Paylaş
1994 yılından bugüne kadar Bahçeşehir’deyim. 1996’da Hadımköy ilerisinde, Karadeniz sahiline yakın Balaban köyünde bir köy evi edindim. Şehirden çıkınca, 45 dakika sonra köyüme ulaşıyor, gerçek bir doğa içerisinde yaşıyordum.
Henüz AKP iktidar değildi.
Çatalca’dan girin, Karaburun’a kadar tek gidiş-geliş orman arazisi içinden geçerek varıyorsunuz. Terkos gölü de bu istikametin tam ortasında kalıyor.
AKP iktidarına kadar bu yol şeridi piknik alanları olarak kullanılıyordu. Canlı ve heyecanlıydı. Henüz Erdoğan Başbakan değildi, Orman ve Su İşleri Bakanlığı diye bir bakanlık kurulmamıştı.
2007 İTÜ İnşaat mezunu olan Veysel Eroğlu, 1994’de Erdoğan’la birlikte İSKİ, oradan da DSİ Genel müdürlüklerini yürüttü. Daha sonra Erdoğan tarafından parlamentoya taşındı; önce Çevre ve Orman Bakanı son hükümette de Orman ve Su işleri Bakanlığı’na geçiş yaptı. Halen bu görevdedir.
Çatalca’nın miladıdır bu tarih... Eroğlu, bu yörelerin ‘padişah’ı olmuş, Başbakan’a bu yörelerin nasıl katli gerektiği, -rant demek istiyorum- raporlarını sıralamıştır. (Toprak hafriyatı konusunda bir kanun çıkarttığını, hafriyat öykülerinin Wikilist belgelerinde bile yer aldığını hatırlayanız var mı?)
2008 yılından sonra bu yarımadanın orman katliamı başlamıştır.Bir de Silivri’yi İstanbul’a doğru geçin, Çatalca’dan 3. köprü ayağına kadar, üç gidiş-geliş 2. yol paralelinde otoyol yapılmıştır. Gözlerimizin önünde 3.5 milyon ağaç katledilmiştir.
Durusu Parkı’nın birkaç kilometre karesi tıraşlanmıştır.
Medya nerede diye bana sormayın. Ben de size sormuyorum.
Bu katliam gözlerden uzak olduğu için haber bile olamamıştır.
Yandaş ve kandaş medyada bu haber tek satır bile konu edilmemiştir.
TEM’den Çatalca kavşağından girin, Durusu Park’ın tıraşlanmış arazisinden geçin, Balaban köyü yakınlarından, Terkos Gölü’ne paralel yol alın... Hem 2. köprüye bağladılar, hem de 3. köprüye...3.5 milyona yakın ağacı orman arazisi ile gizlice katlettiler.Ama bunu sizler duymadınız. Duyurmadılar.
Çünkü gözlerden çok ıraktı bu katliam alanı.Dünyanın en çevreci başbakanına sahip olduğunuz için şükredin! Biraz daha kalırsa İstanbul çöl olacak, çöl!... Çünkü bu iktidar, yalancı... Ağacı ve yeşili sevmiyor. İnşaat denince gözleri parlıyor, İstanbul’un tek ormanının katliamı 3. köprüye kadar tamamlanmıştır. Karşı yakanın katliamı yeni başlayacak. Havalimanı için yeni orman ve tarım arazisi azzzzz sooonraaa.
Cafer YARKENT-Gazeteci
Kapatılan belediyeler için de referandum olsun
REFERANDUM gündemimize girdi. Başbakan ve bakanları artık bu sözcüğü gündeme getiriyorlar. Umut saçan ve memnuniyet verici bir durum... Dünkü büyük projelerin de halka sorulması, kapatılan ve kapatılacak olan belde belediyeleri için heyecan yarattı. O zaman halka soralım. Ege Bölgesi’nde bir beldenin belediye başkanı “Bu düşünceyi kutlamak gerek” dedikten sonra Başbakan’a şu mesajı gönderiyor:
“Bizler 2008 ve 2012 yılında kapatılan belde belediyelerinin başkanları olarak sizlere referandum düşüncemizi aktarmak istiyoruz. Belde halkına belediyesinin kapatılıp kapatılmaması ile ilgili görüşlerini sorabiliriz. Oralarda yaşayan insanlar kendileri karar sahibi olurlar... Biz de buna saygı duyarız. İleri demokrasi yolunda iyi bir sınav veren ülkemiz belediyelerle ilgili kararı halkına bırakırsa artık söylenecek bir şey kalmaz”.
