Paylaş
- Demokrasilerde bireylerin doğru kararlar alması için bilgilenmeleri, gerçeği bilmeleri şart. İnsanlar gerçeği bilsin ki doğru kararlar alabilsin ve seçilmiş liderlerini denetleyebilsin. Bu yüzden bilgi sahibi olmak her zaman ve her yerde önemlidir. Bunu sağlayan da gazetecilerdir, basın özgürlüğüdür. Maalesef Türkiye’de basın özgürlüğünün hali hiç olmadığı kadar kötü.
- Bu toplantının yapıldığı ve tarihsel olarak basın özgürlüğünün kutsal sayıldığı, 4. güç olarak kabul gördüğü ABD’de bile basın özgürlüğü tehlike altında. Ülkedeki en yüksek otorite tarafından gerçekler saldırı altında.
- Gazetecilerin hapse atılması, diğer meslektaşlarının aynı kaderi yaşamamak için kendi kendilerini sansür etmesine neden oluyor. Gazeteciler ülkelerinden kaçmak ya da başka mesleklere geçmek zorunda kalıyor.”
Bir ülkede özgür, donanımlı ve iyi işleyen bir basın olmadan, demokrasiden ve özgür tartışma ortamından bahsedilemez. Adaletsizliklere, yolsuzluklara ve diğer tüm suçlara ait gerçekler ve bu gerçekleri anlatan haberler maalesef halkımızdan gizleniyor. Basının susturulmasının küresel boyutu tahmin edemeyeceğimiz noktalara ulaşmış durumda.
Bu çok önemli sorun karşısında pes edecek miyiz? Hayır. Demokrasi ve özgürlük mücadelemiz devam edecek.”
Evet, basını susturmak, halkı susturmaktır.
GÜNÜN SÖZÜ
“15 yıldır iktidar burnundan kıl aldırmıyor, eleştiriyi kabul etmiyor. Hem ülkeyi tek başına yönetiyor hem de ülkede meydana gelen hiçbir olumsuzluktan kendini sorumlu tutmuyor. Özcan YENİÇERİ
TAKSİM’DEN TERASLI BİR PENCERE!
CUMHURBAŞKANININ açıkladığı ve büyük bir ‘yoğunluk’ getirecek Atatürk Kültür Merkezi için niye farklı bir proje ortaya çıkarılmadı? İlk önce; aynı yerde yapılması gerekir miydi?
Bu projenin hızlı bir şekilde ‘pembe haberler’ nedeniyle gündeme getirildiği anlaşılıyor. Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş 25 Ekim tarihinde turizm şûrası için bilgi verirken “AKM’yi yenilemeye başlıyoruz” demişti. Yıkımdan söz etmemişti.
Boğaz tarafından Taksim’e bakmak yerine Taksim’den Boğaz’a bakmak nasıl olurdu? Örneğin, Taksim’den teraslı bir ‘pencere’...
Ya da başka bir yere yapılabilirdi.
Şimdi ortada ciddi bir sorun var; Mimarlar Odası yargı kararlarına göre AKM’nin aslına uygun olarak restore edilmesini istiyor. Böyle olsa bu kadar yoğunluk olur mu Taksim’de?
EYÜP, ‘SULTAN’ DEĞİLDİR...
EYÜP ilçesinin adının Eyüpsultan olmasını dileyenler, gerçekte bu konudaki bilgisizliklerini sergilemiş oluyor. Nedenini açıklayayım.
“Burada gömülü olan kişi ‘Halid bin Zeyd ebu Eyyub el Ensari’dir. Türkçesini söylersek; burada gömütü bulunan kişi, Halid’dir. Halid adlı bu kişi, Zeyd’in oğlu, Eyyub’ün de babasıymış. Bu kişi, Medineliymiş (el Ensari).
Halid adlı bu kişi, İstanbul’u kuşatan ancak ele geçiremeyen Arap ordusunda bayrak taşıyormuş. Bir kuşatmada burada ölmüş, burada gömülmüştür. Sultan değil, sıradan biridir. Halid’in oğlu Eyyub ise buralara hiç gelmemiştir.
Eyüplüler, İstanbul’a hiç gelmemiş birinin adı ilçenize konsun ister misiniz?
Tarık KONAL
PANO
- GÖKTEN vahiy mi indi bilmiyorum. AK Parti’nin birdenbire Atatürkçülüğe soyunmasını samimi buluyor musunuz? Öyle veya böyle bu değişim önemli. Burhan AYERİ
- YENİ yıla zam yağmuru ile gireceğiz. Dolar çıktıkça biz aşağı iniyoruz. Mehmet TEZKAN
- İSTİFA eden belediye başkanlarının, görevleri sürecindeki ‘mal artışları’nı da açıklamaları şarttır. Güngör MENGİ
BİLİYOR MUSUNUZ
TROYA-Kutsal İlion Savaşı efsanesini çini ve seramik üstü resimlerle anlatan sanatçı İsmail Faris Öncel’in ‘Troia Sergisi’nin 15 Kasım-10 Aralık tarihlerinde Akgün İstanbul Hotel’de sergileneceğini... TÜRKİYE’de doğa, arı ve insan dostu arıcılık yöntemlerinin yaygınlaşması için Buğday Derneği’nin ‘Arıları Yaşatalım’ projesi kapsamında 9 Aralık’ta İzmir Bornova Belediyesi Kültür Merkezi’nde Uluslararası Ekolojik Arıcılık Konferansı’nın yapılacağını...
