BU sözler, bizlerin Çuvalcı General diye tanıdığımız, Irak’ın işgalinde görevli, şimdi de Afganistan işgalinde görevli Amerikalı General Odierno’nun ifadesidir. Bu gün söylenmiştir. (22.7.2010)
Sekiz yıldır, söyleyip de bir türlü anlatamadığımızı, Odierno birinci ağızdan söylemiş. Bu ifade, Büyük Ortadoğu Projesi’nin gerçek amacını da doğrudan belirtmektedir. Tercümesi şudur; Amerika olarak çıkarlarımızı güvence altına almak için yapılması gerekenleri yapacağız. Amerika’nın asıl amacı, İran ve Türkiye’yi bölmektir. Kerkük’e yerleşecek Amerikan ordusunun buradaki işlevi ne olabilir? Bir, kukla devleti güçlendirmek. İki, güçlenen bu devleti Türkiye, İran ve Suriye’ye doğru, önce etki alanı olarak, genişletmek. Üç, kukla devletin Amerikan askeri sayesinde etki alanı artıkça, sözüm ona Türkiye demokratikleşerek, savaşsız bir şekilde, Amerikan bölgesinden gönderilen PKK terörü ile istikrarsızlaştırılarak, bölünmeye razı hale getirilecektir. Tehlike ve tehdit bu kadar yaklaşmışken, siyasi iktidarın yapıp ettikleri nedir? Amerikan raporlarında yer alan açılımlardır. Başka bir ifade ile Amerika’nın Türkiye’yi bölmek için yaptığı planların içinde olmak. Daha dün, Türkiye Dışişleri Bakanı Davutoğlu, kukla devletin başkanına gönderdiği mektupta, “Irak Kürdistan Bölgesi Başkanı” ifadesini kullandı. Öte yandan, hükümet sözcülerinin durmadan söyledikleri de şudur. Irak’ın kuzeyi ile yapılan ve yapılmakta olan ekonomik işbirliğidir. Yani gelecekteki düşmanımızı büyütmek. Özetlersek, Irak’ın kuzeyinde kurulan kukla devletin etkinliği arttıkça, Türkiye’nin güneydoğusunun kopma olasılığı artacak demektir. Amerika’nın bu ölçüde Türkiye’yi bölme niyetlerini açık etmesine rağmen, Türkiye’yi yönetenler ne yapıyor dersiniz? Siyasi iktidar ordusu ile meydan muharebesi veriyor. Generalleri, aydınları ve parti başkanlarını Silivri’ye taşıyor. Komplo planları ile meşguldür. Muhalefet, iktidar olmayı Batı icazetinde arıyor. Bu durumda iş halka kalmaktadır. Bülent ESİNOĞLU
GÜNÜN SÖZÜ
“(Gelir Vergisi Kanunu ile bazı kanun ve KHK’lerde değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı üzerine) Bu tasarıda ekonomiyi biraz olsun iyileştirecek, bir tek düzenleme yoktur. Yatırım, istihdam yoktur. Çiftçi, esnaf, memur, emekli yoktur. Bu tasarıda ne vardır? Bu tasarıda rant gelirlerinden menkul kıymetler ve sermaye gelirleri getirilerinden yerli olsun, yabancı olsun vergi alınmaması vardır. Vadeli işlem ve opsiyon borsalarında gerçekleştirilen vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerine, banka ve sigorta muameleleri vergisinden istisna vardır. Bu tasarıda, Dünya Su Forumu’nun paralarının 2011 yılı sonuna kadar harcanması vardır. Bu tasarıda, tefecilerin işini kolaylaştıracak düzenlemeler vardır. Yine bu tasarıda, yatırım indirimini kısıtlayan hükümler bulunmaktadır.” (MHP Manisa Milletvekili Erkan Akçay)
Raportörümüz artık siyasete girmelidir
ANAYASA Mahkemesi raportörünü anayasa değişiklik paketine referandumda ‘evet’ denilmesi için kendi çapında yoğun kampanya yapıyor. Bu tip demokratların klasik argümanını temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp piyasaya sürüyor.. “Egemenliğin; yasama, yürütme, yargı üzerinden ulusa ait olmadığı bir sistem demokratik değildir” önermesi üzerinden ‘demokrasi’ tanımı yapıyor. Bugüne kadar neredeyse üçte biri değişmiş olan 1982 Anayasası’ndaki değişiklikleri sanki Avrupa Parlamentosu üyeleri yapmış gibi, Türkiye’deki anayasal sistemin demokratik olmadığı iddiasında bulunuyor. Anayasa’yı 1987 yılından (ilk değişiklik tarihi) bu yana değiştiren TBMM üyeleri hangi ulusun egemenliği kullanıyor ve kimin siyasi iradesini temsil ediyorlardı? Anlaşılıyor ki bu arkadaşa göre, ancak AKP çoğunluğunun yaptığı değişiklikler ulus egemenliğini temsil ediyor. Siyaseten dahi rastgele kullanımı, teknik anlamda istismara açık olan ‘egemenlik’ kavramını, her türlü amaca uygun kullanarak (özellikle yargı konusunda) popülizme bu kadar pervasızca sarılmak, ‘yüksek yargı’ gibi son derece rafine hukuk meselelerini politik argümanlarla tartışmak, hukuku ve yargıyı nesnellikten uzaklaştırıyor. Anayasa değişikliği ile ilgili kanunun yüksek yargı ile ilgili değişikliklerine Anayasa Mahkemesi’nce müdahale edilirse istifa edeceğini açıklayan bu değerli hukukçunun istifa etmesine gerek yok, yüksek yargıda da -gerçek anlamda çoğulculuk bakımından- enteresan görüş sahipleri bulunmalıdır, ama bu seviyede bir popülizm bakımından siyaset daha uygun bir eylem alanıdır.
Eğitimimiz çok kötü durumda
NEDEN tüm yazarlar ve medya ülkenin asıl gerçek sorununa değinmiyor. Tek çözüm eğitimden geçer. Eğitim çok kötü durumda. Sınav sonuçlarından ve toplumdaki gençler arasındaki sorunların, ülkedeki terör olayları bunun en somut sonucu. Çocuklar polislere neden taş atıyor? Eğitimlerinde sorun var! Ne olursunuz, eğitim sorunlarını ve öğretmenlerin sorunlarını... Ücretli öğretmenlik sistemini ele alın. Öğretmen adayları intihar ediyor. Veysel CAN
Ağlama
NASREDDİN Hoca, bir gün kasabaya pazara giderken bir ağacın altında kalabalık bir insan topluluğunun ağlaştığını görmüş. Hoca da kalabalığın yanına gelmiş bir kenara oturup o da ağlamaya başlamış. Yanında oturan adam ağlayan sesiyle “Hocam siz niye ağlıyorsunuz, sizin derdiniz ne?” diye sormuş. Hoca Uçuk proje da ”Valla benim hiçbir derdim yok, baktım ki ağlıyorsunuz ben de ağlamanıza katkıda bulunayım” demiş. Kıssadan hisse.... Haftanın konusu: Ağlama! Tarık T.-SİNOP
Uçuk proje
ÇORUH vadisine HES tesisleri bir hiçtir; Van Gölü’nün suyunun 1850 m’den düşürülmesi uçuk projesinin yanında... Birçok kademelerle Van Gölü’nün suyunun türbünlendiğini düşünün. Uçuk bir proje. Neden uçuk? Para yok da ondan. Hakkı SÜRÜCÜ