Ver parayı al desteği!
MAKEDONYA’daki Türk Demokrasi Partisi (TDP) Genel Başkanı Kerem Hasibi, AKP’den aldığı desteklerin karşılığını dün ağırlıklı Türk nüfusunun bulunduğu Gostivar’da düzenlediği bir mitingle verdi. Bu miting dolayısıyla hem Türkiye’den hem Kosova’dan tepkiler aldık. Deniliyor ki:
“Kenan Hasibi ve partisi ‘Türkiye ve R.T.Erdoğan Sevdalıları’ ve ‘Dik Dur eğilme/Balkanlar seninle’ neyi amaçlıyor. Bu girişimlerinden Makedonya Türkleri olarak çok rahatsızız. Balkanlar, Türkiye’nin milli bir meselesidir.
Bir parti veya sivil toplum örgütü, siyaseten kullanılmamalı, çünkü sıkıntı yaratır.
Bu parti, Arnavutların, Türklere karşı yaptığı asimilasyona karşı sessiz kalıyor; Meclis’te hiçbir konuyu gündeme getirmiyor. Atatürk’ün hemşerileri olan Doğu Makedonya Yörükleri binbir sıkıntı içinde yaşarken, AKP’ye ‘yandaşlık’ yaptıklarından zenginlikleri arttı, diye konuşuluyor. Türkiye’deki seçimleri izleyip propaganda yapıyorlar AKP için.
Sadece Makedonya değil, Kosova’da da aynı durum var. Türk Demokratik Partisi Genel Başkanı ve Bakanı Mahir Yağcılar’ın, Kosova Türkleri tarafından aynen Kenan Hasibi gibi eleştiriliyor. AKP’nin Bulgaristan’da da bir parti kurdurup seçimlerde katkı yaptığı da gazetelerde yeraldı.”
Erdoğan’ı destek mitinglerinin Bosna Hersek, Filistin, Yemen, Endozezya ve Malezya’da da yapılacağı belirtiliyor.
Manav ve biber
MANAVDAN acı taze
biber istedim, en acısından olsun dedim.
Manavın biberleri paketlerken bana söylediği:
Abi bundan acısı poliste bulunur ancak.
Bayılıyorum milletimin güncel olaylara, kendi esprilerini katarak harmanlamasına.
Gezi Parkı olduğu gibi kalır
TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası açıkladı: Taksim Gezi Parkı taşınmazı, tapuda İstanbul Büyükşehir Belediyesi adına tescillidir. Belediye bu taşınmazı koşullu edinmiştir. Hukukun üstün, etkin ve egemen kılınması için, umuyoruz ve diliyoruz ki, hukuk dışı söylem, arayış ve uygulamalar sonlandırılır ve Gezi Parkı, Gezi Parkı olarak kalır.
TOPA GİRDİ,FAUL YAPTI
İBB CHP Grubu Başkanı mimar Mehmet Yıldız, Büyükşehir’de çarpıcı bir konuşma yaptı ve “Başbakan (Gezi Parkı) topa girdi, sürekli faul yaptı, bu yanlıştı.”
CHP Mersin Milletvekili ve Bingöl ‘gönüllü milletvekili’ Prof. Dr. Aytuğ Atıcı, Palu-Genç-Muş Demiryolu’nun yeniden yapımı ile ilgili yolsuzluk iddiaları nedeniyle CHP Bingöl İl Başkanıyla birlikte suç duyurusunda bulunduklarını açıkladı ve “Hazine 744 milyon TL zarara uğratılmıştır. Bakanlık, 4 barajın yapımı ile ilgili bu projeyi müteahhide neden yüklememiştir. Astırı yüzünden pahalı bir işte kamu yararı düşünülmemiştir” dedi.
DR. M. Mehmet Çiçek ‘Türkiye’nin ağaçlandırma başarısı!’ yazısında yanlış algınan bir ayrıntıyı anlatıyor.
Dünyanın tartıştığı Gezi Parkı’nın tapusu kime aittir
HARİTA ve Kadastro Mühendisleri Odası, Türkiye’nin ve dünyanın tartıştığı Gezi Parkı’nın tapusunun kime ait olduğunu, koşullarıyla birlikte açıkladı.
