Paylaş
Bugüne dönük ilginç noktaları anlatıyor:
Mustafa Kemal Atatürk, 57 yıllık yaşamının 22 yılını (1916-1938) Kürtlerin ekonomik ve demokratik kalkınması için bölgede çalışmalar yaparak Kürt politikası oluşturur. Bugün Atatürk’ün Kürt politikasını, hükümet ve İmralı’nın esas aldığını görüyoruz. Konuşmalarda, beyanatlarda, demeçlerde Mustafa Kemal referans gösterilmektedir. İlk TBMM’de, 72 Kürt mebus bulunmaktaydı. Bitlis mebusu Yusuf Ziya’nın TBMM’de 1923’teki şu sözleri günümüzün gerçeklerini ortaya koyuyor: “... Kürtler, Kürt aydınları Arnavutluk’un sonunun ne olduğunu görüp dururken, Irak’ın, Suriye’nin akıbetini görüp dururken, İrlanda’nın yaslı sesini duyarken hiçbir taşkınlığa kapılmazlar... (Bütün mebuslar bu konuşmayı alkışlar.) 1921’de çıkan Koçgiri isyanı üzerine Mustafa Kemal ‘Nasihat Heyeti’ oluşturarak, isyancılarla görüşmeler yaptırmış, talepler üzerinde çalışmalar olmuştur. Aynı politikanın bir benzeri bugün de uygulanıyor. Akil Adamlar’ın yapmış oldukları faaliyetler, devletin yürüttüğü çalışmalar, Mustafa Kemal’in izlediği politika ile paraleldir. Erdoğan’ın konuşmalarında vurguladığı ilk TBMM ruhunda da aynı bakış açısı mevcuttur. Başbakan Erdoğan 4 Nisan 2013’teki Akil İnsanlar toplantısında Atatürk’ün sözlerini günümüze refarans göstermiştir. Başbakan, 7 Ağustos 1919 Erzurum Kongresi’ndeki beyannamede kardeşlik, birlik ve beraberlik ruhunun bütünleştirildiğini ifade ederek; Atatürk’ün konu ile ilgili şu sözlerini hatırlatır: (29 Ekim 1923) “...Türk ve diğer unsurların yaşadığı yerlerin milli sınırlar içinde yer aldığı, milli birlik ve beraberlik ruhu içinde ‘vatan’ oluşturduğu ve ülkemizin ayrılmaz bir parçasını teşkil ettiği belirtilmektedir.”
Öcalan, İmralı’ya gelen heyete ya da avukatlarına, Atatürk’ün Kürt politikalarından söz eder ve bu sözleri aynı zamanda hükümete, Başbakan Erdoğan’a da bir mesajdır: Koçgiri isyanındaki politikaya benzer çalışmalar yapılmasını belirtir. Nevroz’daki konuşma metninde İlk TBMM ruhunu, Misak-ı Milli sınırlarını, Türk ve Kürtlerin kardeşliği konusunu dile getirir. Mustafa Kemal’in, Kürtlerle ittifak yaparak Cumhuriyeti kurduğunu söyler.
ÖCALAN NE DİYOR
Öcalan’ın “Seyit Rıza’yı kim asıyor? Kürt-Türk uzlaşmasını istemeyenler asıyor. Seyit Rıza’yı Mustafa Kemal’i beklemeden asmalarının nedeni, Kürtlerle uzlaşmasının önüne geçmekti. Yine Mustafa Kemal’i Kürt düşmanı olarak göstermek...” şeklindeki düşünceleri, Atatürk’ün Kürt politikasının esas alındığını ortaya koyar.
Abdullah Öcalan’ın, Atatürk dönemindeki siyasi yapılanmadan etkilendiğini konuşmaları ile gündeme getirerek son sözünü de söylemiş olur: Öcalan: “Dr. Mehmet Şükrü Sekban’ı ve onun günümüzdeki Sekmancılığını ben temsil ediyorum, onaylıyorum. Sekban’ın düşüncesinde olan Kürtler, Türkiye Cumhuriyeti içinde yaşamak istiyorlar. Ben de bu görüşteyim. Demokratik Türkiye Cumhuriyeti altında yaşamak istiyorum ve Atatürk’ün kültür milliyetçiliğine inanıyorum.”
