Almanya’nın başkenti
Berlin’de ’27’lerin Avrupası’nı temsilen 27 ülkenin lideri, 500 bin nüfuslu
Avrupa Birliği’nin geçmiş 50 yılını tartışıp gelecek 50 yıl için de
’Berlin Bildirgesi’ni yayınlayacaklar.
Berlin toplantısında
Türkiye’nin adı da, sanı da yok.
Türkiye nedeniyle
Hırvatistan da bu zirveden dışlandı.
Merkel’in yaklaşımlarına göre,
Türkiye’nin önümüzdeki 50 yılda da pek fazla adı geçmeyeceği anlaşılıyor.
Antalya’da
Riva-Diva Oteli’nde dün
Türk Araştırmalar Merkezi (TAM) ve
GTI, Almanya’nın dönem başkanlığında
Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri masaya yatırıldı.
Kaygılar dile getirildi. Bizler endişemizi belirtirken, Alman konuşmacılar 'sabır'ın ötesinde bir şey söyleyemediler.
TAM Direktörü Prof.
Faruk Şen, Berlin Zirvesi öncesinde ilginç bir değerlendirme yaptı.
Zirvede bugün beş önemli konuda
AB’nin ve dünyanın geleceğine yönelik kararlar alınacak.
Şen, bunları beş ana başlıkta topladı:
Yeni iklim politikası: Küresel ısınma nedeniyle
AB kendisi için yeni yaptırımlar hazırlıyor. Bu yaptırımlar,
Ortadoğu, Çin ve
Hindistan’ı da kapsayacak yeni kurallar getiriyor. Örneğin, karbondioksit oranlarının düşürülmesi bunların başında geliyor.
Enerji: Yenilenebilir enerjilerin kullanılmasının daha da artırılması hedefleniyor. Yeni teknolojiyle bazı enerji politikaları da bu zirvede saptanacak. Özellikle doğalgazın
Avrupa’ya ulaşması ve
Rusya’nın etkinliğinin azaltılması, bunların içinde yer alıyor.
AB’de nükleer enerjinin kullanılmasına getirilen sınır daha ileri bir tarihe atılıyor.
Anayasa ve bireysel kazanımlar:
Hollanda ve
Fransa’nın
Avrupa Anayasası’nı onaylamamasından sonra Almanya Başbakanı
Merkel, bireylerin
AB ile daha fazla 'özleşmesi' için bireylere yönelik 10 yıllık bir program taslağı hazırlıyor. Hedef, 2009 yılındaki
Avrupa Parlamentosu seçimlerine yüksek katılım oranının sağlanması ve Avrupa Anayasası’nın onaylanarak yürürlüğe sokulması...
Bir anlamda
’Avrupa İmparatorluğu’ diye tanımlanabilecek gelişimde,
Hıristiyan değerlerin artık ön plana çıkarılmaması
Merkel’in temel politikalarından biri oluyor.
Türkiye gibi Müslüman ülkeler için olumlu bir gelişme sayılabilir.
Merkel ilk kez
AB’de Museviler ve Ortodoksların yanında 17 milyon Müslüman göçmenin yaşadığını da dikkate alıyor. (17 milyon Müslüman'ın 5.2 milyonunu Türkler oluşturuyor.)
ABD-AB işbirliği: 1980’li yıllarda eski Almanya Başbakanı
Helmut Kohl’un ortaya attığı
’ABD-AB arasındaki serbest bölge’ projesini,
Merkel gerçekleştirmek istiyor. Son üç yılda
Çin’in % 28,
Hindistan’ın buna yakın bir büyümeyi gerçekleştirmesi, 500 milyonluk
Avrupa için
ABD ile ’yakınlaşmayı’ zorunlu hale getiriyor. Ortak ekonomik bölgenin amacı;
Çin-Hindistan gibi gelişmekte olan ülkelerin etkisini azaltmak... (Bu ülkeler arasına
Türkiye'de katılabilir.
Türkiye son üç yılda toplam % 25.5’lik bir büyüme hızını sağladı.)
İKİ AYRI TÜRKİYE
TAM Direktörü
Faruk Şen, artık
Berlin-Paris ekseninin önemini kaybettiğini, buna karşılık
Berlin-Varşova, Budapeşte, hatta
Sofya eksenlerinin geliştiğini belirtiyor. Bu da
Almanya’nın
Doğu Avrupa ülkelerinde etkinliğinin artmasını ve
Merkel’in
AB liderliğini üstlenmesini beraberinde getiriyor.