İşte o tapu ve tapudaki şartların ayrıntılarının bulunduğu açıklama:
“İstanbul-Taksim-Gezi Parkı‘nda, yapı alanı 7 bin 500 metre kareye ulaşan Topçu Kışlası görünümlü AVM yapılmak istenmesine karşı, doğanın ve çevrenin korunması talebiyle yaşam alanlarına sahip çıkmak için başlayan barışçıl gösteriler, tahrike yönelik bir kısım beyanlar ile emniyet güçlerinin aşırı şiddet uygulaması sonucunda kontrolsüz bir noktaya doğru evrilmiştir.
Odamız, 3 Haziran 2013 tarihinde “Bu şiddet hemen durdurulsun!”başlığı ile bir basın açıklaması yaparak konuya ilişkin tavrını kamuoyu ile paylaşmıştır. Şimdi de, “Gezi Parkı” için referanduma ya da plebisite gidileceği söylenmektedir.
Plebisite ilişkin tespit ve görüşlerimizi de basın ve kamuoyu ile paylaşmayı görev biliyoruz.
Gezi Parkı‘nda, halk oylamasıyla bile, Topçu Kışlası-AVM yapılamaz...
İŞTE O TAPU
Yaklaşık 29 bin 550 metre kare yüzölçümlü Taksim-Gezi Parkı taşınmazı, tapuda İstanbul Belediyesi (Büyükşehir) adına 751 ada, 2 no.lu parsel olarak tescillidir. İstanbul Belediyesi bu taşınmazı koşullu edinmiştir.
Koşul bir: Gezi Parkı taşınmazı umumi hizmetlerde (meydan, park, yeşil saha vb.) kullanılmak üzere İstanbul Bş. Belediyesi adına tapuya tescil edilmiştir.
Koşul iki: İstanbul Bş. Belediyesi, Gezi Parkı taşınmazını ne satabilir, ne de umumi hizmetler dışında başka bir amaç için kullanabilir.
Koşul üç: Gezi Parkı taşınmazı, ileride imar planında değişiklik yapılarak umumi hizmetlerden gayri bir maksatla tahsis edildiği takdirde, hazine adına tescil edilmek üzere İstanbul Bş. Belediyesi‘nden geri alınır.
Tapu Kütüğünde yazan bu koşullar, gerek 2290 sayılı Kanun‘un 8. Maddesinde, gerek 6785 sayılı Kanun‘un 31. Maddesinde ve gerekse halen yürürlükte bulunan 3194 sayılı Kanun‘un 11. Maddesinde, hiçbir kuşkuya yer verilmeyecek şekilde, açıkça belirtilmiştir.
Gezi Parkı alanının İstanbul Büyükşehir Belediyesi‘ne tahsis amacı umumi hizmetlerde kullanımına dönük olduğu gibi, bu amacın halen devam ettiği açıktır. Çevre, kültürel ve doğal miras yönü ile birlikte tahsis amacının umumi hizmete dönük yeşil doku yaratmak amacı olduğu unutulmadan, kentlerimizde çok ihtiyaç duyduğumuz yeşil ve açık alanların bir kısmının veya tamamının yapılaşmaya açılmasında kamusal yarar bulunmamaktadır.
Kaldı ki, ortada bir yargı kararının bulunduğu ve konunun çevre ve yaşam hakkı gibi bir temel hak ve özgürlükler sorunu olduğu dikkate alındığında, referandum ve plebisite düşüncesinin sadece hukuksuzluk ve haksızlığa bir meşruiyet kazandırma çabası olduğu da açıktır.
Hukukun üstün, etkin ve egemen kılınması için, umuyoruz ve diliyoruz ki, hukuk dışı söylem, arayış ve uygulamalar sonlandırılır ve Gezi Parkı, Gezi Parkı olarak kalır.
TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası
İBB’de AKP’yi zor durumda bırakan CHP’li üyenin konuşması
CHP’nin tecrübeli belediye meclis üyesi ve sözcüsü, mimar Mehmet Yıldız’ın, ‘Taksim Gezi’si üzerinde yaptığı ilginç konuşma şöyle:
AKP Gurup Başkan Vekili Ergün Kardeşim, pazartesi günü “Kışla tescilli” demişti.
Söze oradan başlamak istiyorum.
Doğrudur. Kışla 1. Sınıf Eski Eser olarak tescil edilmiştir. (09.02.2011/4225 sayılı karar)
1. Bunun üzerine Belediye, II Numaralı Kurul’a müracaat etmiş. Demiş ki: “Kışlayı 1. Sınıf Eski Eser olarak tescil ettin.”
