılı ve 20.03.2006 tarih ve 06790 sayılı yazıları gibi birden çok yazısı bulunmaktadır.
KAÇAKCI DAMGASI
Gerek Milletlerarası sözleşme ve mer’i mevzuat gerekse yargı kararları çerçevesinde, Dış Ticaret Müsteşarlığı’nca bildirilen referans fiyatın (hiçbir kıstas gözetmeyen tek bir fiyat-570 $/ton) vergilendirilmeye esas alınmayacağı bu kadar açık iken, sadece yasal çerçevede hakkını arayan firmamıza neredeyse kaçakçı damgası vurulması, sizlere karşı olan inanç ve saygımızı zedelemiştir.
Mevzuatımıza göre referans fiyatların bağlayıcı niteliği bulunmamaktadır. İdarenin kendisine verilmemiş bir yetkiyi kullanarak tasarruf niteliğinde bir yazı ile vergi tesis etmesi hem yasalara hem de yüksek yargı içtihatlarına aykırıdır.
BAYKAL VE VEKİLLER
Yukarıda yapılan açıklamalar, milletlerarası anlaşma, anayasa ve mevzuat ile yargı kararları ışığında; yazınızda belirttiğiniz hususlara cevaben şu hususlara değinmek istiyoruz;
1- Firmamıza verilmiş özel bir izin bulunmamaktadır. Firmamız mevcut düzenlemelere göre ve yasal haklarını kullanarak işlem gerçekleştirmiştir. Aksini hiçbir kişi ve kurum iddia ve ispat edemez.
2- Firmamız vurgun yapma peşinde değil, bilakis yapılan haksızlıklara karşı yasal çerçevede mağduriyetini bertaraf etme gayretindedir.
3- CHP Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal, eğer bir inceleme yaptırsaydı, ithalatın 'İthalat Rejim Kararı' çerçevesinde yapıldığını, pirinç ithalatında 570 dolar üzerinden vergi alınmasını öngören bir 'kararname' olmadığını tespit edebilecekti. Ayrıca, firmamızın ithalat yapabilmesi için 'belli bir süre için askıya alınan' herhangi bir karar veya işlem de bulunmamaktadır. Sayın Baykal'ın şaibeli dediği ithalatla ilgili elinde bilgi ve belgeleri varsa, neden Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunmamaktadır? Bu dedikodulara son verilmesi bakımından bunu kendisinden çok biz isteriz ve rica ediyoruz.
4- Sanırız yukarıda verdiğimiz mevzuat ve yargı kararlarıyla CHP Edirne Milletvekili Nejat Gencan ve AKP Balıkesir Milletvekili Dr. Turan Çömez’e yaptığımız ithalatın neye istinaden yapıldığının cevabı verilmiştir.
5- Firmamız arz açığı olan bir ürünü ithal etmektedir. Dolayısıyla, üreticinin mağduriyetinin firmamızın ithal ettiği pirinçte aranması yanlıştır.
6- Firmamıza tanınan hiçbir 'imtiyaz' yoktur ki belgesi olsun. Yaptığımız ithalatların tek dayanağı Türkiye Cumhuriyeti yasalarıdır.
7- Sayın Abdülkadir Aksu ve Mehdi Eker ile hemşehri olma dışında hiçbir bağlantımız yoktur. Bunu da suç sayan bir yasamız olduğunu bilmiyoruz.
8- 2-3 Aralık tarihinde firmamız sahiplerinden, yetkililerinden veya çalışanlarından hiçbir kişi Mısır’a gitmemiştir. Kaldı ki, gitmiş olunsa dahi bu neyi ispatlar? İmtiyaz tanınmasını sağlamak için Mısır'a mı gitmek gerekiyor?