CAN PULAK YAZIYOR: İÇKİ, EZAN, DOĞA VE OTEL
ÖZAL döneminin turizm ve çevre başdanışmanlarından gazeteci-yazar Can Pulak “turizmin olmazsa olmazlarını” sıralamış yeni yazısında. “Ertuğrul Günay’dan sonra ilk defa turizm sorunlarına akılla yaklaşan bir Bakan görüyoruz” diye başladığı yazısında iktidara karşı ciddi uyarılar yapıyor.
Turizmi dinamitleyen bir iktidarın, yerdeki sektörü ayağa kaldırma görevini Prof. Kurtulmuş’a vermesi isabetli bir karar olmuştur. Şanssızlığını da görmezden gelemeyiz. Çünkü onu göreve getiren iktidarın genel yapısı ve turizme bakışındaki sığlığı hepimizin malumudur.
3. Turizm Şurasını toplaması alkışlanarak bir harekettir. Ancak şura kararlarının, kanayan yaramıza merhem olacağına inanmamız mümkün değil. Siyasi ve yerel yöneticilerin de turizme zarar verecek hareket ve söylemlerden kaçınmaları şart. Turizm huzur içinde gelişir. Terör, kavga, siyasi istikrarsızlık ve kargaşa, turizmin baş belasıdır. Ülkeyi yönetenlerin ağzından çıkacak ve gerginlik yaratacak her laf, turizme büyük zararlar verir. Nitekim verdiği içindir ki, bir dönemin yıldız ülkesi Türkiye’nin turizmi dev adımlarla gerilemiş, yere serilmiş, hatta boksör terimiyle nakavt olmuştur.
Pulak turizmde kimsenin söylemeye cesaret edemediği sorunları da açıklıyor:
Turizm istatistikleri neden güvenli değildir? Açık bir yasak yok ama mahalle baskısı ve kraldan fazla kralcıların tutumu, içkiyi, masalardan ve dükkan vitrinlerinden uzaklaştırmaktadır. Turizm bölgelerinde, turistleri rahatsız eden bir ezan problemi vardır; bu kadar yüksek sesle neyi göstermek istiyoruz. Güzelim koylarımızı imara açmak, her yere otel izni vermek yanlıştır. Türkiye’nin ihtiyacından çok fazla oteli vardır; bunların çoğu yılın üç ayından fazla dolduramıyoruz. Yeni otel izni ve ruhsatı verilmemeli.
KIRMIZI ETTE SORUNLAR DAHA DA ARTABİLİR
PROF. Hazım Gökçen’in ‘kırmızı et’ ile yazısından özetlenmiştir.
SON yaşanan kırmızı et sorununun temelinde, kırmızı etin enflasyonu arttırdığına inanan Maliye Bakanlığının enflasyonu düşürmek için fiyatları aşağıya çektirmek istemesi yatmaktadır.
Bu genel açıklamaların ardından bugünkü duruma geldiğimizde, Bakanlığın 25 liradan üreticiden aldığı eti zincir marketlerde ortalama 30 liraya tüketiciye sattırması da soruna çözüm getirmeyecektir. Çünkü çeşitli kesimlerden aldığım bilgiye göre bir kilo sığır etinin maliyeti bugün için 25 liradır. Besicinin hayvanını kombinalara bu fiyattan kestirmesinin nedeni parasını peşin olarak almasıdır. Bu nedenle, 25 lira kırmızı et için sürdürülebilir bir fiyat olamaz. Besicinin öncelikli amacı, aldığı bu peşin para ile döküm mevsiminde Doğudan ucuz besi danası satın alıp aylardır boş olan ahırını doldurmak ve yeni umutlarla besicilik faaliyetini sürdürmektir. Ancak, peşin para olayı kısa dönemde hayvan sahiplerinin ineklerini de kestirmelerine yol açabileceğinden ileriye dönük sorunların daha da artmasından korkulmalıdır.
TÜRK EĞİTİM SEN: “YENİ LİSE GEÇİŞ SINAVI İLE İLGİLİ KAYGILARIMIZ NELERDİR?”
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, ortaöğretime geçişte getirilen yeni sistem ile ilgili sendikamızın kaygılarını madde madde sıraladı. Genel Başkan, “Kaygılarımız ülkemizde en doğru eğitim öğretim ortamı oluşması kaygısındandır. Dibi görünmeyen suya girmek kaygılarımızı artırmaktadır” dedi.
Genel Başkan Koncuk ayrıca, 5 tercihe yerleşmede ortaöğretim başarı notu esas alınacağından evine en yakın Anadolu lisesine yerleşme diye bir şey olmayacağını da ifade etti.
Genel Başkan açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Açıklanan yeni lise geçiş sistemi ile ilgili kaygılarımız nelerdir?1-Her öğrenci istediği okula yerleşemeyecektir. 5 tercih sınırı vardır.
- 5 tercihe yerleşmede mecburen orta öğretim başarı notu esas alınacağından evine en yakın Anadolu lisesine yerleşme diye bir şey yoktur.
- Adrese dayalı bir sistem hem sahteciliği hem de kast sistemini beraberinde getirmeyecek midir? TEOG bu yönüyle de iptal edilmiştir.
- Fen, sosyal bilimler liseleri ve proje okulları için yapılacak sınavda 60 soru yetersiz olup 6,7,8 sınıf müfredatının karşılamaktan uzaktır.
- Sınavda sadece 8. sınıf müfredatı mı, 6,7,8. sınıf müfredatı mı sorulmalıdır konusu, sınavın hedefine uygun olarak tartışılmalıdır.
Kaygılarımız ülkemizde en doğru eğitim öğretim ortamı oluşması kaygısındandır. Dibi görünmeyen suya girmek kaygılarımızı artırmaktadır.
Paylaş