‘Büyükşehir’ler kime hayırlı olsun

Konu ile ilgili kurumların, birliklerin, belediyelerin, STK’ların ve meslek odalarının görüşü alınmadı. TBMM’den oyçokluğuyla geçti. Peki bu yasa sorunlara çare olacak mı; yoksa sorunları daha mı büyütüp yaygınlaştıracak?

TMMOB Şehir Plancıları Odası Genel Başkanı Necati Uyar bu sorulara derinlik kazandıracak bir açıklama yaptı ve dedi ki:

SORUNLAR BÜYÜYECEK: Yaşanan örnekler göstermiştir ki, büyükşehir belediyelerinin sınırlarının, hiçbir araştırma, analiz ve planlama kararlarına dayanmadan genişletilmesi, bu genişlemede sınırlar ister pergelle belirlensin, ister il sınırlarına dayansın, belediye sınırları içine alınan alanlarda hizmetlerin değil, sorunların büyümesine neden olmaktadır. Büyükşehirlere katılan alanlarda yaşayanları bekleyen gelecek, ağır biçimde yoksullaşmadır. Yapılan bu düzenleme, kentsel alanda büyüyen ve giderilmesi giderek zorlaşan sorunların çözümünün maliyetinin kırsal alanda yaşayan yoksul kesimlere de yansıtılması anlamına gelmektedir.�

AĞIR DARBE: Belde belediyelerinin kapatılması, hizmetlerin en yakın yerel yönetim biriminden karşılanması ilkesiyle çelişen, ülkemizde var olan yerel yönetim kültürüne vurulmuş ağır bir darbedir. 6360 Sayılı Yasa ile kapatılan belde belediyelerinin (örneğin Alaçatı, Birgi, Trilye, Side) önemli bir bölümü Cumhuriyet’ten bile eskidir.

10 yıllık AKP iktidarında kapatılan belediyelerin oranı

% 60’a ulaşmıştır.

Yaşanan bu değişim, her ne kadar ‘güçlü belediye’ arayışı gibi sunulsa da, tüm dünyada kabul gören hizmetlerin en yakın yerel yönetim biriminden karşılanması anlayışıyla çelişmektedir.

İl özel idarelerinin kapatılması, devletin köylere tümüyle sırtını dönmesi demektir. Mahalleye dönüşen köylerdeki yapılara yönelik af düzenlemeleri, kırsal alanda, kıyılarda yakın dönemde yaşanmış talanın meşrulaştırılması arayışıdır. ‘Riskli yapı’ niteliğine sahip olan yapıların affı kabul edilemez bir çelişkidir.

Diğer yandan tam anlamıyla imar affı olan bu düzenleme, 29 il sınırları içinde geçerli, diğer illerde geçerli olmadığı gibi, aynı il içinde farklı yasallıklara karşılık geldiğinden Anayasa’nın 10. maddesinde yer verilmiş olan ‘Kanun Önünde Eşitlik’ ilkesine de aykırıdır.

Onaylanan yasa, iktidarın söylemiyle hiç de ‘hayırlara vesile’ olmayacak, büyükşehirlerin sınırları ile birlikte sorunlarını da büyütecektir.

Bakanı, bakana şikâyet ettiler

CHP Milletvekilleri Aykut Erdoğdu (İstanbul) ve Mehmet Şeker (Gaziantep), TOKİ’nin peşini bırakmıyor. TOKİ’nin 7 projede 774 milyon TL zarar ettirildiğinin Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporuyla sabit olduğunun, KC Grup olayında TOKİ’nin 60 milyon TL dolandırıldığı ve bu dolandırıcılığın kurulmuş paravan şirketlerle hâlâ devam ettiğini savunan milletvekilleri, “Erdoğan Bayraktar’ın hukuksuz işlemlerinin sürdüğünü” söylediler, İstanbul’da dünkü basın toplantısında... Hem dolandırıcılık hem de vergi kaçakçılığı suçlarında ısrarlı olan Erdoğdu ve Şeker, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in bunu ihbar kabul etmesini belirterek “Bakan Bayraktar’ı bir kez daha istifaya çağırıyoruz. Çünkü durum yolsuzluk ve usulsüzlük peşinden koşanları cesaretlendiriyor” dediler.