Firmamız tamamen yasal biçimde ve kanunlar ile kendisine tanınmış hakları kullanmak suretiyle işlem yapmaktadır. Buna rağmen sürekli hukuka aykırı tasarruflar ile karşılaşmakta ve bunların hukuka uygun hale gelmesi için mücadele etmektedir. Bu mücadeleyi sürdürür iken hukuka aykırı davranmakla veya imtiyaz edinmekle suçlanması, gerçekte olanın tam tersi bir iddiadır. Bilinmesini isteriz ki, verdiğimiz hukuk mücadelesinde yıpratılmaya çalışmamıza yönelik bu tip yaklaşımlar mücadeleden vazgeçmemizi sağlamayacaktır. Bu tip spekülasyonlar piyasada haksız rant elde etmeye ve tekelleşmeye çalışanlar tarafından firmamızın ticari itibarının zedelenmesi için kasıtlı olarak yaratılmaktadır. Bu tip spekülasyonları üretenlere ve bunların yayılmasına aracılık edenlere karşı da her zeminde yasal mücadelemiz sürecektir.
Hürriyet Gazetesi gibi habercilik alanındaki yeri tartışmasız olan bir kuruluşun bu tip spekülasyonlara karşı daha temkinli yaklaşması, konuyu derinine araştırmaksızın gerçeğe aykırı bilgi vererek hukuku ihlal etmemesi temennimizdir. Firmamız gazeteniz ile her türlü bilgi alışverişini sağlamaya ve gerçeğin açığa çıkmasına hizmet etmeye hazırdır.
Abbas YAŞAR- Mehmetoğlu İç ve Dış Tic.A.Ş. Genel Müdürü
'Denktaş'ı engelleyemezsiniz'
39 dernekten oluşan Ulusal Birlik Platformu (UBP) adına bir bildiri yayınlayan M. Sancar Maruflu (Ulusal Birlik Platformu Başkanı) ve Prof. Tülay Özüerman (CHP Parti Meclisi üyesi ve UBP Genel Sekreteri), Başbakan Erdoğan'ın, Rauf Denktaş'a dönük sözlerini şöyle yanıtlıyorlar:
"Başbakan şaşırma! Sabrımızı taşırma! Sayın Denktaş’ımızı Türkiye’ye davet edip onun engin tecrübe ve bilgileriyle aydınlanmamızı eleştiremezsiniz, engelleyemezsiniz. Unutmayınız ki; Türkiye’de Rauf Denktaş çok seviliyor. Türkiye’de % 80’lik bir çoğunluk Denktaş’ı tercih etmektedir; 'egemenlik hakkı olarak' Türk halkının çoğunluğunun tercihidir. Denktaş, Türkiye’ye daha sık gelecek ve konuşacaktır."
Biliyor musunuz
- İNÖNÜ Üniversitesi Senatosu'nun kamuoyuna yaptığı açıklamada, "Türkiye Cumhuriyeti'nin ve KKTC'nin varlığına kasteden anlaşmalara imza atanlar ve bu bağlamda sözlü taahhütlerde bulunanların, tarihin yargısından kurtulamayacağının, Cumhuriyet tarihinin bunun örnekleriyle dolu olduğunun" vurgulandığını...
Bakır çivi
ALMANYA'da istenmeyen ağaçların gövdelerine kimse görmeden bakır çivi çakarlar. Bu bakır çivi, ağacı, git gide içerden zehirler, çürütür ve nihayetinde o kocaman ağaç ölür.
İşte şimdi Türkiye'ye yapılan budur. Anadolu'nun bin senedir ayakta duran koca çınarına 'sinsice' bakır çivi çakılmaktadır.
Ş.U.
Erdoğan ve Ahmedinejad
SAYIN Erdoğan... Annan Planı'na evet demesi için baskı yapılan KKTC'ye verilen sözler tutulmadı, aksine baskılar daha da arttı. Önce bu sözler yerine getirilmeli ve iki kesimli çözümden başka çözüm adada kabul edilmemelidir.
