Paylaş
Sempozyumda konuşan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Yücel Kanpolat'ın konuşmasını çok çarpıcı bulmuş. Okuyucumuzun uyarısıyla bu metni bulduk.
Bakın Kanpolat ne diyor: "Ha bire bize, bilim adamlarına saldırıyorlar. Bize niye saldırıyorlar? Çünkü biz iyi çalışıyoruz, bilim üretiyoruz. Ancak, hiç kimse imamların bir şey üretmediğini söylemiyor. Bu ülkede 90 bin tane imam var. (...) Bilgi toplumu güzel, ancak bunu kontrol eden kim? Bu dönemin en önemli içeceği nedir? Kolalı içeceklerdir. Peki kolalı içecekler en iyi içecekler oldukları için mi içiliyor? Hayır, firmalar öyle istiyor. Futbol neyin kontrolünde? Siz Yunanlı filozofların tarif ettiği şeylerin kontrolünde olduğunu mu zannediyorsunuz? Hayır, kolanın kontrolünde. Ben firma toplumu derken haksızlık mı ediyorum?
Kozmetik için dünyada silaha harcanan paranın yarısı, yani 500 milyar dolar harcanıyor. 18-20 yaşında çiçek tazeliğinde cildi olan kızlarımızın yüzünde biz o aptal firmaların ürünlerini görüyoruz. Çocuklar birbirinin popolarını öperek, reklamlar yapıyorlar. Dünyanın her yerinde yasak. Üstelik Türkiye'de de dinci bir iktidar var. Bu reklamları yayınlıyoruz, sonra da oturup türbanı tartışıyoruz. Böyle bir etiği anlamıyorum.
BEYİN ETİĞİ
Şimdi herkes eğitimci oldu. AB'den projeler alıyorlar. İyi güzel de AB size proje karşılığında para verdiği zaman onun dediklerini söylemenizi istiyor. O halde etik önemlidir. Ancak, apış arası değil, beyin etiği önemlidir. Etik için bilgi, vicdan lazım. Sadece teknolojiyle olmuyor. Oysa biz bilim adamları teknolojiyi parlatmaya bayılıyoruz. Öyle kolay ki git, oradan al kopyala getir buraya uygula. Ama işin içine biraz vicdan girmeli. Bir bilim ülkesi haline gelmemiz çok zor. Biz bugün eğitim yaptığımızı zannediyoruz. Oysa sadece birbirimize bir şeyler anlatıyoruz. Düşünmüyoruz, tartışmıyoruz. Tartışmaktan nefret ediyoruz, sonra burası üniversite diyoruz.
(...) Din adamları da siyaset adamları da apış arasına yönlenmiş etik kavramını kullanmayı seviyorlar. Bugün dünyanın en ciddi sorunudur etik. Hem dindar olup, hem tanrının yarattığı insanları öldürmeyi nasıl savunabilirsiniz? Bu nasıl ahlaktır?” dedi.
-----
Günün Sözü
"Liderlerin kalitesini anlamanın en kısa yolu etrafındaki kişilere bakmaktır."
(Machiavelli)
Kitaplar
* EMİN Çölaşan "İnsanın gönlü, gazetede yayımlanan yazı, araştırma ve söyleşilerini daha sonra kitap olmasını arzu ediyor" diyor. Milliyet ve Hürriyet'te çıkan yazılarını 'Unutulmayan Söyleşiler-Tarihe Düşen Notlar' (Doğan Kitap) kitapta toplayan Çölaşan "Okurken bazı bölümlerde duygulanacak, bazı bölümlerde gülecek, kızacak ya da üzüleceksiniz. Ama inanıyorum ki, çok şey öğreneceksiniz" diyor.
* SALİM Taşçı, gazetecilik ve emlakçılık yaşamındaki anılarını 'Satılık Dünya' (Ümit Yayıncılık) kitapta topladı. Kitap kısa sürede 22 baskı yaptı.
Taşçı, "Üç kitabım daha sırada" diyor: 'Gayrimenkul Hukuku', 'Darağacım Meşeden Olsun' ve 'Bizim Sokak Rüzgarlı'. Taşçı, kitabın gelirlerini Ankara Gökçeyurt köyünde oluşturduğu yeni 'Kuvayı Milliye Ormanı' için harcıyor.
* BEDRİ Baykam, 11 yıldır üzerinde çalıştığı iki ciltlik, 30 yaşına kadar ele aldığı otobiyografisini 'Harika Çocuk' ve 'Sonsuz Okyanus' (Piramid Yayıncılık) adlı kitaplarda topladı..
* 'BİR Kitaptan Bin Kitaba'da (Epsilon) Kemal Demirel, Türk yayıncılığının Cumhuriyet'den sonraki gelişimini ve 1966-78 yıllarında yayın dünyasına önemli katkıları olan Yankı Yayınları'nın yayımladığı seçkin kitapların öyküleri anlatıyor.
