‘‘Başbakanlıktan düşürülmedim, sağlığım nedeniyle istifa ettim, sonra yönetim kurulunun israrı ile tekrar görevimin başına getirildim’’ derken, kendisini
'düşüren' muhaliflerinin karar defterine sonradan
‘‘sağlık nedenleriyle istifa etmiştir’’ diye yazdığından nedense söz etmiyor.
Oda'nın birkaç trilyona varan parasını çarçur etmediğinden söz ediyor. Ama 8.3.2002 cuma günü yapılan haczi durdurmak için
Oda'ya atanmış olan kayyumların 3.5 milyarı zar zor bulup bilgisayarlarını kurtarmadılar mı? 16.3.2002 günü
İstanbul Kuruyemişçiler Odası AŞ'nin (İKOTAŞ) 70 milyarlık iki haciz daha gelmedi mi? Bu çeklerin üzerinde
Oda'nın ve kendisinin imzası bulunduğunu ise hatırlamak istemiyor.
ŞAHANE BİNA
Alacaklı
Kamil Kurutaş'a (15 milyar) ve
Muammer Kaptan'a (54.5 milyar)
Oda'nın kaşesi ve sizin imzanızla verip ödenmeyen çekleri yüzünden Fatih 2. İcra tarafından
Oda'nın klimasından TV'sine, bilgisayarından koltuk-sandalyesine kadar bütün eşyası götürülmedi mi?
Kendisini yakacağından söz eden
Boran belli ki önce binlerce bakkal esnafını yakmış demek ki.., 10 M2 üzerine yaptığı 8 katlı
'şahane' İstanbul
Kuruyemişçiler Bakkal Şirketi'nin (İKB) binasıyla övünüyor ama orası şu anda kayyumda ve tam-takır...
Oda'ya ve bakkal esnafına hizmet bu mu? Bilgisayarlar gittiğinden esnafın,
Bağkur işlemleri nasıl yapılacak?
Ticaret Bakanlığı müfettişlerince iki, İstanbul Esnaf Odaları Denetim Kurulu'nca da bir kez denetlendiğini; hiçbir suç unsuruna rastlanmadığını öne sürüyor
Boran... Alacaklılar
Oda'nın kapısına dayanmışken, usulsüzlükler, ödenmeyen çekler, hacizler gün gibi ortadayken, Bakkal Odası
'batmışken' nasıl bir denetimdir bu?
TESK bile gönderdiği açıklamada, bu tür denetimlerin kağıt üzerinde kaldığını itiraf ediyor.
Ortada acı bir tablo vardır.
Açıklamasında
'bakkal amca' esnafına hizmet vermek için yeniden aday olacağını söylüyor. Peki, seçimde oy kullanan 240
'naylon bakkal'ın adları
Oda'nın kayıt defterinde yazılı mı?
Pes doğrusu
BORAN siyasetçilere yakın olmaya çalışır. Bu durumda açılış yaptırdığı
Çiller'in ve
DYP örgütünün karşısına hangi yüzle çıkacak?
(DYP İstanbul Disiplin Kurulu'ndan neden istifa etmek zorunda kaldığı da ayrı bir hikayedir.) Dostu
Besim Tibuk'a ne diyecek? Hele
Ali Kalkancı olayında adı geçen, son zamanlarda bazı sanatçıları
'yağ reklamı'na çıkartan
Turgut Büyükdağlı ile hangi ticari ilişki içinde
Boran?
Bakkal esnafı diyor ki:
‘‘Bir de aday olacakmış; 'pes doğrusu, pes...’’ Salıpazarı’na Barcelona modeli
TÜRKİYE Denizcilik İşletmeleri, 500 milyon dolarlık
'Galataport' projesini hayata geçirmek için işadamlarına teklif götürüyor.
Salıpazarı olarak bilinen
Boğaz'ın en güzel yerindeki gümrük binalarının yerine alışveriş merkezleri, restoranlar ve kültür merkezi yapılacağı ilan ediliyor.
İstanbul iki dönemdir
Olimpiyatlar'a aday... Dağbaşında, altyapısız, ulaşımsız, yeşilsiz stat inşa etmekle kimsenin gözünü boyayamıyoruz.
İstanbul'un yeniden rehabilite edilerek geniş alanların açılması gerekirken,
Salıpazarı'na böyle bir yoğunluğun yüklenmesi yeni bir imar cinayeti sayılıyor.
Barcelona'nın eski liman alanını
Olimpiyatlar için nasıl değerlendirdiğini hiç görmüyoruz. Ne yazık ki
İstanbul'u düşünen yok.
Belediye Başkanı
Gürtuna,
Salıpazarı'nı
Karaköy'e kadar yeşil alana dönüştürerek
Boğaz'a nefes aldırmalıdır.
Akmerkez'den
Galeria'ya,
Tat-Towers'tan
Metrocity'e kadar birçok işyeri kiracı bekliyor.
Büyükşehir Meclisi bunu yaparsa
Gürtuna da
İstanbul'a damgasını vurmuş olmaz mı?