Türkiye en haklı davasında İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'ın AB karşısında bir milim bile geri adım atmadığı gibi direnmelidir. Kıbrıs konusunda verilecek en ufak taviz, milletimizi derinden yaralayacaktır. AB'nin karşılıksız istekleri milletimizi bıktırmıştır.
Nevzat ERKESKİN
Parti değiştirmek plaka değiştirmekten daha mı ucuz
GEÇEN gün arabamla Ankara trafiğinde ilerlerken önümdeki aracın plakası dikkatimi çekti; çünkü aynı plakadan ben de almak istemiştim. Ancak, yaptığım araştırmalarda bunun pek kolay olmadığını gördüm. Böyle bir plakaya sahip olmak için ya birinden satın alabileceğimi ya da ciddi paralar ödeyerek özel plaka yaptırabileceğimi söylediklerinde ise bu hevesimden vazgeçtim.
Önümde giden 06 CHP 50 plakalı aracın sahibini biraz da gıpta ederek merak etmiştim. Kimdi bu yürekten, canı gönülden partimize bağlı olan ve bunu plakasına tescil ettirecek kadar partisini seven adam? Giderek artan merakımı bastırmak, benim yapamadığımı yapan bu tescilli partilimi görebilmek için biraz da trafik kurallarını çiğneyerek yanından geçtiğimde; merakım, tarifi imkânsız bir burukluğa dönüştü. Aracın sahibi, CHP'liliğini plakasına tescil ettirecek kadar inançlı siyasetçi(!) Amasya Milletvekili Mustafa Sayar'dı.
Sayın milletvekili önce seçtiği, ardından da geçtiği partiyi (SHP-2005) değiştirmiş, ama plakasını değiştirmemiş ya da değiştirememişti. Çünkü parti değiştirmek, plaka değiştirmekten daha ucuz, daha külfetsizdi. Biri için pulsuz bir dilekçe yeterliyken diğeri için bir yığın bürokrasi ve harcama gerekiyordu. Vah benim zavallı demokrasim, diyerek yoluma devam ettim.
Malik Ecder ÖZDEMİR
İhalelerde AKP sıkıştırılıyor
CHP Antalya Milletvekili Feridun Baloğlu, Başbakan'a ilginç bir soru yöneltmiş.
Diyor ki: "Kamu İhale Kanunu kapsamında, Kamu İhale Kurumu'nun incelemesine giren Ocak 2003-Aralık 2006 döneminde, yıllara göre kaç ihale yapıldı? Bu ihalelerin (yapım, hizmet alımı, mal alımı) türlerine göre dağılımı nedir? Toplam tutarı ne kadardır, kurumlara göre dağılımı nedir; kaçı hakkında şikayet gelmiş, kaçı savcılıklara gönderilmiştir?"
Okan, Tarkan'ın yakasını bıraksın
UZUN zamandır iki şovmen Okan Bayülgen ve Beyaz ile mega star Tarkan arasında bana göre lüzumsuz bir söz düellosu yaşanıyor. Aslınde magazin insanları bu ikilinin arasında mekik dokuyorlar. Yersiz diyorum, çünkü bir yanda Türkiye'nin adını ve imajını tüm dünyaya tanıtan, bu güzelim Türkçe'mizin kelimelerini dünya insanlarına ezberleten bir dünya starı, mega star vardır.
Öteki yanda Okan Bayülgen'in "Makina" eğlenceli programı vardır. Elbette, onu sevenler vardır, ve Okan Bey muhtemelen yetenekli birisidir. Fakat zaman zaman etik ve ahlaka, adaba uymayan laflar, sokak sözleriyle, argolarla süslenen bir programda Tarkan'ın ne işi olabilir? Bu ortamı sevenler gayet ki bulunacaktır, ama Tarkan'ın bunlar arasında yeri var mı? Bunu merak ediyorum. Tarkan bir kere bu süslü eğlencenin çok çok ötesinde, dünyada Türkiye'nin adını tanıtıyor, Okan Bey ise Türkiye'de bazı süslü sosyetelerine hitap ediyor, onları eğlendiriyor. Bu sosyoloji fark bir kere ortadadır, bu farkı anlamalıyız.
