Boğaziçi’nden haberler

Geçen gün “Hayırlı İşler İstanbul’um” yazısı üzerine Büyükşehir Belediyesi’nden ‘vicdanlı’ bir ses, Boğaz’daki imar uygulamalarının artık ipin ucunun kaçtığını söylüyor. “Düzeltiyorum” diye ekliyor: “Belli müteahhitlerin eline geçti.”

Devam ediyor:

“O kişiye iş verirsen, sizin kimse kapınızı çalmaz.”

“Örnek” diyoruz; hemen anlatıyor:

“Yeniköy Özgür Sokak ve Küçükbebek Deresi’ndeki inşaatları Boğaziçi İmar Müdürlüğü görmüyor mu?”

Geçenlerde dostlarımız Bebek’teki İpar Korusu’nda neler olduğunu göstermek istediler. Gittik. İnşaatların Boğaz yoluna kadar indiğini gördük.

“Mısır Konsolosluğu’nun karşısındaki ünlü tarihi koru şimdi kimin mülkiyetine geçti bilmiyoruz ama içerde bir dozer vardı ve hafriyat işleriyle uğraşıyordu.”

Dehşet bir şey...

Demek ki, Boğaziçi İmar Müdürlüğü bunu henüz görmemiş.

Biraz daha ileriye, Yeniköy’e gittik.

Başımızdaki şapka düşüyordu bakarken. Dedi ki:

“İşte görüyorsun... Yeniköy sırtlarındaki (Kalender Orduevi’nin arkası) yüksek duvarlarla çevrili bu yerleri hadi görmeyebilirler... Çünkü duvarlar 3 metreyi geçiyor. İçerde ne olup bittiği ancak bir helikopterle çekim yapıldığında öğrenilebilir.”

Araya biz girdik:

“Büyükşehir’in helikopteri de vardı, Kadir Topbaş binmiyor mu hiç?”

Binmiyor.

Devam ediyor:

“Ulus’un Ortaköy kesiminde TRT binasının karşısındaki (Portakal Yokuşu) vadide bir hafriyat var ki, sanki baraj inşaatı yapılıyor. Hani Beşiktaş Belediyesi burada yeşil vadi yapacaktı... Apartman ‘ağaçları’ çıkmaya başladı... AKP’nin Belediye Başkan adayı Sibel Çarmaklı’nın yakınlarının şirketi... 240 daireli yapılacakmış...”

KASACI FETHİ

Büyükşehir Belediyesi’nde çok ünlü bir isim vardır.

Soruyoruz:

“Peki, bizim ‘kasacı’ Fethi Turgut ne yapıyor?”

“Siz çok yazdınız. CHP’li Çetin Soysal, Kemal Kılıçdaroğlu ellerindeki belgelerle yerel seçim öncesinde çok söz ettiler. Olayı, eski Emniyet Müdürü
Cerrah’ın (Osmaniye Valisi) da çok iyi bildiği gibi... Turgut, İDO’da Yönetim Kurulu üyesiyken, Boğaziçicilerin en çok ziyaret ettikleri bir ‘belediyeci’ idi... Küçük çelik kasasını, Maltepe’deki evinden hırsızlara kaptırdıktan sonra Kadir Topbaş kendisini Belediye’de ‘gözden ırak’ bir yere koydu.”

- Mehmet Kahveci’den ne haber?

- Boğaziçi İmar Müdürlüğü’nde müdür muavini iken Büyükşehir Bina İnceleme Müdürlüğü’ne atandı. İki işi birden yapmak zor olduğu için yerine Beyoğlu Belediyesi’nden iki adam gönderildi. Beş kişilik (bahşişler için) komisyon kuruldu. Kasa kaybolduğu için de artık vatandaşa bahşişler için ‘banka numarası’ veriliyor.”

Çok kafa karıştırıyor söyledikleri...

