TOPRAK, her zaman kutsaldı onlar için... Tarih boyunca imparatorluklar kurmak için dövüşenler, söz konusu anavatanları olduğu zaman, bir başka türlü cenk ederlerdi. Yokluklar, ihanetler, yanlışlara karşılık asla teslim olmadılar, kanlarının son damlasına kadar dövüştüler.
Ve çoğunlukla da unutulan oldular.
Savaş tarihinde, bir uçak gemisini bir küçük dağ bataryası ile batırmayı ilk ve son kez başaran olsalar da unutuldular, patlayıcı yüklü küçücük bir tekne ile bir harp gemisini batırmış olsalar da... Çünkü onlar vatanları için dövüşmüşlerdi, övünmek için, kişisel çıkar sağlamak için, ünlenmek için değil...
1. Dünya Savaşı’nın tüm hızıyla sürdüğü günler... Osmanlı orduları, Çanakkale’den Galiçya’ya, Sarıkamış’tan Süveyş Kanalı’na, Bağdat’a kadar her cephede yokluklar içinde dövüşüyor. Ve Anadolu’nun Akdeniz kıyılarında, Kaş yakınlarındaki bir tepede, takvimlerin 27.12.1916’yı gösterdiği günün öğle saatlerinde sert bir komut duyulur:
- Batarya ateeeşşş...
KAŞ’TA BİR UÇAK GEMİSİ
Dünya harp tarihinde bir ilk ve de son olan, 7.7 inçlik dağ bataryasının açtığı ateş sonucunda 36 dakikada denizin dibini boylayan, Meis Adası limanında demirli 114 metre boyunda, altı uçak taşıyan İngiliz bandıralı uçak gemisi ‘Ben My Chree’dir.
Bir yıl sonra (13.12.1917) yine aynı sahillerde, bu kez bugünkü Kemer tatil yöresi yakınlarındaki Ağva Koyu’nda, aynı batarya komutanı bir ateş komutu daha verir ve Fransız savaş gemisi ‘Paris II’ sadece 18 dakika içinde sulara gömülür.
Düşman donanması içinde artık efsaneleşmeye başlayan batarya, 145 atımdan 110’unu gemiye isabet ettirecek kadar ustadır.
Harp tarihi sayfalarına ‘Akdeniz’de Türklerle müttefikler arasındaki deniz savaşları’ olarak geçmesi gerekirken unutulan, arşivlerde belgelerde kendine yer bulamayan bu kahramanlık öyküsünde ‘Batarya ateeeşş’ komutunu veren Topçu Mülazım (teğmen) Mustafa Ertuğrul’dur. O ve bataryanın Mehmetçikleri, dağ bataryasını cephanesi ile birlikte tam iki ayda dağları, vadileri aşırarak Akdeniz kıyılarına indirmişler, mağrur, kendinden emin, pervasızca kıyıları bombardıman eden müttefik deniz kuvvetlerine ders vermişlerdir.
Ama bugün unutulmuşlardır.
BELGESELİ YAPILDI
Kara Harp Okulu’ndan mezuniyetinden sonra künye defterine düşülen adıyla; ‘14. Serez Fırkası Musika Muallimi Yüzbaşı Ahmet Nuri Efendi’nin mahdumu (oğlu), 1309 (1893) Girit tevellütlü (doğumlu) Mustafa Ertuğrul Efendi’ ve kahraman bataryasının öyküsü, Türkiye’de ve Avrupa’dan Amerika’ya dünyanın dört bir yanında yaklaşık dokuz yıl sürdürülen araştırmaların sonucu yazılan bir belgesel ile gün ışığına çıktı:
‘Ben Bir Türk Zabitiyim’.
Yazarı, topçu subayının adaşı Mustafa Aydemir; bir balıkadam, bir araştırmacı, kendisini atalarına borçlu hisseden bir garip adem oğlu...
O ve imece usulü bu kahramanlığı ortaya çıkartmak için çalışanların yabancı arşivlerden, batırılan savaş gemilerinin kaptan ve mürettebatının anılarından çıkardıkları sonuç;
‘Topçu Mülazım Mustafa Ertuğrul Aker ve bataryası gerçek kahramanlar, gerçek insanlardır.’
Kitapta yer alan anılarını, malulen emekli Topçu Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul Aker, emir olarak kabul ettiği bir isteği yerine getirmek için yazdığını söyler.
1932 yılında yaptığı bir Antalya seyahatinde kendisini ziyaret ettiğinde ‘Yaz bunları koca topçu’ diyen kim midir?
Bir başka adaştır; Mustafa Kemal Atatürk.
87 YILLIK ANI
O anılardan bir bölümü şöyledir:
‘... Esirlerin içinde gemi süvarisi bahriye erkán-ı harp yüzbaşısı ve Fransa’nın tanınmış muharrirlerinden Rolen ve çok sevdiği köpeği Mastik de vardı. Sahile çıkan esirler bitkin bir halde olup, 13’ü yaralı idi... Yaralarını sarmak için malzememiz ve bilhassa sargı paketlerimiz yok gibi idi. Bu bedbahtların yarasını sarmak için bataryam kahramanlarından bazıları, sanki kendilerine öğretilmiş gibi, üst gömleklerini çıkarıp parçaladılar, onların yaralarını sardılar. Bazıları kaputlarını, bazıları ceketlerini çıkarıp, çıplak olan Fransız neferlerine giydirdiler. Onlara masaj yaptılar, kucaklarına ve sırtlarına alarak köye taşıdılar.
... Gece oldu, zaferden mütevellit neşemizi, muzdarip ve yaralı esirlerimize hürmeten göstermedik. Bütün gayretimiz, hassas düşmanın ızdırabına manen olsun iştirak etmek, elemlerini azaltmak için elimizden geleni yapmak oldu.’
Gözüpek bir kahraman olan Mustafa Ertuğrul aynı zamanda çok iyi bir ressam olduğu için Ben My Chree’nin batırılışının suluboya resmini de yapar.
YİNE YABANCILAR
Ünlü deniz araştırmacısı Jaccques Cousteau’nun ekibi geçen eylül ayında, İstanbul’da Kadir Has Üniversitesi’nde bir etkinliğe katılır. Etkinlikler arasında düzenlenen bir panelde, Cousteau’nun sağ kolu Andre Laman ve ünlü Calipso gemisinin kaptanı Bernard Delamotte, konuşmacı Mustafa Aydemir’in anlattığı Mustafa Ertuğrul Aker hikáyesini dinleyince heyecanlanırlar. ‘Bu kitap mutlaka Fransızca’ya çevrilmeli’ derler. Bununla da kalmazlar. Mustafa Aydemir’in rüyası olan Kemer Marinası açıklarında yatan ‘Paris II’nin üzerinde kurulacak bir platform üzerinde yükselecek Mustafa Ertuğrul Aker Anıtı’nın açılışına ekip olarak katılacakları sözünü verirler.
Tarihi yapan; ama tarihini unutan bizler; acaba Fransız araştırmacıların gösterdiği duyarlılığı, bu anıtın yapılması için gösterecek, elimizden geldiğince yardım edecek miyiz dersiniz?
Mustafa Aydemir ve dostları, bugünlerde dünyada sanırız bir ilk olan deniz üzerinde bir kahramanlık anıtı yapımı için yine imece usulüyle çalışıyorlar. İmeceye el vermek isteyenlere duyurulur...
(Uçak gemisi batıran Türk Topçu Mülazım Mustafa Ertuğrul’un öyküsünü, popüler bilim ve kültür dergisi Focus’un ekim sayısında okuyabilirsiniz.)