Beyaz ise az farkla daha uygun şeyler yapıyor, en azından insanları şenlendirir. Bana göre her ikisi Tarkan'ın yakasını bırakmalılar. Farklı çalışmalar yapıyorlar. Lütfen alınmasınlar, Tarkan fezalarda, ufuklarda ülke-ülke dolaşıyor, bunlar ise hep aynı sahnedeler, aynı yerdeler. Bir kere bu farkı görmeleri gerekiyor, bu farkı neden görmüyorlar? Okan Bey'e yakıştıramıyorum, davranışlarına dikkat etse iyi olur, kadınlara olan zaafına göre magazin gündeminden düşmüyor, elbette ki bu onun özel hayatı. Kendi bilir. Ama bizler bu boş tartışmaya neden şahit olalım? Evet, Tarkan öyle bir söz söyledi, peki, Okan'ın, ya da Beyaz'ın isimlerini dile getirmedi ki? Onlar Tarkan kadar dünyaya Türkiye imajını vere biliyorlar mı? Hayır! O zaman neden her ikisi Tarkan'ın üzerine gidiyorlar, anlayamıyorum.
Ben şahsen Okan'ın sosyetelerle süslenmiş programına ikinci defa bakamıyorum, aynı tekrarlar, aynı benzemeler insanı yoruyor. Kendini çok beğeniyor, anlatsın bakalım dünya edebiyatından, klasiklerden neleri okumuştur? Sivri dillidir, ama bu ona insanların onuru, hassasiyeti ile alay etmesine hak veriyor mu? Argolar, etiğe, yakışmayan anti etik, anti estetik davranışlar, toplum ahlakına yakışmayan üslupta konuşmalar yapmak, 18 yaşından küçüklerin duygularını tahrik etmek... Türk dilinin tahrik edilmesi halleri ve daha neler... Tarkan ise sesini, Türkçe'sini fezaların zirvesinde,çok çok uzaklara götürüyor. Bir kere kıyaslamak bile yanlıştır. Ben Tarkan'ın Beyaz'ın programına gelişine sevinirim. Beyaz bir kere kültürlü konuşmalarla insanları eğlendiriyor, Okan kadar alaycı, argolu değildir, insanları güzelce güldürüyor.
Burada nokta koyalım, her kes milletine, toplumuna şerefle hizmet etmelidir, gelin 21 yüzyıl evrensel boyutlara yükselen, ulaşan programlar üretelim, güzel şeyler yapalım. Türk milletinin adını, şerefini dünyaya tanıtalım, barışçıl olalım, bir birimizi sevelim, diyorum.
Doç. Dr. Eflatun NEİMETZADE (Nahçıvan Gazetesi Türkiye Temsilcisi)
SAYIN Rahşan Ecevit, Sayın Zeki Sezer, Sayın Yılmaz Büyükerşen...
DSP'nin veya başka bir partinin üyesi değilim. Sadece ve sadece ülkemizin içinde bulunduğu durumdan ızdırap duyan bir vatandaş olarak sizlere seslenmek istiyorum. Yarın çok geç olmadan, yurdum ve insanı çok daha ağır fatura ödemek zorunda kalmadan lütfen bu sese kulak verin ve üzerinize düşeni hiç vakit yitirmeden yerine getirmeye başlayın.
Hiçbir menfaat gözetmeden tüm yaşamını halkının insanca yaşamasına, ulusunun yücelmesine ve saygı görmesine adayan rahmetli Bülent Ecevit'in cenazesinde sağcısıyla-solcusuyla, başı açık veya kapalı olanıyla, okumuşuyla, cahiliyle, kısacası insan olan ve yüreği vatan ve millet sevgisi ile çarpan herkes bir araya geldi. Ümit ederim ki, cenazede gerçekleşen bu tablodan gereken ders alınmış ve sizlerin vakit kaybetmeden mutlaka bir şeyler yapmanız gerektiğini göstermiştir.