1908’de Kürt cemiyeti kuran Dr. Mehmet Şükrü Sekban, ‘Kürt Sorunu’ adlı kitabında Türk-Kürt kardeşliğinin çağdaş mimarlarından biri olarak tarihe geçmiştir. Söylenenler ve talepler İmralı’nın yol haritasını da ortaya koyar. Öcalan hemşerisi, Kürt siyasetçi Diyarbakırlı Dr. Mehmet Şükrü Sekban’ın izlediği yolu benimsediğini vurgular. Sekban, Kürtlük faaliyetinde bulunurken Kürt ve Türk kardeşliğinin ortak paydaları üzerinde birlik olması gerektiğini ifade eder.
Jandarma’nın ‘Dayı Çetin’i vefat etti
JANDARMA Genel Komutanlığı Kurmay Başkanı E. Korgeneral Çetin Haspişiren (74) önceki gün İstanbul’da geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etti. Ölüm olayının, Haspişiren’in tahliye edilen Balyoz sanığı Tuğgeneral Ali Aydın’ı ziyareti sırasında meydana geldiği bildirildi. “Ordumuza yapılan bu zulüm ve arkadaşlarımın mağduriyetlerini kabul edemiyoruz. Ben 73 yaşında arkadaşlarımın yanına gitmeye hazırım, ben onlara selam dururum. Biz Türk milletinin ordusu Gazi Mustafa Kemal’in askerleriyiz. Bu millet için gerekirse ölürüz” deyip asker selamını verdiği ve yerine oturduktan sonra kalp krizi geçirdiği bildirildi.
Haspişiren Güneydoğu’da büyük kahramanlıklar göstermişti, kendisine gösterilen saygı ve sevgiden ötürü ‘Dayı Çetin’ unvanı ile anılıyordu. Haspişiren, PKK’yla ve 28 Şubat sürecinde irticayla mücadelesiyle biliniyor.
Haspişiren 2000 yılında korgeneral rütbesiyle emekli olurken yaptığı konuşmada Jandarma’nın kırsala çekilmesi önerisini eleştirmişti. Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis’in sevdiği komutanlardan biriydi; Çetin Haspişiren, yıllardır tartışma konusu Bitlis’in uçağının kalkıştan sonra düşmesi için kimsenin spekülasyon yapmaması gerektiğini belirterek şöyle demişti: “Olay bir kazadır. Arkasında bir suikast durumu aranmamalıdır. Ben de uçağa inerken, ‘Sen kal, Almanlar gelecek; Unimog tipi Mercedes marka küçük kamyonetlerin jandarmaya alımı için görüşmeler var; sen oraya git’ demişti.
Ölümü Türkiye için büyük kayıptır. Kürt meselesi ve PKK’yı en iyi bilen askerdi, sorunun çözümü için de adımlar atılmaya başlanmıştı.”
Emekli Korgeneral Haspişiren, PKK ile en büyük mücadelenin Tansu Çiller döneminde gerçekleştirildiğini ve askerin istediği bütün malzemein hemen temin edildiğini anlatıyordu.
Uzun yıllar Güneydoğu’da hizmet verdikten sonra kadrosuzluk nedeniyle emekli olan Haspişiren’in cenazesi dün Selimiye Camisi’nde kılınan ikindi namazından sonra Üsküdar Nakkaştepe Mezarlığı’nda toprağa verildi. Cenaze törenine çok sayıda emekli subay katıldı.
Baykal, büyükşehir için oy istiyor
-BAYRAMDA Antalya’nın ilçelerini gezen Deniz Baykal, Türkiye’nin felakete sürüklendiğini söyledi. Rejimden kaygılı olduğunu belirten Deniz Baykal’ın, ilçe ve köylerdeki konuşmalarında yerel seçimlerde Büyükşehir için oy istemesi dikkat çekti. Baykal’ın Başbakan’la ilgili şu vurgusu da dikkat çekti: Atatürk’ün kurduğu laik ve demokratik cumhuriyet modeline, Adnan Menderes, Süleyman Demirel ve Turgut Özal’ın sahip çıktığına değinen Deniz Baykal, “Onlarla aynı anlayışı taşıdığını iddia eden Recep Tayyip Erdoğan, bu modelin iktidara getirdiği bir siyasetçi olmasına rağmen sahip çıkmıyor.”
