BİYOYAKITLAR, dünyadaki petrol rezervlerinin tükeniyor olması ve bunun sonucunda fiyatların sürekli artması, tüketilirken de verdiği telafi edilemez çevre zararları nedeniyle yenilenebilir enerji kaynakları dünyanın gündeme ağırlıklı olarak oturuyor.
Enerji kaynağı olarak yağların üretiminde hızlı ve planlı bir büyüme yaşanıyor.
Bilim çevrelerinde, yağlar akaryakıt bileşeni olarak 3. binyılın su ile birlikte en stratejik ürünü kabul ediliyor.
Birçok ülke, yağ üretimlerini yükseltecek stratejiler saptıyorlar; bunun en sonuç verici çalışması da biyodizel...
Alternatif enerji arayışları bu nedenle dünyanın gündemine gittikçe oturuyor.
Biyodizel uygulamalarını doğru yapan ülkelerin başında gelen Almanya, üç yıl önce 1.8 milyon ton kanola üretimi gerçekleştirirken, biyodizelin lokomotifliğinde 2005 yılında 5.2 milyon ton kanola üretimine ulaştı. Birçok ülke öncelikle hammadde organizasyonlarını yapıyor, teşvikler getiriyor, vergi muafiyetleri tanınıyor.
Türkiye bu konunun neresinde?
Buna siyasi irade karar verecek.
Ancak hükümetin böyle bir eylem planı var mı?
Yok!
SÖZLEŞMELİ TARIM
Türkiye’de biyoenerjinin gelişimine kafa yoran, Türkiye’nin geleceğinin bu sektörde olduğuna inanan kimya mühendisi bir dostumuz, ‘Türkiye, yağ açığını dışardan karşılıyor.Yeni yağlı ürünlerle sözleşmeli tarıma geçilmeli, bu konuda kısa ve uzun vadeli bir program tatbik edilmelidir.İhtiyari olarak kabul edilen AB standardı, zorunlu uygulatıcılarla ulusal boyutta değerlendirilmeli, standartla kapsam dışına çıkartılan yerli tarım ürünlerimiz ve atık yağlar hammadde yelpazemize dahil edilmelidir’ diyor.
Bugün ülkemizde 90 firma biyodizel yatırımı yapmış; ancak yasal düzenleme yapılmadığı için boşluklar bulunuyor. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu henüz altyapıyı oluşturamadığı için üretim lisansı vermiyor. Çalışmak isteyen firmaları ceza vererek kapatıyor.
Yeni oluşan sektörle ilgili olarak ne yapılmalı?
KİMİN KAPRİSİ
‘Geçende TBMM Tarım Orman Köyişleri Komisyonu Başkanlığı’nda yapılan toplantıda kavramlar açılmaya çalışıldı. Komisyon Başkanı Prof. Vahit Kirişçi tüm ilgili tarafları toplayarak ortak noktaları bulmak için uğraştı. Bu olumlu girişimin daha da olgunlaşması beklenirken, Sanayi Enerji Komisyonu’ndan hemen bir taslak çıktı. Çıkan taslak ‘Enerjinin Verimliliği Yasa Tasarısı’ndaki biyodizel ek maddesinin bu sefer bu kanundan çıkarılıp bir ek maddeyle ‘Petrol Kanunu’na bağlanmasıydı. Birbirinden habersiz bu gelişmeler artık herkesi sıkmaya ve maliyetli olmaya başladı. Herkesin sahiplendiği, kopuk gelişmelerin yaşandığı, lobi faaliyetlerinin hızlandığı şu günlerde yapılacak tek şey, biyoyakıtlarla ilgili Tarım, Çevre, Enerji ve Plan Bütçe Komisyonları’nın bir kez biyoyakıtlarla ilgili müştereken toplanması ve ne yapacaklarına karar vermesidir. Konunun kamusal ve siyasal kaprislere tahammülü kalmamıştır. Konu Türkiye’nin geleceği ve AB süreci açısından önemlidir.’
Evet bu nedenle iktidar ve muhalefetin bu konunun üzerinde uzlaşmaları gerekmiyor mu?
İDO’ya iyi müşteriler
İDO’nun Avustralya’dan iki büyük feribot alacağını yazmıştık... Ancak, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Avustralya’ya yaptığı gezi öncesinde siparişin verildiği anlaşılıyor.
Bir okurumuz, Dow Jones Newswire’ın 30 Kasım günü yayınlanan haberine dikkatimizi çekiyor.
Haberde, Avustralya Ticaret Bakanı Mark Vaile, bu konuda bir açıklama yapmış.