* KANAL 1 Genel Yayın Yönetmeni Bülent Çöltekin ‘Havaya Savrulan Trilyonlar’ adlı kitabında, sözde yatırımların hikâyesini, dünden bugünlere enkaz devreden siyasiler ve bürokratların kaynakları nasıl hoyratça sarf ettiğini belgeleriyle anlatıyor.
* EMRE Kongar, "Tarihle Yüzleşmek" (Remzi Kitabevi) isimli kitabında 'doğru' olarak bildiğimiz birçok tarihi ezberi bozacak bilgilere yer veriyor. Kongar, kitapta, Türklerin nasıl Müslüman olduğunu, Osmanlı'nın neden yıkıldığını, Atatürk'ün niçin yalnız bir lider olduğunu resmi tarihin dışında akıcı bir üslupla anlatıyor.
Türkiye'nin fotoğrafıdır İbrahim...
DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, Anadolu'yu en çok gezen lider olarak gözükürken İstanbul'daki siyasi çalışmalarını ihmal etmiyor.
İstanbul İl Başkanlığı'nın Cevahir Otel'deki yemeğine katılan Ağar, partisinin, Türkiye'nin gelecekteki iktidarının tek alternatifi olduğunu söyleyerek şöyle konuşuyor:
"Sabah seher vakti mübarek ezan sesiyle Erzurum'un Ulu Camii'nde sabah namazı kılan bir insanla İstanbul Beyoğlu'nda eğlence yerinden çıkan bir zatın aynı çatı altında buluştuğu yegane siyasi parti DYP'dir, merkez sağ siyasetidir.”
Ağar konuşmasın bitirdikten sonra, Danıştay saldırısı ile ilgili soruları yanıtlamak istemedi. Bir gazetecinin 'Saldırının Susurluk'a kadar dayandığı yorumlarına ne diyorsunuz" sorusu üzerine "Bana niye niye soruyorsunuz? İçişleri Bakanı'na, Adalet Bakanı'na sorun" dedi Ağar...
TATLISES TÜRKİYELİDİR
Geceye katılan sanatçı Umut Akyürek, bir süre önce TRT tarafından sözleşmesinin fesh edildiğini belirtirken, DYP'yi iktidarda görmek istediğini şarkıları arasında sık sık yineledi.
Gecenin 'ası' her zamanki gibi İbrahim Tatlıses idi. Tatlıses'e İl Başkanlığı'nın bir plaketini sunan Ağar, "Tatlıses Türkiyelidir. Kuzey Irak'a gider Türk bayrağı asar. Allah herkese uzun yıllar onun sesini dinlemeyi nasip etsin. Türkiye'nin fotoğrafıdır İbrahim..." dedi.
Bir süre önce CHP İl Başkanlığı'nın yemeğinde sahneye çıkan ve 6 şarkı söyleyen Tatlıses, DYP'nin gecesinde daha uzun süre sahnede kaldı ve daha coşkuluydu. CHP gecesine göre de erkeklerin katılımı daha fazlaydı.
Eylül ayında Almanya'ya bir 'çıkartma' yapacaklarını söyleyen Ağar, Başbakan'nın Berlin'deki çıkışı üzerine, "Yeşil sermaye mağduru 10 bin kişiyle miting yapacağız. Siz bırakın söylediklerini, gelip bizi görsün" dedi.
Biliyor musunuz
* TRABZON Emniyet Müdürlüğü’ne atanan Reşat Altay’ı ziyarete giden Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şadan Eren ve yönetim kurulu üyelerinin, randevu saatinden önce gelen AKP Trabzon Milletvekili Asım Aykan'ın Altay'ın odasına girmesi üzerine dışarı çıkarıldıklarını...
NİĞDE Altunhisar ilçesi Yeşilyurt Kasabasında tarihi eserlerin onarım görmemesi nedeni ile yıkılmaları üzüntü yaratıyor. Niğde bölgesindeki en eski yapılardan sayılan Roma Kilisesi olarak tanımlanan yapının büyük ölçüde harap edilmesinin yanında, ilk kez 1975 yılında açığa çıkan Rahibelerin Evi'nin freskleri ise tamamına yakını kazınarak yok edildi. Dönemin belediye başkanı Ahmet Tanker tarafından korunması istenen eseler nerede ise yok olma noktasına gelmiş.
Niğde bölgesinde yeni bir Ihlara olmaya aday bölgede tarihi doku için yapılması gerekenler var.
Öncelikle Roma Kilisesi ve oyma mağara evlerin gezi için düzenlenmesi gerekiyor. Ayrıca ilçede birkaç eski tarihi evde korumaya alınması gereken eserler olarak dikkat çekiyor.
Ömer FETHİ GÜRER
Paylaş