Zamdan memurlar birbirine düştü
‘EŞİT işe eşit ücret anlayışı yok edildi’ (16.3.2002) yazısıyla yaklaşık 2 milyon kamu görevlisinin hisselerine tercüman olduk ama... Doktorundan demiryolcusuna, yardımcı doçentinden, öğretmeninden belediye personeline kadar 'tazminat' dışı bırakılan sayısız memurun tepkileri giderek büyüyor. 15.3.2002 tarihli kararnameyle ücret adaletsizliği giderilemeyerek makas açıldı, eşitsizlik yaratıldı. Acaba bu kararnameyi
Bakanlar Kurulu üyeleri okuyarak mı imzaladı?
Ankara'dan arayan bazı memurlar
‘‘Bunlar Maliyeciler'
in alışıla gelmiş taktik ve oyunlarıdır’’ diyerek şunları söylüyorlar:
‘‘Bütçeye konan 200 trilyonluk ödenek, düşük maaş alan memura verilmemiş, makam tazminatı alan ve maaşı yüksek olan üst düzey yöneticilere ve milletvekillerine dağıtılmıştır.’’
'Görev tazminatı' kararnamesi ile memurlar birbirine düşürüldü.
Memurlar birbirine düşürüldü
‘EŞİT işe eşit ücret anlayışı yok edildi’ (16.3.2002) yazısıyla yaklaşık 2 milyon kamu görevlisinin hisselerine tercüman olduk ama... Doktorundan demiryolcusuna, yardımcı doçentinden, öğretmeninden belediye personeline kadar sayısız memurun tepkileri giderek büyüyor.
15.3.2002 tarihli kararnameyle adaletsizlikler giderilmedi.
Ücretler arasındaki makas gittikçe açıldı; eşitsizlik yaratıldı.
Örneğin:
Sayıştay denetçileriyle kamuda çalışan ve zaman zaman hem siyasetçilerin hem de soruşturulanların hedefi haline gelen raporlarıyla devletin milyarlarının geriye dönüşünü sağlayan
denetim elemanlarının arasında yaklaşık 500 milyon fark doğdu.
Makam tazminatı farklılığı yanında bunların emeklilik maaşlarında da uçurumlar yaratıldı.
Bir genel müdür emekli olması halinde 1 milyar 450 milyon civarında emekli maaşı alırken, 3600 göstergeli ve 30 yıl hizmeti olan denetim elemanları, genel müdür yardımcıları ve daire başkanları konumunda olan bir kamu görevlisinin maaşı 896 milyonda, genel müdür yardımcılarının maaşı da 956 milyonda kaldı.
Yardımcı doçentler gözardı edildi.
Makam tazminatı almayan kamu görevlileri kenara itildi.
Böylece taban ile tavan arasındaki uçurum gittikçe arttı.
Acaba bu kararnameyi
Bakanlar Kurulu üyeleri okuyarak mı imzaladı?
Ankara'dan arayan bazı memurlar
‘‘Bunlar Maliyecilerin
alışıla gelmiş taktik ve oyunlarıdır’’ diyerek şunları söylüyorlar:
‘‘Bütçeye konan 200 trilyonluk ödenek, düşük maaş alan memura verilmemiş, makam tazminatı alan ve maaşı yüksek olan üst düzey yöneticilere ve milletvekillerine dağıtılmıştır.’’
Bununla ücret adaletsizliği giderilmemiştir.
Memurun devlete olan güveni yitirilmiştir.
Bu
'görev tazminatı' kararnamesi, memurları birbirine düşürmüştür.
Mağdur memurlar, temmuz ayını mı bekleyeceklerdir?
Hákim-savcı maaşı
ADI saklı bir Cumhuriyet Savcısı, son kararnameden 1. sınıf hákim ve savcıların yararlandığını, kendilerinin göz ardı edildiğini belirterek tepkisini şöyle açıklıyor:
‘‘İlçelerde görev yapan bir ila 10 yıla kadar kıdemi bulunan hákim ve cumhuriyet savcıları, adli açıdan polis ve jandarmanın amiri olmasına rağmen aynı ilçede görev yapan uzman çavuştan, astsubaydan, polisten daha düşük maaş almaktadır. Herhalde hukuk devleti ilkesinin gereği bu olsa gerektir!’’
Hun: Kabul etmiyorum
ANAP Genel Başkan Yardımcısı ve Kadın ve Gençlik Kolları Koordinasyon Başkanı
Ediz Hun, kendisinin İTÜ Rektörü
Gülsün Sağlamer'den özür dilemesi gerektiği yolundaki
'İstanbul Kadın Hareketi'nin açıklamasını üzülerek okuduğunu bildirdi.
‘‘Yaşadığım tatsız olayın aslında nasıl cereyan ettiğini bütün benliğimle kamuoyuna anlatmaya çalışıyorum. Gerek sanat gerekse siyasi hayatım boyunca insanları kırmamaya büyük özen gösterdim. Üstelik söz konusu olan kadınlar olduğunda daha dikkatli olmaya çalıştım. Yaşanan tatsızlığın kişiliğim aleyhine böylesine istismar edilmesinden, üstelik bu yapılırken
'kadınları aşağılamak, modern Türk kadınına hakaret etmek' gibi anlamsız ve haksız iddialarda bulunulmasından ciddi bir rahatsızlık duydum.