“Tescil ettiğin Kışlayı, Gezi Parkı planlarına işle.” (17.07.2012)
CHP Gurubu adına bizim de, “Bu belgelerle Kışla Gezi Parkına işlenemez” diye bir raporumuz ve müracaatımız oldu.
Konuyu “bilim ve koruma yasaları” açısından görmek isteyen varsa bu raporu kendilerine takdim edebiliriz.
2. II Numaralı Koruma Kurulu Belediye’nin isteğini görüşmüş.
11.12.2012/883 sayılı kararı almış.
Bu kararda: Kışlanın yapılışı ve geçirdiği evreler özetleniyor.
- Kısmen mezarlık olan bölgedeki Kışlanın ilk yapım yılı, mimarisi ve plan özellikleri tam olarak bilinmiyor.
Bu Kışla 1794 de yanmış.
- 2. Dönem Kışla II. Selim tarafından (1803-1804) yeniden yapılmış.
- Abdülaziz döneminde (1847 de ve 1860 da) kapsamlı bir değişimden geçmiş.Üçüncü Dönem Kışla, bu gün tartıştığımız yapı.
Koruma Kurulu; 3. Dönem Kışla için diyor ki: “Soğan kubbeleri ve süslü cepheleri ile Rus ve Hint mimarisini çağrıştırmaktadır.”
Tamamen yok olan bu tip yapıların ihyası; Yüksek Kurulun 660 Sayılı İlke Kararının 3. Maddesine göre değerlendirilir.
3. Madde ne istiyor?
Binanın kalıntıları var mı?
Kışlanın aslının, rölövesi, eski cepheleri, planları var mı?
Çok kere yıkılıp tamir edildiğine göre; Binanın daha önce geçirdiği evrelere ilişkin bilgi, belge ve çizimler var mı? Kışlanın Taksim’in bu günkü kültürel çevresine ve yaşamına ne katkısı olacak?
Her halde bu katkı: Bölgedeki tek yeşil alanı inşaata açmak olacak.
KORUMA KURULU DİYOR Kİ
Koruma Bölge Kurulu; bu çerçevede incelediği restitüsyon Projesi ve yeniden ihya için diyor ki:
“Yapının özgün mimarisini oluşturan iç mekan kurgusu, süsleme özellikleri ve elemanları, yapının yapım dönemleri,
yapılan müdahaleler ve önceki dönemlere ait izlerle ilgili, bilgi ve belgelerin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Bu aşamalar incelendiğinde ve kent tarihi açısından değerlendirildiğinde, alana ilişkin Kurulumuza sunulan restitüsyon projesinin uygun olmadığına; “Taksim Gezi Parkını dikkate alacak şekilde, Cumhuriyet Caddesine cepheli kesimde, Meydan ve çevresi ile... uyum sağlayan alternatif tasarım önerilerinin hazırlanarak, Taksim Gezi Parkı ve Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi ile bütüncül olarak ele alınan Kentsel Tasarım Projesinin birlikte Kurulumuza iletilmesi halında konunun değerlendirilebileceğine karar verildi.”
Değerli arkadaşlar...
Bu karar: 1. Sınıf Eski Eser Kışlanın, sunulan belgelerle ihyasının mümkün olmadığını söylüyor.
Bir binanın tescil edilmesi, ille da yapılacağı anlamına gelmez. Kışlayı 1. Sınıf olarak tescil eden Kurul’un, Kışlanın inşası hakkındaki en son kararı bu. (11.12.2012/883)
ÇAKMA KIŞLA
Bildiğiniz gibi, Başbakan bu karara çok kızdı. Konu Yüksek Kurul’a gitti. Yüksek Kurul da Başbakan’ın görüşü doğrultusunda karar verdi. İdare Mahkemesi; Yüksek Kurul Kararının Yürütmesini durdurmuştur.
Hukuki açıdan gelinen nokta budur. Şunu kabul edin.
Bu süreçte; Sayın Başbakan’ın sürekli topa girmesi, hem de sürekli faul yapması yanlıştı.
“On tanesi Başbakan’ın memuru olan, altı tanesini Bakan’ın seçtiği bir Kurul” Başbakan’ın tepkilerinden sonra, başka ne karar verecekti desem, o Kurul’da üye olan insanlara haksızlığı ben mi yapmış olurum?
Yoksa konu hakkında yaptığı açıklamalarla, o insanları zor duruma düşüren Sayın Başbakan mı?
