Paylaş
Diyarbakır’da Erdoğan-Barzani buluşmasında Şivan Perwer ile İbrahim Tatlıses’in düet yapacak olmalarının, ülkemizin gündemine etkisi olacak. Bu buluşma aynı zamanda Kürt müziğinin bundan sonraki açılımı üzerinde değişim etkisi yapacaktır. Erdoğan’ın öncülüğünde yapılacak olan Diyarbakır, Kürdibesk müzik açılımını Atatürk 96 yıl önce Diyarbakır’da uygulamış ve başarılı olmuştur. Konuşmalarında Atatürk’ün birleştirici yönüne daha önce vurgu yapan Erdoğan, Diyarbakır’da Atatürk’ün Kürt-Türk kardeşliği açılımından söz edecek mi?
Diyarbakır’da 1917’de görev yapan Atatürk, bölgenin birleştirici temel unsurunun müzik olduğunu tespit etmiştir. Kürt müziğiyle yakından ilgilenen Mustafa Kemal, Kürtçe türkü söyleme usulünü, Kürt müziğini, yani ‘Kürdibesk’i destekleyerek, bölge müziğinin gelişmesinin temelini atmıştır. Diyarbakır’da, Celal Güzelses’i hayranlıkla dinlemiş, bölgenin zengin kültürünü geliştirmek için halkın sesine ortak olmuştur. Atatürk, cumhurbaşkanı olduktan sonra da Diyarbakır’ı, Celal Güzelses’in sanatını, müziğini desteklemiş, ‘Şark Bülbülü’ unvanını sanatçıya vermiştir. Atatürk, Celal Güzelses’i Dolmabahçe Sarayı’nda ağırlamış; sanatçıdan Diyarbakır, Urfa, Erzurum, Bitlis, Muş yöresinden türküler dinleyerek Doğu Kürdibeski’ni geliştirmiştir.
Atatürk’ün ikinci açılımı: 15 Kasım 1937’de Diyarbakır’ı ikinci defa ziyaret etmiş, verilen müzik konserini dinlemiş, bölge halkında gördüğü gelişim ve değişimden memnun olan Atatürk şu konuşmayı yapmıştır: (1917-1937) “Yirmi sene sonra tekrar Diyarbakır’da bulunuyorum. Dünyanın en güzel ve en modern binası içinde, modern, nefis bir müziği dinleyerek. Beşeriyetin medeni bir halkı huzurunda, bu halkın evinde duyduğum zevk ve saadetin ne kadar büyük olduğunu elbette takdir edersiniz. Bunu kaydetmekle bahtiyarım.”
UYANIŞ İSYANI
Şivan Perwer (Çoban Seven), tarih sahnesinde yıkımlara şahitlik etmiş ve viran olmuş bir mekânda, yani Viranşehir’de doğmuştur. Babası çoban olduğu için usta bir kaval çalıcısıdır. Bağlama çalmayı küçük yaşta öğrenir ve lorinler (ninniler) söyler. Kürt şalı, puşusu ile Kürt müziğinin yerleşik yaşamını konu edinir. Fırat Nehri’nin suladığı ovaların yaşamı, müziğe ve melodilerine yansımıştır.
Şivan Perwer’in ailesi aslen Mardinlidir. Perwer, Mardinli Kürt ozan, Cigerxewin’den çok etkilenirek eserlerine şekil verir. Söylediği parçaları, tarihsel bir geçmişe dayandırır ve Serhildan, yani başkaldırı ve isyan sanatçının en belirgin özelliğidir. Şivan türkülerinde başkent vurgusu olarak Diyarbakır’ı mekân gösterir: Diyarbekir Paytaxte (Diyarbakır Başkenttir)- Kürt Sanatçısı: Saide Hamo-yazmıştır ve okunmaktadır. Emde Vara Payitahta (Ben de gidem Payitahta)- Eno Dino yazmıştır ve okunmaktadır.
ŞİVAN NE KADAR PAVAROTTİ?
Bilindiği gibi çağımızdaki yenilikler müzik alanında da olmaktadır. Zamanla müzikteki söylemler ve bakış açıları da değişmektedir. Şivan Perwer’in türküleri, gazelleri, şarkılarının içeriği ve mesajı günümüz gerçekleri ile uyuşmuyor artık. Perwer, sadece eski kuşaklarda bir nostalji olarak kalacaktır. Kürtler, yeni Kürt sanatçılarına yönelmektedir. Bundan dolayı Şivan Perwer, 1978 ile 1990’lı yıllarındaki popülizmini Kürtler arasında kaybetmiştir.
Tatlıses, aksiyonları, sanatı, çiğköftesi, isotu ile Urfa’yı dünyaya tanıttı. Doğduğu evin mimarisi mağaraya benzediği için “Ben mağarada doğdum” demektedir. Annesi Kürt, babası Arap’tır. Annesi Adıyaman Kahtalıdır. Tatlıses, annesinin memleketinden dolayı Kahtalı Mıçe’den de etkilenir. Tatlıses, adını verdiği Urfa’daki ilköğretim okulunu zamanın Cumhurbaşkanı Demirel’e açtırır. Ve Tatlıses’in Urfa’da Oxford’u olur. Bugün Tatlıses, devletine, yasalara bağlı olarak müziğini icra ederek Atatürk’ün Kürdibesk açılımını adeta devam ettirir.