Ulusumuzun bu zor günlerinde inanın halkımızın çok büyük çoğunluğu güvenebileceği, inanabileceği, kucaklayabileceği kısacası bir sel olup arkasından coşkuyla akabileceği yeni bir hareket arıyor. Çünkü halk, artık mevcut bu partilerle aydınlığa çıkılamayacağı düşüncesi ve endişesini taşıyor. O nedenledir ki, merhum Ecevit'in cenazesinde yaşanan tabloyu, önderlik yapacağınız ve özveri göstereceğiniz bir hareketle sandığa taşımak (eğer halkınızı tanıyorsanız, eğer ülkenin gerçeklerinin farkında iseniz) inanın şu an sizlerin elinde. Yani siz Sayın Rahşan Ecevit, Sayın Zeki Sezer ve Sayın Yılmaz Büyükerşen.
Siz Sayın Zeki Sezer; bu güne kadar gördüğüm, gönülden sevgi ve saygı beslediğim en nadide insanlardan birisiniz. Siz her şeye layıksınız. Ama ulusumuzun şu zor günlerinde bir fedakarlık yapmalı, en kısa zaman da parti kongresini toplayarak bu işe önderlik etmeli ve bu özveriniz sonucunda da gönüllerimiz de taht kurmalısınız.Dolayısıyla çocuklarımız da ileride sizi daima minnet ve şükranla anmalı.
Siz Sayın Prof.Dr. Yılmaz Büyükerşen; Her branştan sevdiğiniz, saydığınız, güven duyduğunuz, bu ülkeye hizmet edeceğine inandığınız akademisyenleri ikna ederek yanınıza alınız. DSP'nin başında cesaretle yola çıkınız. İnanın bu halk sizleri bağrına basacaktır.
Siz Sayın Rahşan Ecevit Hanımefendi, size ve soyadınıza yaraşır ve yakışır bir şekilde gereken büyüklüğü gösterin, parti örgütünü ve yukarıda adını yazdığım bu iki değerli şahsiyeti ikna edin. Bunun sonucunda hem bu milletin tutunabileceği bir dalı, hem de merhum Bülent Ecevit'in ruhu şad olsun.
İsmail ÇATAK-ANKARA
Türkiye kısır tartışma ile zaman geçiriyor
AVRUPA Sosyalistleri Partisi (PES) Kongresi'nin Portekiz’in Porto kentinde yapılan toplantısına katılan SHP Genel Başkan Yardımcısı İlhan Göğüş
"Türkiye kısır tartışma ile zaman geçiriyor" dedi.
PES Kongresi’nin ana gündem maddesini 'Yeni Sosyal Avrupa' başlığı altında, 21. yüzyılda küreselleşen dünyada rekabeti koruyan ekonomiyi yaratarak, büyüme ve istihdamın arttırılması konuları tartışıldı.
Kongrenin konuklarından olan Göğüş, kongrede üç başlık altında, 'aktif işgücü piyasası', 'katılımcı ve daha adil bir toplumun inşası' ve 'AB’nin aktif ve katılımcı toplum yaratmadaki rolü'nün tartışıldığını belirterek şöyle dedi:
“Burada tartışılan işgücü, istihdam, ekonomik büyüme, katılımcı toplumun inşası, işyerlerinde erkek-kadın ayrımcılığının önlenmesi gibi yaşamsal konular ne yazık ki Türkiye’de siyasi partilerin de dolayısıyla toplumun da gündeminde yok. Türkiye’de solun iktidarı hedefleyerek evrensel sosyal değerleri Cumhuriyetin temel değerleriyle birlikte koruması zorunludur. Ama Türkiye ne yazık ki kısır tartışmalar ile zaman geçirmektedir."
