Paylaş
Yukarıdaki başlığı kullanan dergi, Türkiye’den kaçırılan ve Ankara’ya geri verilen 23 parça Roma dönemi eser arasındaki iki heykelin sahte olduğunu saptamakla kalmadı, Anadolu çıkışlı bazı eserlerin dış ülkelerde pazarlandığını da belgeledi. Nisan 2007’de Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai kentine Türkiye’den kaçak gönderilen 23 parça tarihi eserin bulunduğu bazı kargoları inceleyen yerel gümrük yetkilileri durumu Türkiye’ye bildirmişlerdi.
Görüşmelerden sonara Kültür Bakanlığı’nca Dubai’ye gönderilen arkeologlar eserleri teslim alıp Ankara’ya Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne getirdiler. Bu yapıtları yurtdışına taşıma işini yapan şirket hakkında da soruşturma başlatıldı. Olayın araştırmasını yapan Türkiye’nin en önemli arkeoloji yazarı Özgen Acar, iki heykelin ilginç öyküsünü dergide özetle şöyle açıklıyor: “Bakanlıkça resimleri basına dağıtılan 23 eser arasındaki iki heykel dikkatimi çekti. Biri aşk tanrıçası Afrodit, ötekisi sağlık tanrısı Asklepios heykelleriydi.
Tanır gibiydim! Araştırdığımda ‘tıpatıp’ aynılarının Selçuk Müzesi’nde olduklarını saptadım. İki heykel Selçuk’takilere benzemeyi bırakın ‘milimetrik olarak’ uyum gösteriyorlardı.
Müzeden bu iki heykel çalınmadığına göre Dubai’de el konulanlar neyin nesiydiler? Araştırmamda Dubai’dekilerin ‘sahte’ olduğunu, Kültür Bakanlığı’nın verdiği izinle Selçuk Müzesi’ndeki heykellerden alınan kalıplardan döküldüğünü saptadım!”
NASIL ÇIKARILDI
İzmir’deki bir firma mermerden yapılan özgün Afrodit ve Asklepios heykellerini bu kalıplardan ‘mermer tozu’ ve ‘polyesterden’ dökmüştü. Eski eser kaçakçıları, yeni oluşan Ortadoğu piyasasında alıcıları da kandırmak istemişler, nakliyeciler de bunları gümrükten ellerini kollarını sallayarak geçirmişlerdi. Ancak Dubai gümrükçüleri bu eserleri geri verip bakanlıkça resimleri açıklanınca Özgen Acar araştırması sonrasında bu ilginç sahtecilik olayını ortaya çıkarmıştı. Eski eser kaçakçıları, çalışma alanlarında değişikliğe yöneldiler! Sabıkaları artınca eserleri yurt dışına kaçırmak yerine, bazılarının sahtelerini yapıp ‘içeride ve dışarıda acemilere pazarlamaya’ başladılar.
Dergi, ilginç iki sahte lahit olayının içyüzünü de açıkladı. Acar’ın araştırmaları sonucunda, biri Antalya’da polisin eline geçen ‘metal’, ötekisi de Manisa-Balıkesir arasında pazarlanmaya çalışılan ‘sözde mermerden’ iki lahit olayının perde arkası aralandı. Acar, dergide kendisine gelen bir telefon ihbarını şöyle aktarıyor: “Ben, İstanbullu bir hanımım. Balıkesir’de bir Türk ile evliydim. Ağustos 2009’da bir gün Balıkesir’deki evime B.S., O.K., adlı kişiler ile birlikte boşanma davası süren eşimin avukatı M.B. ve adını bilmediğim bir kişi daha gelerek, bana bir antik lahit resmini gösterdiler. Çevrem olduğu için lahdin pazarlanmasına yardımcı olmamı istediler. O.K. bana internetten lahtin çeşitli resimlerini de gönderdi.
Olayı avukatı Okan Fenercioğ-lu’na bildirdiğini, onun da güvenlik makamlarına ilettiğini, bunlardan O.K. ve arkadaşlarının birkaç gün gözaltına alındıklarını söyledi. Ondan sonra da dava açıldı.
Sabıkalı kaçakçılar birbirlerinden para koparabilmek için önce lahtin görselleri üzerinden pazarlık yapıp bir miktar para alıyor, sonrasında alıcılar paranın tümünü sağlayamayınca ortadan kayboluyorlardı!
Avukatı aracılığı ile güvenlik güçlerini harekete geçiren hanımı arayıp kendisinden istenen rakamı sorduğunda Acar’ın aldığı yanıt şöyleydi:
“Satış bedeli 2-3 milyon dolardı... Ancak alınmasa bile, görebilmek için 25 bin dolar istiyorlardı!” Acar, araştırmalarında Antalya’da benzeri bir ‘metal’ lahite rastlar. Antalya Emniyet Müdürlüğü, Kepez ilçesinde bir evin önünde park halindeki bir römorkte görülen lahtin ‘sahiplerini’ yakalamak için önlem alır. Polisi algılayan zanlılar kaçarlar. Yanlarında yılan başlıklı ‘Medusa’ bezemeli lahit, Manisa-Balıkesir’deki ‘sözde mermer’ lahitte de görülmektedir. Didim Apollon Tapınağının ünlü ‘Medusa’ (yılan saçlı kadın) kabartmasından, aynı kalıptan yaratıldığı saptanır.
İMALAT YERİ NEREDE
‘Sözde mermer’ lahitteki Medusa’nın altındaki ‘Eros’ kabartması ise İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndedir. Bu kalıp da özgün yapıttan Bakanlık’tan alınan izinle, İzmir’deki işyerinde dökülmüşlerdi.
Dergide ayrıca Cleveland Müzesi’nde sergilenen Anadolu kökenli bazı sahte eserler de açıklanıyor. Bundan sonra... Balıkesir’de açılan davanın nasıl sonuçlandığı, Özgen Acar’ın yeni tespiti ile ‘mağdur hanım’ın avukatı Ozan Kayahan’ın Balıkesir Cumhuriyet Savcılığı’na ne gibi suç duyurularında bulunduğu bir başka yazının konusu olabilir.
Kahire’de cuma namazı eda etmek
YAKINLARDA büyük bir devlet adamımız buyurdu: “Yakında Şam’da namaz kılacağız...” Birinci Cihan Savaşı’na yeni girdiğimiz günlerde yani kasım 1914’te o zamanın büyük devlet adamlarının ağzında da benzer bir nakarat vardı: “Cuma namazını Kahire’de eda edeceğiz...” Peki ne oldu? Tam 4 yıl sonra yani kasım 1918’de İslam’ın 3 mukaddes şehri, yani Mekke-Medine-Kudüs ve o zamanki adı ile Şam-ı Şerif kaybedilmiş ve üstüne üstlük payitaht İstanbul 5 yıl sürecek bir işgale uğramıştı! Uluslararası siyaset zor iştir, yapboz ve zikzak metotları ile öğrenilmez. Yeni Osmanlılık masallarından kurtul, çağın realitelerini gör. Yoksa 1918’de olduğu gibi hüsran ve katastrof gelir. Kahire’de cuma namazını bir yana bırak İngilizler 1917 aralık ayında Noel ayinini Kudüs’te yaptılar! Meşhur tekerlemedir: “Dimyat’a (Mısır) pirince giderken evdeki bulgurdan olursun!...”
Alkan KIZILDEL
GÜNÜN SÖZÜ
“Ne kadar rezil olursak o kadar iyi...”
Can YÜCEL
Paylaş