Bunda, Avustralya’nın batısında Jevose Körfezi’nde, Henderson şehri yakınlarında bulunan Austal Ships tersanesinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi için 88 metre boyunda iki feribot yapımı için anlaşmaya varıldığı açıklanıyor.
Daha önce yazdığımız gibi iki feribotun maliyetinin 145 milyon Avustralya Doları (110 milyon dolar) olduğu açıklanıyor.
Bakan Vaile’nin açıklamasına göre, bu kredinin finansmanının 116 milyon Avustralya Doları tutarındaki bölümü ‘Avustralias’a Export Finansce&Insurance Corp.’ (EFİC) tarafından sağlanacak. Bu finans anlaşmasıyla ilk deniz otobüsü alımı sırasındaki kredi paketi, günümüzde de uzatılmış oluyor.
Haberde şöyle bir ifade de dikkat çekiyor:
‘İDO, halihazırda bugüne kadar yaptırdığı 250 milyon Avustralya Doları tutarındaki 8 feribot ve deniz otobüsüyle Austal’ın en büyük müşterisi olma özelliğini taşıyor.’
Türkiye ile Avustralya arasındaki ticaret hacmi geçen yıl yüzde 20 artarak 643.7 milyon Avustralya Doları’na yükseldi. Türkiye nakliye araçları, araç lastiği, TV, kuruyemiş satarken, Avustralya’nın ihracat kalemleri arasında altın, kömür, yün pamuk ve demir filizi gibi hammaddelerle deniz araçları bulunuyor.
Başbakan Erdoğan’ın babası denizci, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım da gemi mühendisi; dileriz İDO’ya kárlı bir iş yapmışlardır.
Akdeniz temiz kalsın
DENİZ kirliliği hálá devam ediyor. İskenderun Limanı’nda batan Ulla gemisi hálá çıkartılmadı.Bu gemi zehirli atık taşıyordu.Ayrıca Hatay’ın ortasından geçen Asi Nehri de kirlenmiştir.Sebebi bilinçsiz vatandaşların attığı atıklar ve kanalizasyonun nehre akıtılması. İskenderun Demir-Çelik Fabrikası’nın zehirli atıkları denize akıtması Akdeniz’deki kirliliği artıran bir faktör olmuştur. İskenderun’un Arsuz beldesinde ve Mersin’de yazlıkların kanalizasyonları denize akıtılıyor.
Çevre Bakanlığı, batan gemiyi çıkarırsa ve İskenderun Demir-Çelik’e bir arıtma tesisi yapılırsa Akdeniz temizlenir diye umuyoruz.
Ahsen Nedim DEMİRTAŞ
ANAP: Laptopları almayız
ANAVATAN Partisi Büyükşehir Meclis Grup Başkanı ve Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün, Büyükşehir’in 348 Meclis üyesine pazartesi günü verilmek üzere Saraçahane binasına getirilen bilgisayarları almayacaklarını açıkladı. Akgün şöyle konuştu:
‘Bu laptopların kim tarafından alındığına ve neden hediye edildiğine bakacağız. Ancak arkadaşlarımın da böyle bir şeyi kesinlikle kabul etmeyeceğini biliyorum. Bu bizi rahatsız eder. Belediye’den resmi bir para çıkıyor mu, çıkarsa faturası ne olur? Böyle bir şey yapılıyorsa bunun yasal olmadığı da bilinmelidir.’
Büyükşehir tarafından DMO’nden alındığı öne sürülen HP NC 6220 marka laptopların katalok fiyatlarının (bellek gücü ve deri çantasına göre) 1200-2000 dolar arasında değiştiği belirtiliyor.
MESAJ PANOSU
İDO’ya geçen vapurlardaki büfe işletmesini Beltur aldığından beri keyifle çay içemez olduk, çünkü tek kişi çalışıyor. Çay mı verecek, bardak mı toplayacak, tost mu yapacak? Büfeci ile yolcu tartışıyor.
Erdoğan AGAN
KADIKÖY
BAKIRKÖY Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne... Hastanenizde sıra konusunda kavgalar oluyor; neden numara veren bir cihaz koymak akıl edilmez?
M. Nuri ÖZTURHAN
KARŞIYAKA Mezarlığı’nda insanlar cenazelerini gömebilmek için çamurların içinde yürüyor, tabutunu taşıyamıyor.Başkan Melih Gökçek de Ankara’yı ‘AB şehri’ ilan ederek kendini avutuyor. Sayın Gökçek, Karşıyaka Mezarlığı’na en son ne zaman gittiniz?