Kazan patlamalarına karşı alınacak önlemler
DİYARBAKIR Kurtoğlu Askeri lojmanlarında meydana gelen kalorifer kazanı patlaması ile ilgili olarak Makina Mühendisleri Odası Teknik Görevlileri tarafından henüz inceleme yapılamamıştır. Fakat kazan patlamalarının nedenleri ve bu patlamaların önlenebilmesi için yapılması gerekenler hakkında basını ve kamuoyunu bilgilendirmeye devam ediyoruz.
Ülkemizde, kazanların (kalorifer, kızgın su, buhar ve kızgın yağ) montajından, işletmeye alınmasından, yerlerinin değiştirilmesinden ve kazanlara yapılan yakıt değişikliği vb tadilatlardan sonra mutlaka periyodik kontrollerinin (muayenelerinin) yapılması gereklidir.
Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şube`si olarak kazan patlamaları ile ilgili olarak yaptığımız incelemelerde genel olarak patlama nedenleri arasında;
- Kazandan kalorifer peteklerine giden suyun sirkülasyonunu sağlayan vananın kapalı olması sonucu, aşırı derecede ısınan suyun sistemde dolaşamayışı sonucu,
- Kazan yanmakta iken kazanda su bitmiş ise kazana ani su girişi olması durumunda, kazanda ani basınç yükselişi,
- Kazanı çalıştırmakla görevli olanların kazancı belgesi olmayışı,
- Kazanların TSE ve CE belgelerinin olmayışı,
- Yılda bir yapılması gereken periyodik kontrollerin (muayenelerin) yapılmayışı,
- Periyodik kontroller yapılmadığından dolayı kazanda prosestadlar, manometler, emniyet ventilleri, tağdiye cihazları, açık veya kapalı imbisat sistemleri gibi kazan teknik emniyet donanımlarından birinde veya birkaçında meydana gelen arızalara müdahale edilemeyişi,
- Kazan dairesinin ilgili teknik şartnamelere ve standartlara uygun olmayışı,
- Kazan dairesinde veya kazanda tadilat yapılmış ise, yapılan teknik müdahalelerin yetkili makina mühendislerince projelendirilmeyişi ve uygunluk raporu olmayışını sayabiliriz.
Makina Mühendisleri Odası olarak; ülke ve toplum çıkarlarını ön planda tutarak konuyla ilgili seminer, sempozyum ve paneller düzenlemekteyiz. Bir kez daha; kazan dairelerinin yetkili makina mühendislerince projelendirilip onaylı projelere uygun olarak yapılması, kazandan sorumlu olan kişinin mutlaka kazancı belgesinin olması ve kazanların yılda bir kez periyodik kontrollerinin yapılmasının gerektiğini vurguluyor ve kazanlarla ilgili işletme ruhsatı veren yetkilileri bu çerçevede denetim yapmaya davet ediyoruz.
Tevfik PEKER- TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yön. Kur. Bşk.
Hasan Ekinci'ye, Acarkent soruları
ESKİ Orman Bakanı Hasan Ekinci Acarkent'te 12 villası olduğunu ve bunun
kaynağını açıklamıştır (26.11.2006, Hürriyet). Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin, Acarkent'te %6'lık yapılaşma izni olmasına rağmen yapılaşmanın %96'ya çıkartıldığına ilişkin beyanatı da (29.11.2006) Hürriyet'te yer almıştır. Pepe'nin bu beyanatı beraberinde Ekinci'ye aşağıdaki soruların sorulması ve yanıtlanmasını gündeme getirmiştir.
- Acarkent inşaatı süresince Ekinci, Orman Bakanlığı görevinde bulunmuş
mudur?
- Ekinci'nin ikinci Orman Bakanlığı (1993-95) zamanında Acarkent'teki yapılaşma fazlalığı ile ilgili bir soruşturma açılmış mıdır?