Bu olaydan dolayı hiç kimsenin şahsıma hakarete varan sözler söylemesine müsaade edemem. Çünkü konu benim için sadece Sayın
Sağlamar'in beni yanlış anlamasından ve konuyu anlaşılmaz boyutlara çekmesinden ibarettir.
İstanbul Kadın Hareketi'nin beni dinlemeden ve anlamadan gündeme getirdiği iddiaları anlamsız, ciddiyetten yoksun, niyeti aşan ve tamamen karalamaya dönük olduklarından dolayı kabul etmiyorum.’’
LUCESCU’ya...
GALATASARAY 70 milyon Türk'ün milli takımıdır. Bugün
Barselona karşısına çıkacağız; dileriz turu başarılı şekilde geçeriz. Bundan sonra
GS'ye daha çok hizmetleriniz olacak. Sizden dileğimiz var; lütfen artık
Türkçe öğrenin.
Hagi'yi örnek alınız.
Fatih Terim'in de altı ay içinde
İtalyanca öğrendiğini hatırlayınız.
N.K.-ANKARA Bu tesis ‘atıl’ bırakılamaz
YALOVA Elyaf Fabrikası 1400 işçi çalıştıran, katma değeri yüksek olan,
Türkiye'nin dev tesislerinden biridir.
Nedeni ne olursa olsun bu fabrika bir senedir
'atıl' olarak beklemektedir. Sahipleri, bu durumdan kurtulmak için işletme sermayesi bulmak, ortak aramak ve yaşatmak gibi ihtimallerden bugüne kadar bir netice alamamıştır. Arayışlar uzadıkça çalışanların da dayanma gücü iyice zayıflamakta ve bütün birikimlerini de tüketmiş bulunmaktadırlar. Umutlar karamsarlığa dönüşmüştür.
Bu fabrika bankalar gibi içi boşaltılıp hortumlanmamıştır.
Artık yeter!. Bundan sonra iş devlete düşmektedir. Bu fabrika çürümeye terk edilemez.
Fabrika Müdürü Sayın
Mehmet Kurşun, 10-12 milyon dolara bu tesisin çarklarının döneceğini söylemektedir.
500 bin Yalovalı'nın ekmek yediği tencerenin kaynaması esirgenmemelidir.
Cüneyt ÇALIŞKAN-YALOVA Ziraat yenileniyor!
AKSARAY'ın bir ilçesinde görevli öğretmenim. Cumartesi günü Aksaray Ziraat Bankası ATM'sine gittim. İkisi de çalışmıyordu. Sebep, bankada yenileme yapılıyormuş. Tüm masalar, dolaplar yenileriyle değiştiriliyor. Ülkede herkesten istenen tutumluluk, bunların kulağına ulaşmamış gibi bu inanılmaz harcamalar yapılıyor. Boşuna kendimizi sıkmayalım. Biz sıktıkça, bize verilmeyen paralar, binaların masası, koltuğu, dolabı ve bilinmeyeni olarak geri dönüyor.
K.M.-AKSARAY MESAJ
UŞAK İl Kültür Müdürü hakkında, Kültür Bakanlığı müfettişleri inceleme yapmış mıdır? Yapmışsa bu iddialar nedir? Bakanlıktan yanıt bekliyoruz.
Salim DEMİR-UŞAK1400 işçi çalıştıran
Yalova Elyaf Fabrikası 1 yıldır atıl durumda bekliyor. Bankalar gibi içi boşaltılıp hortumlanmayan bu tesis, devletin bir-iki müdahalesiyle çürümeden kurtarılmalı, çalışanların gücü tüketilmemeli. Fabrika Müdürü
Mehmet Kurşun, 10-12 milyon dolarla çarkın yeniden dönebileceğini söylemektedir. Devlet, 5 bin kişinin ekmek yediği tencerinin kaynaması Yalovalıdan esirgenmemelidir.
Cüneyt ÇALIŞKAN-YALOVA
Elimizden geldiğince sokak hayvanlarına bakmakta, kısırlaştırılacakları ve hasta olanları tedavi amaçlı
(ilaçlarını kendi imkanlarımızla alarak) Kadıköy Belediyesi'ne ait
İbrahimağa'daki veterinerlik birimine götürmekteyiz. Ancak belediye burasını sahipsiz hayvanlara kapattı; bizleri
Ataşehir'e gönderme kararı aldı. Neden?
Elif ERTÜRK-KADIKÖY
NİHAT Sırdar'ın tek kişilik oyunu
'İyi Uykular Türkiye' yarın 20.30'da Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde, perşembe 21.00'de de Beyoğlu Muammer Karaca Tiyatrosu'nda.
‘‘En azından iki saat uyanmak için
Sırdar'la iyi uykular
Türkiye...’’