‘DÜNYA Değerler Araştırması’ ilk kez 1981’de 25 ülke ile başlamış.
Türkiye 1991’de katılmış ve ülke sayısı 43’e yükselmiş. Yani dünya nüfusunun % 70’ini kapsıyor bugün. İlk küresel ve sürekli bir sosyal bilim araştırma projesi sayılıyor. Dört yılda bir yapılıyor. Dünyada görüşme yapılan denek sayısı 400 bin kişiye ulaşmış. En değerli veri tabanı sayılıyor. Dünyadan başka ondan bağımsız bir şekilde yürütülen Avrupa Değerler Araştırması’nın, Türkiye yürütücüsü Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yılmaz Esmer... Türkiye’de, Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Enver Yücel’in desteğiyle, 1.605 kişi ile 54 il ve 128 ilçede yapılmış. Dünya Değerler Araştırması, ilk küresel ve sürekli bir sosyal bilim araştırma projesi... Prof. Dr. Esmer’in bu çalışmasından bazı verileri dün yayınlamıştık. Önceki akşam bir grup öğretim üyesi, yazar-çizer takımı ile bir araya gelen Esmer’in yaptığı değerlendirmelere bazı noktalarda itirazlar geldi. “Biz toplumun neresindeyiz o zaman” soruları gündeme geldi. Prof. Dr. Esmer topluma iyi bir ayna tutmuş ama sonuçlar kötü bir Türkiye tablosu ortaya koyuyor, çıkan değerleri beğenmiyoruz. Bu değerlendirmenin ‘ortalaması’ şöyle özetlenebilir: - Türkiye çelişkiler ülkesi... Bazı gerçekleri kabullenemiyoruz. - Demokrasi istiyoruz ama insan haklarından ne anlıyoruz? Tanımlamaları ne kadar doğru yapabiliyoruz. İnsan hakları bir ‘temel ihtiyaç’ mıdır? Doktora gitmek insan hakkı sayılır mı? - Demokrasi ve insan haklarında yükseliş varken, bazı sonuçlar ne kadar bu duruma aykırı acaba? Hiçbir farklı duruşa, düşünceye tolerans göstermiyoruz. KAFALARIMIZ KARIŞIK - Sonuçta demokrasi konusunda kafamız karışık. - Güçlü lider özlemi belirgin şekilde ortaya çıkıyor. - ‘Irkçı’ eğilimler artıyor. Muhafazakâr toplum tehdidi daha çok artıyor. Bu değerler özgür kadını kabul etmiyor. Erkek egemen bir topluma doğru sürükleniyoruz; kadınlar da bu durumu içselleştiriyor. Daha çok kadın öldürülüyor, ‘erkeğe’ itaat artıyor. - Peki sorular ne kadar tutarlıdır? Tutarlı ise yanıtların çok kişi tarafından kabul edilmesi durumunda hazmedilmesinde zorlanılırsa “Nasıl bir ülkede yaşıyorum?” sorusu ortaya çıkmaz mı? Yoksa biz problemli bir toplum muyuz? - Hem demokrasi hem de orduyu isteyenler nasıl tarif edilebilir? Sağlıksız bir yapıya doğru mu sürükleniyoruz? Pek değil tabii... Ama bilgi düzeyimizin çok düşük olduğu ortada. Ancak her araştırmanın sonucunu kabullenmek de kolay değildir. Ama bazı paradigmaları da kullanmak zorundasınız. Araştırmanın sunuşunda belirtildiği gibi “İnsanlar tutarlı varlıklar değildirler?” Evet... Bazı değerler arasında geniş bir ayrışım olduğunu gösteriyor. Anlamlı çözümlere muhtacız... Özellikle aklımızdan geçeni söylememek, korkmamak, kendini açık etmekten çekinmemek konularında...
Silivrili ‘radyolu bizim arabalar...’