Tutuklu aydınlar, hukuk ve insan hakları

AVRUPA İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına göre tutukluluğun devamı için “sanığın suçu işlediği hususunda şüphenin varlığı” şeklindeki genel gerekçeler yeterli görülmemekte, kişinin davranışlarının kaçacağı, delilleri karartacağı veya tanıklara, mağdurlara baskı girişiminde bulunacağı yolunda kuvvetli şüpheye neden olduğunun ayrıntılı biçimde gösterilmesi gerekmektedir.

Söz konusu aydınların çoğu için böyle nedenlerin bulunmadığı kanısındayım. Kendileri serbestken haklarında basında çıkan suçlamalara ve açıklanan iddianamede adlarının geçmesine karşın görevlerini olağan biçimde sürdüren bu kişilerin (gözaltına alınıp bırakıldıktan sonra gazeteciliğinin yanısıra bir inceleme, iki de çocuk kitabı yazan iyi insan Mustafa Balbay ilk akla gelen örnek) kaçacaklarını düşündüren somut olgular yoktur. Bu aşamadan sonra delillerin karartılması veya ilgililere baskı yapma olasılıkları da gerçekçi görünmemektedir.

Yasalar önünde herkes eşittir. Bilim adamı veya yazar olmak kimseye bu anlamda bir ayrıcalık kazandırmaz. Yargılananlar mahkemece suçlu bulunurlarsa kuşkusuz yasada belirtilen cezaya çarptırılacaktır. Fakat yakın tarihimizde sanıklarının yıllarca tutuklu olarak yargılandıkları ve beraatla biten davalar hatırlıyorum. Hiçbir yurttaşımız için tutuklamanın bu şekilde telafi edilmesi olanaksız fiili bir cezaya dönüşmesini istemiyorum. Ülkemizde evrensel hukuk ve insan hakları ilkelerinin tümüyle yerleşmesi için bu bağlamda göze çarpan olumsuzlukların düzeltilmesi dileğiyle...
Prof. Dr. Cem SAY, Boğaziçi Üniversitesi Öğr.Ü.

AKP’li başkanlar her yerde hazır ve nazır

TCDD yıllardır Türkiye’den Kazakistan Almati’ye kadar tüm Türki cumhuriyetlere ihracatın teşviki için ECO BLOK TREN uygulaması ile Türk ihracatçılarının mallarını (süre uzun da olsa) daha ekonomik navlunlarla bu kardeş ülkelerdeki alıcılara satmak için çabalamaktadır. Ancak;

1) İhracatçı malını yükleyeceği vagonları (özellikle SG) bulamamakta ve bunlar TCDD istasyonlarının bulunduğu illerin bazılarında AKP’li il başkanlarının emrine verilmiş ve 150-200 km.lik mesafelerde çok cüz’i fiyatlarla ring seferi yapmakta, kurum zarara uğramakta, vagon bulamadığı için ihracatçı mağdur olmaktadır.

2) Van Gölü ise bir başka engel! Çünkü vagonlar gölü feribotla geçmekte ve feribotta çoğu zaman arızalı olmakta, idare de bazen yükleyicilerden aktarma şartlı yük istemektedir. Bu kadar hızlı tren projesi üreten devlet ve TCDD bu kadar kısa mesafeyi yapmamakta veya yapamamaktadır. Dolayısıyla yine ihracatçının ve ülkenin kaybı olmaktadır. Bunun hesabını kim verecek, ihracatta nasıl rekabet edilecek? Bu kriz ortamında üretim yapamayan, ihracatı engellenen fabrikaların sonu ne daha da önemlisi işsizlik ne olacak?
K.T.

Biliyor musunuz

LÜLEBURGAZ’da Trakya Cam San. A.Ş.’de ‘özürlü’ kişilerin sözleşmeli olarak çalıştıklarını, yönetimin buna karşı bir ‘açıklık’ getirmediğini...

KÜÇÜKÇEKMECE Belediyesi’ne, mülkiye müfettişlerinin yaptıkları inceleme sonunda Başkan Aziz Yeniay’a bazı uyarılar yapıldığını, bu arada Başkan Yardımcısı Ahmet Gedik ile Gelirler Müdürü Mubin Dursun’un görevlerinden çekilerek ‘başkanlık danışmanı’ yapıldıklarını...