ANITTEPE’de bulunan Yücetepe Mahallesi telekominikasyon şirketlerinin baz istasyonlarının bulunduğu bir merkez haline geldi.
Yücetepe Mahallemizin cadde ve sokakları ile spor (Anıttepe) tesislerimiz basında da yer aldığı üzere kanser riski taşıyan bu istasyonların etkisi altında iken bu da yetmiyormuş gibi devletimizin resmi bir kurumu olan Karayolları Genel Müdürlüğü’nün Yücetepe Mahallesi’ndeki kampüsü, yer olarak sanki bilinmiyormuş gibi 1’nci cadde ile 8’nci sokağın kesiştiği bahçe içindeki köşeye devasa turuncu renkte bir pano (Karayolları Genel Müdürlüğü) direğe yerleştirildi. Böylece genel müdürlüğün yerinin burada olduğu apaçık ortaya çıkmış oldu.
Sanki biz vatandaşlar bunun içinde yatan gerçeğin ne olduğunu anlamamış durumdayız da bizi duyarsız sanıyorlar.
Bu düpedüz baz istasyonudur. Konu hakkında Karayolları Genel Müdürlüğü’nden sizin vasıtanızla resmi bir açıklamada bulunabilirler mi? Biz bunu istiyoruz. Yazık değil mi bizlere... Zaten mahallemiz bu baz istasyonları sayesinde yeteri kadar kanser riski ile yaşıyor. Bir de bu yetmiyormuş gibi Karayolları tarafından da böylece köşeye sıkıştırılarak tamamen abluka altına alınmış bulunmaktayız. Hadi bazı özel işyerleri ve konutlar belli bir meblağ karşılığı kendilerini ve bizleri riske atıyorlar da devletin bu kurumu bizleri niçin bu tehlikeye göz göre göre lades diyor. Bunu anlamak çok zor!
Ne olur yetkililere sizin vasıtanızla sesleniyoruz; bizi bu baz istasyonlarının yaydıkları ışınların etkilerinden kurtarın biraz da olsa bunları mahallemizden uzaklaştırın... Yoksa bunların vebali kimler olacak bir açıklasınlar da
Kudret KAATSIZ
Hırs ve kibir
ULU bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış.
Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacıyla aynı boya gelmiş.
Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa: "Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?"
"10 yılda" demiş kavak.
"10 yılda mı?" diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak "Ben neredeyse 2 ayda seninle aynı boya geldim bak!"
"Doğru" demiş ağaç "doğru."
Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgarları başladığında kabak önce üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış.
Sormuş endişeyle kavağa: "Neler oluyor bana ağaç?"
"Ölüyorsun" demiş kavak.
"Niçin?"
"Benim on yılda geldiğim yere sen iki ayda gelmeye çalıştığın için." S.ÖZERDİM
Cumhuriyeti korumak ve kollamak nedir
LOZAN’da doktora yaptıktan sonra Atatürk tarafından ’Hukuk Reformu yapmakla’ görevlendirilen Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, savcılar için ’Cumhuriyet Savcısı" ünvanının isim babasıdır.
Ata’nın huzurunda ’Hukuk Reformu’ için fikir fırtınası yapılırken, Bozkurt çok tepki alır ve sıkıştırılır:
"Neden sadece savcılara Cumhuriyet Savcısı denilir?
Cumhuriyet Başbakanı,
Cumhuriyet Bakanı,
Cumhuriyet Müsteşarı,
Cumhuriyet Valisi,
Cumhuriyet Büyükelçisi olmuyor da,
Neden Cumhuriyet Savcısı?
Savcılara neden bu imtiyaz?
Atatürk, Bozkurt’a "Ne diyorsun?" diye sorar.
Bozkurt’un cevabı çok net olur:
"Çünkü öyle zaman olur ki, cumhuriyeti korumak için başbakandan, bakandan, müsteşardan, validen, büyükelçiden bile hesap sormak gerekebilir. İşte o hesabı soracak olan Cumhuriyet Savcısı’dır."
Atatürk, gülümseyerek hoşnut kaldığını belli eder. "Devam et Bozkurt" der.
Cumhuriyet Savcısının bu cumhuriyeti korumak ve kollamak yetkisi hukuk reformuna ve Atatürk’ün yorumuna kadar uzanır.
Bugün Cumhuriyet Başsavcısı üzerinde şimşekler çaktırılırken, bu anının bir kez daha yazılması gerekliydi.
Erengül BİLENSER
KISA KISA...
DEVLET Malzeme Ofisi lojmanlarında (Bahçelievler) neden milli bayramlarda tek bir bayrak asılı değildir?
M.M.
AKÜDER’in geleneksel olarak düzenlediği ’Her Zaman Şiir Vardı’ etkinliğinin sezon sonu toplantısı 15 haziran, saat 17.00’de... Şair, yazar, ressam ve müzisyenler davetlidir. (Ali Eser, 0535-851 17 85; sakuder@mynet.com-alie ser@sakuder.org.tr