Paylaş
Ankara'da tarihe saygısızlık
TV 8 kanalı dikkat çekici haberler işliyor son günlerde... Babuna-ilik bankası kampanyasındaki 'kuşkuları', Fethullah Gülen ile ilgili Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün hazırladığı raporu ilk kez kamuoyuna duyurdu. Üç gün önce de 'Atatürk'ün alfabeyi öğrettiği okulun kaderine terk edildiğini' kamuoyuna yansıttı.
Ankara'dan bazı okurlarımızın uyarısı üzerine Ankara'daki ilgililerin bu ayıbını biz de araştırdık.
Öğrenim yaşamına cumhuriyetin hemen ertesi yılında geçen bu okulda 'Başöğretmen Atatürk', Latin alfabesine geçişin ilk dersini vermiş. Fotoğraflardan hatırlıyorsunuz; kara tahtanın önünde Atatürk'ün manevi kızı Ülkü duruyor.
Böylesine önemli bir devrime ev sahipliği yapan okul, ne yazık ki, diğer pek çok kültürel varlıklarımızla aynı yazgıyı paylaşmış zaman içinde; unutulmuş. Adeta bir köşede yalnızlığına terk edilmiş...
Döneminde İsmet İnönü adı bile korunamamış okulun... 1950'lerde DP iktidarı, okulun adını 'Turgut Reis İlkokulu' olarak değiştirmiş. 1980'de korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilmiş ama sadece tescil.... Eski Ankara'nın tam göbeğinde, İnönü'nün evinin hemen yanıbaşında yer alan okulda 1994'e kadar eğitim sürdürülmüş. Okulun öğretmenleri, öğrencileri, bütün eşyaları ve evrakı bir başka ilkokula taşınmış, binası da Halk Eğitim Merkezi'ne devredilmiş. Halk Eğitim de bir yıl sonra terk etmiş tarihi binayı, kaderiyle baş başa bırakarak...
Ankara İl Özel İdaresi'nin olan bina ve arazisi, 1998 Aralık ayında Bedensel Engelliler Derneği'ne önce 10, sonra da itiraz üzerine 20 yıllığına kiralanmış.
Faruk Öztimur'un başkanlığını yaptığı dernek, onarım ve işletme maliyetinin yüksekliği nedeniyle henüz bir bir çalışma yapamıyor.
Dernek, burayı rehabilitasyon ve atölye çalışmalarında kullanmak istiyor. Ama, 250 milyarlık bir harcama gerekiyor.
Harf devrimine tanıklık eden okula sahip çıkacak Ankaralı işadamları yok mu?
Ankara Sanayi Odası Başkanı Zafer Çağlayan, bu işe öncülük edebilir mi?
Amerika'dan öneri
GEORGE Washington Üniversitesi'nde okuyan Türk Öğrenci Konseyi Başkanı Levent Yanık, Ermeniler'in ABD'de çok güçlü bir lobiye sahip olduklarını anımsatarak, hükümete şunları öneriyor:
‘‘Ermeniler, iğne ile kuyu kazma misali istediklerini elde etme yolunda ilerliyorlar. Biz de bunlara karşı 'Yapmadık, böyle bir şey olmamıştır' demekten öteye gidemiyoruz. Bu konu, ilerleyen yıllarda Türkiye'nin başına çok büyük sorunlar açmadan üniversitelerde kürsüler veya araştırma merkezleri kurarak -varsa da varlığını bilmiyoruz- somut açıklamalar yapmalıyız, ilgili yerlere yayınlar göndermeliyiz. 15 yıl önce devletin başındaki kişi tarafından 'bir avuç çapulcu' olarak dinelendirilen PKK'nın bizlere neye mal olduğunu unutmayalım, bundan ders alalım.’’
Öğrencimiz haklı değil mi?
Kelebekler Vadisi'nde haraç
FETHİYE'de tatildeyken tekne ile 40 yerli ve yabancı turistin katıldığı günübirlik tekne turuna iştirak ettim. Kelebekler Vadisi olarak bilinen koyda inerek bir rehber eşliğinde vadideki şelaleye gitmek üzere yola koyulduk. Vadideki doğal maki örtüsü arasından bulabildiğimiz bir patikadan ilerlerken, patikayı kesen bir kişi bizden 'giriş parası' istedi. Geçtiğimiz arazi ve patika tamamen doğal; hiçbir hizmet ve bakım görmediği için para isteyen kişiden makbuzu olup olmadığını ve kimin hesabına para istediğini sordum. Üzerinde sadece ‘para makbuzu’ yazılı koçanı gösterdikten sonra ‘‘Bu parayı üzerinden geçtiğiniz arazinin sahipleri adına topluyorum. Bu arazi SİT alanı olduğu için mal sahipleri hiçbir yatırım yapamıyorlar, arazilerinden ekonomik fayda edinmek için üzerinden geçenlerden para topluyoruz’’ dedi.
Hukuk eğitimi almış bir kişi olarak, Medeni Kanun'un hükümlerine göre arsa sahiplerinin komşu araziye gidiş-gelişler için ücretsiz yol verme yükümlülüğü olduğunu hatırlattımsa da dinlemedi ve herkesten para topladı.
Sizin aracılığınızla Muğla Valisi, Fethiye Kaymakamı, Jandarma Komutanı ve eğer mücavir alan dahilinde ise Ölüdeniz Belediye Başkanı'nı 'Kelebekler Vadisi'ndeki haracı sona erdirme konusunda göreve davet ediyorum.
Ercan TATAR-FETHİYE
Paylaş