-TBMM’de hangi parti ne kadar çalışıyor? CHP’li Öğüt önergesinde “Sayın Cemil Çiçek’in cevabını merakla bekliyorum” dedi.
Köy köy gezen Deniz Baykal’ın kaygıları
DENİZ Baykal, rejimden kaygılı olduğunu söyledi. Antalya ilçe ve köylerinde önemli mesajlar verdi: “Gidişat kaygı verici. İşler hiç iyi değil. Türkiye, bugünlere kolay gelmedi. Freni tutmayan iktidara dur denilmelidir. Milli kimliğimiz bozulursa, çok vahim sonuçlarla yüz yüze kalırız. Irak ve Suriye’deki bugünkü kaosun, acıların benzerini yaşarız.”
BİR PRUSYA ÖYKÜSÜ
“Yaşanan süreçte Türk Silahlı Kuvvetlerinin, yargının iktidar tarafından bertaraf edildiğini söyleyen Deniz Baykal, HSYK’nın yapısının değiştirilmesinin de adaletin kanallarının kapatılması anlamına geldiğini ifade etti. Prusya Almanya’sında yaşanan bir olayı örnek gösteren Baykal, “İmparator Frederick döneminde, bir takım güç sahipleri bir değirmeni köylünün elinden almaya çalışıyor. Değirmeni satmak istemeyen köylüyü imparatoru devreye sokup çok ucuza istimlak ettirmekle tehdit ediyorlar. Köylü bunun üzerine, ‘Ben de Berlin’e giderim. Hakimlere şikayet ederim. Berlin’de hakimler var’ diyor. Dediğini de yapıp değirmenini kurtarıyor. Bugünkü koşullarda Türkiye’de iktidara karşı adalete sığınabilinir mi? Türkiye’de benzeri hak aranabilir mi? ‘Ankara’da hakimler var’ denilebilir mi? Recep Tayyip Erdoğan’ın atamasında imzası olduğu Genel Kurmay Başkanına nasıl, ‘Sen gündüzleri orduyu, geceleri de terör örgütünü yönetmişsin’ denilebiliyor.
MENDERES, DEMİREL VE ÖZAL’IN SAHİP ÇIKTIKLARINA SAHİP ÇIKMADI
Atatürk’ün kurduğu laik ve demokratik cumhuriyet modeline, Adnan Menderes, Süleyman Demirel ve Turgut Özal’ın sahip çıktığına değinen Deniz Baykal, “Onlarla aynı anlayışı taşıdığını iddia eden Recep Tayyip Erdoğan, bu modelin iktidara getirdiği bir siyasetçi olmasına rağmen sahip çıkmıyor.
CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, bayram tatilinde seçim bölgesinde birçok ilçe ve köyü ziyaret ederek rejimle ilgili endişe verici konuşmalar yaptı.
Baykal, ülkenin AKP iktidarı tarafından hızla uçuruma sürüklendiğini belirterek, “Bu iktidara oy verenler dahil herkese görev düşüyor. Halk sandıkta iktidara ders verip kötü gidişi durdurmalı” dedi.
Baykal’a, milletvekilleri Osman Kaptan,Yıldıray Sapan ve Arif Bulut eşlik etti.
Akseri’deki karşılaşmada Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal da yeraldı.
Konuşmanın satır başları şöyle:
YEREL SEÇİMLER: Milletvekilleri, bakanlar, belediye başkanları hata yapabilir. Seçilmişlerin hatası telafi edilebilir ama halk hata yaptı mı telafisi çok daha zordur. Önümüzdeki yerel seçimde Büyükşehir Belediyesi için oy kullanacaksınız. (Konuştuğu Pınarbaşı köyünde) Pınarbaşı gibi köylere büyük sorumluluk düşüyor. Pınarbaşı daha önce hata yapmadı. Eminiz bundan sonra da yapmayacaktır dedi.
AKSEKİ’YE ÖVGÜ - “Aksekililer gibi herkes memlekete sahip çıkmalı. Çünkü gidişat kaygı verici. İşler hiç iyi değil. Türkiye, bugünlere kolay gelmedi. Ülkemiz çok zor şartlara direnerek bugünlere ulaştı. Bugünkü seviyeye ulaşmamızda Atatürk’ün anlayışı ve başarısı var. Bu başarının ardında onun bize kazandırdığı sosyal ve ekonomik yaşam, kadın–erkek eşitliği, laiklik bulunuyor. Dini ait olduğu yerde yaşatan, hayatın diğer alanlarına karışmamasını başaran laik anlayışla bugünkü seviyelere ulaşabildik. Türkiye, laiklikle olabildiğince güçlü duruma gelirken, bunu başaramayanlar kendi ülkelerinde birbirlerinin boğazına sarıldı. Güneyimize bakanlar aradaki farkı rahatça görecektir.”
