TÜRKİYE’de’demokrasi, hakları ve özgürlükler, hukukun üstünlüğü gibi kavramlar üzerine sabah akşam ahkám kesen neoliberal, ikinci Cumhuriyetçi, tarikat ve cemaat mensubu AB-ABD yandaşı küresel işbirlikçi kişi ve odaklar hayali darbe senaryoları ve belgeleriyle bir bardak suda fırtınalar koparmaya devam ediyor. Bunların demokrasi kriterleri nalıncı keseri misali kendilerine yonttuklarıyla sınırlı.
Ankara şebeke suyunda ve genelde Türkiye’de içme sularında arsenik sorununu dile getirdiğimiz ve dünyanın en saygın bilim kuruluşlarının raporlarını kaynak gösterdiğimiz açıklamamız nedeniyle Melih Gökçek’in suç duyurusunun ardından Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın takipsizlik kararına Gökçek’in avukatlarının Sincan 1.Ağır Ceza Mahkemesi’ne yaptığı itiraz neticesinde 6.5 yıl hapis istemiyle yargılanıyoruz. Yine aynı nedenle verilen bir mahkeme kararıyla mali ve sosyal durumumuzun tespiti için karakola çağrılıyoruz.
Bilimsel doğruları savunan açıklamamız nedeniyle 6.5 yıl hapis istemiyle yargılanmamıza sevinmemiz gerekiyor, ağırlaştırılmış müebbet hapis gibi bir ceza talebiyle de karşılaşabilirdik. Hatta çok şükürler olsun ki AB’li efendilerimiz sayesinde idam cezası kalktı, kalkmasa idamla da yargılanabilirdik değil mi?
Orhan Pamuk 15 dakika yargılandı diye gökubbeyi başımıza yıkacak kadar sert tepki gösteren AB’nin komiserleri bizim sorunumuzla ilgilenmez elbette. Zira biz Pamuk gibi "Türkler 1.5 milyon Ermeni’yi, 30 bin Kürt’ü öldürdü" diye bir iddiada bulunmadık. Leyla Zana ve arkadaşları gibi Özgür (Free) Kürdistan mücadelesi de vermedik. Yalnızca bilimsel gerçeklere dayalı bir açıklama yaptık.
Ayrıca bizler Cumhuriyetin temel değerlerini, ulusal bütünlüğümüzü ve Kemalizmi savunan Cumhuriyetçileriz. Bu nedenle AB’li küresel efendilerin demokrasi izlem, değerlendirme, denetleme, direktif verme gibi kapsama alanları dışındayız. Zaten bütün Cumhuriyetçilerin de Ergenekon kapsamında içeri tıkılması gerekiyor, böylece Türkiye gerçek anlamda bir demokrasiye kavuşmuş olacak. Bizim yargılanmamız da bu demokrasi sürecine bir katkı olarak değerlendirilmeli değil mi?
Dr. Mehmet ALTIOK-Tıp Kurumu Başkanı
Antares AVM; ışıklandırma yapıldı
ANTARES Alışveriş Merkezi Müdürü Çiğdem Gönen, "Yine Keçiören" (22.6.2009) başlıklı yazıya şu açıklamayı yapıyor: Antares AVM arkasında yer almadığından bahsettiğiniz orta refüj ve ışıklandırmaya ilişkin Saner Yılmaz adlı okurun size göndermiş olduğu bilgiye dayanarak yazmış olduğunuz yazınızda, doğru bilgiler yer almamaktadır.
Metro Grosmarket ve Antares AVM arkası olarak belirttiğiniz caddede hem ışıklandırma hem de orta refüj bulunmaktadır. Bu konudaki gerekli düzenlemeler 20.6.2009 tarihinde yapılmıştır.
Yeni memurluk sistemi tamam ama...
35 yılı aşkın bir süredir Turizm Bakanlığı’nda üst düzey yönetici olarak çalışmış ve yurtdışı Turizm Müşavirliklerinde bulunmuş emekli bir kişiyim. Dolayısıyla bürokrasiyi teorik ve pratik olarak yakından tanırım. Son günlerde basına aksettiği şekilde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in kamu çalışanları için getirmek istediği yeni bazı düzenlemeleri reformcu bir bakış açısı olarak değerlendiriyorum. ’Yürütme’ ve ’Devlet Memurluğu’ kavramlarının getirilmesi ve ayrıca Kamu Yöneticisi yetiştirme Enstitüsü (KYYE) uygulamasına başlama kararlığı elbette iyi niyetle ortaya atılmış reformcu hareketlerdir.
Ancak, bugün Devlet hizmetinde çalışan ve sayıları 200 bin gibi büyük bir kitleye ulaşan ve 4/B statüsünde çalışan üniversite mezunu ’sözleşmelilerin’ durumunun ne olacağı konusunda bu sistem çerçevesinde maalesef hiç sözedilmiyor. Şurası bir gerçektir ki, bu kişiler de aynen kadrolu çalışanlar gibi özveriyle hizmet vermekte, fakat sırf sözleşmeli oldukları için ne Kurum içinde ilerleme yapabilmekte ne de yurtdışı görevlere atanabilmektedirler.
Madem ki, Sayın Bakan köklü bir atılıma girişmiş bulunuyor, kronik bu sorunun sevabının da kendisine ait olmasını dileriz.