Paylaş
Baraj ve göletlerdeki su düzeyleri kritik seviyeyi çoktan aştı. TEM üzerinden geçerken Büyükçekmece ve Küçükçekmece göllerindeki su seviyesinin ne kadar çekildiğini gördüğümüzde ürperiyoruz.
Özellikle, 17 milyonu taşımakta yetersiz kalan İstanbul’un büyük tehlike altında olduğu bilinmeli. Gerçekten işin şakası yok. İstanbul ve Trakya’yı birlikte sayarsanız, 18 milyonu aşkın nüfus özellikle tarım için büyük ‘korku’ da yaratıyor.
ISTRANCA, MADEN, RES
Trakya’nın elindeki Istranca suları bu vatandaşlara sorulmadan İstanbul’a aktarıldı, “Bu sular ‘Kanal İstanbul’ civarında yapılacak rezidansların ihtiyacını karşılamaz” diyor uzmanlar.
Bizler doğayı, çevreyi, ormanları, yeşil alanları yok ettik. 1. sınıf tarım alanlarını rant uğruna bir avuç müteahhide teslim ettik. (Kimlerin tarlaları ele geçirdikleri ayrı bir yazı konusu. Hele Istranca ormanlarına tecavüz edenler, RES tahsislerini ellerinde toplayan ve şimdi de pazarlayanlar başka bir yazının konusu.)
İşin garibi, bunu, doğa ve çevrenin korunması bir Anayasal zorunluluk olduğu halde kamu resmi makamlar yapıyor, sağlıksız kentleşmeye izin veriyor. Şimdi hesapsız-kitapsız, ‘Kanal İstanbul’ gibi düşünceleri bırakın. Su meselesini çözmek için “deniz suyundan tatlı su temin edecek projenin” üzerinde yoğunlaşın.
Bu konuda Allah’ın bir lütfu olarak, dünyanın tuz miktarı en az olan bir Karadenizimiz mevcut... Ben bu projeyi İsrail’de gördüm. Ortadoğu’da Arap ülkeleri su diye inlerken, İsrail denizden elde ettiği içilebilir tatlı su sayesinde, yemyeşil parklar, ormanlar, tarım alanları yaratmış. Hiç sıkıntısı yok.
Özal döneminde, bizim Akdeniz’e akan şelalelerimiz, ırmaklarımızdaki suların boru hatları ile İsrail’e taşınması projesi vardı. Yani Özal, İsrail’e su satacaktı. Ancak İsrail deniz suyu projesini inşa edince, buna gerek kalmadı. Daha sonra birkaç Ortadoğu ülkesi daha bu projeyi hayata geçirdi. İstanbul su krizine giderken, hâlâ “Suriyelilere 50 bin konut inşa ettik” diye övünülüyor. “Önce can, sonra canan”.
TUZLUDAN TATLI SUYA
Buralara harcanacak kaynaklarla, öncelikle Karadeniz kıyısına deniz suyundan tatlı su elde edecek tesisi kurmalıyız. İsrail’de projeyi gezerken böyle bir tesisin 1-1.5 milyar dolara mal olduğunu söylemişlerdi. İnşaat ve bazı teknik aksamın ülkemizde yapılabileceğini tahmin ediyorum. Bu durumda maliyet düşebilir. İstanbul’u su krizinden kurtaracak bu projenin ‘opportunity cost’u hesaplandığında ‘Kanal İstanbul’dan daha öncelikli olduğu aşikârdır. Yağmurda, karda yağsa bile İstanbul ve havzasının su sorunu bitmeyecek gibi görünüyor.
Selçuk MARUFLU
GÜNÜN SÖZÜ
“BOĞAZİÇİ Üniversitesi’nde rektör ataması için yapılan tepkileri nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan protestoları dikkate almayacak, bildiği yolda devam edecektir, protestolar sadece tarihe kayıt edilmiş olacaktır.”
