Paylaş
Günümüzde ise daha çok ilgiyle okunan kitapları ve Atatürkçü kişiliğini yansıtan konuşmaları ile tanınıyor. (Pazar gecesi Halk TV’deki söyleşisi nedeniyle çok kutlama almış...) Bir zamanların muhalif ve etkili Vatan gazetesinde köşe yazıları yazarken, dönemin başbakanı Adnan Menderes’le tanışmış ve aldığı davet üzerine birlikte olmuşlardı.
27 Mayıs 1960 ihtilalinin yıldönümünde bize anlattıkları özetleyelim:
“... 1959 sonları; ülke, ekonomik ve toplumsal bir çalkantı içinde. Bir yerlere doğru yuvarlanıyor. 10 yıldır iktidardaki Demokratik Parti’nin ‘Vatan Cephesi’ gibi alışılmadık girişimleri nedeniyle rahatsız ve tepkili. Gençler sokaklara dökülmeye başlamış. Yıllık 300 milyon dolarlık ihracat 500 milyonluk ithalatı karşılamaktan uzak. Bakkallarda kahve bile bulunmuyor. Menderes, dümen suyundan çıkmadığı dostundan yeni bir yardım umuduyla Amerika’da. Yanında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun’la Dışişleri ve Maliye bakanları da var. Bir ‘Küba röportajı’ için gazetem adına ben de oradayım. Menderes, ‘Beyaz Ev’de Başkan Eisenhower’ı ziyaret ederek 600 milyon dolarlık bir yeni yardım istiyor ama cevap olumsuz!
Washington’da Amerika’nın ‘Menderes’i sildiği’ söyleniyor. Eisenhower, eski dostu üzülmesin diye olacak, konuğuna uçaklarından birini tahsis etmiş. ‘Gidip biraz dolaşsın ülkemde. Belki de iyi gelir’ diye düşünmüş olmalı! Aynı günün akşamında büyükelçiliğimizde bana ‘Yarın sabah Amerika içinde bir geziye çıkıyoruz. Birkaç gün dolaşacağız. Bizimle beraber olmak ister misiniz?’ diye soruyor. ‘Memnuniyetle Sayın Başbakan’ diyorum ama hayli şaşırmışım. Orada başka gazeteciler de var ama davet sadece bana yapılmış. Elçiliğin Basın Danışmanı ve yardımcısı ‘Gazeten Vatan hükümete ve Menderes’e karşı. Dikkat et, seni etkilemeye çalışacak...’ diye takılıyorlar.
NADİ, SİMAVİ, KARACAN
Uçağımız kocaman bir ‘Super Constellation’ MATS (Military Air Transportation Service uçağı. Heyette üç gazetenin (Cumhuriyet, Hürriyet, Milliyet) sahipleri de var: Nadir Nadi, Haldun Simavi ve Ercüment Karacan. Bir akşam Teksas’ın ünlü Dallas’ından bir başka kente o zamanlar 6.000 metre gibi ciddi bir yükseklikte uçarken söz alıp diyorum ki:
- Sayın Başbakan, büyük bir hizmet aşkıyla dolu olduğunuzu görüyoruz. Partinizin ötesinde milyonlarca seveniniz, destekleyeniniz var. Ne ki, hükümetinizin ve sizin, tutarsız ve demokrasiyle bağdaşmayan tutum ve kararlarınız nedeniyle bu sevgi ve desteğin sürekli eksildiğini görüyorum. Pek uzak olmayan bir gelecekte bu durumun, sizi ülkeye hizmetten alıkoyacağını düşünüyorum. Bu da, kuşkusuz, en fazla sizi üzecektir!