Hele hele, 660 sayılı ilke kararlarının 3. Maddesine uygun olmadığı için Bölge Kurulunun ret ettiği Kışla yapımını;
Yüksek Kurul; aynı madde hükümleri kapsamında uygun bulmuşsa, “hadi canım sen de” denir.
Çünkü resimler dışında, 3. Maddede istenenlerin hiçbirisi yok. Mevcut değil.
Planlama ile ilgili yasaları çiğneyerek, Koruma ile ilgili yasaları zorlayarak, Eksik bilgi ve belgeye dayanarak;
Kurulları azarlayıp, suçlayarak, yapılan kışla aslını yansıtmaz, “Çakma Kışla” olur.
Bu metot ve yöntemlerle, “Topçu Kışlası” adı ile yapılacak bina, geçmişe saygısız, geleceğe yalan söyleyen bir bina olacaktır.
RTE STADYUMU’NUN YERİNE YAPILSIN
Geçmişe saygısızdır, çünkü restitüsyon projesi uydurmadır. Geleceğe yalan söyleyecektir. Çünkü yapılacak taklit binanın, Kışlanın aslı ile ilgisi yoktur. Böyle bir Kışla için 70 yıllık Gezi Parkı, YEŞİL ALAN inşaata açılamaz.
İnsanlara gaz sıkılamaz.
Koskoca Başbakan işini gücünü bırakıp Çakma bir Kışla peşinde koşamaz.
Eğer ille de yapmak istiyorsanız, kaldırılacak Kasımpaşa Stadyumu’nun (Recep Tayyip Erdoğan) yerine yapın.
Koruma Kurulu 883 sayılı son kararında Gezi Parkı için; “60-70 yıllık kullanım değeri ile, tarihe belgelik eden bir nitelik kazanmış ve İstanbulluların kolektif belleğinde yer etmiştir” diyor.
Şimdi, bu gün ise; Gezi Parkı sadece İstanbullu’nun belleğinde yer etmekle kalmadı. Türkiye’nin belleğinde yer etti.
Dünyanın belleğinde yer etti.
DÜNYANIN BELLİĞİNE KAZANDI
Şimdi resimlerden üretilen projeye göre yapılacak uyduruk bir Kışlanın yanında; Dünya’nın belleğine kazınmış bir Gezi Parkı var. Artık Gezi Parkı sadece bizim için değil uluslararası ölçekte bir simge. Çünkü çevreye sahip çıkmanın simgesi oldu. Tepeden inmeciliğe karşı durmanın simgesi oldu. Otoriteye, baskıya, biber gazına direnmenin simgesi oldu. Türkiye demokrasi tarihine not düşülen yer oldu.
Gezi, artık Kışladan daha tarihidir.
Türkiye için de, Dünya için de daha önemli ve daha değerlidir.
Buraya o çakma Kışla yapılsa bile, bir gün bir yönetim gelir o çakma Kışlayı yıkar;
Gezi Parkını, Tarihi Alan olarak ihya eder.
Sözlerimi bitirirken; “Biz hata yaparsak halk bunun hesabını bizden sorar” diye AKP’nin yaptıklarını savunan Ergün kardeşime bir sorum olacak.
Tarih: 15.07.2009. Bu Mecliste Zeytinburnu’ndaki binaların planları görüşülüyor.
Diyorsunuz ki:
“Burada hem meclis üyelerinin huzurunda, hem izleyiciler huzurunda, hem de basın mensuplarının önünde deklere ediyorum. Biz İstanbul’un Ak Parti Gurubu olarak, şehrin böyle bir (tesise) ihtiyacı olduğuna inanarak, 2010’a bir değer kattığı amacıyla, (İstanbul’un Kültür Başkentine), şahsın, kişinin kim olduğu önemli olmadan, bununla ilgili irademizi, Meclis olarak, Ak Parti Gurubu olarak bu irademizi gösteriyoruz.”
Tüm eleştirilere ve uyarılara rağmen o ucubelerin planını onaylıyorsunuz.
Halk tekrar size yetki verirse, o binaları onaylamış;
Sizi aklamış mı olacak? Yaptıklarınızı doğru mu sayacağız? Bu yaptığınızın doğru olduğuna mı inanacağız.
Tutanakları iyi incele ve iyi hazırlan. Yanlış yapmanın gerekçesini, “Haktan aldığınız yetkiye dayanak yapıyoruz diye savunursanız; Bu konuları daha çok konuşacağız demektir.