MİLLİ KİMLİK “Milli kimliğimiz mutlaka korunmalıdır. Bu kimlik, etnik yapının üzerindedir. Milli kimliğin içinde Lazı, Kürdü, Çerkezi vardır. Bunların hepsine birden Türk milleti denir. Milli kimlik bozulursa çok vahim sonuçlarla yüz yüze kalırız. Irak ve Suriye’deki bugünkü kaosun, acıların benzerini yaşarız.”
BİR PRUSYA ÖYKÜSÜ “Yaşanan süreçte Türk Silahlı Kuvvetlerinin, yargının iktidar tarafından bertaraf edildiğini söyleyen Deniz Baykal, HSYK’nın yapısının değiştirilmesinin de adaletin kanallarının kapatılması anlamına geldiğini ifade etti. Prusya Almanya’sında yaşanan bir olayı örnek gösteren Baykal, “İmparator Frederick döneminde, bir takım güç sahipleri bir değirmeni köylünün elinden almaya çalışıyor. Değirmeni satmak istemeyen köylüyü imparatoru devreye sokup çok ucuza istimlak ettirmekle tehdit ediyorlar. Köylü bunun üzerine, ‘Ben de Berlin’e giderim. Hakimlere şikayet ederim. Berlin’de hakimler var’ diyor. Dediğini de yapıp değirmenini kurtarıyor. Bugünkü koşullarda Türkiye’de iktidara karşı adalete sığınabilinir mi? Türkiye’de benzeri hak aranabilir mi? ‘Ankara’da hakimler var’ denilebilir mi? Recep Tayyip Erdoğan’ın atamasında imzası olduğu Genel Kurmay Başkanına nasıl, ‘Sen gündüzleri orduyu, geceleri de terör örgütünü yönetmişsin’ denilebiliyor.
Atatürk’ün kurduğu laik ve demokratik cumhuriyet modeline, Adnan Menderes, Süleyman Demirel ve Turgut Özal’ın sahip çıktığına değinen Deniz Baykal, “Onlarla aynı anlayışı taşıdığını iddia eden Recep Tayyip Erdoğan, bu modelin iktidara getirdiği bir siyasetçi olmasına rağmen sahip çıkmıyor. Tam tersine Atatürk’ün kurduğu modelden kin ve nefret duyuyor. Erdoğan, milletin bir bölümü diğerine düşmanmış gibi üslup kullanıyor” dedi.
- Deniz Baykal, Türkiye’nin gidişatının hiç iyi olmadığını, ülkenin AKP iktidarı ve Recep Tayyip Erdoğan tarafından hızla uçuruma sürüklendiğini iddia etti. Ülkeyi uçurumdan kurtarmak için herkese görev düştüğünü belirten Baykal, ‘Freni tutmayan Erdoğan’ı durdurmak için AKP’ye oy verenler de dahil olmak üzere halka görev düşüyor. Erdoğan’a freni sandıkta halk koyacak. ‘Senden büyük millet var’ denmeli. Aksi halde ülkemizi güney komşularımızın başına gelen felaketler, bölünmüşlükler bekliyor olacaktır” diye konuştu.
Hangi parti ne kadar çalışıyor
CHP İstanbul Milletvekili Kadir Öğüt, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e hangi partinin kaç önergesi ve grup önerisinin reddedildiğini
sorarken, “Çiçek’in vereceği yanıtlar oldukça önemli, zira muhalefet partilerinin sıklıkla yakındığı konulardan biri de iktidar tarafından çalışmamakla suçlanmak. Özellikle ana muhalefet CHP, hazırladıkları tüm araştırma önergelerinin ve sundukları grup önerilerinin AKP üyeleri tarafından reddedildiği görüşünde... Verilecek cevaplar hangi partinin TBMM bünyesinde ne kadar çalıştığını gösterecektir” dediğini.
Paylaş