Yrd. Doç. Dr. Ramazan TOPDEMİR
GÜNÜN SÖZÜ
(Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın TCMB Başkanı Erdem Başçı’nın yıl sonu için verdiği kur hedefinin bir an önce oluşması gerektiği yönündeki açıklamalarına) “Bunun anlamı elektrik ve doğalgaz zamlarına hazır olun demek. Öfkesi burnunda Başbakan’a dayak veya fırça yemeden bunu kim anlatabilecek? Bu politikalar sürerse ekonominin bu seçimler öncesinde olmasa da cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce takla atmasının kuvvetle muhtemel olduğunu Başbakan’a kim söyleyecek?”
(CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak)
Biliyor musunuz
CHP İzmir Milletvekili Erdal Aksünger‘in, Buca’daki Atatürk Gençlik ve İzcilik Eğitim Tesisi’nin, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na devredilmesinden sonra isminin değiştirilmesi üzerine bakana, “Atatürk isminin çıkarılmasının nedeni nedir? Bu kararı alan yetkililer kimlerdir? Bakanlığınızın bu olayla ilgili bilgisi var mıdır?” diye sorduğunu... TÜSES Vakfı’nın, Erdal İnönü’nin vefatının 6’ncı yılında Taxim Hill Otel’de bugün 14.00-17.30 arasında ‘Yeni Seçim Sistemi’ konulu bir panelle anacağını... MERSİN’de 4. Uluslararası Narenciye Festivali’nin bugün ve yarın yapılacağını... ESKİ-yeni tüm kadın belediye başkanları ve aday adaylarının 18 Kasım Pazartesi Ankara’da Türkiye Belediyeler Birliği’nde toplanıp 10.30’da TBMM başkanı ve divan üyelerini ziyaret edeceklerini... CHP Beykoz Belediyesi aday adayı Prof. Dr. Hüseyin Öztürk’ün, Boğaz Hattı’ndan deniz otobüslerini kaldırdığı için İDO’ya karşı yürütmenin durdurma kararı için yargıya gittiğini...
Muharrem Aşure;,Alevilerin matemi, Yezidin zaferidir
HZ. Peygamber, Gadir Hum veda haccında Ehlibeyti’ni abası altına alarak, “Benden sonra Mevla’nız Ali olacaktır, bu aynı zamanda ilahi bir buyruktur” dediği halde ölümünden sonra Ehlibeyt düşmanı Emeviler vakit geçirmeden Küfe ve Kerbela’da Ali ve Peygamber torunlarını katletmiş ve Hüseyin’in kellesini de bir sırığa takarak, Şam sokaklarında dolaştıran Yezit, Muharrem Aşure günü zaferini (!) kutlamıştır. İslamı ekseninden saptırarak, ‘Emevi İslamı’na dönüştüren Muaviye ve oğlu Yezit, gasp ettikleri, Peygamber tahtına oturmuş ve İslamı da bölerek, Ehlibeyte asırlarca küfürler savurarak saltanatlarını sürdürmüşlerdir.
İslam’da bu acı gerçekler yaşanmışken ve bunlara benzer olaylar Anadolu Alevi’sinin başından da geçtiği için İslam anlayışını, Emevi İslam dışında tutarak, Orta Asya inanışını Peygamber İslamı ve bilimle harmanlayıp özgün Alevi inancını oluşturmakta ve ağır baskılara karşın çok gizli Cemevleri’nde yorumlayarak yaşatmıştır. Bu yaşam biçimi bugün Diyanet ve bazı egemenler tarafından, İslam içi midir, İslam dışı mıdır sorgulaması yapılmakta ve Diyanet İşleri Başkanlığı: Cemevleri’nin ibadet yeri olmadığı fetvası ile bir Emevi İslamı yolunda olduğunu kabullendiğinin farkında bile olmamaktadır.
Bugün egemenlerin derdi: Ne etsek te, şu Alevileri Emevi İslam’a soksak ve Cemevleri’nden kurtulsak. Bunun için Ali adını, Hüseyin adını alanlar, torunlarının adını koyanlar çoğaldı gibi... Bir inancı ad koyarak değiştirmek mümkün olsaydı, ‘Muaviye İslamı’nı Muaviye ve Yezit isimlerini koymayarak Peygamber İslamı’na dönüşürdü; bu olabildi mi? Bu gün Muaviye/Yezit adı yok ama onların peygamberden gasp ettikleri Emevi İslamı sürecini engelsiz devam ettiriyor. 20 milyon Alevi’den bir vali, bir müsteşar, bir genel müdür bile olmadığı, bunu kanıtlamıyor mu?
Muharrem’de Anadolu Alevisi susmuş, Onun yerine onun inanç ögelerini, insan haklarını tanımakta direnen, Cemevi’ni ibadet yeri görmeyen egemenler konuşuyor. Yardımcıları da Cemevi’ni camiye sokanlarla, maaş bekleyip töreye göre düşkün düşen dedeler ve egemen yandaşları…
Bu gayret içinde olanların bilmediği bir şey var, oda Alevi’lerin ne Şii nede Sünni öğretisi ile bağdaşması olanaksız olduğudur. Alevi özgün inancını, müziğin ilahi etkisiyle de biçimlendirerek yorumlamaktadır. Kim ne derse desin ‘Emevi İslam’a uymayan, Alevilerin bu yorumu İslam’ın değişik bir yorumudur. Aleviler bu özgün inançlarından ödün vermeden çağdaş yaşamlarını, iktidarların etkisinde kalmadan, yorumlayacaklardır. Bunu değiştirmeye kimsenin hakkı da haddi de değildir. İsteyen kabullenir, istemeyen kabullenmez. Bu insanlığın, inancın temeli, çağdaş anayasaların vazgeçilmez kuralıdır. Evrensel bir insan hakkıdır!..
Nurettin KARSU-(15-16. Dönem Erzincan Milletvekili)
Paylaş