Paylaş
Kız çocuklarının gelecegini karartacak, ayrımcılığı kökleştirecektir.
Referansını dinden alan kuralların Milli Eğitim Bakanlığı Yönetmeliği’nde yer alması, laik hukuk devletini esas alan Anayasamıza aykırıdır.
Bu yönetmelik değişikliğinin acilen iptali için harekete geçilmelidir.
Karanlık her geçen gün daha koyulaşıyor.
Muhalefet partisi tehlikenin farkında mı?
BAŞÖRTÜSÜ SİLAHI
(Nazlı Ilıcak’a mektubumdur.)
Yaklaşık 15 yıl önce Ümraniye Yimpaş Kafede ülkemizin yığınla sorunu varken hazır bulunanlara türbanın kerametini anlatmanız karşısında itiraz etmiş ve “Asli sorunlarımızı ötelemeye çalışıyorsunuz’’ demiştim.
Siz de “Halkımız soruyor ben de yanıtlıyorum” demiştiniz.
Bugün gelinen noktada buluğa ermemiş kız çocuklarının türbana tutsak edilmesinden memnun ve mutlu musunuz?
Cahiliye dönemlerindeki gibi, bilinen nedenlerle kız çocuklarının diri diri kuma gömülmesi sürecini de yaşayabileceğimiz kaygısını taşıyor musunuz?
Saygılarımla. Galip HIRKA
GÜNÜN SÖZÜ
-“ÇOCUK gelin yoktur! Sapık erkek, şerefsiz baba, göz yuman ahlak ve çanak tutan devlet vardır.” (Türkan HASDEMİR)
120 bin iş güvenliği uzmanı görev bekliyor
‘İş güvenliği danışmanlığı’ nedir?
-İŞ güvenliği uzmanı Nevzat Çağlar Tüfekçi, sektörün sıkıntılarını açık bir dille gündeme taşıyor:
Çalışma yaşamına ilişkin torba yasa tasarısının 1 Ekim’de Meclis’in açılmasından sonra gündeme gelmesi planlanıyor. Bir habere göre, yeni torba yasa tasarısında, asansör kazalarıyla gündeme gelen iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri, iş güvenliği danışmanlığı, kamuda asli işi yapan taşeron çalışanlara kadro gibi düzenlemeler yer alıyor.
Yeni torba yasa tasarısında, ‘İş Güvenliği Danışmanlığı’ gibi yeni bir unvan yer alıyor. Bu, iş güvenliği uzmanlığından farklı bir şey mi? Bu alanda, bu adla yeni iş imkânı mı yaratılmak isteniliyor? Onbinlerce iş güvenliği uzmanı varken, böyle yeni iş unvanı veya kadrosu yaratmanın bir anlamı var mı?
İş güvenliği uzmanlığı için binlerce kişi bunun eğitimini alarak, sınavlara girdi. Çoğu (A-B-C sınıfı olmak üzere) bu belgeyi aldı. 23 Şubat ve 24 Mayıs 2014 İSG sınavları, yanlış sorulan sorulardan dolayı mahkemelik... Sonuçlar henüz belli değil. 120 bin civarında iş güvenliği uzmanı, görev yapmak için bekliyor. Henüz birçoğu eğitim yetersizliğinden dolayı, bu alanda görev almaktan kaçınıyor ve cesaret edemiyor.
Bakanlık (ÇSGB), bu uzmanları, eğiterek, onların yeterli hale gelmelerini sağlaması gerekiyor. ‘İş Güvenliği Danışmanlığı’ için bu uzmanlar tekrar sınava mı alınacak veya bunların dışında yeni iş unvanı mı yaratılmak isteniliyor? Bakanlığın bu konuda bir açıklama yapması ve konuyu açıklığa kavuşturması gerekiyor.
Ayrıca 100 binin üstündeki iş güvenliği uzmanının sorunlarının çözümü ve mesleki rehberlik için bir ‘İş Güvenliği Uzmanları Odası’ kurulmalıdır. Bakanlık tarafından yeni dönemde bunun çalışmaları yapılmalıdır.
(nevcagtufekci@gmail.com)
AKP’nin ‘adaleti’ ayaklar altında
HSYK’ya seçilen üye kontenjanları gözetildiğinde, bu kurula kontenjanlarına göre adli ve idari yargıdaki yargıç ve savcıların kendi içlerinde seçim yapması dışında, Yargıtay, Danıştay ve Türkiye Adalet Akademisi de ayrı ayrı kendi içlerinden seçim yapmaktadır. Bu yerlerdeki seçimler için bir eşgüdüm içinde hareket edilip tek bir tarih belirlenmesi, serbest seçim ortamının varlığı için gerekli iken, böyle bir yola başvurulmadan her biri için farklı tarih belirlenmesi karşısında, birisinde yapılacak seçimden çıkacak hava ile daha sonraki seçimlerin etki altında bırakılacağı, bir seçimin sonucuna göre diğer seçimler üzerindeki baskıların artacağı ve diğer seçimlere yüklenileceği gibi çeşitli söylenti ve şaibeleri artırmıştır.