- Açılmış ise, soruşturma kimler tarafından yürütülmüş ve sonucu ne
olmuştur?
- Diğer taraftan ormanların özelleştirilmesi durumunda bugünkünden daha iyi
korunacağını ısrarla savunan bir kesim bulunmaktadır. Acarkent olayı ülkemiz
koşullarında bu düşüncenin doğru olmadığını gösteren çarpıcı bir örnek değil
midir!
Bir orman mühendisi-İSTANBUL
Atatürk Köşkü mevcut haliyle korunacak mı
GEÇTİĞİMİZ ekim ayında Bakırköy ve ülke gündemine düşen bir bomba vardı: Florya Atatürk Köşkü’nün bulunduğu alan İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan plan değişikliği ile Florya Atatürk Köşkü ve TBMM Sosyal Tesisleri fonksiyonu kazanmıştı.
Ve hiçbir ruhsat müracaatı olmadan misafirhane inşaatı başlamıştı. Bakırköy Belediyesi inşaattan haberi olur olmaz inşaatı mühürlemişti.(16.10.2006)
Ve planlara TMMO ,İstanbul Büyükşehir Belediyesi(1/5000'liklere) ve Bakırköy Belediyesi (1/1000'liklere) itiraz etti. Büyükşehir Belediyesi'ne yapılan itiraz, askı süresi içinde yapılmadığı için kabul edilmezken Bakırköy Belediyesi'ne yapılan başvuru askı süresi içinde yapıldığından kabul edildi. Ve İmar Müdürlüğü tarafından dosya görüşülmek üzere Bakırköy Belediye Meclisi'ne kasım toplantıları sırasında geldi. Ve Bakırköy Belediye Meclisi de dosyayı İmar Komisyonu'na sevk etti. İmar Komisyonu'nun raporu 6 Aralık Çarşamba günkü Meclis oturumunda görüşüldü. İmar Komisyonu, Florya Atatürk Köşkü'nün bulunduğu 201 ada 1,2,3,28 parsel ile 205 ada 1,3,4,6,7,9,10 parsellerdeki itirazı haklı bularak burada TBMM Sosyal Tesisleri fonksiyonunun olamayacağı, bu fonksiyon değişikliği ile buranın yapılaşmaya açılabileceğini söyledi. Ve raporunu 1 bağımsız ve 6 AKP'linin de kabul oylarıyla onayladı. Evet... Bakırköy Belediye Meclisi alkışlanacak bir kararla Florya Atatürk Köşkü'nün bulunduğu alanda yapılaşmaya yol açabilecek plan değişikliğini reddetti ama iş burada bitmiyor. Bundan sonrası da var. Bakırköy Belediyesinin aldığı karar yasa gereği onaylanmak üzere Büyükşehir Belediye Meclisi'ne gidecek. Büyükşehir Belediye Meclisi eğer Bakırköy Belediyesi'nin aldığı kararı onaylarsa sorun yok. Plan değişikliği iptal edilecek ve eski vasfıyla planlar devam edecek. Ya hiç düşünmek bile istemediğimiz olay gerçekleşirse Büyükşehir Belediye Meclisi, kararı ret ederse o zaman plan değişikliği onaylanmış olacak. Tüzel ve özel kişilerin İdare Mahkemesi'ne kararın iptaliyle ilgili dava açma hakkı olacak. Zaten Bakırköy Belediyesi de aldığı karar da yargı yolu açık kalmak yoluyla karar aldı.
Köşenizden İstanbul Büyükşehir Meclisinde bulunan meclis üyelerine seslenmek istiyorum: TBMM İstanbul’da istediği taktirde mutlaka kendisine başka bir yer bulabilir. Atamızın köşkü önündeki gölge olmasına müsaade etmeyin.
Yalçın ÇETİN
Paylaş