Prof. Dr. Tayfun ATAY
EMEKLİYE ZAM GÜLDÜRMÜYOR
BEKLENDİĞİ üzere SSK ve Bağ-Kur emekli, dul ve yetim aylıklarına yüzde 8.36 oranında zam yapılacak. Ne var ki bu artış milyonlarca dar gelirlide burukluk yarattı. TÜİK, aralık ayına ilişkin TÜFE’yi yüzde 1.25 olarak açıkladı. Buna göre son 6 aylık enflasyon oranı yüzde 8.36, yıllık enflasyon ise yüzde 14.6 olarak gerçekleşti. Oysa çarşı-pazardaki gerçek enflasyon yüzde 40 düzeyinde. Vergilere, köprü ve otoyollara, elektriğe, doğalgaza gelen zamlar aylıklardaki artışı şimdiden eritti bile.
Milyonlarca işçi, esnaf ve çiftçi emeklisi beklediği zamma kavuştu! Ancak aylıkları son derece düşük olduğundan yüzde 8.36’lık artış sorunlarını yine gidermeyecek, yine çarşı pazar fiyatlarına yetişemeyecek.
Yaklaşık 5.5 milyon kamu çalışanı, sözleşmeli personel ile memur emeklisine de 1 Ocak’tan geçerli olmak üzere yüzde 4.36’lık enflasyon farkı ile birlikte yüzde 7.36 oranında zam verilecek. Emeği ile geçinen milyonlarca dar gelirli beklediği zamma kavuşsa da yine yüzü gülmüyor. Çünkü temel tüketim maddelerindeki aşırı fiyatlar cep yakıyor. Emekli “Bozdur bozdur harca” diyerek zammı protesto ediyor. Şükrü KARAMAN
İŞ KAPMA HİLESİ AYIPTIR!
İSTANBUL Halkalı’da Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi’nde yemekhane rantının nasıl işlediğini İstanbul İl Sağlık Müdürü Kemal Memişoğlu’na aktarıyoruz. Başhekim Ali Kocataş zaten biliyor! Taşeron sistemiyle hastanenin hasta ve personeline 5 bin kişilik yemek çıkarılıyor. Geçen ayın ortalarında hastanede bu işte çalışan 68 kişinin işine son veriliyor. Nasıl? Okul müdürü Süleyman Çakır, hastane yemeğini yapan taşerondan işi alıp, ‘ucuz’ olacak diye Kumburgaz’daki turizm okulu öğrencilerine veriyor güya... Okulda öğrenci yok ki... İş aslında toplama ‘aşçılar’a veriliyor. Esas taşeron firma tuşlanmış. Yeni organizasyonu da Arnavutköy’deki benzer okulun müdürü Halit Marangoz ‘ayarlıyor’. Ayıptır, günahtır demek yetmez. Bu tasarruf mudur, ceplerin değişmesi mi?
Okul müdürleri ne zamandan beri ‘komisyonculuk’ yapmaya başlamışlar?
Öğrenciler bu işleri yapmak için okula gidiyorlarsa, onları kimler dışlıyor! Yoksa onlar COVID-19 mu oldular?
YOKSULLUK SINIRI 11 BİN TL’YE ÇIKTI
BİRLEŞİK Kamu-İş Konfederasyonu Başkanı Mehmet Balık, gıda fiyatlarının ve dolayısıyla da enflasyonun oldukça yüksek seyrettiği ve açlık sınırının 3 bin 146 liraya yükseldiği 2020’de, 4 kişilik bir ailenin gıda dışı gereksinimlerine gereken harcamanın 8 bin 41 liraya, yoksulluk sınırının da 11 bin 187 liraya yükseldiğini açıkladı.
BASK Genel Başkanı Bayram Zengin, Aralık 2020 dönemi enflasyon oranının açıklanması için diyor ki: “Memur aylıkları için 2021 artış oranları revize edilmeli, asgari ücretin altında emekli maaşı kalmamalıdır.”
MESAJ PANOSU
BEŞ kulaç suda 3 ton göç levreği çevirmek. İşlerinde 200 gramlık ispendekler var, çoluk-çocuk hepsi yakalanmış. Boğazların içinde balık tutmayı yasaklamazsak, çocuklara kara kalem balık çizeriz. Yazık! Ata DEMİRER
Paylaş