? SİLİVRİ, bir zamanlar ne kadar şirin bir sahil kasabasıydı. İstanbul’un ‘arka bahçesi’ olarak nüfusu son yıllarda 70 bine ulaştı. TEM otoyolu geçti, cezaevi yapıldı, birçok fabrika buraya taşındı. Son yerel seçimlerden önceki düzenleme ile 7 belde (Selimpaşa, Kavaklı, Ortaköy, Gümüşyaka, Çanta, Büyükçavuşlu ve Değirmenköy) buraya bağlandı. Nüfusu 120 bine yükseldi. Kıyı uzunluğu 45 km oldu. 869 kilometrekare büyüklükle Çatalca’dan sonra ikinciliğe yükseldi, üçüncü büyük ilçe olarak da Arnavutköy yaratıldı. Silivri’nin bugün denizi gitti, balığı kayboldu, yoğurdu bile neredeyse ‘tarih’ oldu. İstanbul’un batısındaki gibi ‘Gebzeleşmeye’ doğru hızla yol aldı. Bir Musevi ailesinin geçmişte yarattığı ‘Aslan’ marka koyun yoğurdu ve peyniri alabilmek için Sirkeci’den, Silivri’ye ‘radyolu bizim arabalar’la gelip gidenlerin olduğunu hatırlarız Bugün hepsi yok oldu. Koyunların otladığı o meralar siyasetçilerin eliyle ortadan kaldırıldı. O yerlere bu kararı alan belediye meclisi üyelerinin isimlerini yazmalı protesto için! (Değirmenköy’ün 1.700 dönümlük merasına kimlerin göz koyduğu da yakında patlayacak. Bekleyin!) Silivri’nin, Çatalca ve Arnavutköy’ün büyük coğrafi alanlar (ballı kaymaklar) olarak tespiti Büyükşehir’in projesi... Karadeniz kıyılarından Büyükçekmece Gölü’ne kadar uzanan bölgede oluşturulan Arnavutköy ilçesi, 3. köprünün yükünü taşıyacak. (Taşoluk’ta 25 bin kişilik Yeşil Camisi’nden sonra bölgede villa ve rezidans projeleri başladı.) Devamında Silivri bölgesi ayrı bir rant bölgesi olarak düşünüldü. Ancak AKP’nin elindeki Silivri ve Çatalca belediye başkanlıklarını CHP’li adayların kazanması ‘imar hızını’ bir ölçüde yavaşlatacak. Biz, üç gündür süren (yoğurtsuz) Yoğurt Festivali’ne dönersek... Festival, 1960’ların başında belediye başkanları Sait Girgin ve Rafet Şişmanoğlu dönemlerinde başlatılmış, Tekirdağ’ın Kiraz Festivali ile birlikte 50. yıllarını kutluyorlar. Her akşam ünlülerin konserini en az 5-6 bin kişi izliyor. 11 ülkeden gelen rengârenk dans grupları çok ilgi görüyor. Festivalin bu kadar geniş bütçeli olması, başkanının iddiasını ortaya koyuyor. Kalepark’tan İskele’ye kadar süren yürüyüşte Kaymakam Mesut Demirkol’un, Belediye Başkanı Özcan Işıklar ve CHP’li milletvekili Süleyman Çelebi, Mevlüt Aslanoğlu, Mahmut Tanal’la birlikte yürümeleri hoştu... Başkan Işıklar, Silivri’nin kuruluşunun İstanbul’dan da eski olduğunu söylüyor. Açış konuşmasında “Silivri’de bugün 81 ilden hemşerimiz var. Tam bir kültür mozaiği oluşturuyoruz. Ayrıştırmacı değil, birleştiriciyiz” dedi. “Atın önüne arpayı koyduk, durmadan koşuyoruz, ancak fincancı dükkânındaki fil gibi hareket etmeye de korkuyoruz” sözleriyle neyi ifade ettiği anlaşılıyor. Silivri’de artık radyolu değil TV’li otobüsler var.
Sporun psikolojik harbi
? ŞİKE soruşturmasında o kadar çok yanlış yapıldı ki... Hukuk devleti mi, polis devleti miyiz anlayamıyoruz. Spor mu siyasetin vesayetindedir, yoksa tersi mi? Toplumsal güçler siyasetin baskısı altında mı soruları akılları karıştırıyor. Ergenekon soruşturmasında polis, yandaş medya vasıtasıyla daha yargı önüne çıkmamışken herkesi baştan ‘suçlu’ ilan etmemiş miydi? Aynı durum ‘şike’ operasyonunda da sergileniyor. Bu, sporun psikolojik harbidir. Dostluklar, ihalesiz, rantsız, parasız olmaz.
Biliyor musunuz
? KOSOVA’nın, tek Türk belediyesi ve Türk birliğinin bulunduğu Mamuşa Belediye Başkanı Arif Bütüc’ün davetiyle, bugün yapılacak ‘Domates Festivali’ne Türkiye Büyükelçisi Songül Ozan, Türkiye’den gelen çok sayıda siyasetçi ve sanatçının katılacağını, bu arada ‘Mehmetçik FM’in yeniden açılması için girişimlerde bulunulacağını...