Şen şöyle konuşuyor:
"
Merkel, liderliğini çok kısa zamanda hem partisine, hem de
Avrupa’ya kabul ettirdi. Partisindeki rakipleri tek tek silindi. Bu açıdan
Türkiye, önümüzdeki 7 yıl,
Merkel’in başbakanı olduğu bir
Almanya ile tam üyelik görüşmelerini sürdürecek. 82 milyonluk
Almanya’nın ’hayır’ dediği bir konumda
Türkiye’nin
AB’ye tam üye olmasının daha da güçleştiği gayet açık bir şekilde ortaya çıkıyor. Nitekim
Merkel, son açıklamalarında
Türkiye’nin önümüzdeki 50 yılda tam üyelik şansının olmadığını yalın bir dille anlatıyor. Bizim bunu ciddi olarak algılamamız lazım. Son 26 saatlik
Türkiye gezisinden mutlu ayrılmadığı Alman siyasi çevrelerinde dillendirilen
Merkel, Türkiye’ye her geçen gün daha da soğuk bakıyor. Ama aynı
Merkel'in geçtiğimiz yıl
Frankfurt’ta
Hürriyet tesislerindeki
Euro Kanal D’nin 10. yıl kutlamasında 3.5 saat bulunması,
Aydın Doğan’ın masasında aile bireyleriyle sıcak bir ortamda sohbet etmesi, Türklere olan yakınlığının bir başka göstergesi sayılabilir.
Merkel’i kazanmak istiyorsak çağdaş, entelektüel, Batı normlarına göre hareket eden insanlarımızla daha fazla bir araya getirmeliyiz. Yoksa,
Merkel’in
Türkiye’yi olan önyargısını silmemiz güç olacak... Yedi yıl daha
Merkel’in yöneteceği
Almanya açısından
Avrupa yolundaki
Türkiye’nin Alman liderine daha sağlıklı yaklaşması lazım. Geçen dönemdeki
Schröder-Erdoğan yakınlaşması artık tarihe karıştı...
Merkel’in,
Schröder olmadığını bizim politikacılarımız da özellikle bilmeli..."
AB'DE SİYASET DEĞİŞİYOR
Başbakan
Erdoğan’ın 4-4.5 yıl önce tanıştığı öteki
Avrupa liderlerinin de siyaset sahnesinden çekildiğini belirten
Şen şöyle konuşuyor:
"Bu bizim açımızdan önemli bir gelişme...
Schröder politikadan tamamıyla ayrıldı.
Berlusconi’nin bir daha İtalya başbakanlığına gelmesi neredeyse olanaksız.
Blair en fazla bir yıl sonra siyasetten siliniyor.
Merkel ile birlikte İngiliz ve Fransız siyasetçilerin (
Fransa’da
Sarkozy),
Türkiye’ye soğuk bakacaklarını biliyoruz.
İtalya Başbakanı
Prodi’nin de
Türkiye’ye sıcak baktığını söyleyemeyiz. Bu açıdan
Türkiye’nin gelecekteki (Mayıstaki) başbakanının, bu liderlerle işi çok güç. Özellikle
Sarkozy, Türkiye’ye
Merkel’den daha ’sert’ bakıyor. Zaten, Avrupalıların yalnız % 30’u
Türkiye’nin üyeliğini olumlu karşılıyor. % 55’i ise
Türkiye’nin
AB üyeliğini tam istemiyor. Bu açıdan 1 Ocak 2014’te tam üye olmamız olanağı gün geçtikçe azalıyor. Bu açıdan
Türkiye'de,
Çin ve
Hindistan gibi
AB dışında,
AB’ye rağmen büyümeyi ve yeni bir ’model’ oluşturmayı sağlamalı."
Almanya'ya uyum
ALMAN konuşmacılardan biri bir anket sonucunu verdi:
"Türk erkeklerinin % 77’si
Almanya’da yaşamak istiyor; % 14’i
Türkiye’de, % 7’si de bir başka ülkede..."
'Uyum',
Türkiye'den
Almanya'ya dönüşüyor.
Bunun nedeni, kent yaşamı ve sağlık mı?
BİLİYOR MUSUNUZ
ATİLLA İlhan Kültür Merkezi'nin bugün 14.00'te
İstiklal Caddesi Meşrutiyet Sokak, 15/3'te açılacağını...
Einstein ile görüşme yapan üçüncü bilim insanımız ve
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Elektrik Elektronik Fakültesi emekli öğretim üyesi Prof.
Münir Ülgür'ün (90) önceki gün hayatını kaybettiğini, cenazesinin dün
Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verildiğini.