KIŞLAYA OY VERDİ
Siz o günkü meydan okumayla silueti mahvettiniz.
Şimdi de Gezi Parkı’nda yanlış yapıyorsunuz.
İstanbul’un muhteşem görüntüsünü birlikte mahvettiğiniz “arkadaşınıza” küsüyorsunuz.
Küsmekle yetiniyorsunuz.
Kentin ortasında kalan tek yeşil alanı korumaya çalışan gençlerin üzerine Gaz Bombası yağdırıyorsunuz.
Sonra da hata yaparsak halka hesabını veririz diyorsunuz.
Bu nasıl demokrasi anlayışı? Bu nasıl yönetim anlayışı?
Özellikle Ak Parti Gurubundaki arkadaşları rahatlatacak bir şey söylemek istiyorum.
Çevrenizdeki gençler size “Kışlaya oy verdi” gözü ile bakarsa, yanlış yaparlar.
Bu Meclisten hiç kimse “Gezi Parkına Topçu Kışlası oturtulsun” diye oy vermedi.
Koruma yasaları gereği, planlara konmuş bir tavsiye notu kışlaya oy vermek değildir.
Bu Meclise Geziye Kışla yapılmasına ilişkin plan değişikliği teklifi gelmedi. Tartışılmadı.
O nedenle rahat olun. Kışlaya Ak Parti Gurubu da oy vermedi.
Mehmet YILDIZ-CHP Büyükşehir Belediye Meclisi, CHP Grup Sözcüsü
Orman ekiminde 1 milyarın hesabı tohumdan geliyor
DR. M. Mert Çiçek’in ‘Türkiye’nin ağaçlandırma başarısı!’ (13 haziran) başlıklı yazısına yer alan bazı okurlarımız ‘100 bin hektarlık alana dikilen fidan sayısının 1 milyar olması mümkün değildir’ iddiasında bulundular.
Çiçek bu konuya şu açıklığa getirdi:
“Meşe ve akasya ve benzeri ağaçlar tohumdan dikilir, her çukura 5-6 tane tohum bırakılır. Ve tutma oranını yükseltmek tohumlar oldukça sık dikilir. Dolayısıyla hektar başına aldığımız zaman 50 bine yakın tohum dikilmesi gerekir ki, o saha orman olabilsin. Ondan dolayı 1 milyar rakamı abartı değildir. Meyva fidanı başkadır, orman ağaçları farklıdır, bu gözönüne alınmalıdır. Başbakan’ın kendisine verilen rakamlarla yanıltıldığını sanıyorum; 2 milyar 800 rakamı muhtemelen tohumdan dikilenleri kapsamıyordur. Tohumlar ilave edilirse, sayının 8-10 milyarı bulması olasıdır.”
Kamu zararı hiç düşünülmedi mi
CHP Mersin Milletvekili ve Bingöl ‘gönüllü milletvekili’ Prof. Dr. Aytuğ Atıcı “Palu-Genç-Muş Demiryolunun yeniden yapımı ile ilgili yolsuzluk iddiaları nedeniyle CHP Bingöl İl Başkanımız ile birlikte, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı hakkında bugün Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduklarını” açıkladı ve olayın gelişimi için şu bilgiyi verdi:
“Bingöl İlinden geçen Murat Nehri üzerine Kale 1, Kale2, Beyhan1 ve Beyhan 2 isimlerinde dört adet hidroelektrik santral (HES) inşaatına başlandığı bilinmektedir. Yapımı devam eden barajların yapım alanlarında bulunan Palu-Genç-Muş demiryolu hattının yer değiştirmesi iş ve işlemleri (deplasmanı), İlgili Bakanlık tarafından kamulaştırma bedeli ilgili firmadan alınmadan, hattın yapımı aynı firmaya 744 milyon TL’ye (744 trilyon) ihale edilmiştir. Böylece, hazine zarara uğratılmıştır.
Bölgede inşa edilecek barajlar, şimdiki demiryolu hattını her şekilde su altında bırakacağı bilindiği halde, barajlar ihale edilmiştir. Barajların yapımı ile elde edilecek kamu yararı, oluşan kamu zararının yanında çok anlamsızdır.
Ülkemizin sadece Taksim Gezi Parkı değil her tarafı talan edilmek ve paylaşılmak istenmektedir. Bakanlık, astarı yüzünden pahalı bir işi kamu yararını düşünmeden uygulamaya koymuştur. Buna dur demek için yargıyı göreve davet ediyoruz.
Paylaş