‘BAŞBAKANI ÜZÜYORSUN’
Heyetin en genci benim... Beklenmedik çıkışım uçakta şaşkınlık ve sessizliğe yol açıyor. Dönemin Basın Yayın Genel Müdürü, Altemur (Kılıç) ağabey yanıma gelerek ‘Başbakanı üzüyorsun...’ gibi bir şeyler söylüyor ama Başbakan onu bir el hareketiyle uzaklaştırıyor ve patlıyor... Ne dünyadan habersiz biri olduğum kalıyor, ne de kötü niyetli biri olduğum. Küfür sınırında gezinen hakaret sözleri etrafta uçuşuyor. Acaba bir de tokat mı yiyeceğim diye düşünürken izin isteyip kalkıyor ve yerime dönüyorum.
Servis zamanı. Getirilen çorbamı içerken o da ne? Yüksek sesle konuşurken dağılmış saçları taranmış, sarı ipek gömleğinin ceket kollarından dışarı fırlamış manşetleri yerine dönmüş sakin ve güleç yüzlü bir Başbakan gelip yanıma oturuyor. “Çorba nasıl nasıl? Güzel mi bari?” diye sorarken hafifçe yanağımı okşuyor:
- Çok lezzetli Sayın Başbakanım. Siz de almaz mıydınız?
- Yok. Ben akşamları pek bir şey yemem. Valem birazdan bir kadeh ‘Yeni Rakı’mdan getirecek. O bana yeter. Göğüs cebinden bir kocaman ‘Havana’ çıkarıp uzatıyor:
- Bunu da yemekten sonra tüttürürsün!
KRAL ÇIPLAK DİYEBİLMEK
Bir davet sırasında ona en iyisinden bir ‘Havana’ sigara sunduklarında almamış ve içmediğini söylemişti. Ben de, ‘Sayın Başbakan siz tanesi 10 dolarlık ‘Havana’ları almıyorsunuz ama ben 10 tanesi 1 dolara satılan ‘Robert Burns’lardan içiyorum’ diye takılmıştım. O da artık sunulan güzelim ‘Havana’ları alıp cebine koyuyor ve sonra getirip bana veriyordu.
Rahmetliyle günlerimiz hep böyle geçti. Ben hep herkesten farklı bir şeyler söyledim. O da hep kızdı bana ama sonra gelip yanağımı okşadı! Bir keresinde, Ankara’da hazırlanmış metinleri ‘konuşma’ diye kâğıtlardan okumasını eleştirmiş ve ‘İngilizceniz güzel. Neden yazılanları okumak yerine içinizden geldiği gibi konuşmuyorsunuz?’ diye sormuştum da... Geldikleri gibi tarifeli uçakla döneceklerdi, havaalanında ben de vardım. İyi yolculuklar dilerken beklemediğim bir cevapla karşılaştım. ‘Ankara’ya beraber dönüyoruz’ deyince donup kalmıştım. ‘Anlamadım efendim’ deyince ‘Uçakta anlatırım, anlarsın’ dedi. Üstümde ne dönüş biletim vardı ne de cebimde pasaportum, ‘Bunları hemen hallederiz’ dedi.
Aradan bunca yıl geçti ama bu hiç beklenmedik davetin nedenini bugün bile anlayabilmiş değilim.
Gerektiğinde korkmadan ‘Kral Çıplak’ diyebilecek bir ‘çocuğa’ yoksa ihtiyaç mı duymuştu?”
BİLİYOR MUSUNUZ?
- ERDOĞAN’ın 2012’ye kadar danışmanlığını yapan yeni Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın ablası Ayşe Hilal Sayan Koytak’ın aynı bakanlıkta müsteşar yardımcısı olduğunu; kardeşi Ömer Fatih Sayan’ın, Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu (BTK) Başkanlığı’nı yürüttüğünü, diğer kardeşi Nazmiye Sümeyye Sayan’ın da, Fatih İBB Meclis üyeliğini yaptığını...
VEKİLLERİN PROMOSYONLU MAAŞI ÇOKTAN HESABA YATTI
HER milletvekiline 8 bin 250 liralık banka maaş promosyonu Meclis’ten sadece üç dakikada geçti ve paralar banka hesaplarına yattı.