Yerel mahkemelerden HSYK’ya yapılacak seçimler için YSK 12 Ekim tarihini belirlemesine rağmen, diğer kurumlarda her biri ayrı ayrı hareket ederek Yargıtay kendisi için bu tarihi 23 Eylül, Türkiye Adalet Akademisi ve Danıştay da 12 Ekim’den sonraki bir tarihi belirlemişlerdir.
İşte bir kısım Yargıtay ve Danıştay üyeleri için İstanbul’da TOKİ’den lüks konut iddiaları bile ortaya çıkmıştır ki, iddianın varlığı dahi son derece üzüntü vericidir. İlgili kurumlar bu konuda tek bir açıklama yapma yoluna dahi gitmemişlerdir. İktidarca, 12 Ekim’den önce Yargıtay’da yapılacak seçimlerin bu şekilde baskılanmaya çalışılması ve buradan çıkacak sonuca göre diğer seçimlere etki yaratılma amacı, ayrıca 12 Ekim’deki tabloya göre de, 12 Ekim sonrasındaki seçimlerin etki altında tutulabileceği gibi yaratılan bu ortam ve söylentiler bile, varlık nedeni bağımsızlık ve tarafsızlık içinde herkese adalet olan HSYK’yı ve seçimlerini, daha şimdiden tartışmalı kılmaktadır.
Öte yandan Cumhurbaşkanı için söz konusu olan 4 kişilik kontenjan için de, bu süreç beklenmeden Cumhurbaşkanı’nca seçim yapılması gerekmektedir. Aksi halde diğer yerlerden çıkacak sonuçlara göre Cumhurbaşkanı’nın seçimini yapacağı tartışmaları ortadan kalkmayacaktır. Cumhurbaşkanı’nın bu aşamada ısrarla seçimini yapmaması, çıkacak sonuçlara göre hareket edeceği yaygın söylentisini doğrulamaktadır ki, tüm bu durumlar da yeni HSYK’nın bağımsız ve tarafsızlığı üzerindeki tartışmaları artırmakta, serbest seçim koşullarını ihlal etmekte, adalet için var olması gereken HSYK’yı, herkese adalet ilkesi asla düşünülmeden, daha bu aşamada anılan güç odakları kendi taraflarına çekmeye çalışmaktan geri durmamaktadır.
Ömer Faruk EMİNAĞAOĞLU Yargıçlar Sendikası Başkanı
91 yıllık gelenek bitti mi?
-CHP İstanbul Milletvekili Dr. Celal Dinçer, Başbakan Davutoğlu’na sordu:
Türkiye Cumhuriyeti’nin 91 yıllık geleneğinden vazgeçilerek şimdiye kadar 11 cumhurbaşkanına ev sahipliği yapan Çankaya Köşkü’nün başbakan ve başbakanlık bürokrasisi tarafından kullanılacağı doğrultusunda açıklamalar yapıldığına göre şu soruyu yöneltti:
“Yılların geleneğinin değiştirilmesinin gerekçesi nedir? Türkiye’nin geleneklerinden uzaklaştırılmasını doğru buluyor musunuz? Çankaya’nın Başbakanlık tarafından kullanılması yerine ‘müze’ olarak düzenlenmesi ve halkın ziyaretine açılması daha uygun olmayacak mıdır? Bu konuda bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?”
Sınırlar değişmedi
-ÜMRANİYE Belediyesi “Ataşehir’in sınırları Ümraniye’ye geçti ibaresinin yer aldığı ‘İktidar rakibine zırnık koklatmıyor’ (20.09.2014) yazısına şu açıklamayı yaptı: “Sınırlar bize geçmedi, bu sınırlar Ataşehir ilçesi oluşmadan, yani 2008 yılından beri Ümraniye ilçemizin sınırıydı zaten. Ümraniye ve Ataşehir ilçe sınırları 06.03.2008’de kabul edilen 5747 sayılı ‘Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki’ Kanun kapsamında belirlenmiştir. Buna göre 5747 Sayılı Kanunun 1. maddesi 18. fıkrası ile Ümraniye ilçesinin güneyinde Ataşehir İlçesi kurulmasına karar verilmiş ve doğal bir sınır olan 0-4 ve E-80 karayolları iki ilçe arasında sınır olarak belirlenmiştir. Harita görseli olayı net biçimde ifade etmektedir.”
BİLİYOR MUSUNUZ?
-HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a “Elazığ’ın Maden ilçesinde ‘Korunması Gereken Kültür Varlığı’ olarak tescilli Camiikebir ve Minaresi’nin restorasyon işlemleri neden uzunca zamandır tamamlanmamıştır? İhmaller yüzünden her geçen gün daha da yıpranan ve zarar gören bu eserler hak ettiği tarihi görüntüsüne ne zaman ulaşabilecektir?” diye sorduğunu...
-CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, terör örgütü IŞİD ile Ankara arasında gerçekleştirildiği iddia edilen takası Meclis gündemine taşıyarak, “Niğde’nin Ulukışla ilçesinde bir polis ile bir astsubayımızı şehit eden, bir vatandaşımızı da öldüren teröristler bu takasta kullanılmış mıdır?” diye sorduğunu...
Paylaş