.. Konya kaynakları harcanıyor
KENTSEL dönüşüm modası adı altında, şehrin rantı yüksek bölgeleri el değiştiriyor. Konya Stadyumu'nun yıkılarak Meram ya da Karatay bölgelerine taşınmasına yönelik çabalar stadyumu yenileme için mi yoksa yüksek rantı olan bölgenin ele geçirilmesi için midir?
Toplumun binlerce zorunlu ihtiyacı varken, yılda 30 kez bile kullanılmayan stadyuma 100 milyon dolar harcamak doğru mudur?
15 günde bir trafik sıkışıklığına neden olan stadyumun yıkılarak yerine her gün trafik sıkışıklığına neden olacak binalar mı inşaat edilecektir?
DSİ binasına Konya Valiliği’nin taşınacağı bilgileri doğru mudur?
Stadyum’un yıkılarak yerine Konya Belediye Binası, vb tesislerin yapılacağına dair iddialar doğru mudur?
15 günde bir geçici trafik sorununa neden olan stadyum bölgesine valilik, belediye, hastane gibi yoğun yaya ve araç trafiğine neden olan kamu binaları ile yoğunlaştırılması daha büyük trafik sorununa neden olmayacak mıdır?
Yüksek binalar ve yoğun yapılaşmanın olduğu bölge de yeni yapılaşmalarla daha da artacak olan trafik sorunu nasıl çözülecektir?
Stadyumun yapımı için harcanması planlanan 100 milyon dolarla şehrin başta bu bölgesi olmak üzere hemen hemen tamamında en önemli sorunlarında biri olan trafik sorununun metro veya hafif raylı sistemle çözülmesi daha akılcı değil midir?
Stadyum sadece bir klubün 15 günde bir maç yaptığı alan değildir. Amatör, profesyonel, takım ve bireysel spor aktiviteleri ile sosyal etkinliklerin yapıldığı şehrin nefes alan alanlarıdır. Şehrin merkezinde tek ulaşım aracı ile tüm bölgelerden ulaşılabilecek bir mekânda olması, hem sporcular, hem aileleri, hem de tüm toplum için büyük bir imkândır. Kimse toplumu bu imkândan mahrum etmemelidir.
Selçuklu Belediye Başkanı Adem Esen’nin bu yöndeki endişelerine katılıyor ve destekliyoruz. Şehrin kısa ve uzun vadeli geleceği ve sorunları düşünülerek, bu tür yanlış proje adımlardan henüz yolun başındaki iken dönülmesi çağrısını yapıyoruz.”
Kemal ÖZER-Tüketiciler Birliği Genel Başkan Yardımcısı ve Konya Şube Başkanı
www.tuketiciler.org 40 dakikada tarih dersi
MANİSA 1. Piyade Er Eğitim Tugayı’nda cuma günü yapılan yemin töreni, bir kez daha göğsümüzü kabarttı. Kışlanın dört bir yanı bayraklarla donatılmıştı. Nizamiye’den içeri girerken, subay ve astsubaylar bizi karşıladı, oturacağımız yerlere kadar götürdü.
Tören alanına girdiğimizde ise, bizi büyük bir sürpriz bekliyordu. Alanda çakı gibi duran askerlerimizin yanında, devasa bayraklar vardı. Yaklaşık 3000 aile, yemin törenini hep birlikte nefesimizi tutarak izledik. Genç Tugay Komutanı Naim Babüroğlu'nun yaptığı konuşmayı ise ayakta alkışladık. Komutan, ordumuzun Atatürk’ün izinden ayrılmadığını ve ayrılmayacağını üstüne basarak söyledi. Bu sözler, belli ki birilerine mesajdı.
Yemin töreni bittikten sonra ise bizi asıl sürprizin beklediğini anladık. Manisa Tugay Komutanlığı, yemin töreninden birkaç gün önce, bir "Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi" yapmış. Bu müzede, Kurtuluş Savaşı’nı anlatan heykeller vardı. Görevli dört Teğmen, bize 10’ar dakikalık bir sunum yaptı.
Müzeyi dolaşırken, Cumhuriyet’i nasıl kazandığımızı bir kez daha gördük. Anıtkabir Müzesi’nden esinlenerek yapılan heykellerin başındaki askerler, bize o günleri tekrar yaşattı. Müzeden 40 dakika sonra çıktığımızda, içimiz Cumhuriyet’e sahip çıkma duygusuyla doluydu.
Şükran ERDEM-Asker Annesi