Karadayı dinlenirse iddianame çöker mi

EMEKLİ orgeneraller Çevik Bir ve İ. Hakkı Karadayı hakkında suç duyurusunda bulunan sosyolog Alb. Alican Türk bir yazı gönderdi.

“Basına göre 28 Şubat iddianamesinde sona gelinmiş; 8 aydır sabırla bekleniyor. Karadayı Paşa’nın bilgisine başvurmadan, iddianame hazırlanabilir mi? Tabii hal böyle olunca insanın aklına bambaşka sorular geliyor. ‘Acaba?...’ diyorum” diyor. İşte o ‘acabalar’..

1- Sayın Karadayı’nın ifadesi alınırsa bu davanın daha baştan çökeceğinden mi korkuldu/korkuluyor? Aynı soruyu şöyle de sorabiliriz: Davayı mümkün olduğunca uzatabilmek ve böylece ‘içeridekiler’i mümkün olduğunca uzun süre orada tutabilmek amacıyla mı onun ifadesine başvurulmuyor? Eğer çağırılırsa, ifadesinin sonunda onu da tutuklamak zorunda kalınacağı riski ve endişesi olduğu için mi sorgulan(a)mıyor? Onun söyleyeceklerinin özellikle hükümete yakın başka birilerini zor duruma düşürmesinden mi çekiniliyor? Balyoz tutukluları, Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman’ın ifadesine başvurulması konusunda çok ısrar etmiş, ama mahkeme bu talebi dikkate almamıştı. Şimdi aynı durum bizim başımıza da mı gelecek?

Her sohbette Karadayı Paşa’dan büyük bir saygıyla söz eden Çevik Paşa’yı da bizleri de tedirgin eden husus işte bu!

Şu hale bakın ki, Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu 28 Şubat dönemine ilişkin esas soru sorulması gereken Fadime Şahin, Müslüm Gündüz, Ali Kalkancı gibi sembol isimleri çağırmamış, hatta kanımca bundan bilerek ve özenle kaç(ın)mıştı. Şimdi iddianamenin çıkmasına ramak kala, savcılığın yine dönemin 1 numaralı aktörünü hâlâ çağırıp bilgisine başvurmaması sizce de manidar değil mi?”

Evet çok manidar!

Baba malını mı satıyor

ÇATALCA eski Belediye Başkanı İ. Fırat Aykut telefonda kızgın bir şekilde anlatıyor: “İlçemizde Hayri Kuyaş, 1967’de Çatalca yöresindeki sebze ve meyva üreticilerinin ürünlerini korumak için soğuk hava deposu yapılmak üzere 6 dönümlük arsasını belediyeye bağışlıyor. Belediye de 1970’te bu yeri Çatalca Köyleri Soğuk Hava Deposu İşletme Birliği’ne şartlı olarak devrediyor.

1 Kasım 2012’de tapuda isim tahsisi yapılarak birliğin ismi Çatalca İlçesi Köylere Hizmet Götürme Birliği’ne dönüştürülüyor. Hal böyle iken Çatalca Kaymakamı Nevzat Taşdan, bağışın amacı dışında ve hibe şartına aykırı olarak ‘ticari’ amaçla bu yeri alel acele ihale yolu ile 2.6 milyon TL bedelle sattırıyor. Bu ihale usulsüzdür; kaymakam görevini açıkça kötüye kullanmıştır. İmar planında ‘belediye hizmet yeri’ olarak gözüken bu yer rekabet koşulları oluşturulmadan Akademi İnşaat Turizm Elektro Mekanik Sistemleri Ticaret A.Ş’ye verilmiştir. Ortakları kimdir? İhale yeri olarak Kaymakamlık Konağı 3. kat gösterilirken, ihale Öğretmenevi’nde neden yapılmıştır? Sayın Kaymakam hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunacağım; kamuoyunun bilmesini istiyorum.