5 yıldır yıllık 300 lira promosyon bekleyen 11 milyon emekli avucunu yaladı. Henüz promosyonun P’si yok... Ve 11 milyonun % 65’i iktidar partisini destekledi... “Her cahil ektiğini biçer, vekiller kaymak yer, asıllar ceremesini çeker” demiş şair... Ne güzel söylemiş...
Böylesine müstahaktır ama arada kurunun yanında yaş da yanmaktadır!
İnsan emekliliğini yaşamayacak, emekli olunca yaşayan ölüye dönecekse, nerede kaldı sosyal devlet, sosyal adalet?
Bağ-Kur ve SSK emeklisine seyyanen verilen 100 liranın bu saatten sonra esamesi okunmaz. O, sadece itirazlara ve tepkilere karşı “Yaptık ya” demek için savuşturma taktiğinden ibarettir.
Metin ALTAY
MHP’yi ‘slogan partisi’nden ‘proje partisi’ne dönüştürecek ekip kazansın
‘Haydi MHP... Titre ve Kendine Dön…!’
KİM ne derse dersin ülkede yaşanan bütün olumsuzluklara karşın AKP’yi sürekli güçlü ve diri tutan ana nedenlerden bir tanesi kimi yanlış kimi doğru büyük bayındırlık projelerinin zamanı geldikçe ortaya sürülerek seçmenin damardan etkilenmesidir. Binali Yıldırım’ın bugün Başbakanımız olmasının arkasındaki neden de Cumhurbaşkanına olan sadakatine ilaveten Yıldırım’ın proje adamı olmasıdır.
Başta İstanbul tüpgeçişler, transmar, çemberler sistemi, monoray, kentsel yenileme ve İzmir Körfez Geçişi olmak üzere MHP adına 1994’lerden itibaren İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için yarışırken hazırladığım projelerimin bir kısmını kullanan AKP’nin başarısı bu projelerin ciddi bir bölümünü hayata geçirebilme yeteneğidir ve bu meziyeti alkışlamak lazımdır.
Ancak AKP’nin çoğu bayındırlık projesinin çevre, ekoloji ve kültürel mirasa duyarlı olmadığı da açıktır.
3. Boğaz Köprüsü ve Kuzey Marmara Otoyolu, 3. Havalimanı muhteşem projelerdir, ancak yer seçimleri yanlıştır.
Kanal İstanbul tümüyle arızalı ve tehlikeli bir projedir.
İzmit körfez Köprüsü, İzmir Otoyolu ve Çanakkale Boğaz Köprüsü doğru projelerdir.
Bir ideoloji ve dava partisi olan MHP ise ne yazık ki proje özürlüdür.. Maalesef son yıllarda AKP’nin koltuk değneği olarak algılanan bir slogan partisi olarak %15 bandına mahkum edilmiştir. Ülkücü gençlik ise ‘sanattan anlamaz’, ‘proje yapamaz’ yaftası ile baskılanmıştır.
Rahmetli Türkeş Beyefendinin bendenize MHP Genel Merkez Binası projesini emanet ederken ifade ettiği ‘Ahmet bey oğlum, MHP Genel Merkezi sadece bir siyasi parti merkezi değil Türk Dünyası’nın odağı olmalıdır’ dileği MHP’nin artık yalnız lakırdı değil yaratıcı bir proje partisi olması hedef ve ufkunun yansımasıdır.
Ancak Türkeş’in zamansız kaybından sonra MHP yönetimi beni partiden tasfiye etmeyi tercih etmiştir.
Yargıtay’ın Kurultay kararını onamasıyla MHP’de dönüm noktasına gelinmiştir. Değişim kaçınılmazdır. Dilerim çalışmalar zarafet ve asalet içinde yürütülür ve MHP yi insanımıza umut ve refah amaçlayan bir vizyon ve proje partisi yapabilecek ekip iş başına gelir, Partiyi iktidara götürür.
Prof. Dr. Ahmet Vefik ALP-Y. Müh. Mimar, Kent Bilimci
Paylaş